yazacak çok şey var.
zeytinyağı, bal, tereyağı, sucuk, peynir, yoğurt, baharat, hazır yemek vb ürünleri hesaplı diye malum market raflarında olanları tercih ederken, özellikle adana, aydın, ankara, afyon, izmir ve sakarya gibi illerin başı çektiği şehirlerde nereden alıyorsanız hangi marka olursa olsun kesinlikle bu ürünleri yemeyin, kullanmayın, almayın.
aynı zamanda bu ürünlerle hazırlanmış yiyeceklerden artanları kesinlikle kediye köpeğe bile vermeyin.
biraz listeyi inceleyip sonra yazarım...
2 hafta önce bi başladılar denetime her yere gitmişler. Türkiye'de bir şey yenilmez amk hepsi zararlı içerik dolu. Elin gavuru sağlık yıldızı koyduruyor reyona.
2.5 sene ara verdikten sonra Tarım ve Orman Bakanlığı, kapsamlı bir rapor hazırladı ve Türkiye'nin 81 ilinde taklit ve tağşiş ürünler yapan firmaları 2 ekim de tek tek açıkladı. Fakat açıklananlardan ziyade açıklanmayan bir firma vardı.
firma domuz eti kullandığını, mahkeme kararıyla isminin bakanlığın taklit ve tağşiş listesinde yayınlanmasını engellemiş.
ismi açıklanmayan bu firma nedeniyle çoğu köftecinin zan altında kalması siyasetçileri de harekete geçirdi. Erzincan Milletvekili Mustafa Sarıgül en kısa sürede bu firmanın açıklanmasını istedi. Aksi durumda kendisinin açıklayacağını söyledi.
bu açıklanmayan firma meşhur köftecilerden olan ve ülke geneline yayılmış şubeleri olan bu firmanın iki şubesinden alınan et örneklerinde domuz eti çıktı.
ürünlerinde domuz eti çıkması ilk vakaları değildi.
daha önce de ürünlerinde domuz eti çıkmıştı.
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın daha önceki yıllarda yayınladığı taklit ve tağşiş ürünlerde köfteci "...." markasıyla faaliyet gösteren şirketin domuz eti kullanıldığına rastlanmıştı. Ancak ünlü restoran konuyla ilgili, yağların tedarik edildiği firmanın domuz eti kullandığını, basit olarak örneklemek gerekirse "biz değil, tedarikçiler kullanıyor. biz de onlardan ürün alıyoruz" diye durumu açıklamıştı.
adı ne olursa olsun, eğer meşhur markalar masum ise...
bu tedarikçiler kim, kullandıkları domuz etleri nerelere kimlere veriliyor?
neden bu anlı şanlı firmalar çıkıp tedarikçileri hakkında şikayetçi olacağına, dava açacağına, basın açıklaması yapıp "bu tedarikçi domuz eti kullanıp markamıza maddi manevi zarar verdi" diyeceğine gidip siyaset, idareyi arkasına alıp sağlıksız ve katkılı ürünleri için haber yapılmasını, isminin geçmesini, bakanlığın listesinden çıkacak kadar siyasi desteği nasıl kullanır?
gerçekten zekamızla dalga geçiyorlar.
hele ki birileri "bana ne domuz eti varsa, benim için sorun yok" yaklaşımında tüm ahlak ve etik değerleri ret eder vaziyette.
antep fıstığını bırakın daha ucuz olan yer fıstığını bile baklavaya koymayıp fıstıksız baklava yapanlar, fıstıklı baklava diyenlerin çoğu da bezelye ezmesi koymasını hatırlayın.
2022 de baklava tatlıcılar antep fıstığını kilosu (toptan fiyatı) 440 liraya alıyordu. yerel basında çıkan ama ana akım medyada haber bile yapılmayan bu konuda Baklava ve Tatlı Üreticileri Derneği (BAKTAD) isyan ediyor seslerini duyurmaya çalışıyordu.
artan maliyetler yanında birilerinin ahlaksızlığı (türkçesi şerefsizliğiyle) yetmez gibi bir de denetimsiz saldım çayıra kamu yönetiminin de etkileriyle artan şam fıstığı fiyatı toptan 440 liraya kilosunu alan tatlı üreticileri isyan ederek ithalat çağrısı yapıyordu.
ne mi oldu?
yıl 2024...
