Bir metrekareye 6 bin merminin düştüğü, emperyalizme karşı imkansızlıklar içinde neredeyse bir mucizenin gerçekleştiği, 'çanakkale geçilmez' lafının tüm beyinlere kazındığı, mustafa kemal'in büyük başarılara imza atarak 'anafartalar kahramanı'olduğu, günümüzde her türk ailesinin çanakkale'de şehit olan ataya sahip olduğu zaferdir.
--spoiler--
Japonlar: Çanakkale gençliğinize milli şuur kazandırma yeri olmalıdır!
Türkiye'ye Japonya'dan bir eğitim heyeti gelir. Temas ve incelemeler yapacak, neticeyi yetkililere aktaracaklar. Gerektiği kadar da ikili işbirliği gerçeklestirecek. Işler buraya kadar çok iyi... Japon heyeti yurdumuzun bazı bölgelerinde gerekli incelemelerini yapar. Sonra Bakanlıkta toplanırlar. Heyetin hakkımızdaki tespiti ilginçtir: "Sizin çocuklarınızda milli şuur yok". Bizimkiler şaşırır! "Bizim çocukların damarlarındaki kan milli duygumuzun kaynağıdır." Yine de fazla ses çıkarmazlar! Ne de olsa misafirdir! Bizimkiler sorar, "Peki, Sizin gençlerinizde milli şuur var mıdır? Japon uzmanları anlatmaya başlar: Biz gençlerimize ilkokula başlamadan şok testler" uygularız. Mesela uçak gibi hızlı giden trenlerimize bindirir, bir tur yaptırırız. Çok katlı yollardan da geçen tren, onları şöyle bir sarsar. Mini mini çocuklarımız teknolojinin bu baş döndürücü neticesini görerek bir şok olurlar.
Sonra...
Bu şoktan sonra Hiroşima'ya götürürüz. Bölgeyi aynen koruyoruz. Bombalanmış bu bölge hakkında bilgilendirir; değil hayvan, bitkinin bile yeşermediğini gösteririz. Ve deriz ki "Eger sizler çalışmaz, sizden öncekileri geçmezseniz vatanınız, işte böyle düşmanlar tarafından bombalanır. Hiçbir canlı yaşayamayacak biçimde size bırakıp giderler. Çalışırsanız, bindiğiniz hızlı trenleri bile geçecek yeni vasıtalar yaparsınız. Gerisi sizin bileceğiniz iş. Çocuklarımız bununla ikinci bir şok daha yaşarlar. Sizlere şunu hatırlatalım ki, Türkiye'de birçok teknik elemanımız bulunmaktadır. Bunların herhangi birine bu konuyu sorabilirsiniz." Bizimkiler şaşkınlık içinde sorarlar : "-Peki ya Türkiye için tespitiniz var mi? Varsa gözlemleriniz nedir?" Japonlar; "elbette var" derler.
"Bizimkinden çok daha önemli. Bir tanesi Çanakkale Savaşları'nın olduğu bölge. Bu bölge gençlerinizin şok olması için yeter de artar bile. Bir metre kareye altı bin merminin düştüğü savaşta, Türk'ler her şeye rağmen galip çıkıyor, olamayacağı olur hale getiriyorlar. En son teknolojiye ve donanıma meydan okuyarak, inancın galip geldiğinin ispatını yapıyorlar. Üstelik karşılarında tek bir düşman değil, müttefik güçler; sizin tabirinizle yetmiş iki millet var. "
Evet M²'ye 6.000 Mermi!...
M²'ye 6.000 Mermi!...
6.000 Mermi!...
Bileniniz var mıydı ?
Not:
300 M2 lik bir tepe için 2 gece savaşıldı... m2'ye 50 ölü düşüyordu... Cerrahpaşadan gelen 130 son sınıf öğrencisi gönüllünün hepsi şehid oldu o tepede. o sene mezun verilmedi tıbbiyeden... anlatacak çok şey var bu savaşta. Oradan geçen varsa tepelere kazınmış yazıyı bilir.
'Dur yolcu bilmeden basıp geçtiğin bu toprak bir devrin battığı yerdir'...
zaferin kaynağını iman gücüne allah allah nidalarına dayandırılıp yüzbinlerce şehidin emeğinin dökülen kanının geride bıraktıklarının sevdiklerinin hiçe sayıldığı zaferdir. bolşevik ayaklanmasının devrimle sonuçlanmasında önemli bir etkisi vardır.
sanli tarihimizin en buyuk ve en onemli savaslarindan biridir.yokluk icinde kazanilan, avrupalilarca hala mucize olarak gorulen ecdadimizin destan yazdigi savas ve sonrasi gelen zafer.
