ne olursa olsun mondragon'a kızmanın ya da isyan etmenin hata olacağı maçtır. bu adam değil mi ki bir fenerbahçe maçında inanılmaz kurtarışlar yapıp galatasaray'ın 5-1'lik zaferini sağlayan,bu adam değil mi ki geçen senelerde ligte ve şampiyonlar liginde inanılmaz kurtarışlar yaparak bütün galatasaraylıların en sevdiği futbolcu olan,bu adam değil mi ki şampiyonluk maçında 40 yıllık bir galatasaraylı gibi gözyaşlarını tutamayıp şampiyonluk sevincini bizler gibi yaşayan... ne olursa olsun mondragon'un da hata yapma lüksü vardır ve bu durumda onu kurtaracak kişiler de takım arkadaşlarıdır.
o böyle oynadı ya da şu şöyle oynadı veya şu hata yaptı demek bu maç için daha doğrusu bundan önceki ve sonraki maçlar için de yersizdir çünkü galatasaray takım olarak çok kötü bir futbol oynamaktadır... bundan sonrası içinse gerek ligte gerekse şampiyonlar liginde galatasaray'ın şansı mucizelere kalmış durumdadır..
son olarak gerets'e değinmek istiyorum..maçı bir kahvede izledim bir adamın oyuna gireceği duyulunca kahvedeki herkes hakan şükür'ün, necati'nin ya da hasan kabze'nin oyuna gireceğini sanmıştı ama birden bire cihan haspolatlı'yı orda görünce kahvede inanılmaz bir homurdanma duyulmaya başladı anlamadığım şu kahvedeki adamın dahi gördüğü cihan haspolatlı'nın kibar bir tabir söylersek vasat bir oyuncu olduğu gerçeğini gerets göremiyor neden oyuna bunu kurtarıcı diye alıyor? arda hepimizin sevgilisi hepimizin göz bebeği ama onu kondisyonunun düştüğü ve yorulduğu apaçık belli olduğu anlarda değiştirip neden çabuk bir oyuncu olduğunu gördüğümüz carrusca'yı oyuna almıyor?
sonuç şudur ki takım formsuz belki bu değişiklikler yapılsa da ortaya bir şey çıkmayacak ama eric gerets'in de bu kadar formsuz olmaya hakkı yok kaç maçtır sapıtmış durumda bu hataları bilerek mi yapıyor yoksa bizden farklı bir gözle mi görüyor maçı anlam veremiyorum..
*dünkü maç her şekilde değerlendirilebilir. galatasaray ilk yarı iyiydi sonradan bozuldu. rüzgar galatasarayı kötü etkiledi. hakan şükür neredeydi falan filan. bunların sadece bahane olduğu geçen iki senede başka bir türk takımı şampiyonlar liginde mağlubiyetler aldığında salyalar saçarak savunuluyordu. şimdi ne olmuştu da herkes mazlumu avutuyor gibi davranmaya başlamıştı. tamam galatasaray yeri geldiğinde sınırlarını zorlayıp güzel futbol oynamıştır ama türk futbolunun durumu belli. artık bu sonuçlar normal karşılanmalı. hem de tüm türk takımları için. biz hep beraber kendi ligimize dönelim ve kavgamıza kaldığımız yerden devam edelim. çünkü kavga gürültü olmayan yerde başarılı olamıyoruz.
psv ye zorla verilen maçtır. aynı zamanda atatürk olimpiyat stadına ilk onbir yerine rüzgar türbinlerini koymak daha hayırlı olacaktır. zira bu rüzgarda bizim topçulardan daha faydalı olacaklardır.
cihan'ın oyuna girddiği sırada stad anonsunda oyuna giren oyuncu hakan şükür diye anons edilmiş ve tribünlerde alkışlar başlamış fakat 1 dakika sonra oyuna giren oyuncu cihan Haspolatlı diye düzeltme yapıldığında tribünlerin homurdanmasına sebep olmuş maçtır.
sonuç : çok yazık ... o oyuna rağmen bu skor ? neler oluyor galatarasay diye sorulması gerekli çünkü yanlış giden bir şey var ortada ki bu hem ligde hemde avrupa kupalarında gözüküyor .ilk 20 dakikada oynanan futbol nerde ?daha nereye kadar gidecek bu çöküş ? daha nekadar taraftar olarak başımız önde terk edeceğiz oynadığımız tüm statları ? Merak ediyoruz !Daha yakın geçmişe kadar bize onca zafer yaşatan ,galatarasay adını yücelten takım nerde ?Nereye gitti ne oldu bilinmez ama her geçen gün kayıplara daha da ekleme yaparak yüz karası anılara sahip oluyoruz .Sahaya giren 3-5 kişinin yaptıkları da bu olaylara olan tepkidir, her ne kadar haksız da olsalar .Ama her geçen günde inkar edilemeyecek olan gerçek gittikçe büyüyor .Her halikarda önümüzdeki maçlarada bakacağız ,sonuçta top yuvarlak maç 90 dakika olsada malesef umut içimizde gittikçe daha derin bir yere gömülmektedir .