avrupaya ihraç edilen antep fıstıklarında yüksek miktarda 'küf' ve 'aflatoksin' çıkması (diğer renk verici kimyasallar yanında tarımda asla kullanılmaması gereken kimyasallar) üzerine malların iadesi, siparişlerin iptali, avrupa'da ülkemizden giden antep fıstığı (kuruyemişler) ile baharatların toplatılıp "asla tüketilmemesi" için avrupa ülkelerinin sağlık kurullarınca yapılan "çok önemli" notuyla açıklamalar sonunda iade olan, iptal edilen siparişler, elde kalan ürünler ne oldu sanıyorsunuz?
avrupa'da hayvan yemi-kuş yemi bile yapılmayan kuru yemişler, yemek-gıda da değil de tekstilde iplik kumaş boyası olarak kullanılacak kalitede baharatlar iç piyasaya verildi.
köşede kıyıda bir kaç haber oldu basında.
sürmanşetten verilmesi gereken, ana haberlerde son dakika acil uyarısıyla verilmesi gereken bu durum magazin yeme-içme sayfalarında küçük bir detay olarak kaldı.
tv ekranlarında aptalların çıkıp "avrupa bize ambargo uyguluyor" demesini bile duyduk.
yetmedi...
birden dubai çikolatası fırtınası başladı.
eser miktarda antep fıstığı kullanan veya kimyasal aroma ve renk verici kullananlar antep fıstığı kullanmaya başladı. antep fıstığı kullananlar da oranlarını %50 oranında artırırken 2022 de kilosu 440 lira toptancıda olan antep fıstığı yaşanan enflasyonu düşünürsek aslında fiyatının artmasını bırakın 2024 de fiyatı düşmüş oldu.
sağlık alanında bir kaç akademisyen çıkıp "özellikle çocuklar, yaşlılar ve bağışıklık sistemi zayıf olan bireyler Sağlığını riske atmamak adına Antep fıstığını bir süre tüketilmemeli. Aflatoksin gibi toksik maddelerin olası zararlarından korunmak için kalite ve güvenilirlik açısından emin olmadığınız ürünlerden uzak durulmalı” diye uyarılar yapıyor, yapıyor da kim duyuyor?
adı italyan olan yerli marka.
Tarım ve Orman Bakanlığı, sağlığı tehdit edebilecek ürünlerin yer aldığı taklit ve tağşiş listesini açıkladı. Bu listede, Napoli Antica markasına ait "tam yağlı mozzarella peynir" ürününde yapılan incelemelerde ciddi usulsüzlükler tespit edildi. Analizlere göre, ürün etiketinde belirtilen "pastörize manda sütü" yerine inek sütü kullanıldığı ortaya çıktı.
Market raflarında 125 gramlık paketleri 189 TL, kilogram fiyatı ise 1519 TL’den satılan bu ürün, premium bir ürün olarak pazarlanıyordu. Ancak, manda sütü yerine inek sütü kullanılması, tüketicilerin ödediği bedelin karşılığını alamadığını gözler önüne serdi.
bu adı yabancı kendisi yerli ve milli olan firma-marka özelinde değil ama merak ediyorum... dolandırıcılık mı, sahtekarlık mı ne diyeceğimi bilemediğim için ahlaksızlık diyelim geçelim. bu markalara ne ceza veriliyor, nasıl yaptırım uygulanıyor ki bunlar "kaç lira lan bir sahtekarlık? parası neyse alın" davranışında hiç bir korku çekince olmadan bu ahlaksızlığı yapabiliyor?
hastalıklı ve beslenme bozukluğu - yetersiziği yüzünden sağlıklı gelişim yaşamamış bir toplum oluyoruz.
uzun uzun anlatmaya gerek yok ama tükettiğiniz meyve ve sebzelerde yetiştirme aşamasında kullanım izni olan zirai ilaçları kontrolsüz, bilgisiz kullanan ve kullanımı yasak olan kimyasal ilaçları kullanan üreticiler yüzünden bu toplumun gelecek nesli tahmin bile edemeyeceğiniz kanser oranlarıyla yaşayacak.
ne yaparsanız yapın, yetiştirme ve koruma amaçlı kullanılan kimyasalları sebze meyveden yıkama yoluyla arındıramazsınız.
yıkamada, suda bekletmede kullanılan karbonat sirke limon suyu (bunların hepsini aynı anda kullanılmaması-karıştırılmaması gerek) gibi çözeltiler, asitikler bir kısım yüzeysel kimyasalları alır ama meyve sebze içine işleyen, toprağa havaya karışan bu kimyasalları sebze meyvelerin kökler vasıtasıyla almasıyla meyve sebze içine işleyen kimyasallara uygulanan bu yıkama suda bekletme de pek size koruyucu, sebze meyveye arındırıcı etkiyi sağlamaz.
