başbakanın nakit parasıdır. vay babayın kemiğine dedirten miktar eski parayla yaklaşık 2.5 trilyondur. ha bi de 500 alacağı varmış,ü versenize lan başbakana borcunuzu. o ki büyük insan, o ki şimdi olsa o 2.5 trilyonu biriktirirken halkına da sahip çıkmıştır demeyi çok isteriz ama tabi ki de diyemiyoruz. alsın o 2.5 trilyonu diyoruz devamını da artık anlayanlara bırakıyoruz...
.. var iken, halkına da sahip çıkmış, halkının ekmeğiyle ve vergisiyle oynamamış, halkının geleceğini yok etmemiş, devlet i şirket olarak kullanmamış bir insandır benim başbakanım dedirtemeyen büyük meblağa, zenginlik, para.
az sonra deniz baykal' ın mal varlığı laf salatasıyla haklı çıkarılmaya çalışılacak buz dağının sadece görünen kısmıdır. ha deniz baykal zerre umrumda değildir, hiç de sevmem.
ancak biz bilmeyiz "ulan bu para nerden geliyor?" sorusunu sormayı. sadece "e onda da var, bunda da var" gibi bir dangalakça savunma mekanizması hakimdir bize. devam edin bu kafayla.
27 Mart 1994 yerel seçimlerinde istanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan, siyasî yeteneği, ekip çalışmasına verdiği önem, insan kaynakları ve malî konulardaki başarılı yönetimiyle dünyanın en önemli metropollerinden biri olan istanbul'un kronikleşmiş sorunlarına doğru teşhis ve çözümler üretti. Su sorunu, yüzlerce kilometrelik yeni boru hatlarının döşenmesiyle; çöp sorunu ise dönemin en modern geri-dönüşüm tesislerinin kurulmasıyla çözümlendi. Hava kirliliği sorunu Erdoğan döneminde geliştirilen doğalgaza geçiş projeleriyle son bulurken, kentin trafik ve ulaşım sorununa karşı 50'den fazla köprü, geçit ve çevre yolu inşa edildi; sonraki dönemlere ışık tutacak birçok proje geliştirildi. Belediye kaynaklarının doğru kullanımı ve yolsuzluğun önlenmesi amacıyla olağanüstü önlemler alan Erdoğan, 2 milyar dolar borçla devraldığı istanbul Büyükşehir Belediyesi'nin borçlarını büyük ölçüde ödedi ve bu arada 4 milyar dolarlık yatırım gerçekleştirdi. Böylece, Türkiye'nin belediyecilik tarihinde yeni bir çığır açan Erdoğan, bir yandan diğer belediyelere örnek olurken, bir yandan da halk nezdinde büyük bir güven kazandı.
Recep Tayyip Erdoğan, 12 Aralık 1997'de Siirt'te halka hitaben yaptığı konuşma sırasında, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmenlere tavsiye edilen ve bir devlet kuruluşu tarafından yayınlanan bir kitaptaki şiiri okuduğu için hapis cezasına mahkum edildi ve istanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine son verildi.
Recep Tayyip Erdoğan, 4 ay kaldığı cezaevinden çıktıktan sonra kamuoyunun ısrarlı talebi ve gelişen demokratik sürecin bir sonucu olarak 14 Ağustos 2001'de arkadaşlarıyla birlikte Adalet ve Kalkınma Partisi'ni (AK Parti) kurdu ve Kurucular Kurulu tarafından AK Parti'nin Kurucu Genel Başkanı seçildi. Milletin teveccüh ve güveni AK Parti'yi daha kuruluşunun ilk yılında Türkiye'nin en geniş halk desteğine sahip siyasî hareketi haline getirdi ve 2002 yılı genel seçimlerinde üçte iki parlamento çoğunluğuylatek başına iktidara taşıdı.
15 Mart 2003 tarihinde Başbakanlık görevini üstlenen Recep Tayyip Erdoğan, aydınlık ve sürekli kalkınan bir Türkiye idealiyle, hayatî öneme sahip birçok reform paketini kısa süre içinde uygulamaya koydu. Demokratikleşme, şeffaflaşma ve yolsuzlukların engellenmesi yolunda büyük mesafeler katedildi. Buna paralel olarak ülke ekonomisi ve toplum psikolojisini olumsuz yönde etkileyen ve onyıllardır çözülemeyen enflasyon kontrol altına alındı, itibarını yeniden kazanan Türk Lirası'ndan 6 sıfır atıldı. Devletin borçlanma faiz oranları aşağı çekildi, kişi başına düşen millî gelirde büyük artış gerçekleştirildi. Ülke tarihinde daha önce görülmemiş hız ve sayıda baraj, konut, okul, yol, hastane ve enerji santrali hizmete girdi. Bütün bu olumlu gelişmeler, bazı yabancı gözlemciler ve Batılı liderler tarafından "Sessiz Devrim" olarak adlandırıldı.
Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde ülke tarihinin dönüm noktası olarak nitelenen başarılı girişimlerine ek olarak, akılcı dış politikası ve yoğun ziyaret-temas trafiğiyle Kıbrıs sorununun kalıcı çözüme kavuşturulması ve dünyanın çeşitli ülkeleriyle verimli ilişkiler geliştirilmesi konularında önemli adımlar attı. Tesis edilen istikrar ortamı iç dinamikleri harekete geçirirken, Türkiye'yi bir merkez ülke haline getirdi. Türkiye'nin ticaret hacmi ve siyasal gücü, yalnız içinde bulunduğu coğrafî bölgede değil, uluslararası alanda da hissedilir düzeyde arttı.
bunların haricinde sosyal güvenlik reformundan, sağlık alanında yapılan diğer reformlardan hiç bahsetmiyorum bile...
recep tayyip erdoğan köprü yapmış. bu para da gişelerden kazandığıdır. vay be köprü yapmış adam. 21. yüzyılda köprüye tamah eden bir milletiz, bravo. arkadaş, belediyenin görevi o zaten. köprü yapmak, sorunlarla ilgilenmek vs. ha ayrıca o dönemlerde necmettin hocası istanbul belediyesine adeta akıttı. bunu da es geçmeyelim. türkiye' de yerel yönetimin merkez desteğine muhtaç olduğunu bilmeden, ahkam kesmek cahilliktir. daha son yerel seçimlerde, "onlara oy verirseniz ödenekler kesilir aç kalırsınız" diye tehdit etmedi mi akp' li bir belediye başkan adayı?
ayrıca istanbul vikipedia' dan öğrenilmez. istanbul' un suyu hala içilmiyor, çöp dağları hala büyüyor, deniz hala kirli, dereleri hala zehir saçıyor, ulaşım hala sıfır, sel baskınları da olmadı zaten falan filan. oturduğunuz yerden, tek bir at gözlüğüyle ne istanbul' u ağzınıza alın, ne de recep tayyip' i. elinizde kalır, aman diyim.
rte'nin sabip olduğu nakit para. başbakanın maaşına bakılınca her mantıklı insanda soru işaretleri oluşturması gerekir. ama yok o başbakan değil mi? olur tabi. azmış bile.*