bebeto'nun çocuğu olması dolayısıyla gol sevinci olarak bebek sallama hareket yapmayı seçmesine karşılık çocuk zekasıyla bu hareketi ismindeki "bebe" yüzünden yaptığını sandığımız, herkesin romario olduğu benim ısrarla bebeto olmayı seçtiğim dünya kupası.*
(bkz: çocukluk)
(bkz: burası benim evimmiş meğersem)
amerikan futbol sahaları'nın futbol satatlarına dönüştürülerek gerçekleştirilen ve finalinde italya'yı penaltılarla geçen brezilya'nın şampiyon olduğu organizasyon.
turnuva'nın en akıllarda kalan olayı ise kolombiya'lı defans oyuncusu escobar'ın kendi kalesine attığı golden sonra öldürülmesidir.
turnuva'nın yıldızlarından hagi'nin kolombiya'ya kalecisi oscar cordoba'ya attığı gol ise yıllardır hafızalardan hala silinmeyen dünya kupası'nın en güzel gollerinden biridir.
(bkz: gheorge hagi)
(bkz: roger milla)
(bkz: claudio taffarel)
(bkz: kennet andersson)
(bkz: oleg salenko)
(bkz: hristo stoichkov)
(bkz: romario)
(bkz: bebeto)
(bkz: roberto baggio)
turnuva'nın göze batan yıldızlarıdır.
yayın saatlerine uydurmak için gündüz maçları yapıldığından, futbolcuların sıcaktan ölüp bittiği, bu yüzden kalitenin düştüğü bir turnuvaydı.
kupaya damgasını müthiş oynayan bebetolu, romariolu, taffarelli, brancolu brezilya, daha sonra ülkemize gelecek kenneth andersonu dünya piyasasına armağan eden ve martin dahlinli, muhteşem gol sevinci sahibi brolin'li isvec, maradona doping yüzünden ihraç edilene kadar gayet iyi giden, redondo, caniggia gibi yıldızları bulunan arjantin, ülkemize en büyük başarıları yaşatacak olan hagi ve popescunun da yer aldığı, petrescu, florin radiciu ve dimitrescu gibi muhteşem oyuncuları olan romanya, letchkov, stoichkov, kostadinov ve balakov gibi müthiş bir ov'la biten jenerasyon yakalamış olan bulgaristan ve tabii ki kaybeden italya vurmuştur.
bu kupayla beraber, grup maçlarında alınan galibiyetlere 3 puan uygulaması başlamıştı. son maçlardaki satış ve yatışların bir nebze önüne geçilmişti. ayrıca bu turnuva'da gol kralı, daha sonra istanbulspor'a gelen salenko idi, kendisi miroslav klose tarafında kırılana kadar, dünya kupasında bir maçta en çok gol atan futbolcu ünvanına sahipti. (rusya 6 - kamerun 1, salenko 5 gol, ayrıca kamerun'un tek golü için (bkz: roger milla) )
ayrıca ultra fantastik gollere de imza atılmıştır, hagi'nin kolombiya'ya attığı gol, owairan'ın belçika'ya attığı gol, lechkovun almanya'ya attığı gol, brolinin bulgaristana attığı gol gibi.
final maçı ise turnuvanın genel aksine neşesiz geçmiş, 0-0 biten maç penaltılara kalmış, franco baresiden sonra penaltı kaçıran baggionun topu tribünlere yollamasıyla, kupa hakettiği yere gitmiştir.
en zevkli dünya kupalarından biriydi (bir ikincisi katılıdığımız dünya kupası). maçların sabaha karşı olmasından mı? yoksa bu dünya kupası ile futbolla ilgilenmeye başlamamdan mı? bilinmez.
isviçre-ispanya maçında çok abuk bir pasif ofsayt kuralının uygulandığı maç olmuştur. rakip sahanın ortalarında bir isviçreli oyuncu topu en gerideki ispanyol defans oyuncusunun gerisine bir başkalı isviçreki oyuncuya atmış, ama attığı oyunca aktif alanda olduğu halde topa müdahele etmeyip o sırada kendi pasına koşan isviçreli futbolcuya bırakmıştır. bir ihtimal ki pasif ofsaytta aktif alan - pasif alan ayrımı bu pozisyondan sonra kurallara dahil edilmiştir.
Hristo Stoitchkov ve Oleg Salenko'nun 6şar golle gol kralı olduğu turnuvadır. ayrıca öyle bir dünya kupasıolmuştur ki o günden bugüne yapılan 3 turnuvada da amerika 94'teki seyirci ortalamasına ulaşılamamıştır; ilginç...
