galatasaray ın iyi denebilecek bir takım savunması performansıyla, verilebilecek kadar pozisyon vererek avantajlı bir skorla istanbul a döndüğü maçtı. umut bulut un golü hazırlanışı ve zamanı açısından efsaneler arasındadır.
maçtan önce teknik direktör değişikliğinin iyi gelebileceğini daha dirençli oynayacağımızı düşündüğümü söylemiştim. (bkz: #21486857)öyle de oldu. özellikle ilk yarı çatır çatır tek pas yapıp topu ayağımızda tuttuk juventusu oynatmadık. karşında ki rakip juventus ve maçı juventus arenada oynuyorsun. juventus arena tamamen seyirci baskısı oluşturabilmek adına tasarlanmış bir stad. taç atan fukbolcunun 7 mt gerisinde seyirci var her söylediğini rahatça duyuyor hakemde futbolcularda. zaten dik sahanın üstüne baskı oluşturan bir tasaramı var tribünlerin. bunları anlatmamın sebebi juventusun neden baskı kurmaya çalıştığı/kurduğudur. yani 2. yarı bide geriye düşmüş juventusun önde oynaması kendi açılarından zorunluluktu. mancininin düşündüğü bu önde oynayan ve geride açık veren juventusa bir gol daha atıp işi bitirmek istediği amrabat/riera değişikliği ile sabittir. hızlı 2 kanat ileride drogba kontra atak arayacaktık. tabi sniejder işlevini yitirdi bu taktiğe dönünce umut yıpratıp top kazanıp ileri uzatmak ve ileri uzatılan toplara hızlı müdahale edebilmek adına iyi tercihti. düşündüğünü de yapmıştır bu taktik.
penaltı penaltıydı. ama aynı pozisyon bize olsa çalmazdı bu hakem. o stad komple işini yaptı ve hakemi etki altına aldı. 2. yarı her pozisyonda juventusa doğruydu düdükler. mancini penaltı olmasaydı juventus bize gol atamazdı demiş. bende aynısını düşünüyorum. 79. dk da kalmış 15 dk kazanmaya, şüphe ettikleri bir penaltıdan gol yiyen takımın dikkati dağıldı 2.yi yedik. eğer penaltı olmasaydı juventus son dönemece girdik diye panik yapabilir belkide 2. golü bulur rahatlar 2-0 yener dönerdik. galibiyeti kaçırdık diye düşünmemiz bu yüzdendir. her maçı eze eze yenmek ister tabi gönül ama juventustan eze eze galibiyet alacak 3-5 takım var sadece. keşke o 3-5 takımdan biri biz olsak. o yüzden biz galibiyeti kaçırdık dediğimizde ağzından salyalar saçan bir güruh çıkıyor ortaya ve juventus ezdi vs vs diye saçmalıyor. kardeşim bir düşün o stadda o takım önde oynar mı oynamaz mı? çok bariz gol pozisyonu vermedik gittiğimizi de attık. bu durumda ben rahatlıkla derim galibiyeti kaçırdık diye. ama sen anlar mısın bilmem.
beraberliğe sevinen kimse görmedim ben. bütün entryleri de okudum. ama ezbere yazılmış beraberliğe seviniyorlar entryleri var. fenere beşiktaşa sallayan da yok ama kendi maçına bak niye bize sallıyorsun entryleri de var. deplasmanda juventustan bir puan almak iyidir demek beraberliğe sevinmek değildir. sen juventusun galatasaraya döşeyeceği boru diye başlık açar 5-6-8 atacaklar yazarsan ve dediğin olmazsa birileri çıkıp kuşları susturduk, galatasaray koydu falan yazar. katlanacaksın bunlara. yazmasaydın başta onları şimdi bunları görmezdin. bu ne beraberliğe sevinmektir ne de beşiktaşa fenere sallamaktır. ama sen anlar mısın bilemem.
