devlet beyin bayağı sert, düzgün ve doğru konuşmalarına şahit olunan manifesto niteliğinde yapılan tarihi konuşmadır. türkmen beyi gümbür gümbür vuruyor.
sahurda kımızı fazla kaçırmış eski bir tayyip yancısının mugalataları. ülkücülerin yarısından fazlasının erdoğan'a oy vereceğini kendisi de biliyor. bence bugüne kadar yapmakta olduğu şeyi yapsın ve kitlesiyle beraber sessizce otursun. en azından sürüklenmekte olduğumuz kaosun taraflarından biri olmamayı tercih etmiş olur. bıraksın da aleviler,kürtçüler,akp yanlıları, beyaz türkler ve eli kanlı radikal islamcılar birbirini yesin.
Havuz medyasinin yamuk yuzgecli balik yazarlari tarafindan mantiksiz olan bir bolumune mantikli sert cevaplar verilecek konusmadir.
Ama ne yazikki milletimiz bu konusmanin bir kac yetersiz cumlesinden haberdar olacaktir.
Konuşma metnini kendi hazırlamadığı için eleştirilen konuşma. Haşmetli padişahınız kendi mi hazırlıyor konuşmaları? o kadar danışman ne yapıyor sanıyorsunuz?
--spoiler--
Büyük Türk Milleti,
Fedakârlığın numunesi, şehitlerin emaneti, bin yıllık dayanışma, destan, dua ve dirayetin eşsiz eseri olan aziz vatanımız yerli ve yabancı odakların iştirakiyle teşkil edilmiş husumet cephesinin kuşatması altındadır.
Bağımsızlık ve şeref sembolümüz, birlik ve kardeşlik nişanemiz Ay Yıldızlı Al Bayrağımız hain furyasının hedefindedir.
Türk bayrağı belirli aralıklarla çekildiği gönderden alçakça indirilmekte veya buna teşebbüs edilmektedir.
Diyarbakır ve istanbulun ardından en son olarak Antalyada bayrağımız bir kez daha saldırıya uğramıştır.
Yüksek fazilet ve bağlılıkla temellenmiş, milli ve manevi değerlerle harcı karılmış; zaferlerle, ümitlerle ve dileklerle yolu çizilmiş; siyasi, hukuki ve sosyal teşkilatlanmamızın parlak bir sonucu olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ağır tehditlerle boğuşmaktadır.
Asırlar içinde olan ve olgunlaşan; emek, gözyaşı, özveri ve samimi mücadelelerle kökleşip kurumsallaşan kardeşlik bağları baskı, şantaj ve hasmane muamelelerle yüz yüzedir.
Varlığımızın alametifarikası, payidarlığımızın manevi güvencesi, adımızın ve anılarımızın hülasası milli kimliğimiz bölücü ve yıkıcıların ortaklaşa tertip ettikleri linç kampanyasıyla karşı karşıyadır.
Türk kültürü yabancı nakil ve transferlerle yozlaşmanın sınır hattındadır.
Hafıza aynamız, kim olduğumuzun ispatı, milli şuurumuzun asıl cevheri, duygu ve düşüncelerimizin seslendiricisi Türkçemiz çamur ve çirkef zihniyetlerce yıpratılmaktadır.
Türkiyemiz 91 yıllık Cumhuriyet tarihinin en acımasız zulmü, en kesif saldırısı, en vicdansız yönetimiyle yoğun bakıma alınmak ve bitkisel hayata girmek üzeredir.
Türkiye Cumhuriyeti ülkesi ve milletiyle bölünmenin eşiğinde, emperyalist komplo ve koronun kıskacındadır.
Tarihi Şark Meselesi saat gibi çalışmaktadır.
Asırlardır gündemde tutulan Türkleri Anadoludan çıkarma, islamiyeti küçültme ve terörize etme planı adım adım amacına doğru ilerlemektedir.
