gene mi lan hmına kodumunun zitadamı diyeceksiniz biliyorum ama;
olmuyor olmuyor olmuyor!..
önce güzel tarafı söyleyelim. lincolin'in golü ve kanatlardan yer yer yapılan bilinçli ataklar umutlandırdı beni gs nin geleceği adına. ama öyle çok değil. adam gibi defansı olan takımı gs nin açması hala çok zor.
neden mi "olmuyor" diyorum? maçın özetini izledim. istatistik de tutmadım. üşendiğimden değil. galatasaray adına utandığımdan tutmadım. abi;
her yan topa vurdurulur mu?
her ara pas kek bir biçimde yenir mi?
defansta bu kadar mı kademe hatası yapılır?
trabzonspor bugün -çok değil- azıcık becerikli olsaydı sonuç bu olmazdı. hafta içi olympiakos maçı var. her zaman bu kadar şanslı olunmaz.
galatasaray'ın iyi futbol oynaması arda'nın olağanüstü yeteneğine, baros'un hırsına, kewell ve lincolin in tekniğine kalmamalı. galatasaray ın bir oyun karakteri olmalı. bu karaktersiz futbol yüzünden defansta başımız ağrıyor zaten.
velhasılı işimiz servet ve meira ya kalmamalı!..
tanım: korkutan futbol, altın değerinde 3 puan maçı...
izlediğim en zevkli maçlardan biri olmuştur. arda turan ın attığı muhteşem golle beraber başbüyücü gheorghe hagi romanya dan göz kırpmıştır bizlere. bir galatasaray lı olarak bütün futbolcularımıza yürekten teşekkür ediyorum.
trabzonspor'un her zaman olduğu gibi galatasaray'a yine farklı yenilerek ligdeki misyonunun yarısını tamamladığı karşılaşma. diğer yarısının tamamlanması ve trabzonspor seyircisinin tarifi namümkün sevinçlere gark olması için avni aker'de fenerbahçe'den alınacak bir beraberlik yeterli olacaktır. yoksa şampiyonluk falan hikaye.
galatasaray'ın akıllı oynayarak 3 puanı 3 golle aldığı karşılaşma.
maçtan önce fernando meira kozunu kullanan skibbe maçın kaderine direk etki etmiştir. ortasahasında, belki de en kritik bölgesinde hüseyin cimşir gibi bir futbolcusu olan takımın zirveye oynaması çok zor. bir futbolcu bu kadar top ezerse, savunması yerleşen defansa karşı gökhan ünal, umut bulut ve isaac promise gibi isimleri kullanman mümkün değil.
galatasaray açısından ise en önemli iki isim kuşkusuz arda turan ve fernando meira oldu. arda turan yine ağırlığını koydu ve maçı galatasaray'a taşıdı. galatasaray birçok yıldız futbolcuyu kadrosunda bulundurmanın rahatlığını yaşamakta ve ilerleyen haftalarda da yaşayacaktır. bugun arda turan çıkar, yarın cassio lincoln, diğer gün harry kewell ya da milan baros... maçı alır ve koparır.
maçın hakemi maç boyunca skora etki edecek çok ciddi hata yapmadı. cassio lincoln'e ilk anda sarı kart göstermesi gerekirdi fakat bir sonraki pozisyonda lincoln kendini attırdı. sabri ile kaleci tolga'nın pozisyonu da maçın kritik anlarından biriydi; top çıktı mı çıkmadı mı? maç sırasındaki görüntülerden kestirmek zordu. bunun dışında sadece bir kesimin tartıştığı pozisyon; servet'in eline çarpıp gol olan pozisyondu. 1-2 metre mesafeden vurulan topa elle bilinçli müdahale etmek çok zordur. zaten tekrarlarda da çarptığı çok belli oluyor. o pozisyonda oradaki servet değil de; egemen ya da song olsaydı; hakem penaltı çalar mıydı? pozisyonu iyi gördüyse, tabi ki de çalmazdı.
trabzonspor'un bu mağlubiyetiyle, ersun yanal'ın yıllardır devam eden, ilk 10 hafta zirvede tutup sonra devam ettirememe istatistisliği akıllara düşmüştür.
ilk yarının ardından soyunma odasına giden arda ile servetin arasında geçen diyalog yarmıştır. aslında diyalog da diyemem. zira ne konuştuklarını duyamadık sadece görüntüyü okumakla yetinmek durumunda kaldık. servet arda'ya birşeyler söylüyor. arda hafiften kaşlarını havaya kaldırıp 'öyle mi' der gibi bakıp gülüyor. sonra da göz kırpıyor. servet'te ise ilyas salman'ı bafilemiş şener şen gülüşü var.
