1995 yılının yazıydı, hava bunaltıcı sıcaktı o gün... uludağ'ın eteklerinde kurulu tarihi osmanlı başkentinde farklı bir atmosfer hakimdi ama.
türkiye futbol ligi'nin başlamasına az bir süre kalmış, 95-96 sezonunun son hazırlıklarını yapmaktaydı tüm klüpler. ancak içlerinden bir tanesi ne tatile çıkabilmiş, ne de kamp yapabilmişti o yaz. zira uefa tarafından ilk kez organize edilen bir turnuva bu takımın türkiye'yi temsil etmesine müsade etmiş, bu klübümüz de tüm yaz boyunca belçika senin, ingiltere benim, gezmiş durmuş ingiltere'de wimbledon'u 4-0, belçika'da charleroi'yi 2-0 yenerek tüm dikkatleri yaz boyunca üzerine çekmeyi başarmıştı.
her kes bu sempatik futbol takımını ve aslan yürekli futbolcularını ve sahada yaptığı şovları konuşuyordu o yaz. elvir baliç, majid mususi, ercüment şahin ve diğerleri türk futbolseverlerin gönlünde taht kurmuştu adeta... hele o gol sonrası yaptıkları timsah yürüyüşleri yok muydu? bursasporluları olduğu kadar ekran başındaki taraflı tarafsız herkesi mest etmeye yetiyordu...
futbol adına ezik ve başarıya muhtaç olduğumuz o günlerde işte nejat biyediç'in talebeleri tüm türk halkının desteğini de ardına alarak çıkıyordu atatürk stadı'nın çimlerine. rakip alman bundesliga'nın güçlü temsilcisi tomas haessler kaptanlığındaki karsruher idi. lakin bursaspor bunu önemsemiyordu, takımda sanki yıllardır avrupa'da mücadele ediyormuş havası hakimdi.
işbu hava içerisinde ve atatürk stadı'nın tribünlerindeki 25.000 çılgın taraftarın tezahüratları arasında maç başlıyor, harika çocuk elvir baliç karlsruhe defansına aman vermiyor, her kafasını kaldırdığında alman kalesini yokluyordu. herkes bursaspordan gol bekliyordu o dakikalarda, bursaspor adeta alman kalesini abluka altına almıştı, lakin alman takımının tecrübeli kaptanı tomas haessler 25. dakikada sahneye çıkıyor ve kimsenin beklemediği bir anda topu bursaspor ağlarına gönderiyordu.
bu golün şokunu üzerinden çabuk atlatan yeşil beyazlılar yine yüklenmeye başlıyordu karlsruhe kalesine lakin ilk 45 dakika başka da gol olmuyordu maçta.
ikinci yarıda da bursaspor aynı düzenle karlsruhe kalesine yüklenmeye başlamıştı, baliç'in nefis füzesi şimdi skoru eşitliyor, teksas tribünleri bu golden sonra kendinden geçiyordu adeta.
gol sonrası karlsruhe oyunda dengeyi sağlıyor ve yine haesslerin yönlendirdiği akın sonrası 2-1 üstünlüğü yakalıyordu. lakin bursa o gün kent olarak iman etmişti sahadan mutlak zaferle ayrılmaya.
ve nihayet bursaspor baliç'in pası ile mususi'nin ayağından aradığı golü buluyor ganchev hariç tüm bursasporlu futbolcular mususi'nin arkasında taç çizgisine paralel bir şekilde "timsah yürüyüşü" yapıyorlardı. bu tablo o kadar hoştu ki maçın hakemi yasak olmasına rağmen bu enstantaneye hayran kalarak o da timsah yürüyüşünü seyre başlamıştı, neredeyse kendisi de emekleyerek katarın arkasına katılacaktı...
maçın normal süresi bu skorla noktalanıyor, maç uzatmalara gidiyordu.
artık herkes uzatmalarda bursaspordan 1 gol bekliyordu, uzatmaların ilk yarısının başlarında yine baliç ortalıyor bu kez sahneye ercüment şahin çıkıyordu.3-2...
şimdi çıldırma vaktiydi, ama bu skor korunmalıydı. lakin maçın son dakikalarında gelen haessler golü umutları penaltılara bırakıyordu.
nitekim maçın kaderini belirleyecek penaltı atışlarında skor 4-4 'tü. baliç, ercüment, mususi,ve kaleci gançev kullandıkları penaltıları gole çevirmiş, sıra sol kanat oyuncusu ümit'e gelmişti. ümit attığı penaltı vuruşunu kaçırarak bursaspor'un dramatik bir şekilde kupaya ve uefa hayallerine veda etmesine vesile olmuştu.
bu ne bir final maçı ne de bir milli maçtı, ama bu maçı unutulmaz kılan bursaspor'un o yaz boyunca takındığı milli ruh ve başarısına paralel olarak başarıya aç bir kentin, türkiye'deki dünya kentlerinden birinin yek vücut olarak başarıya olan hasretlerini dile getirmeleriydi.
sonuçta bursaspor o gece kaybetmiş ama taraflı tarafsız tüm türk futbolseverinin hatta tüm avrupa'nın dikkatlerini üzerine çekerek sempatisini kazanmayı başarmıştı...