üsteğmen faruk, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken, bir yandan da onlarla sohbet ediyor, ' nerelisin?' gibi sorular soruyordu. gözleri bir ara, saçının ortası sararmış bir delikanlıya takıldı yanına çağırdı ve merakla sordu:
-adın ne senin evladım? dedi.
-ali, komutanım dedi.
-nerelisin?
-tokatlıyım, komutanım, tokat'ın zile kazasındanım.
-peki evladım,bu kafanın hali ne? saçlarının ortası neden kırmızı boyalı böyle?
-cepheye gelmeden önce anam saçıma kına yaktı komutanım. neden yaktığını da bilmiyorum.
peki dedi üsteğmen. "gidebilirisin kınalı ali." o günden sonra ali'nin adı kınalı ali oldu. cephede tüm arkadaşları kınalı ali demekle yetinmiyor, saçındaki kınayı da alay konusu yapıyorlardı. kınalı ali, arkadaşlarına karşı sevecen ve dürüst tutumu sayesinde, kısa sürede hepsinin sevgisini kazandı. bir gün memleketine mektup göndermek için arkadaşlarından yardım istedi.
" anama, babama burada iyi olduğumu bildirmek istiyorum. ama okumam yazmam yok. biriniz yardım edebilir misiniz?"
biri değil, birçok arkadaşı yardıma geldi.
" sen söyle biz yazalım" dediler.
kınalı ali söylüyor, bir arkadaşı yazıyor, diğeri de söylenenlerin doğru yazılıp yazılmadığını denetliyordu. " sevgili anacığım, babacığım hasretle ellerinizden öperim. ben burada çok iyiyim, beni sakın merak etmeyin." kız kardeşini, kendinden küçük erkek kardeşinin sağlığını ve hatırını sorduktan sonra, köydeki herkesin burnunda tüttüğünü ve kimsenin kendisini merak etmemesini söyledikten sonra, biz burada var oldukça bilesiniz ki düşman bir adım bile ilerleyemeyecektir tümcesi ile bitiriyordu. tam zarf kapatılırken ali " iki üç satır daha ekleteceğini" söyleyerek mektubun sonuna şunları yazdırdı. " anacığım, beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama, burada komutanlarım da, arkadaşlarımda benle hep dalga geçiyorlar. cepheye gitmek sırası yakında inşallah kardeşim ahmet'e gelecek, onu gönderirken sakın kına yakma saçına. burda onunla da dalga geçmesinler. tekrar ellerinden öperim anacığım."
gelibolu'da savaş giderek şiddetleniyordu. ingilizler kesin sonuç almak için tüm güçleriyle yükleniyorlardı. cephede savaşan askerlerimiz önceleri birer, birer, sonraları beşer,beşer, onar, onar şehit oluyorlardı. gelen destek güçleri de yeterli olmuyor, onlarında sayıları giderek azalıyordu. gelibolu düşmek üzereydi. kınalı ali'nin komutanı bu durum karşısında çaresizdi. kendi bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi. genç erlerine insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu cepheye göndermek zorunda kalmaması için allah'a dua ediyordu. komutanlarını düşünceli ve sıkıntılı gören kınalı ali ve arkadaşları, komutanlarına gidip, ondan kendilerini cepheye göndermesini istediler.askerlerinin ısrarları üzerine komutanları daha fazla direnemedi ve ölüme gönderdiğini bile, bile bu isteklerini kabul etmek zorunda kaldı. kınalı ali ve arkadaşları, sevinç çığlıkları atarak cepheye hayır, bile,bile ölüme gidiyorlardı. o gün güle oynaya gelibolu cephesinde ölümle buluşacakları yere koşan kınalı ali'nin bölüğünden tek kişi geri dönmedi. gidenlerin tümü şehit
olmuştu. bu olaydan kısa bir süre sonra kınalı ali'ye anne, babasından mektup geldi. onun yerine komutanı aldı mektubu ve buruk bir ifade ile okumaya başladı. cepheye gitmeden önce arkadaşlarına yazdırdığı mektubuna
aile adına babası yanıt veriyordu.