galatasarayımızın gruptan çıkmak adına gerekeni yapıp puanla döndüğü şampiyonlar ligi deplasman maçıdır. galatasaray inşallah kopenhag dan 6 puan alıp gruptan çıkmayı büyük oranda başaracaktır.
açıkçası geçen sezonki şampiyonlar ligi maçları kadar heyecan yoktu maç öncesinde. sanırım son dönemde yaşadığımız sancılı süreçten kaynaklı bi durum. zaten maçı izlediğimiz yer de etrafı açık sadece üstü kapalı bi yer olduğundan kıçımız dondu beklerken. fakat ne zaman ki o şampiyonlar ligi müziği duyuldu işte o zaman içimde inanılmaz bi heyecan yükselmeye başladı.
o an emin oldum ki bu arenada olmak cidden inanılmaz bir keyif. hezimet de yaşasak zafer de kazansak bu platformda mutlaka olmalıyız.
maça gelirsek;
bana göre ilk yarı dengeli bir oyun vardı. biz bulduğumuz fırsatı değerlendirdik. ikinci yarı ise oyunu kendi alanında kabul eden bir galatasaray vardı bu doğru fakat ben kalbimin hızla attığı çok tehlikeli bi pozisyon hatırlamıyorum bir yada iki pozisyon dışında. yani evet oyunun kontrolü onlardaydı ve evet biz kapandık fakat defansı çok da fazla aşamadılar. bu sebeple ilk yarıdan beri almak için çırpındıkları penaltıyı aldılar ve bunun dışında da genelde uzaktan şut denediler.
ve hakem;
ilk yarı çok iyi bi performans gösterdi. devre arasında abime galiba bize de sonunda adil karar veren bi hakem denk geldi inanamıyorum dedim. hay demez olaydım. adamın içine sanki ikinci yarıda şeytan kaçmıştı. ellere değen topları görmedi. yan hakemin bize verdiği taçları bile karşı tarafa verdi. sürekli juve lehine faul çaldı. sonunda da juve 2 gol atmayı başardı ve kendisi bunun için ciddi bi çaba gösterdi. neyse ki umut lanet olsun senin gibi hakeme al bu sana gelsin dercesine 2. golü yazdı da sinirimiz biraz gevşedi.
ya sanki gs top mu oynadı da hakeme laf söylüyo derseniz malesef topu ceza sahasından uzaklaştırdıktan sonra her bize geldiğinde hakem müsveddesi faul çaldı ve yine top onlara geçti istisnasız 5-6 tane ben saydım. onun dışında onlarda kalanlar da vardı zaten e hal böyle olunca 2. yarı ileride çok etkisiz kalmış olduk.
velhasıl en nihayetinde grupta 2.lik rakibimiz olarak gördüğümüz juventusun kendi sahasında 1 puan almak bence güzel. son dakikada bruma drogbaya pas atmayı akıl edebilse 3 puan almamız işten bile değildi. kopenhag maçları çok mühim onları kazanabilirsek bu gruptan çıkıyoruz demektir.
Son dakikaları Uçan memeli bünyeleri heyecanlandıran maç. Sonunda tabi yine memeleri sarktı o ayrı mevzu da daha bu bir sey değil. O memeler dize kadar inecek.
sikesporlularin juventus cok berbatti :((((((((((( diye agladigi mac olmustur. berbat falan degildi oynatmadik juventusu tam bir deplasman takimi gibi oynadik risk almadik,buldugumuz sanslari da degerlindirdik adam gibi oynadik.
galatasaray gruptan çıkmak için doğal rakibi görülen juve'den deplasmanda puan aldı. üstelik bu juve kopenhag'a da puan verdi. şimdi içeride dışarıda kopenhag'ı yenersek, deplasmandaki juve maçından alınan puanın manası olacak. hem 2. lik için büyük avantaj hem 3. lük garanti olur. yoksa at çöpe gitsin.
