Türkiyedeki tüm ülkesini seven adamların meçhul bir şekilde öldükten sonra halkın korku içinde yaşadığı,recep tayyip erdoğan'ın istanbul belediye başkanlığı yaptığı yıldır.
roberto baggio artık bir efsane olmuştu. ben dünya kupası diye bir organizasyonun olduğunu bu tarihte öğrenmiştim mahallenin bütün çocukları televizyona kilitlnip maç izlerdi. ben yine o zamanlarda ekmeğimin peşinde koşardım.
1994 aslında bu ülkenin kırılma noktasıydı... bir bakıma dibi görmüştük milletçe. ve saçma sapan bir savaş -ki bugün düşük yoğunlukta devam etmektedir- "ya bitecek ya bitecek" nidalarıyla en çetin dönemini yaşıyordu çünkü...atılan mermiler beni pek ilgilendirmezdi ama; ben yine ekmeğimin peşinde koşardım...
şehirde bombalar patlıyordu, karanlık insanların evlerinden çıkmasını engelliyordu.ben yine o zamanlar ekmeğimin peşinde koşardım. sayılı gün çabuk geçer derler. nasıl bir 365 gündü ki bir türlü geçmek bilmiyordu. daha bir yıl önce cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik büyümesini gerçekleştiren hükümet o günlerde iflas bayrağı çekiyordu. döviz bürolarının önünde kuyruklar, bağırışlar çağırışlar arasında yükselip düşmeyen kurlar vardı. ben yine o zamanlar ekmeğimin peşine koşardım.
robertonun şutları taffarelin kurtarışları coşturuyordu bizim mahallenin çocuklarını, öylesine salaktım ki ben ekmek peşine koşarken hallerine bakıp "vay be ne kadar zengin insanlar" derdim ekmeğimin peşinde "yerde para bulurum belki" zannıyla bön bön yerlere bakarken... ta 18 yıl sonra jeton düştü zengin insanlar dediğim güruhun aslında fakir insanlar olduklarını. hayatımın en büyük yanlıgısı idi 1994 mahallem aslında fakirde ben açmışım meğersem. ekmeğimin peşine koşarken.