Böl-parçala-yönet veya böl-parçala-yut şeklinde kavramsallaştırılan küresel düşmanlık projesi mahvımıza, kaybımıza ve yok oluşumuza sabitlenmiş ve odaklanmıştır.
Bu hain emele payandalık ve paryalık yapmayı hevesle üstlenen içimizdeki taşeronlar ise Türkiyenin içten içe erimesine tartışma götürmez biçimde hizmet etmektedir.
Yıllardır yüce dinimizi sömüren, Allahla aldatan, başörtüsüne saklanan, demokrasi ve özgürlük gibi vazgeçilmez kabulleri öğüten, milli iradeyi çarçur eden, egemenlik haklarımızı çürüten siyasi iktidar ülkemizi tahammül edilemez kritik bir eşiğe sürüklemiştir.
AKPyle geçen son 12 yıllık karanlık ve ilkel dönemde insanımız bezgin, yılgın ve yorgun düşmüştür.
Geçen yıllar boyunca istismar edilmedik hiçbir şey bırakılmamıştır.
Ayrıca viraneye çevrilmedik, dağlanmadık, deşilmedik, oynanmadık, üzerinde karalama ve tahrifat yapılmadık hiçbir değer kalmamıştır.
Bu itibarla Türkiyenin acınası ve hepimizi kaygılandıran kötü gidişatına tarafsız kalma, sessiz durma imkan ve ihtimali yoktur.
Bundan sonra ya zillet ya izzet kazanacaktır.
Bundan sonra ya yurdum ya yokum arasında seçim yapılacaktır.
Bundan sonra ya rezalet ya da adalet tam hâkimiyet kuracaktır.
Şu günkü ortam ve süreçte; günü ve vaziyeti kurtarma namına kenara çekilip olan biteni uzaktan izleme ataleti veya suya sabuna dokunmadan, risk almadan gelişmeleri kendi haline bırakma acizliği tehlikeleri daha da katlayacaktır.
Mensubiyetinden iftihar ettiğimiz aziz milletimize çok açık çağrımız vatanına, bayrağına, kimliğine, tarihine, geçmişine ve geleceğine sahip çıkması yönündedir.
Çağrımız milli ve üniter devlet yapımıza, toprak bütünlüğümüze, milli birliğimize destek verilmesidir.
Çağrımız ahlakın, hukukun, vicdanın, dürüstlüğün, huzur ve kardeşliğin yanında toplanılmasıdır.
Boşa geçecek bir günümüz bile yoktur.
Tehlikeler çok ciddi, tehditler çok yakındır.
Türkiyenin meseleleri kaldırılamayacak derecede fazlalaşmıştır.
Deyim yerindeyse Türkiye düşmanları ikinci defa Polatlıya kadar gelmiş, milli bünyeyi ele geçirmek, milli varlıkları gasp etmek maksadıyla AKPyle ihanet sedirine yerleşmişlerdir.
AKPnin Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan zıvanadan çıkmakla kalmamış; akıl, gönül, kalp ve milli değerlerle arasını tamamıyla açmış, bölücü çevrelerin, küresel mihrakların kuryesi, kutup başı ve iktidardaki adamı olarak sivrilmiştir.
Unutulmasın ki, iç ve dış sorun alanlarının birbirine eklemlenerek kontrolden çıkması ufukta beliren kanlı ve vahşi parçalanma dinamiklerini harekete geçirecektir.
10 Ağustos 2014 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanı Seçimi öncesi aziz milletimin her ferdi hassas, objektif, içten, herhangi bir telkin ve algı operasyonlarına kapılmadan bir iç muhasebe yapmalıdır.
Zaman ideolojik kalıplarla, inat ve siyasi dürtülerle hareket etme zamanı değildir.
Zaman duygusal yaklaşımlara ve yandaş tercihlere teslim olma zamanı da değildir.
