iyi puan almak için çalışma gerektirmeyen, üniversiteye girmek için girilen tüm sınavlar üstüne dört senelik eğitime biz sizi bu basit sorularlatekrar test etmek zorundayız alt mesajıyla resmen hakaret eden bir sınav. hoş, bu direk alesin tanımı oldu.
ösym tarafından soruları ve cevapları açıklanan sınav olmuştur. bendeniz 150 sorudan oluşan tür1,mat1,mat2 testlerinden 160 net yapmışım. 108 puan bekliyorum hiç olmadı standart sapma falan 105 kesin gelir.
sayısaldan yaklaşık 10 boşla bitirdiğim sınav olmuştur. sayısal 1 ve 2 yi bitirdiğimde saatin 11.30 olduğunu görünce ha sittir yedik ayvayı dedim içimden, sözele ne zaman dönücem ben! daha sayfalarca soru var. 12 gibi sözel 1 de bitti, ee burda daha soru var kaldı mı 30 dk! amanın sözel 2 yi de çözecek miyim çözmeyecek miyim derken sayfanın başında yazanı okuyunca derin bir oh çektim. kalan 30 dk da boş bıraktığım sorulara baktım, toplu soruya hiç dokunmadım bile o derece sinir bozucu bi soruydu. geometriyi unutmuşum, çemberin alanı forfülünü hatırlayaydım ah bi hatırlayaydım herşey çok daha iyi olacaktı ama. bir de şu kitap sıralama sorusunu salladım tamamen, 144 dedim. kesin yanlış çıkar.
bu arada sayısalcılara ilk kez kıl oldum bu sınavda..
şöyle ki..
sınav başladı yanımdaki eleman ile birlikte sayısal 1 den başladık çözmeye ben ilk sf yi bitirene kadar çocuk 10. soruya geldi..
vay arkadaş elemana bak aldı gazı gidiyor diye iç geçiriyorken ben, çocuksa kalemtıraş kullanıyor kalemini açıyor karalıyor da karalıyordu soru kağıdını..
neyse efendim ben sayısal 1 i bitirdiğimde 1 saat 10 dakika olmuştu yan gözle bi baktım çocuğa sayısal 2 de 40. soruya kadar gelmiş.. breh anasını arkadaş dedim.. ayrıca onun tüm sayfayı dolduran çözümlerine karşı benim 2 bilemedin en fazla 3 kalemlik işlemlerim karşılık buluyordu.
bir ara göz göze geldik..
çocuk yaa böyle çözerler oğlum bakışı attığında; bense sen sözele geçeceksin elbet adaş o zaman görüşürüz bakışıyla yanıt verdim ona.
ben sözele başladım 50. soruyu da çözünce bi baktım o hala sayısal 2 den soru çözüyordu..
bende sayısal 2 ye geçince bu kez ben ona nasıl geçirdim bakışı attım.. e tabi o anda kaleimini sözele geçirdi çocukcağız..
sonrasında sayısal 2 den son 5 soruyu göremeden sınav bitti tabi boşlarda dolu..
ona baktım sözelde 30. sorudaydı..
yazımın başında söylediğim olaya geri dönersem...
çocuk sayısalı çözerken bir gürültü çıkartıyordu ki kalemi sürtmesi ayrı ayağıyla tempo tutması ayrı..
ales in bu seneki sonuçlarında 100 105 net arasında gidip gelirim sözlük..
sorular kolaydı, mantık soruları ise yakalamasını bilirsen hakikaten çok basitti.
ve öylesine gerçekçiydi ki o sorular..
neymiş efendimmmm
bir kızımız rengarenk etek ve gömlekleri bir haftada hangi biçimlerde giyermiş.. kız 4 farklı evet ve gömlek giyiyor 5 günde..
sorsalar ya biz erkekleri..
haftada kaç kez kazak, pantolon değiştirirsin diye..
sınav girişinde kalem , silgi , bileklik , anahtar , bozuk para vb. her şeyin alındı. Bozuk paraları neden alıyorlarsa. Gözetmenlere yabancı madde atacak olmamızdan mı korkuyorlar ? Nedir yani olay ? 2 adet Kalem , 1 adet silgi , 1 adet kalemtıraş , 3 adet şeker ve 1 adet tuvalet kağıdının verildiği sınavdır aynı zamanda.
sınava ilk kez girenler kendilerini belli etti yine.
şaka gibiydi yaa..
- öğrenci
* hoca
- hocam buraya tik atacakmışsınız buyrun atın.