taktik açıdan:
sokak futbolunu dünyanın en büyük organizasyonlarında izlemiş bir nesil tabi ki bu taktiği ömrü boyu garipseyecek. her öğün kuru ekmek soğan yiyeceğiz ama karnımız doyacak. mancini'nin bize vadettiği tam olarak bu. terimle iki öğün aç kalıp bir öğün pirzolaya saldırıyorduk. bunun tartışması hep olacak.
anladık ki oyun planı açısından hücumda böyle maçlarda ya kontra arayacağız ya da drogba'ya uzun oynayacağız. kontra için hızlı oyuncumuz var ama o derecede akıllı değiller. o aklı taşıyan drogba ise o süratte değil. bana göre kontradan da gol buluruz ama drogba'nın indirdiklerinden daha çok buluruz. onu bulmak için de her maç kanser olacağımız kesin. büyük maçlarda kanatlarda bruma'nın yeri garanti gibi, diğer kanadı sağlıklı olur ve az buçuk form tutarsa hamit kapatır. taktik bilgisi, disiplini vs. açısından mancini onu amrabat'a da riera'ya da değişmez. gerektiğinde hamit'i geri atıp eboue'yi öne çıkarır.
bireysel açıdan:
mancini her ne kadar içime sinmese de, oynattığı futbolu beğenmesem de, kendi açısından taktik anlayışını 2 günde 2 idmanla takıma uygulatabilmiş olması, kaybetseydi bile takdire değer. buradan puan çıkarması da bu taktik başarısını taçlandırır. ayrıca üst düzey futbolcuların taşıdığı oyun bilgisinin farklı teknik direktör gelince işleri ne kadar kolaylaştırdığı da apaçık görülüyor.
futbolculardan bazılarına gelecek olursak;
riera: adamı sol açık olarak aldık. sol açık hariç her yerde oynatıp eleştirdik. dün sağ açıkta başladı. biraz sol açığa gitti, geri geldi. iyi değildi ama ben onu takdir ediyorum.
gökhan zan: bu adamı hor kullanmayacaksın. senede 10-15 maç oynayacak. geçen seneden beri takımın her ihtiyacı olduğunda beklenenden fazlasını yaptı. dünkü ikinci golde 3-4 oyuncuyla birlikte kusuru vardı.
amrabat: atak sürekliliği yakaladığımız maçlarda iş yapar. kapanıp kontra aradığımız hiçbir maçta iş yapmaz. aldığı her topu ezer. penaltı için bir şey diyemiyorum malesef. oraya gitmesi iyi niyetini gösteriyor. hamle yaparken de tamamen topu düşündü. onun adına şanssızlıktı.
bruma: her şeyi tam. biraz özgüveni eksik. ne zaman basıp geçeceğine ne zaman sete yerleşeceğine karar vermekte zorlanıyor. hücumda kaptırdığı topları geri kazanmak konusunda olduğu kadar takım savunmasında becerikli değil ama alanını kapatıyor en azından. geliştikçe iyi olacak.
drogba: drogba.
uzun vadede:
galatasaray bu dizaynıyla şampiyonlar liginde gruptan sonrasını vadetmiyor. uefa'da iş yapar ama ben şl'de grup sonrasını tercih ederim. önümüzdeki yıllarda drogba'nın olmayacak olması, bu düzeyde bir transferin imkanı, yabancı sınırlaması gibi etkenler gs'nin handikapları. üstüne muslera gibi oyuncuları da kaybederse ivme kaybeder. tutunacak bir yer bulmak zorunda gs. o da zorla da olsa sağlanan bu maddi imkanların en azından devamını sağlamak için süper lig şampiyonluğu ve gruplardan her sene çıkmaktır.