Vicdanlı ve namuslu her vatandaşım Türkiyenin milli ve tarihi haklarını korumakla, gözetmekle ve yarınlara taşımakla mükellef olduğunun bilincinde olmalıdır.
Aday Erdoğanın Cumhurbaşkanı olması halinde Cumhuriyet ölümcül yara alacak, Türk tarihi makas değiştirecek, millet bölücülüğün kafesine hapsedilecektir.
Aday Erdoğanın Cumhurbaşkanı olması Sevr taraftarlarının 94 yıl sonra Çankaya çıkması demektir.
Aday Erdoğanın Cumhurbaşkanı olması izmirde denize dökülenlerin hesap sormak üzere tekrar ayağa kalkması, Çanakkalede püskürtülenlerin bir kez daha şanslarını denemeleri demektir.
Ve aday Erdoğanın Cumhurbaşkanı olması PKKnın, HDPnin, Türkmen katillerinin, Müslüman canına kast edenlerin, Türk hasımlarının, Barzaninin, IŞiDin, BOPun, Haçlı emellerinin, El-Kaidenin, Boko Haramın, Talibanın, yolsuzluk çetelerinin Çankayayı mesken tutması anlamına gelecektir.
Türk milleti böyle bir bozguna elbette izin vermemelidir, inancım odur ki vermeyecektir.
10 Ağustosta otokrasi ile demokrasi arasında bir tercih yapılacaktır.
10 Ağustosta hoşgörüyle dayatmadan, hak ve özgürlüklerle faşist eğilimlerden birisi öne çıkacaktır.
Türk milleti doğruya, iyiye, güzele, sevaba ve helale bağlılığını göstermek için sorumluluğunun fevkinde bir mücadele azmi göstermelidir.
Aday Erdoğan, 12 yıldır sürdürdüğü yalan ve inkar üzerine bina ettiği gayri milli ve gayri ahlaki iktidarının mutlaka bedelini ödemelidir.
Milli vicdanın müsterih olabilmesi için başka bir yol ve çare gerçekten de kalmamıştır.
Aziz Milletim,
Türkiye bir dehşet döngüsünün tam ortasındadır.
içinde bulunduğumuz geniş coğrafyalar kan ve kavgaya havale edilmiştir.
Ortadoğuda sürekli tahkim ve tahrik edilen etnik ve mezhep rekabeti komşu ülkeleri kaosa itmiş, felaketlerin kapağını kaldırmıştır.
Bu kapsamda mazisi bir asrı aşan hakimiyet ve bölüşüm mücadelesi tüm acımasızlığıyla, tüm şiddetiyle yeni bir evreye girmiştir.
içimizde ve dışımızda hem insanlar istismar edilmekte, hem de değişik ülkelerin toprak bütünlüğü silahla, terör saldırılarıyla ve küresel senaryolarla yargılanmaktadır.
Ortadoğu etnik, dini, ideolojik ve mezhebi farklılıklarıyla Dünyanın en istikrasız ve infial halindeki coğrafi alanıdır.
Yüzyıllarca hakimiyetimiz altında bulunan, kültürel ve tarihi bağlarla ilişkilerimizi derinleştirdiğimiz ülkeler ve halkları birer birer ateşe atılmaktadır.
Haritalar yeniden çizilmekte, insanlar seri şekilde katledilmektedir.
Gazze Şeridinden Bağdata kadar uzanan geniş alan üzerinde toplu cinayetler işlenmekte, kan nehri akmaktadır.
Müslümanlar birbirine düşmüş, yapay ayrımlar sonucunda cinnet hali salgın hastalık gibi yayılmıştır.
Şüphesiz ki, bu yürek burkan tabloya insanım diyen hiç kimsenin katlanması söz konusu olmayacaktır.
Ortadoğuda insanlık kaybolmuş, vicdan rafa kalkmış, uzlaşma, barış ve kardeşlik kaybetmiştir.
islam ülkeleri geriliğin, gerginliğin, demokrasi dışı yönetimlerin, adaletsiz paylaşımın, eşitsiz ve dengesiz siyasi şartların güdümündedir.
