17 yaşında hayatı anladığını sanan o mal intiharı düşünmüş, ama becerememiştir. gel zaman, git zaman derken iki sene geçmiş ve o mal artık 19 yaşındadır:
ne çocuğum diyebilmektedir, ne de yetişkin olduğunu kabullenebilmektedir. 18 yaşında olsa, sınırı yeni geçtim der kendini avuturdu. ama artık 19 yaşındadır. 19 yaşında... bazı şeyler çok zor gelir. yeniden başlamak için asla geç değildir. geçtir işte. bal gibi geçtir. insanın ruhu hırpalanmışsa bir kere, ruh bu, kolay mı tedavisi?
teşebbüs çağının aktif olmak zorunda olunan dönemine girildiği bu yaşta, bu konuda hissedilen gönülsüzlüğün teveccüh-ü firarına engel olan değer zincirleriyle altınızda bataklık varken tavana asılmanız neticesinde varlığınızın ağırlığını sonuna kadar hissedersiniz..var oldukça da hissedeceksinizdir, öyle gelir..asal sayılarla aram hiç iyi olmadı zaten..7 yaşımdayken annem ile babam ayrıldı; 11 yaşımda en iyi, tek iyi arkadaşım taşındı, başka okula gitti, 13 yaşımda boynumu şah damarıma kadar cam kesti ama ölmedim, 17 yaşımda mal oldum, şimdi ne hâldeyim..çemkirmek de varmış kaderde. batsın bu dünya. ağlamayacağım.
aklıma cedric geldi.
"dokuz yaşındaydan ve aşıksan hayat gerçekten çok zor."
ama başlıkla dalga geçmek istemiyorum. bazen hayat üzerinize abanırken yaşınıza bakmıyor. geriye dönüp yaşanmışlık mezarlığını görmek istemiyorsun, ama ileriye de bakamıyorsun, daha fazla anı, yaşanmışlık istemiyorsun; ihtiyacın olandan bile fazla var çünkü onlardan sende ve hepsi toplu mezar gibi duruyor içinde.
1 yıl sonra yirmili yaşlara ayak basmanın hafifliğiyle biraz olsun azalacak olan ağırlıktır. Sadece biraz dayanma gücü gerektirir.
(bkz: yirmi yaşında olmanın inanılmaz hafifliği)