biraz kendimden ve bundan tam bir yıl öncesinden bahsetmek istiyorum. neden 1 yıl öncesi? işte o gün tanrı karşıma seni çıkardı. uzak bir yola çıkmıştım. o gözlerini görebilmek için. o soğuk havada ellerini ısıtabilmek için. sabahın ayazında benim için kalkmıştın. biliyorum ki nabzın benimki ile aynı hızda çarpıyordu. otobüsten inişim ve tekrar tekrar daha fazla aşık oluşum. donup kalma kelimelerin kifayetsiz kalışı. sadece gözlerimizin birbirine bakması. suratımıza çarpan o sabahın ayazı. ee nabıyoruz diye olaya müdahale etmem. tam üzerinden bir yıl geçmesi ama hala dün gibi adımlarımızı bile saydığım her şey aklımda. titreye titreye bana bakman. dilinin sanki tutulması hepsi aklımda. kırmızı kazağın, yanına üşürsün diye aldığın siyah montun. sana bakmaktan yapamadığım kahvaltı, o soğukta içilen çay bile senin gülüşünün yanında soğuk kaldığı anlar akıldan çıkmayacak anlar. 12 ay = 365 gün = 8760 saat = 525600 dakika. hangileri akıldan çıkabilir. umudumu kestiğim mezar taşıma ölümü bile yazdığım zaman sen girdin hayatıma. ölmedi, ölemez diye o toprağı eşeledin ve nefes aldığımı fark ettim nefes alabiliyordum topraktan çıktıktan sonra yaptığım tek şey sarılmaktı sanki arkamdan birisi çekiyormuşcasına. nefes aldım ve sadece gözlerine baktım. o anda kelimeler zaten çıkıveriyordu ve ilk çıkan kelime '' seni seviyorum '' daha nelerini deviricez eminim. bu kelimelerin aynısını dönmek zorunda olduğumda tekrar söylemiştim daha neleri deviricez biz. ağlamak yoktu, özlemek vardı sadece. dökülen küçük yaşlar ise acıdan değil sadece mutluluktan olacaktı. oldu da oluyor da. bunların hepsini kahvelerimizi yudumlarken konuştuk tam 1 sene önce dün gibi gelen 1 sene önce. gitme vakti gelmişti. o son el sallayışım değildi. ..