Maalesef ki, aklın önemine vurgu yapan kutlu dinimizin mensupları akılsızlığın kör kuyusuna çoktan düşmüştür.
Dil, mezhep, etnik ve siyasi bazda ayrımcılığın körüklendiği islam alemi cahiliye devrini bile aratacak sancılı bir dönemin pençesindedir.
Askeri, ekonomik ve kültürel emperyalizm Türk ve islam alemine adı konmamış bir savaş ilan ederek kıran kırana fitne aşılamaktadır.
Türkiyenin Ortadoğudaki gelişmelerden kendini soyutlaması ya da etkilenmemesi doğal olarak imkânsızdır.
Bu yüzden sahip olduğumuz stratejik ve jeopolitik özellikler nedeniyle dünyanın güç odakları tarafından izlendiğimiz bir hakikattir.
Ülkemiz kıtaları birleştiren ana kavşakların düğüm noktası; su yollarının ve su geçitlerinin kontrol noktası; kara, deniz ve hava koridorlarının bağlantı noktası; enerji nakil hatlarının geçiş güzergâhıdır.
Bu nedenle Türkiyenin bölgesel ve küresel denklemin dışında kalması düşünülemeyeceği gibi; pasif, edilgen ve milli gerçeklerle bağdaşmayan politikalarla oyalanması ilave risklere mahkûm olması anlamına gelecektir.
Güçsüz, iç çelişkisi artmış, demokrasisinde anormal sorunlar bulunan ve Batı uydusu olmuş bir ülke gerçeğinin Ortadoğuya merhem olması şöyle dursun, kendi yarasını tedavi etmesi dahi akıl dışıdır.
Aday Erdoğan ile Türkiyenin bölgesel itibarı aşınmış, yaptırım ve inandırıcılığı sıfırlamıştır.
AKP iktidarı hiçbir tasavvurunu gerçekleştirememiş, hiçbir taaddüdünü yerine getirememiş, hiçbir iddiasının arkasında duramamıştır.
Türk dış politikası stratejik derinlikte boğulmuş, bir ucunun Anadoluya tutunduğu, diğer ucunun da 360 dereceyle dünyayı kavradığı söylenen pergel metaforu göğüslenmesi çok zor olacak musibetlere yol açmıştır.
Aday Erdoğan Arap sokaklarında şöhret peşinde koşarken, Türkiyenin milli gerçeklerini çiğnemiş, sanal kahramanlıklarla kendisini ve AKPye oy veren vatandaşlarımızı kandırmıştır.
7 Temmuzdan 17 Temmuza kadar Gazzede 223 kişiyi öldüren, bini aşkın kişiyi yaralayan, sahilde top oynayan çocuklara ölüm kusan israile yıllarca bağıran çağıran aday Erdoğan, hiçbir soruna deva olamamıştır.
17 Temmuzdan itibaren Gazzeye kara harekâtı başlatan israil Filistinli kardeşlerimize ölüm yağdırırken, Aday Erdoğan meydanlarda dedikodu yapmakta, aynı ezberlerini paralel öznesiyle tekrarlamaktadır.
Aday Erdoğan, bir yanda israili terör devleti diye eleştirirken, diğer yanda gemi filosu sahibi talihli oğlu bu ülkeye karlı ticaret yaparak servetine servet katmaktadır.
Filistinin acil ve insani yardıma ihtiyacı vardır.
israil barbarlığı bir an önce durmalı, kalıcı ateşkes sağlanmalı ve uluslararası toplum işlenen insanlık suçunu ağırdan almamalıdır.
Şu anda mazlum Gazzenin yanında olmak, dua ve yardımlarımızla destek vermek insanlık görevimizdir.