önceki entrylerin okunmadan entry yazanlarin oldugu bir baslik. stoitchkov ile salenko'nun gol oldugundan tutunda finalinde penaltilara gittiği gibi şeylerin milyar defa yazildiği ve utnamaksizin hala durdugu baslıktır.
tamam yorumlara birşey diyemeyiz, basma kalıpcılık zaten kaderimiz olmuş ama bir allahin kulu da 40 küsur entryi okumaz mi birader?
tipkisinin aynisi bilgiler kafa şişirmekten baska bir işe yaramiyor ne yazik ki.
uc oyuncu değişiklik hakkı -sadece kaleci için olsa bile- yürürlüğe giymiş hakemlerde maclarda siyah renkten farklı kıyafet giyme hakkına sahip olmuşlardir.
dun tam 15. yili kutlandi. dorduncu olan bulgaristan milli takimi tam kadro (stoichkov disinda) sliven'deydi. fedci bir yagmur altinda tekrar mac yapildi. bu organizasyonu sliven sehrinin belediye baskani olan lechkov duzenledi.
o buyuk gurur tekrar hatirlandi ve yeniden yasanmasi icin temenlilerde bulundurlar. tabi bulgaristan futbolunun alt yapisi tekrar guclendirilmesi gerektigininde herkes farkindaydi.
81'liler için ayrı bir önemi olan futbol organizayonudur.futbol denilen oyunun mantıksal ve kuramsal bilincine varmaya başlamış ergen 81'li dimaların ilk dünya kupası tecrübesidir, derin izler bırakmıştır ama ne yazık ki finali çok b.ktan olmuştur o ayrı.
o zamanlar küçüçük bir çocukken saat farkı nedeniyle gecenin bi yarısı oynanan maçlar nedeniyle dünya kupasının o saatlerde oynandığını düşündüğüm Fransa98'e kadar dünya kupası hakkında kafamda büyük soru işaretleri yaratan turnuva.
sırf Avrupa rahat izlesin diye zavallı futbolcuların ABD yerel saati ile öğle sıcağında maç yaptıkları dünya kupası.
o zamanlar herhalde futbolcular çok sağlamdı. bugün yapılsa herhalde en az 3 futbolcu kalp krizinden ölür, 5 futbolcu sahada fenalık geçirirdi herhalde...
maradona nın gönüllü olarak doping testi yaptırdığı ve kanında yasaklı madde rastlanması sonrası ihrac edildiği turnuva.hani testin pozitif çıkacağını bile bile gönüllü test yaptırmakta maradona ilginçliğidir.
gündüz saatlerinde güneş altında, ve amerikan futbolu sahalarından bozulmuş sahalarda oynandığından dolayı mıdır bilinmez, bana çok zevk vermeyen dünta kupasıdır.
bundan sonra oynanan hiç bir dünya kupası haz vermemiştir. romanya'nın talihsiz elenişi üzmüştür. stoichkov parlamıştır, stoichkov'un gol kralı olması için bulgaristan isveç'e yenilmiş, oynadığı güzel futbola rağmen bulgaristan stoichkov'a gol attıramamıştır. isveçli ravelli turnuvanın en iyi kalecilerinden biri olmuştur. ingiltere turnuvaya katılamamıştır
brezilya-abd maçında leonardo'nun dirseğiyle abd'li bir elemanın (tab ramos diye aklımda kalmış) elmacık kemiğini kırdığı turnuvadır.
ayrıca italya-ispanya çeyrek final maçında italyan tassotti'nin ispnyol bir oyuncunun (alkorta veya luis enrique olabilir) burnunu kırdığı maçtır.
en heyecanlı maçlar ise bence arjantin-romanya ve romanya-isveç maçları olmuştur.
En büyük iki yıldızı Brezilya'dan Romario ve italya'dan Roberto Baggio olan kupadır. Özellikle Baggio beklentilerin çok üzerinde bir performans sergileyerek italya'yı finale kadar taşımıştır.
bu arada italya'nın kupayı Baggio yüzünden kaybettiği yönündeki yanlışlığı da düzeltmek gerekiyor. Evet Baggio'nun kaçırdığı penaltı italya'nın sonu olmuştur fakat zaten o penaltıdan önce de Brezilya italya'dan önde bulunmaktaydı. Baggio bu penaltıyı atsaydı da Brezilya'nın 5. penaltısını atacak olan oyuncunun bu vuruşu gole çevirmesi durumunda kupa yine de Brezilya'nın olacaktı.