* hele bi sınav başlasın öyle halledeceğiz onu telaşlanma..
- hocam bu verilen kalemleri ne yapacağız sınav sonunda?
* valla kızım ister al evine hatıra iye götür istersen bırak ilkokullara dağıtalım.
* arkadaşlar sistem değişti biliyorsunuz zaten onun için açıklama yapmıyoruz
- ne sistemi yaa bunda da mı sistem var ben anlamadım.
hocayerine cevaben ben + sittir et zaten yapamazsın sen salla gitsin..
eşit ağırlıkçılara haksızlık yapılan sınav sistemine dönmüştür. neden 100 matematik ve 50 türkçe sorusu çözmek zorunda kaldıklarını hiç anlayamadım.
tuhaf bir biçimde 150 soru 180 dakikada yetiştirebildim lakin matematik kısmından bir 20 soru boşluğum var. yani 130 soru 180 dakika oluyor ki bu da çok kötü bir performans. neyse zaten derece beklemiyoruz, ama 3 ay çalışsan kesin derece alırsın o derecede basit sorular.
sınav sisteminin değiştiğini pek çok adayın yerinde öğrendiği sınav. ayrıca dağıtılan dandik fatih marka kalemler de sınıfta kalmıştır. verilen 2 kalemin de ucu kütleşince açmaya karar verdim, ancak o da ne? kalemin ucu açılmak bilmiyordu, ben açtıkça o kırıldı. bir 5 dakikamı falan kalemi açmakla uğraştım, ancak olmadı... en sonunda ucu küt olan diğer kalemimle, küfrederek, sınava devam ettim. öss de de bu sistem olacaksa yazık o öğrencilerin haline...
bir de o fatih kalemin çıkardığı uyuz ses de rahatsız etti beni sınav boyunca. yan sıramda oturan arkadaş tüm soruların altını çizerek okuduğu için, "hışş, hışş" sesleriyle tamamlamaya çalıştım sınavı...
kendisine 'zaman sadece birazcık zaman' şeklinde şarkı söylemek istediğim sınav olmuştur. çoğu aleszede gibi ben de yetiştirme sorunu yaşadım. zaten o paragraflar gözüme etti. hele yağmur'un dolabıyla kreş sinirlerimi daha da bozdu. ya kızım defol git ne giyersen giy manyak mısın sen, takıntılı mısın sabah sabah saçını başını yolasım geldi.
sınavda bir çok kişi hangi bölümden çözmesi gerektiğini bilmiyordu. ve sağolsun çok sevgili yetkililer de bu konuda herhangi bir açıklama yapmadılar. ösym denen lanet kurum bununla ilgili bir açıklamada bulunabilirdi. sorularına sahip çıkamıyor anladık, bir açıklama yapmayı da mı beceremezdi?
bir o fatih sınav kalemlerine çok gıcık oldum. yahu bir ara faber-castelldi. şimdi niye bu dandik kalemler dağıtıldı. hem belki ben tikiconconum, belki kalemimle aramda duygusal bağ var rahat bırakın şu kalem olayını. hem bütün olipsleri de ne diye mentollü veriyosunuz kardeşim? çeşit yapın ortaya işte.
neyse ciddi olursak; zaman çok büyük bir değermiş, bugün yine anladık.
bugün girdiğim ve süre yetersizliği nedeniyle sözel bölüme fazla vakit ayıramadığımın sınav olmuştur. bu nedenle yök'e az önce yolladığım e-postada 200 soruluk ales'e 3 saatin yetersiz olduğunu, onlara nisan'daki sınav için ya soru sayısının 160'a (80'e 80) düşürülmesini, ya da sürenin 4 saate çıkarılmasını önerdiğim sınavdır. bu arada mantık soruları çok zordu. hele her gün değişik etek ve gömlek giyen yağmur resmen ebemi öpmüştür. allah'tan ak uzunluğunu soran soruyu 5-12-13 üçgeniyle çözebildim.
edit: eğer siz de yetersiz süreden şikayetçiyseniz, yök'e ve ösym'ye ales'le ilgili süre yetersizliği şikayetinde bulunun. belki insafa gelir ösym.