şöyle bi konuşma geçtiği muhtemeldir:
s: lan olm golü elle attım lan!
a: harbi mi abi ya?
s: gerçek lan elime çarptı.
a: aman çaktırma abi.
galatasaray'ın futbol değil hentbol oynayıp kazandıkları karşılaşmadır. galatasaray 3 farkla kazanmıştır ama berbat oynamıştır. şans yanlarındadır bu seferlik...
trabzonspor'u üst sıralarda görmek istemeyenlerin mutlu olduğu maçtır. trabzonspor gücünü gösterecektir arkadaşlar siz hiç merak etmeyin... galatasaray top oynamamıştır. tolga faktörü trabzonspor'u yiyip bitirmiştir ! gese kalecisine şükretsin !
cevap niteliğinde : sevinen fenerli arkadaşlar görüyorum, alt sıraları ilgilendiren maçlarını zevkle izliyoruz.
maçın sonlarına doğru trabzonspor'lu bir kendini bilmezin tribünlerden sarkıp galatasaray'lıların annesine küfrettiği maçtır, vurucaksın copu beynine bak bakalım bir daha insanların annelerine küfür edebiliyor mu, aynı zamanda çok da fena koyduğumuz bir maçtır, hiç gocunmaya gerek yok. "servet elle gol attı" "galatasaylılar hentbol oynadı"... annenize küfür ettiler mi? onu sorarım ben size..
atamayana atarlar kuralının işlediği, galatasaray'ın hakkıyla aldığı, servet'in elle gol attığı, lincoln'ün golü attıktan sonra korner direğini çıkarması sonucu çift sarıdan atılması gerekirken, elle müdahele sonucu 2 dakika gecikmeyle atıldığı ve trabzonspor'un liderliği beşiktaş'a bıraktığı maç olmuştur.
bunları izleyip hala aksini iddia ediyorsanız gelin futbol oyun kuralları'nı öğreteyim, yok ben biliyorum kuralları gerek yok derseniz bi daha futbol izleyip yorum yapmayın. şimdi dağılın.
beşiktaşlı ve fenerbahçeli dostların sonucuna sevinmesi gereken maçtır. öyle ki galatasaray gibi değerli bir rakibe sahip olduklarını biraz olsun ayırt etmişlerdir bu skorla. trabzonspor gibi güçlü bir rakip karşısında hem de 3-0 kazanmak kolay iş değildir. trabzonspor ile golsüz berabere kalan ve kocaelispor karşısında zor anlar yaşayanların takdir etmesini beklemek de zor iştir bu ülkede.
servet' in golüne gelince... anelka gibi göstere göstere elle atmamıştır, top eline çarpmıştır. aradaki farkın ayırt edilmesi umuduyla, güzel dostlara selam, yola devam.
edit: benim problemim fenerbahçelilerle de değil beşiktaşlılarla da. sadece futbolun ve skorun hakkını vermeyen, belli bir yaşa geldiği halde fanatizmden çıkamayan insanlarla...
bu arada sezon başından beri oynadığı futbol ve attığı şık gollerle futbolseverleri sevindiren beşiktaş ve taraftarını tebrik ediyorum, onlarla asla problemim olmaz.
not: aylardır son kötü oylanan entrylerime bakmıyorum, inansanız da inanmasanız da umrumda değil, sadece çok sevdiğim beşiktaşlı ve fenerbahçeli dostları ayırmak ve gözlerinden öpmek istedim. *
hakkında servet çetin'in attığı gol hakkında nizami değil yorumu yapılan maçtır.
pozisyonu herkes izlemiştir zaten, burada anlatmaya gerek yok. ben şunu söylemek istiyorum iddiacı arkadaşlara. servet'in durduğu yerde, iki eliniz yumruk halinde kenarlara açılmış vaziyette ileriye doğru koştuğunuzu düşünün. eğer o pozisyonda arda'nın o topu size doğru vuracağını anlayıp da elinize çarpacağını hesaplayabiliyorsanız gerçekten saygı duyarım.
bence hiç durmayın, direk tübitak'a fizik profesörü olarak başvurun. türkiye'nin sizin gibi fizik dehalarına ihtiyacı var çünkü.