Aday Erdoğanın yanlışları, önyargıları, gaflet içindeki tutumu olmasaydı israil-Filistin arasında diyalog kanallarının açılması konusunda Türkiye önemli rol oynayabilir, taraflar arasında arabuluculuk yapabilir ve şiddet dalgasını önleyebilirdi.
Fakat bu imkân uzun zaman önce heba olmuştur.
Aday Erdoğan devlet politikasını kişisel ihtiraslarına kurban vermiştir.
Diğer yandan Erdoğanın Mursinin Rabiasına tutunarak Sisiye durmadan yüklenmesi, hamasetle hareket etmesi Mısırda hiçbir yankı ve karşılık bulmamıştır.
Kardeşim Esadtan katil Esada çok kısa süre içinde geçen aday Erdoğan sadece boşboğazlık yapmış, sadece Türkiyenin stratejik gücünü israf etmiş ve milletimizin beklentilerini yıkmıştır.
Irak Merkezi Yönetimiyle ters düşmüş, fakat yalnızca dost ve müttefik olarak peşmergeyi benimsemiştir.
Türkmenleri yüzüstü bırakmış, Türkmen soykırımına tepkisiz kalarak insanlıkta sınıfta kalmıştır.
Türkiye aday Erdoğan sayesinde bölgesinde yapayalnız hale düşmüş; yönlendirici, müdahale edici, tayin edici, yön verici, belirleyici aktif ve dinamik dış politika yeteneğini yitirmiştir.
Aday Erdoğan ve hükümeti terör örgütlerinin yanında saf tutmuş, insan kafası kesen, insan eti yiyen yamyamlarla aynı kareye girmiş, ihtiyaçlarını karşılamıştır.
IŞiDin Musuldaki Türk Başkonsolosluğunu basarak 49 vatandaşımızı tutsak almasını sineye çekmiş, korkakça hareket etmiştir.
Türkmen kentlerini yok eden, camileri, türbeleri yıkan, yakan ve taş üstünde taş bırakmayan IŞiDe inanıyorsanız, Müslümansanız diye yalvaran Erdoğan, şahsiyetini teröristlerin seviyesine indirmiş, Türkiyenin haysiyetiyle oynamıştır.
Şu an Musul Nova Otelde tutulan 49 vatandaşımız muhtemelen 10 Ağustos öncesi serbest bırakılacak ve aday Erdoğan Cumhurbaşkanı Seçimine sayılı günler kala yeni bir yapay kahramanlık hikâyesiyle takdim edilecektir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin prestijini iki paralık eden aday Erdoğanın dış politikada çuvallaması, milli güvenlik ve kırmızı çizgilerimizi yok sayması öngörülemeyecek badirelere sebep olacaktır.
Yakın bir tarihe kadar Irakın bölünmesine, peşmergenin bağımsızlık kulislerine soğuk ve mesafeli duran aday Erdoğan ve hükümetinin birden bire Kürdistana sıcak bakması, Barzaniyle kucaklaşması Türkiyeyi zora sokacaktır.
Kürdistana çanak tutmak, Irakın parçalanmasına göz yummak, Barzaniye petrol için dalkavukluk yapmak toprak bütünlüğümüze ve milli bekamıza çok açık suikasttır.
Aday Erdoğan önce 36.paralelin kuzeyinde kurulmak için yıllardır gün sayan Kürdistana razı edilmiş, ardından büyük Kürdistanın diğer üç parçasından biri olan ve denize açılımını sağlayacak Türkiye ayağı için çek vermiştir.
Bu durum elbette Türk devlet geleneğinin yok sayılması olduğu kadar ihanet projelerinin bizatihi aday olan ama adam olamayan Erdoğan tarafından benimsenmesidir.
Kürdistanın inşası oldu bittiye getirilecektir.
Bu çerçevede Türkiyenin önce bölünmesi, sonra da paylaşımı gündeme getirilecektir.
TBMMnde kabul edilen ve Çankayadaki nöbetçi AKPli tarafından onaylanan PKK yasası da bu amaç için hazırlanmıştır.
