Hey yavrum hey ne gunlerdi sabahtan akşama kadar bilgisayar oyunu oyna azıcık cavuşu tokatla sonra git karı kıza yürü hayat bize güzeldi be sebastian ne oldu bizlere böyle kahrolsun vizeler sebastian.
Zamanın hızlı geçmeye başladığı Evren’in yaşı. 18’e kadar istisnasız herkeste bir beklenti olur. 18’i 18 olmanın havasıyla geçirirsiniz. Nihayetinde o da sona erer ve 19 gelir. Sonrası da su gibi akıp gitmeye başlar.
en büyük ve en fazla sayıda dönüm noktası yaşadığım yaşımdı kendisi*, 18 den geçerken iyi olup sonradan boka sardığını hissettiğim ancak güzel günlerdi.
Hayatı bir piramit gibi düşünürsek bence hayatin en güzel yaslarından en üst seviyeye ramak kala ondan sonra her geçen yaş daha kötü ve zevksiz gelecekmiş gibi.
13 yıl oldu bu yaşı gömeli. insanın acılarının bile en tatlı olduğu yaştır. Aşkı, cesareti, tutkusu, hüznü, sessizliği bile bambaşkadır. Şimdi anımsıyorum da o zamana dair bir şey bırakmamışım içimde. Şimdiki çocukluğum bile çok farklı bir melodi gibi geliyor kulağıma. Bir dakika. Şimdi aklıma geldi. Sadece adım aynı hala. Yoksa gerçekten bir şey kaldığını sanmıyorum.
celal güzelsesin derlediği, insanın ağırlıklı olarak değişen fenotipini,fizyolojisini ve yanında da değişen ruh halini-psikolojisini adım adım ve özet şeklinde anlattığı 'yaş destanı' adlı büyük bir sanat eseri olan uzun havasını aklıma getirmiştir. sanat toplumun aynası ve iyi anlamak lazım.
Bir güzel ki on yaşına girince
Gonca güldür henüz açılır
Onbirinde gonca diye koklarlar
Onikide elma deyip saklarlar
Onüçünde cevrü cefa çekerler
Ondördünde hamre şeker benzer
Onbeşinde güzelliğin çağıdır
Onaltıda gören aklın dağıdır
Onyedide göğsü cennet bağıdır
Uzanır kameti selviye benzer
Onsekizde hem artırır zarını
Ondokuzda terkeylemiş arını
Yirmisinde gözetir şikarını
Zincirinden kopmuş aslana benzer
Yirmibeşte bıyıkları burulur
Otuzunda akan sular durulur
Otuzbeşte hep günahlar sorulur
Yalana karışmış irfana benzer
Kırk yaşında gazel dökülür bağlar
Kırkbeşinde günahlarına ağlar
Ellisinde insanlara bel bağlar
Dağbaşına çökmüş dumana benzer
Ellibeşte sızı iner dizine
Altmışında duman çöker gözüne
Altmışbeşte hiç bakılmaz yüzüne
Ahireti görmüş Sübhan'a benzer
Altmışbeşten sonra beller bükülür
Bütün damarlardan kanlar çekilir
Gel gel diye toprak çağırır
Geldi geçti şimdi yalana benzer
Beni ağlatma ki sen de gülesin
Leyli leylim ha leylim
Hem muradan hem maksudan eresin
Yavru yavru yavru ha yavrum
böyle uzun havaları, tsm eserlerini veya yerel sanatçıların yaşadığı toplumun yaşayışını sıkıntılarını anlattığı ünlü olan veya olmayan eserleri sadece benmi seviyorum acaba diye düşünmüyo değilim bazen.
edit: bide link vereyim gardaşlarıma dinleyinde kulaklarınız miş miş lerden bıkmiştir artık pasını alır belki.