bakanlık taklit tağşiş ürünleri açıklıyor ama market pazar raflarında satılan, yurt dışından dönen sebze meyveler için suskun.
zincir marketler için zorunluluk getirilip sattıkları sebze meyveler için kimyasal analiz yapmaları zorunluluğu getirilmeli.
aynı şekilde hal esnafı toptancılar içinde kimyasal analiz yaptırma zorunluluğu getirilmeli.
hal'de marul satan küçük esnaf falan diye saçmalamayın, 3-5 küçük esnaf artık kalmadı. zincir marketler bölgelere dağıtılmış kendi analiz laboratuvarlarını kurabilir vs tüm bunlar vergiden düşülür ve istenirse esnafa marketlere de yük olunmaz.
üstelik market veya hal'de esnaf olsun satın almak için aldığı malda insan sağlığı için tehdit olan, asla tüketilmemesi gereken kimyasal oranlara sahip olan ürün çıktığında üreticiye tedarikçiye tazminat cezası verme vb kanun yönetmeliklerle bu iş çözülür.
kullanılması, üretilmesi yasak olan ziraat ilaçlarını ucuz diye suriye ve ırak gibi yolgeçen hanı olmuş sınırlardan içeri sokarak çiftçiye sağlayan insanlara böyle engel olursunuz.
bu ilacı kullanan bir sera zincir market veya bir hal esnafına sattığı bu zararlı kimyasallı ürünler yüzünden serasını kaybetme, elinden çıkmasına neden olacak yüklü miktarda tazminatı duyunca bu ilacı kullanamaz.
birkaç basit önlemle ve birkaç satır tutmuş kanunla bunlar çözülür, sorun değil.
sorun değil de bu üreticiye zirai ilacı gübreyi vb satın alınabilir ölçüde kim sağlayacak?
sınırda gümrükten dönen, avrupa'da toplatılan meyve sebzeler, kuru yemişler, baharatlar, kurutulmuş ürünler pek bizim basına düşmüyor ve düşse de önemsenmiyor.
böyle giderse tüm gıda ürünlerimize ambargo gelecek.
aslında sorun enflasyon değil.
sorun artık enflasyon olmaktan çıkıp tamamen konu ekonomiden bağımsız olarak bir halk sağlığı yaşam konusu oldu.
ucuz maliyet, ucuz üretim, ucuz mal artık bir ölüm kalım meselesi olup gelecek nesilleri yok ediyoruz.
bırakın bizi... kendimizi boş verin.
çocuklarınız, gelecek nesliniz tahmin bile edemeyeceğiniz seviyede kanser başta olmak üzere kronik rahatsızlıklara organ kayıpları yetersizliğiyle boğuşuyor olacak.
ilk belirtiler çocuklarda anlama zorluğu-öğrenme güçlüğü, hiperaktivite, erken yaşta ergenlik belirtileri ileri yaşlarda yaşayacağı kanserin ilk belirtileri olup etkilenen hücre yapısının ilk tepkileridir bunlar.
her anlamda bu ülke insanı toprağı tüm varlığı değerleri yok ediliyor.
farkında mısınız?
tek tük haberlere çıkan zehirlenme ölüm vakalarını hatırlayın.
asla pazardan, manavdan, marketten vs kabuğu çatlamış aralık olmuş muz almayın-yemeyin. asla yarılmış çatlamış nar yemeyin.
aynı şekilde kavun, karpuz, narenciye, elma vs vs bu vb kabuğu yarılmış, çatlamış, hasarlı meyve sebze almayın yemeyin.
kullanılan tarım ilacı adı altında kimyasallar kontrollü, kabul edilebilir, avrupa ve abd sağlık kurumlarının onayını alan ilaçlar kullanma talimatına göre kullanılmış, kabul edilebilir seviyede olsa bile hasarlı, yaralı, deforme olmuş sebze meyveler içine kullanılan tarım ilaçları nüfus edebilir.
ne kadar yıkarsanız da sterilizasyon uygulasanız da içine nüfus etmiş kimyasaldan ürünü ayıramaz veya kabul edilebilir ölçüye erişemezsiniz.
her ne kadar tam bir koruma sağlamazsa da kabuklu meyve ve sebzelerde kabuk kısımları kullanılan tarım kimyasalları mevye sebze içine tam bir işlemesi-nüfus etmesini engeller.
unutmayın...
zehir öldürmez, sizi öldüren bir seferde aldığınız zehirin miktarıdır.
kimyasallar kanser yapmaz. sizi kanser yapan şey bu kimyasalları ne kadar zamanda ne sıklıkta aldığınızdır.