Bebek katiliyle birlikte Mehmetçik katillerinin affedilmesi aşama aşama gerçekleşecek, aday Erdoğan aldığı ihalenin gereğini eğer seçilirse Cumhurbaşkanı olarak sürdürecektir.
Böyle giderse; şer cephesi, şeytani niyetler, yıkım ekibi, ihanet ve melanet koalisyonu yüzyılı aşkın süredir beklediği hedefine Erdoğanla birlikte kademe kademe ulaşacaktır.
Her gün yandaş ekranlardan kin kusan, nifak ve ayrımcılık eken aday Erdoğan Çankayaya çıkması Öcalanı mutlu edecek, sözde Kürt sorunu mucitlerini, terör örgütlerini havalara uçuracaktır.
HDPnin Eşbaşkanı olan malum Cumhurbaşkanı adayının parlatılması ise AKP-PKK-HDP arasındaki müzakerelerin bariz göstergesi, somut delili olarak yorumlanmalıdır.
Aziz milletim bilmelidir ki; sözde Kürt sorunu ve Türkiyelilik bölücülüğün saklandığı kılıftır.
Lozanın delinmesi, kuruluş ilkelerinin imhası, milli yemin ve ülkülerin çiğnenmesi için PKK taleplerinin demokrasi ve özgürlük paravanına gizlenmesi gerekli ve şart görülmüştür.
Aday Erdoğan Başkanlık rüyasına dalarak imralı canisi ve PKKyla birlikte böylesi bir tezgâhın ana akımı olmuşlardır.
17-25 Aralık kirine baştan aşağı bulanan, rüşvetçi ve hırsızların ustası olan aday Erdoğan Türkiye Cumhuriyetinin başı olamayacak, milletin birliğini temsil edemeyecek kadar şaibeli ve sorunludur.
Kürt kökenli kardeşlerim oyuna gelmemeli, AKP-PKK-HDP tuzağına düşmemelidir.
Her Kürt kökenli kardeşim Türk milletinin eşit ve yeri dolmaz bir parçasıdır.
Türk milleti etnik, mezhep ve dil farklılıklarının gölgesinde bir araya gelen, gevşek ve zamanı gelince dağılacak ısmarlama ve zorlama bir kalabalık değildir.
Bu vatan hepimizindir.
Bu bayrak hepimizin istiklal ve şeref simgesidir.
Misak-ı Milliyi kaleme alıp ilan edecek kadar cesaret sahibi iradenin öncülüğünde, Anadolunun bereketli bağrından filizlenmiş kurtuluş azminin yardımıyla Doğulusu-Batılısı, Kuzeylisi-Güneylisi hep birlikte kader ortaklığı yaparak Türkiyeyi kurmuştur.
Türk milleti kültürel zenginliğiyle, yaşanmış onca asrın şahitliğiyle kardeşliğini sulamış, beraberliğini sağlamlaştırmıştır.
Kürt kökenli kardeşlerim tarihi bir görevin arifesindedir.
Kan tüccarlarına haddini bildirmek için bütün Kürt kökenli kardeşlerim sandığa gitmeli; nimet bildikleri, aziz kabul ettikleri, değer verdikleri, ekmek gibi gördükleri Türkiye için oy kullanmalıdırlar.
Ne Erbil, ne Vasgington, ne Brüksel, ne imralı, ne Kandil, ne HDP, ne de Erdoğan Kürt kökenli kardeşlerimizi bizim kadar sevemeyecek, bizim kadar bağrına basamayacaktır.
Yüzyılların mirasını, yüzyıllar içinde kemikleşmiş kardeşlik hissiyatını kimse bozamayacaktır.
Kürt kökenli kardeşlerim Türkiyenin tökezlemesini bekleyen kalleş unsurların, casusların, ajanların ve kiralık maşaların oyunlarını bozmalıdır.