" oğlum ali, nasılsın, iyi misin? gözlerinden öperim, selam ederim. öküzü sattık, parasının yarısını sana gönderiyoruz, yarısını da yakında cepheye gidecek küçük kardeşine veriyoruz. şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum. fazla yorulmuyorum da. sen sakın bizi düşünme." babası mektupta köydeki herkesten akrabalarından haberler verdikten sonra
"şimdi * sana diyeceği var" diyerek sözü ona bırakıyordu. mektubun bundan sonraki bölümü kınalı ali'nin anasının ağzından yazılmıştı şöyle diyordu anası: " oğlum ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler. kardeşime de yakma demişsin.
kardeşine de yaktım. komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga geçmesinler.
bizde üç işe kına yakarlar;
1 - gelinlik kiza, gitsin ailesine, çocuklarina kurban olsun diye
2 - kurbanlik koça, allah'a kurban olsun diye
3 - askere giden yiğitlerimize, vatana kurban olsun diye...
gözlerinden öper, selam ederim. allah'a emanet olun
" ali'nin mektubu okunurken ve çevresindeki herkes onu dinlerken, hıçkıra,
hıçkıra ağlıyordu."
özet geçelim:
bu destan tarihe altın harflerle kazınırken, bir metrekare yere 60bin mermi düşerken türk-kürt, alevi-sünni gibi ayrımlar asla yoktu. hepsi sırt sırta vermiş insanlar bizim şerefimiz için şehit oluyorlardı. asla kafalarında böyle bir düşünce yoktu. biz ne yaparsak yapalım kendimize yapıyoruz bu güzelim ülkede. ortak yazılmış bir destanımız, ortak nefes aldığımız bir ülke var..
bu ayırımı yapanlar o kınayı başka bir yerine yakabilir.
tarihe 18.03 tarihini altın harflerle kazıyan şanlı mehmetçiğin yeniden doğduğu, dirildiği, şahlandığı; türk tarihinin en müstesna günlerinden biridir.
bi' duaya en çok ihtiyaç duydukları bu zamanda ruhları şaad olsun.
kemiklerini sızlattık, aziz varlıklarına tecavüz ettik, nedenlerini ortadan kaldırdık.
politikaya bağımlı olmakla kalmadık, yönlendirildik, işlendik, robotlaştırıldık.
hatıralarınıza saygıyla....
bu toprakları vatan yapan şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
ÖLÜM indirmede gökler, ÖLÜ püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak
Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir HiLAL uğruna yarap ne GÜNEŞLER batıyor.
zafermidir yoksa kendini vatanı uğruna göz kırpmadan şehadet mertebesine erişmiş 250000 vatan sevdalısının Liman Von Senders komutanığında pisi pisine gidişimidir bilinmez, Yahu yazarlar içerisinde hiçmi tarihçi yoktur, ÇanakkALE SAVAŞI zAFER DEĞiLDiR, zAFER OLSA iNGiLiZLER iSTANBULA GiREBiLiRMiYDi. zafer gibi kutlanılacak bir olay değil bir anma günü olmalıdır, Zira Çanakkale savaşının komutanıda Mustafa Kemal Atatürk hiç değildir. Yarbay rütbesiyle savaşmıştır. ingilizlrin ünlü bir komutanı şuan ismi aklıma gelmemekle beraber savaş öncesi hasta adam osmanlının bitirilemeyeceğğni belirtip konseyinde şu konuşmayı yapmıştır. "Türkün yeryüzünden silinmesi imkansızdır, her coğrafyada bir türk görürsünüz, onların içindeki Cihan hakimiyeti mefkuresinin sönmesi için tarihlerinin ve bilinçlerinin silinmesi gerekir" nitekim Çanakkale savaşında cepheye sürülen Redifler dahil (redif askerliğini yaptıktan sonra gerek duyulduğunda tekrar askere çağrılıp 7 sene daha askerlik görevi yaptırılan eli silah tutan erkekler" 1914 1915 yıllarında lise tahsilini gören 17 18 yaşlarındaki öğrencilerde cepheye sürülmüş ve dede baba torun topyekün şehadet şerbetini içmiştir. Evet Çanakkale zafer değildir, Mustafa Kemal Atatürkün kaybedilmiş bir savaşta zafer kazanılmış gibi tarih kitaplarına sokulmasına gerek yoktur. Zaten büyük bir askeri dehadır, lakin Çanakkale ruhu "şuheda fışkıracak , toprağı sıksan şüheda" mısrasında belirtildiği gibi oluk oluk kan dökülen bir yanlış cephe savaşıdır, sorumlusuda Enverin Yakın dostu LiMAN vON SANDERS'tir.
bilgilerinize.
Tüm şehitlerimizin mekanı cennet, ruhları şad, kabri nur olsun.