Bünyamin Gezer'in Lincoln'ün korner bayrağını yerinden çıkartmasıyla ilgili gol sevinci için sorulan "Sarı kart niye vermediniz?" sorusuna "Bana göre sarı kart değildi." cevabını vererek beni dumura uğrattığı maçtır.
Ulan o bayrağı illa ki bir yerine mi sokması gerek sarı kart çıkarmak için ey hakem?
elle kolla gol atmaya alışık olanların ele çarpan topa mal bulmuş mağribi gibi sarıldıkları maç. arda turan'ın nefis golü, son goldeki avrupai üçgen falan umurlarında değil. tabii sabri'nin önüne düşen topta tolga'nın yaptığı penaltı da umurlarında değil. ama olsun. sonuç belli. 3-0.
bu maçı anlatmak için galatasaray'ın 10 kişi kaldığı zamana bakmalı asıl. maçı seyredenler hangi takımın 10 kişi olduğunu düşünmüşlerdir sanırım. 10 kişi kalan galatasaray'ın verilmeyen bir penaltısı, sayılmayan bir golü ve yüzde yüz kaçan bir pozisyonu var. trabzonspor ise colman ile bir şut çıkarabildi sadece.
bundan önceki maç yazımda söylemiştim. bu maçta bol kontraatak seyredeceğimizi ve maçın sonucunu yıldızların belirleyeceğini bu nedenle de galatasaray'ın kazanacağını söylemiştim. aynen de öyle oldu.
voleybol şubesi ile futbol şubesini karıştıran bir takımın taraftarına armağan olsun servet'in eline çarpıp olan gol. çarpma ile elle atma arasındaki farkı da hala bilmiyorlarsa zamanında anelka'nın, nobre'nin kendi formaları ile attıkları gollere baksınlar.
şimdi bir beşiktaşlı olarak farkında olduğum, hatta takım ayırdetmeksizin tüm türkiye'nin farkında olduğu bir gerçek var ki, kağıt üstünde türkiye'nin en kaliteli takımı galatasaray. yani bakıyorsunuz kadroya, sol açık arda, sağ açık yerine göre kewell yerine göre aydın, ileride baros-nonda, arkalarında lincoln. daha kaliteli bir hücum hattına sahip bir takım yok şu an türkiye'de. kaldı ki geçen seneki performansını ortaya koyabilse yanında meira'yla servet de süper bir ikili tandem oluşturur. sol bek olarak türkiye'de hakan balta'dan iyisi zaten şu an mevcut değil, sağ bekte de sabri bildiğimiz sabri, en azından koşup mücadele ediyor adam.
"neden galatasaray şu an lider değil peki?" sorusunun cevabı ise basit. bu takım savunma yapmayı bilmiyor, bilemiyordu şu geçtiğimiz maçlarda. takımın her hafta kabak gibi aynı şekilde pozisyon vermesinden belliydi zaten bu. servet intihar bombası gibi sahanın her yerine koşup savunmaya dönmeyince iki ara topta gol yedi hep galatasaray, hatta karşı takım forvetleri daha becerikli olsa çok daha fazlasını da yerdi bu takım.
"bu maç ne değişti?" sorusunun cevabı daha basit. düz bir savunma oyuncusu olsa da emre aşık'ın takıma girmesi her şeyi değiştirmiş. servet-emre ikilisinin önüne meira-ayhan ikilisini koyarsan savunman rahatlar. zaten galatasaray'ın tek ihtiyacı olan şey savunma rahatlığı. çünkü bu takım türkiye'de yer alan her türlü savunmaya gol atar, atar, atar. skibbe de sonunda bu hafta takıma o savunma rahatlığını kazandırınca, hücumcular zaten üstlerine düşeni yapıp golleri attılar, takıma da maçı kazandırdılar.