Anadolu; bizim kalpgahımız, ekmek teknemiz, rızkımız, göz nurumuz, sevincimiz, doğduğumuz, doyduğumuz, dimdik durduğumuz ve son nefesi verdikten sonra toprağına sereserpe uzanacağımız son vatanımızdır.
Bunun için Türk milleti bölücülere fırsat vermemelidir.
Kürt kökenli dedeler, analar, babalar, gelinler, kızlar Türkiye için sorumluluk almalıdır.
Mağara kovuklarında ölme ve öldürme üzerine yatırım yapan teröristlere yeter artık demenin vakti gelmiştir.
Aday Erdoğan ile onbinlerce mazlumun kanına giren, ah ve beddua alan canibaşına yeter artık deme zamanı önümüzdedir.
Türkiye bölünürse kimse huzur bulamayacaktır.
Diyarbakırı Ankaradan koparma, Şırnakı izmirden ayırma, Hakkâriyi istanbuldan çekip alma gayeleri asla ama asla Türk milletinden onay görmeyecektir.
Etnik kimlikler, ortak acılar, ortak sevinçler, gelecekte birlikte yaşama isteği, mahalli dil ve şive çeşitlilikleri kültür ve tarih potasında kaynaşarak milletleşmeye vücut vermişlerdir.
Ülke; bir devlet için bölünmez bir bütün teşkil eden milletin, sürekli şekilde yaşadığı toprak parçası ve uğruna ölünen vatandır.
Ülkemizi kimse parselleyemeyecek, dirliğimize ve güvenliğimize kimse zarar veremeyecektir.
Güvence büyük Türk milletinin eşsiz haslet ve basiretidir.
Sayıları bir milyonu geçen Suriyeli mültecilerden herkes sonuç çıkarmalıdır.
Vatansız, yersiz, yurtsuz ve korumasız insanların başına ne tür belalar geldiğini her vatandaşım görmeli ve idrak etmelidir.
Türk milletinden mülteci çıkarmak için pusuya yatanlar mahcup olacaklardır.
Vatan ekmektir, bayrak ekmektir, Türkiye ekmektir ve kardeşliğimiz tazeliği hiç kaybolmayan, dilimlenmesi de hayal dahi edilemeyecek ekmek olarak hepimize emanettir.
Aday Erdoğanın zehir saçan dili 10 Ağustosta susturulmalıdır.
Çocuklarımızı, gençlerimizi ve yarınlarımızı Bonzai illetine terk edenler 10 Ağustosta bozguna uğramalıdır.
Rüşvetçiler, şarlatanlar, haramdan geçinenler 10 Ağustosta kaybetmelidir.
TBMMde kurulan soruşturma komisyonlarını sabote eden, yolsuzluğa bulaşan bakanlarla ilgili fezlekeleri zaman kazanmak adına dizi pusulası yok gerekçesiyle tekrar savcılığa gönderen edepsizler mutlaka hayal kırıklığı yaşamalıdır.
Soyguncular, havuzcular, villacılar, gemiciler, ihale vurguncuları, yandaş medyanın ücretli köleleri, yanaşma ve menfaat avcısı sanatçı artıkları 10 Ağustosta insan içine çıkamamalıdır.
10 Ağustos hainlere ders, iftiracılara ayar verilecek demokrasi arenasıdır.
Cumhuriyet düşmanlarının Cumhurbaşkanı olması Türkiyenin kalbinden hançerlenmesi, sırtından vurulmasıdır.
Aday Erdoğanın yeni Türkiyesi zorbaların güleceği, eşkıyaların palazlanacağı, milli ruhun kararacağı, milli ahlakın kalmayacağı; işsizlerin, yoksulların, sefalet içinde yaşayanların hatırlanmayacağı yıkık, dökük ve kırık bir ülkenin vaadidir.