tarafımdan da katınılmıs lanet sınavdır. deniz elif yagmur ... o grubu bulsam bogucam diye sinir krizi yaşatan eğitim sistemi bogmacasıdır. ayrıca adamın birinin aldıgı sattıgı tahılları düşündükçe tansiyon cıkarmıstır. sözel sorularında hangisi kesin cıkar diye insanın sabır sınırlarını zorlamıştır. küfür edilcesi sistemin insan delirten uygulamalarına bir örnektir. *
sınav başlamadan birkaç dakika önce önümde oturan kız, görevliye 150 soru var değil mi hocam diye sordu. soru mu şimdi bu? üniversiteden mezun olmuş, bilmiyor mu 160 soru olduğunu dedim içimden.
hadi çocuklar sayfaları kontrol ediyoruz diyince görevli bir baktım 50 sayısal 1'den 50 sayısal 2'den, 50, 50'de sözelden soru var. artacak süremi evvelden hesaplamış, ona göre yol haritamı çizmişken hesabımı kitabımı s.kerten bu yeni soru sayısıyla derin hülyalara daldım.
zaten yavaşın önde gideniyim, mümkün değil 200 soruyu 180 dakikada nasıl yetiştiririm?
neyse efendim zaten sözelciyim bari bildiklerimi yapayım önce diyerek başladım çözmeye. bitirdiğimde sınavın bitmesine bir saat kalmıştı. o arada fatih marka kurşun kalemimi açtım çabucak. oysa uçlu kalemimi yanıma almıştım belki içeriye sokabilirim diye; ama o üst arama cihazı değil kalemi, taktığım berenin altındaki tacıma bile ötünce kalemceğizimi fakülte girişindeki kocaman saksının dibine bırakmak zorunda kaldım. bu ösym adama totem de yaptırmıyor arkadaş, uğurlu kalemimdi halbuki o benim!
herneyse efendim ne diyordum? ha işte o ilkelliğin daniskası olan kalemi açtım, sözel cevaplarımı forma kodladım. mat 1'i çözmeye koyuldum sonra. bir yandan da saati kesiyorum. mis gibiymiş vallahi, hep derlerdi ales kolay diye de inanmazdım. kolay molay tabii, ilk okul 2 düzeyi sorsalar ne fayda! salon görevlisi son 15 dakika kaldı uyarısını yaptığında mat 1'in 30. sorusuyla uğraşıyordum. bıraktım mecbur, mat 2'm boş kalmasın diye ona başladım. zaten 8 tane ancak çözmüşümdür ki süre bitti..
daha sonra göz kalemi açmak için kullanacağım kalemtraşı, fatih kalemleri aldım, kömür karası ellerime baktım, olipsin birini de ağzıma atıp çıktım. bindiğim dolmuşta da bir nane ferahlığı vardı. onu düşünüp bayağı bi güldüm kendi kendime.
velhasıl sınavdan çıktım, öğlen vakti eve gidip napiyim, arkadaşlarla buluştum. 200 soru vardı diyince bi hayretle baktılar bana. acaba dedim sınav heyecanından soru sayısını mı yanlış hatırlıyorum. olur mu olur yani, yaparım böyle şeyleri..
* * * sözlüğe baktıktan sonra * * * 2 hours later *
hay ben nereden bileyim sözel puanı için mat-2 yapmanın gerekmediğini be sözlük. söyle nerden bileyim, o sınav esnasında kat sayıları mı okuyaydım. yahut sınava girmeden önce rüyamda sistemin değiştiğini görüp araştırma mı yapsaydım?
işte şimdi entrynin başına dönüyoruz: sen misin öndeki kıza içten içe söylenen, bilmişlik taslayan! üniversite mezunu oldun ama hâlâ neyi yapman gerektiğini bilmiyorusun nickimsist. otur sıfır!
sınavda okadar salak bi soru vardı ki. ikitane kız oyun oynuyor ama ne oyunu.. toplar birbirine bağlı iple, üstünde harfler var biri siliyor diğeri yazıyor. yok o değiştiriyo bilmemne. ya bi yürü git..
-dort işlem yea, ne kadar zor olabilir!
diyen benim gibilere kapak olmuştur. süre yetmez, kalem yazmaz, en son ilkokulda kullanılan kalemtraş denilen yüzyıl buluşu kullanımının unutulmasından otürü kalem kırar, gorevlilere çemkirilir, 4 kalemle sınav tamamlanır. ve şahane bahaneler ortaya çıkar; "kalem yazmıyodu yea!"
o bu değil de, geri aldılar lan kalemlerimi! halbuki onlarla şahane cin aliler çizecektim..
sonuç olarak karanfile sokayım yağmurun eteklerine bi şey olmasın bacım. kaçan şemsiye, açılmıyooor açılmıyooor..