bu sene galatasaray'ın şampiyonluk önündeki tek engeli galatasaray'dır bana göre. "kolay maç" diye bu maçtaki gibi bir sistemle çıkmazsa sahaya skibbe önümüzdeki haftalarda, o kolay maçlarda puan kaybedip kendi önünü keser takım. ama her takımı ciddiye alıp bu tarz planlar uygulanırsa, saçmasapan puanlar kaybetmesi neredeyse kesin olan beşiktaş'ın önünde ligi bitirmesi yine neredeyse kesindir.
trabzon mu? beşiktaş trabzon maçında kendileriyle ilgili gerekli yorumu yapmıştım, bu maç sadece düşündüklerimi pekiştirdi. hüseyin çimşir'den adam olmaz, yattara adamakıllı oynadığı sürece de ligi ilk 4'te bitirirler. ha bir de tolga'dan kaleci falan olmaz. maçı izlerken her türlü hatasına kurban olduğum rüştü'ye dualar dizdim kendi çapımda.
kıssadan hisse : güzel maç oldu. bizi lider yaptıkları için galatasaray'a teşekkürlerimi, hala büyük maç nasıl kazanılır öğrenemediği için ersun yanal'a nefretimi sunuyorum. güzel oluyor bu sene lig, güzel.
ayrıca bu maçın öncesinde "bitsin bu kavga bu nefret" şeklindeki düşüncelerimiz sebebiyle aramızda rahat rahat dolaşıp da, stada girince birden değişen, o da yetmeyip maçtan sonra metrobüs durağında aralarında küçük çocukların ve bayanların olduğu gruba saldıran annesi babası belli olmayan trabzonspor taraftarlarinin da annelerine selam ederim.
şimdi ana bacı yapma diyeceksiniz ama hak ediyor pezevenkler. belki onlardan bir ikisini tanıyan vardır bu sözlükte gidip haber verirler bak seni yazmışlar diye, onlar da çıldırır, tıpkı 3 golü içlerine alınca çıldırdıkları gibi.
kaleci farkının neticesinde morgan de sanctis in 3- 0 kazandığı müsabaka olmuşur. stad ta yer bulamadığım için gese li bir arkadaşımın kombinesi ile izledim. herkes maçı izlediği kadar anlattı. gs ın toplam 5 şutu trabzonspor un ise gol olabilecek 11 şutu vardı. trabzonspor 3 forvet gs ise tek forvetle oynadı. trabzonspor kaçırdı, gs attı diyebiliriz.
gelelim ayrıntılara,
- maç oncesi ilk defa bir futbolcu * her iki tribüne de yumruk show yapmıştır.
- maç öncesi trabzonsporlular alparslan ölmedi kalbimizde yaşıyor tezahüratı ile alkış almıştır.
- maç öncesi rigobert song a kapalı alt tribündeki gs liler çiçek vermiştir.
- hakan şükür tezahüratı beşiktaş civarlarından duyulmuştur.
- trabzonspor lu taraftarlar ilk kez bu kadar fazla seslerini duyurmuşlardır.
- maç öncesi ısınma antrenmanında inanılmaz bir yan top çıkaran kaleci tolga, maçta aynı şutu * çıkaramamıştır.
- maç öncesi ısınma hareketleri bittikten sonra ibrahima yattara topu kafasında tutarak karşı kaleye kadar koşmuştur. *
sonuç olarak, galatasaray bizden daha iyi konsantre olmuş, kadro zenginliği itibariyle de bize üstünlük kurarak maçı kazanmıştır. tebrik ederiz kendilerini. renkdaşlarıma da sabırlı olarak bu yeni takımımıza desteğinizi esirgememelerini tavsiye ederim.
maç öncesinde her iki takım taraftarlarınında iç içe dolaştığı maç olmuştur. stad dışında herkesin kendi takımının formasıyla oldukça rahat dolaşması ve en ufak bir tatsızlık olmaması bir yana galatasaray tribünlerinde de trabzonspor atkılı traftarların olması ve en ufak bir tepki görmemesi futbolun güzelliğidir. bir diğer onurlu rakibimizde de bu tabloyu görmek üzere...
bir kaç tane denyo görünümlü taraftar'ın, galatasaray ve trabzon arasındaki
sempatiyi bitiremeyeceği maçtır.