Sikip atıcağımız maç olucak dedim ancak hakem cassai hesaba katmadım juve iyi oynadı diyolar bazı futbol ameleleri 1 tane net pozisyonları yok baskılı oynadılar tabi kendi sahalarında oynamanın avantajıda olsun amk
Didier drogba dan bahsetmemek ayıp olur herhalde liderlik vasifıyla donanmış ancak bir vasıfsız kişi egosuna sahip takım oyuncusu bu mantalitede 3 tane adamınız olsun kaldırmıcak kupa bırakmaz o takım zaten chelsea de terry lampard gibi aynı manteliteye sahip oyuncular bu tezimi doğrular nitelikte
Bir kısa not sniejder için katar yolları gözüküyor senin için günlerce beklediğimiz adam bu olmamalı hiç bir varyeten yok senin oynadığını çoğu futbolcu oynar.
penaltı penaltıydı. hakemi eleştirmek yerine amrabat ın ne bok yemeye o dizi çıkarıp penaltıya sebebiyet vermesi eleştirilmeli.
adam ceza sahası dışına çıkmaya hareketlenirken amrabat adama faul yapıyor. hakemin suçu ne.
olmayan penaltıyı vermesi yetmiyormuş gibi hani "ince ince doğruyor" tabiri vardır ya hani aynen o kıvamda doğradı galatasaray'ı. yamulmuyorsam 2. gol öncesinde de gereksiz bir faul düdüğü çaldı. zaten italyanlara kaç tane faul düdüğü çaldı sayamadık.
melo, chedjou, gökhan zan harika top oynadılar.
başbakan drogba'ya zaten söyleyecek laf yok... 35 yaşında ama sürekli olarak çıkarıp masaya vurduğu yetmiyormuş gibi rakip defansın içinde tur atıyor...
velhasıl, italya'da 1 puan iyidir ama o penaltıyı çalmasaydı o maç kuvvetle ihtimal 1-0 biterdi.
Galatasaray'ın süper oynamasa da günü kârlı kapattığı maçtır.
avrupa'daki en sağlam deplasmanlardan birisi, hakemi fazlasıyla baskı altına alıp hataya sürükleyen bir taraftar ve karşı takımda da pirlo gibi bir maestro varken cimbom bulduğunu atmalıydı, yoksa bir real faciası daha yaşanması işten değildi.
bu arada bu tip maçlardan sonra ortalıkta hiç kanat sesinin olmaması da ayrı bir güzellik. *
galatasaray'ın 4-2-3-1'in savunma yönünü -tam anlamıyla olmasa da- oynadığı maçtır. tam anlamıyla değil diyorum çünkü kontrataklarda eksik kaldı takım.
bu maçın bazı avantajları var;
1. mevcut kadro, 3 yıldır ilk defa takım halinde savunma yaptı. birkaç hata haricinde gayet iyi savunma kurgusu vardı.
2. takım çok koştu, helak oldu. buna rağmen pes etmedi.
3. 1-0 galibiyetten, 2-1 mağlup duruma düşülmesine rağmen, takım ayakta kalmayı başardı; anında golü buldu. rakip juventus.86'da gol yeyip 88'de gol atmak (üstelik 90 dk boyunca atak yapamamışken) muazzam bir sonuçtur.
4. real madrid'in kopenhag'ı yenmesiyle oluşan sıralama kağıt üzerinde tamamen galatasaray'ın lehine. juventus, real madrid'ten puan alamazsa; galatasaray da kopenhag'tan en azından 4 puan alabilirse en az uefa'ya gitmeyi garantiliyor. olaya bak *
bu maçın dezavantajları da var;
1. takım halinde savunma, bu maç için özel bir strateji miydi, yoksa bir karakteristik miydi? bu çok önemli. yani, ligde gençlerbirliğine karşı da aynı şekilde mi oynayacağız?
2. kontratak konusunda beceriksiz bir takımız. bu yıllardır böyle. mevcut kadro yapısı ve oyuncuları dikkate aldığımızda kontratak konusunda düzelme olmayacak gibi görünüyor.
3. burak, devre arası büyük ihtimalle gidecek. büyük kayıp mı? değil. ama yabancı sınırlaması ve drogba'nın en fazla 1 yıl daha oynayabilecek olması gibi sebeplerle sanki burak tutulmalı gibime geliyor.