Aday Erdoğanın yeni Türkiyesi Türklüğün çiğneneceği, milliyetçiliğin hiçe sayılacağı, bölücülerin rütbe ve mevki alacağı zulmet markasıdır.
Yeni Türkiye; yalan, yüzsüzlük, yasak, yabancılaşma, kriz, kamplaşma, sahtekârlık, münafıklık ve riyakârlıktır.
Yeni Türkiye; Kıbrıstan vazgeçen, Ermeni diasporasından özürler dileyen, Egeyi Yunan tezlerine, Akdenizi Rum ve Siyonist iştaha terk eden, isyancılara anıtlar yaptıran, hainleri baş tacı yapan içe kapanmış bir ülkenin habercisidir.
Yeni Türkiye; 17-25 Erdoğanın diktatörleşeceği, hırsız var diyenlerin dövüleceği, saat kaç diye soranların mahkûm edileceği, devlet hazinesinin soyup soğana çevrileceği, kanunsuzlukların resmileşeceği bir ülke manzarasıdır.
Yeni Türkiye; kadın cinayetlerinin otomatiğe bağlanacağı, uyuşturucu yaşının düşeceği, suç ve suçlu sayısının patlayacağı; çiftçiye, esnafa, memura, emekliye hayat hakkı tanınmayacağı sömürgeleşmiş bir ülke gerçeğidir.
29 Ekim 1923 yeni Türkiyenin miladıdır.
Bu eskimeyecek yeniyi PKKnın adamı olan aday Erdoğan ve çıkar çeteleri değiştiremeyecektir.
Milletimizin bütünüyle benimsediği ortak değerlerin adı ve tanımı olan mahşeri vicdan; aday Erdoğanı hezeyanlarıyla, hakaretleriyle, hain hayal ve hedefleriyle sandığa gömecektir.
Milli dayanışma ve teşkilatlanmanın 10 Ağustosu güneş gibi aydınlatacağına güveniyor, Türk milletinin çağrımıza kulak vereceğine yürekten inanıyorum.
Türk milleti, Cumhurbaşkanı seçiminde 1919 ruhuyla hareket edecek; pisliği, kirliliği gül suyuyla yıkarcasına temizleyip Türkiyeyi sahipsiz bırakmayacaktır.
Vashington imalatı, düne kadar Pensilvanya hafiyesi ve hayranı, peşmerge kuklası, Kandil oyuncacağı olan AKPnin Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan 10 Ağustosta milli iradeyle kızağa çekilmelidir.
Çağrımız milletimizin her ferdinedir.
Çağrımız 77 milyonun tümünedir.
Çağrımız kalbi vatan aşkıyla atan, gönlü bayrak sevdasıyla yanıp tutuşan herkesedir.
Çağrımız güzel ülkemin güzel insanlarınadır.
Çağrımız Türk siyasetinin güzide partilerine, sivil toplum kuruluşlarına, ekonomik ve sosyal hayatın saygın temsilcilerinedir.
Geçmişte nasıl başarmışsak, geçmişte nasıl kötülüğü ve kötü niyetlileri def etmişsek yine yaparız, yine başarırız.
Türk milleti isterse, Türkiyemiz tüm yüklerinden, tüm engellerinden, tüm bağlarından kurtulacaktır.
Var olmak, tam bağımsız şekilde, ekonomik refahı, toplumsal dengeyi ve sosyal barışı temin ederek büyük ve kudretli ülke haline gelebilmek için aramızda yeşeren ayrık otlarının kökünü kurutmalıyız.
Hep birlikte Türkiyede buluşmalıyız.
Hep beraber Türk milletinin muazzam varlığında kucaklaşmalıyız.
10 Ağustos bunun için tarihi fırsattır.
Her zaman olduğu gibi söz ve karar egemenliğin yegane sahibi aziz milletimizindir.
Sözlerimi bitirirken sevgi, muhabbet ve sadakatini coşku ve kararlılıkla taşıdığımız büyük Türk milletini sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
--spoiler--