alışkanlık haline gelmiş şekilde, alpaslan dikmen'e uğranılmış,
"pankartları astırdık, herkes maça hazır, 90 dakika takımımızı susmadan destekleyeceğiz abi
merak etme... ha bak abi bu atkıyı sana yapmış kulup dur buraya saralım üşüme" denilmiş,
toprağın içinden bir taş seçip, kağıda sarıp yanımıza almakla başlamıştır maç günü serüveni
Maç öncesi Ali Sami Yen Stadı çevresinde şarkılar, tezahuratlar söylerek
galatasaray taraftarı ile kolkola gezen trabzonspor'lu taraftarların bir
bölümünün maç esnasında galatasaray'a küfürlü tezahurat yapmalarına karşın, galatasaray taraftarı aynı şekilde cevap vermemiş, esprili tezahuratlarla
futbolun en güzel renklerini ortaya koymuştur.
Maçın hakemi bünyamin gezer bi ara kapalıdan kendimizi atıp sahaya sokturacak kadar
çileden çıkarsada, o da insan lan denilerek affedilmiş,
akabinde sadece;
"lan bünyamin, facebook'ta seni ekledim olum bütün gün poke
yollayacağim sana bittin lan sen" denilerek tehdit edilip,
tribünleri gülme komasına sokmuşuzdur.
ya da sokmuşumdur, ama subjektif yoruma girebilirdir, o yüzdendir.
"servet kaşıyla,gözüyle gol attı, o olmasa yenemezdiniz lan!" diyen,
bi kaç tane futboldan anlamayan şapşalcan'a maçın 90 dakikalık cd'si hediye edilmesi gündeme gelmiştir.
zira çarpmadır bu. bildiğiniz çarpma...daha önce örnekleri olan hentbol smaç'ı değildir.
adamın pipisine çarpsaydı, erotik unsurlar içerdiğinden iptal edilsin denilirmiydi lan? Lincoln'ün attığı golden sonra cümbür cemaat, ibadete geçmememiz...
kırmızı kart gördüğünü fark etmememiz,
* nereye gidiyo lan bu adam?
- orjin'e * gidiyo galiba lan, maç sonrası çok sıra oluyor ehehe
şeklinde devam eden geyikler zinciri...
kısaca, güzel maç olmuştur. seviyoruzdur bu renkleri, camia'yı, taraftar'ı.
galatasaray'ın rahat, kendinden emin bir futbolla kazandığı maç. araya atılan toplarda yaşanan savunma zaafları yine kendini gösterdi. bu tip toplara ilk müdahaleleri yapabilen tobias linderoth, mehmet topal hatta barış özbek'ten birinin acilen takıma dönmesi şart. meira, o pozisyonda iyi bir performans gösterse de bir mehmet topal'ın sahip olduğu seriliğe sahip değil. ama hücum anlamında çok şey kattı takıma, orası kesin. hatta önümüzdeki hafta cassio lincoln'ün cezasında oyunu yönlendirme yükünü bütünüyle omuzlarına almasını bekleyebiliriz. bir de emre güngör'e ihtiyacı var bu takımın. üç ağır savunmacının yanında sahip olduğumuz tek çabuk stoper, iyileştiği anda doğrudan takıma girecektir sanıyorum. sabri sarıoğlu, milli takımda gösterdiği iyi performansı dün de devam ettirdi ama yerim sağ bek değil diye bas bas bağırıyor. bir kaç pozisyonda tüm savunma rakibi ofsayta düşürmek için hızla ileri çıktığında sabri kek gibi arkada bekliyordu. ama ne yapalım, elimizdeki tek alternatif o şimdilik.
maçın en güzel anı, galatasaray'ın üçüncü golüydü bence. bu tip organizasyonları her maçta bir iki kez görüyoruz, bu kez golle sonuçlandı. bu şeytan üçgeni on maç daha yanyana oynasın, seyir zevki tavan yapar galatasaray'da. arda turan'nın golünde şans faktörünün varlığı yadsınamaz ama golün güzelliğini de düşürmez. dönüşü ve arka direkte bomboş bekleyen iki arkadaşını görüşü harikaydı.
maçla ilgili tek üzüldüğüm nokta, servet çetin'in eline çarpıp giren toptu. evet, çarpma var ve servet orada savunma yapan oyuncu olsa penaltı verilmezdi. ama avantaj büyük, golün nizami olduğundan emin değilim. keşke servet hakeme eline çarptığını söyleseydi.