4. sistem 4-2-3-1 olarak netleşirse, melo'nun bu sistemdeki misyonu çok önemli olacak. savunma mı, hücum mu?
son olarak; mancini'yi çift forvet konusunda ikna edebilecek birileri çıkarsa, asıl sistem olan 4-1-3-2 birkaç maçlığına denenebilir; belki de keskin bir sistem değişikliğine gidilebilir.
dip not: fatih terim'in 4-4-2'sinin bu juventus karşısına çıkmaması; allah'ın galatasaray'a bir lütfudur. aksi takdirde 6'dan sonra bir de 5 gol kucaklamamız işten bile değildi.
2-2'lik skor bir kayıp değil, kazanımdır. takımın kendine güveni gelecektir. arena'daki ilk maçta, taraftara büyük iş düşecektir. sev ya da sevme; ama mancini'ye destek olmak zorundayız.
galatasaray ın beklentilerin çok üstünde oynadığı maçtı. ilk yarıda bulduğu topları ayağa paslarla topun kendinde kalmasını sağladı. drogba nın deyim yerindeyse yoktan var ettiği bir pozisyon ile golü buldu. bu gol juventus da soğuk duş etkisi yarattı. maçın geri kalanında haliyle juventus un baskısıyla geçti, bu durum çok normaldi. hem deplasmanda oynuyordunuz hem de karşınızda juventus gibi bir takım vardı. penaltı pozisyonu galatasaray a olsaydı %90 penaltı verilmeyecekti. nitekim golü yedik penaltı verilmeseydi de yiyecektik. çünkü ikinci yarı ayağımızda top tutamadık bu durum defansın daha çok efor sarfetmesine sebep oldu. birinci golü yiyince o dakikaya kadar susan taraftarlar çılgına döndü haliyle juventus un motivasyonu arttı. tam kaybettik derken drogba yaptı yine bi güzellik. umut a harika indirdi umut da bu daveti geri çevirmedi. mancine ye gelince 1-2 günde takıma bir şeyler kattığı belli oluyor. hiç değilse formsuz burak ı kulübede oturtarak en büyük mesajı verdi. galatasaray ilerleyen haftalarda daha zor pozisyon veren gol yemeyen bir takım görüntüsü verdi. sneijder e gelince aldığı taktik fauller dışında hiçbir şey yapmadı. ileriki günlerde sneijder inde kesik yemesi muhtemel.
öncelikle en son avrupa da yaptığı maçın tarihini hatırlamayanların galatasarayın şampiyonlar ligine juventus deplasmanından aldığı bir puanla dalga geçmesi değişik bir kafa yapısı ürünü olsa gerek.
maça gelirsek, mancini nin savunma futbolu etkisini göstermiş gibi görünüyor. bilinçsizce hücum yapmaya çalışan bir takım yerine daha sistemli oynayan bir takım görüntüsü vardı.
maçın en iyisi açık ara gökhan zan dı. oyuna girer girmez tevez i ezmesi ve akabinde yaptığı tüm müdahalelerde başarılı olmasıyla beni hem şaşırttı hemde güven verdi. bu arada savunmada chedjou da gayet başarılıydı.
maçın fark yaratan adamı tabi ki drogba ydı. boşuna "keep calm and trust drogba" demediğimizi tekrar ispatladı.
ayrıca melo yine günündeydi. özellikle kornerlerde ön direkte kestiği toplarla bir çok pozisyonu başlamadan bitirdi.
umut bulut a söylenecek söz yok zaten. profesyonellik adına tam bir örnek teşkil ediyor.
bruma ve amrabat içinse futbolun sadece fizik ile oynanan bir oyun değil bunun yanında zeka gerektiren bir oyun olduğunu görmemizi sağladılar. bruma nın henüz 19 yaşında olması biraz umut verse de, amrabat için artık çok geç olduğunu üzülerek söylemek zorundayım.
son olarak juventus için, pirlo nun tam bir reis gibi oynadığını söyleyebiliriz. yalnız merak ediyorum pirlo olmadığı zaman nasıl bir görüntü verecekler...
