ismet inönüdür. ancak, savaşa girmemiş olması, bunu düşünmediğini göstermez. zira birçok kaynakta, 'doğal müttefik'imiz olan almanyanın yanında savaşa katılmak istediği yönünde bilgi ve belge mevcuttur. hatta hatta 'türk-nazi' birliği adıyla 5.000 kişilik birlik kurulduğu da açık ve net bir bilgidir. eğer naziler, stalingrad savaşında sovyet birliklerine kaybetmemiş olsa idi, belki de şu an tarihimizde kocaman bir kara leke taşıyor olacaktık.
unutmadan, tarafsız kalmadığımızı da belirtelim. savaşın sonlarına doğru, almanya-italya-japonya-ispanya bloku kaybetme noktasına geldiğinde, biz de 'lütfen' tarar olmuşuzdur. bir nevi ibnelik yani. sen 6 sene sus, almanya yanında savaşa girme planı yap, adamlar kaybetmeye başladığında ise müttefik kuvvetlerden taraf olduğunu deklere et. yavşaklığın daniskası.
yaptığı en doğru harekettir. Almana karşı girsen 38 günde parisi alan bir haftada yıldırım hızıyla balkanları süpüren ordu Türkiyeye de girer seni kurtarmakda Stalin amcamıza kalır bir çeşit sovyet cumhuriyeti olurduk. Almanın yanında girsen yenilgisi bir iki yıl daha uzar ama bu seferde Stalin amcamız anamızı ağlatmaya gelir ülkeyi böler Türk kökenlileri sürer, kafkas halkarını anadoluya yığar, cami sayımız bu gün kü gibi müslüman dünyasının toplamından fazla olmazdı.
ismet inönüdür. bir söyleyişe giderken yaşlı bir teyzenin sorusuna verdiği cevapla bilinir.
kadın: bizi aç bıraktın aç
ismet inönü: aç bıraktık belki ama çocuklarınız babasız kalmadı.
o yönüyle üzmemiştir ve hatalı sayılmamalıdır. ikinci dünya savaşı türkiye'yi doğrudan ilgilendirmeyen bir vahşettir. girmemek gayet makul bir karar ve yaklaşımdır.
savaşa girecek olsaydık ne olurdu? yine almancılar çıkıp bütün parayı almanlara basarlardı. 90+ da golü yiyip yarım kalmış sevri tamamlama fırsatını kazanırdık..
adamdır o kendisine muhalefete düştüğü zaman kendisini millete çayı(şeker yerine) kurum üzümle içirmekle suçlayan birisine şu cevabı vermiştir. Ama, çocuğunuzu babasız bırakmadım.
bu açıdan eleştirilmesi oldukça abes kaçan devlet başkanıdır. 2. dünya savaşı türkiye'yi ilgilendiren bir savaş değildir. fiilen dışında kalmak türkiye'nin çıkarına daha uygun bir hareket olmuştur. türkiye'nin o saatten sonra emperyalist savaşlarda evlatlarını harcaması saçmalık olurdu.
2. dünya savaşına askeriyle değil kalbiyle giren devlet adamıdır.zira naziler yunanistanı işgal ettiğinde fransa'da yaptığı gibi kukla bir hükümet kurmuş ve başına da çolakoğlu adında bir türkü getirmişti.bu hükümet yine nazilerin emriyle yunanistan'a ambargo koyup karneyle yemek vermeye başlamıştı.ama o kadar az yemek veriyorlardı ki açlıktan ölme vakaları çok normal bir hale gelmişti.atina sokakları açlıktan ölmüş çocuk, yaşlı,genç her yaştan insan cesetleriyle doluydu.bu sırada ismet inönü ve arkadaşları bu trajediyi görüp 20 yıl önce ülkesini işgal etmeye gelen yunan halkına türk köylüsnün vereceği yiyecekleri 'KURTULUŞ' adlı özel bir gemiyle ulaştırma kararı aldı ve almanlarla iyi ilişkilerimizi kullanarak bu yardımları yunanlılara ulaştırdı.
sonuç olarak inönü türkiyeyi savaşa sokmuştur.ama ne nazilerin ne de ingilizlerin yanında,insanlığın ve merhametin yanında...
osmanlı devletinin başına gelen yıkımı görmüş, balkanların elden çıkışı sırasında yaşanan felaketi yaşamış ve ders almış asker kökenli bir devlet başkanıdır ki hürmet bizdendir.
birinci dünya savaşı ve kurtuluş savaşını yaşamış, savaşın ülkeye verdiği tahribatı bilen türk devlet başkanı ismet inönü, ikinci dünya savaşına girememiş değil, girmeyerek ülkemizi savaş felaketinden korumuştur. bu böyle biline.
fetihçi zihniyet savaşı yaşamadığı için ege adalarını niye almadı diye bok atar ama paşanın hayatı savaşlarda geçmiştir. savaşın ne olduğunu iyi bilir.
1911 trablusgarbın işgalinden 1922 kurtuluş savaşının sonuna kadar 11 yıl aralıksız savaşmış,
1 milyonun üzerinde şehit vermiş, milyonlarca yaralı ve sakat kalmış insanı olan aç sefil ülkesini 2. dünya savaşına sokmamış, ege adalarını almamış ama çocukları da babasız bırakmamış asker devlet adamdır.
savaşın korkunçluğunu gören bir liderin yapması gereken davranıştır.
yakın tarihinden ders alan ve bunu da uygulayan anlayıştır.
2. dünya savaşının yıkımının ne derecede olduğu göz önüne alınırsa ne derece doğru olduğu anlaşılır.
ismet paşa bir çok bakımdan eleştirilebilir. fakat bu durumda yapılmasının en doğru davranış olduğunu tarih zaten haklı çıkarmıştır.
bunun yanında ismet paşaya saldırmak eski bir demokrat parti anlayışıdır.
döneme bakıldığında sosyalist anlayış üzerinde yarattığı ciddi baskılar, demokrasimizde farklılık anlayışının önüne geçmiştir. 1950 yılındaki seçimlerde ağır bir darbe alarak iktidarı kaybetmiş ve muhalefete çekilmiştir (seçimler sırasında cumhurbaşkanıydı), dp iktadarı ile başlayan süreçte ise iki partinin de ortk tavrı komünizm tehlikesidir. fakat nedense irtica ile ciddi biçimde uğraşılmamıştır. hatta dp nin ilk icraatlarından birisi ezanı arapça okutmaktır ve paşa buna çanak tutmuştur.