mac skoruna saat 5 civarı taksimde sogukta beklesen genc galatasaraylıları dusunerek uzuldugum mac.genç cocuklar saat 5 te baslamıslardı yolculuklarına.tabii ki bunun bir karşılıgı olması gerekir.ama sahada basarı yoktu.beşiktaşlı olarak galatasaray ın avrupa maclarındaki karizmatik baseğmez durusunu kaybettiğine sahit olup hayal kırıklıgına ugramamak mumkun değildir. aslına bakılırsa bu aksaklıklarda yine yonetimin payı buyuktur.önlibero diye aylarca sayıklayan gerets e yonetim tolga ve carrusca ve yanlarında okan ı almıs ; belçikalı da hiç birini onyargıyla oynatmamıstır.mantıklı dusunce cercevesinde ilk yarı harika oynayan galatasaray ikinci yarıda bocalayınca yapılması gereken aylardır kızaga cekilmemiş olacak bir carrusca yı solda; okan buruk u enerji ve arapas atma yeteneğiyle ortada değerlendirmek mumkundu.orhan ak faciasını engellemek için sarı kart gordukten sonra hiç gorunmeyen bu oyuncunun yerine tomas ı kaydırıp gobeğe tolgayı almak da cok akıllıca olacaktı.ama olmadı.maalesef gs yonetimi herseferinde arkasına saklanacak bir obje buldu.bu sefer sırada gerets var.
galatasaray taraftarının ayıp ettiği söylenen maçtır. ama bunu söyleyenler sığ düşünmektedir.zira gs taraftarı bir maç kötü diye tepki vermez. bu tepki bir birikimin sonucudur. ve de yerinde yapılmıştır. galatasaray iyi durumda değildir. iyi duruma getirilmesi için gereken tepki bizzat verilmiştir.
ayrıca taraftarın ayıp edip sattığı hakkında da bir kaç düşünce:
ne satması biz taa istanbul'un bir tarafından olimpiyat gibi dağ başına takımın durumunun kötü olmasına rağmen bu soğukta gidelim futbolcular ve gerets mallık yapsın yenilelim sonra biz tepki gösterince de sattı olalım öyle mi?
ben taraftarım kardeşim ben olmazsam o takım bir hiçtir. onun için bu takım beni memnun etmek zorundadır. ha dersiniz ki isterse etmez. işte o zaman bakın görün bakalım liverpool maçına kaç kişi o dağdaki stada gidecek?
ramazan ayı malum biz de oruç tutuyoruz. maç günü hava fena değil, içimizde bir kazak, üstünde galatasaray forması bakırköy meydanından kalkacak otobüsü bekliyoruz. kuyruk uzuyor da uzuyor, otobüs de gelmiyor. elimizde gazete kuyruğa girmeden alınmış, kuyrukta zaman geçirmek için fakat gazete bitiyor, kuyruk bitmiyor. akabinde vazgeçiyoruz otobüsü beklemekten. trenle gitmeye karar veriyoruz. istasyonda beklerken ezan okunuyor birden. daha tren gelmemiş, elimizde kuyruğa girmeden aldığımız yarım ekmek tavuk döner. hemen bitiriyoruz elimizdekileri, tren de geliyor ardından. halkalı' da iniyor, bizi stada götürecek taksi arıyoruz. biraz uğraştıktan sonra taksi bulunuyor ama taksi bizi ancak stada yarım saat mesafeye kadar götürebiliyor. bizi bekleyen engebeli bir yolculuk. dağ taş tırmanmaya başlıyoruz. bazen stad görünmüyor, etrafa yaymış olduğu ışıktan takip ediliyor. artık stad görünmeye başlıyor, içeriden gelen seslerle biz de heyecanlanma başlıyoruz. normal yoldan gitmediğimiz için yola tekrardan inmemiz gerekiyor, inerken de ellerimiz yara oluyor, kanamaya başlıyor.
stad dışarıdan harika gözüküyor, o manzara karşısında dışarıdaki kuyruk insanın umudunu kesmeye yetmiyor. kuyruk bitiyor, içeride yer bulma endişesi başlıyor. 3 maçlık kombinemiz üst trübüne ait. kimse kendisine ait koltukta oturmuyor, biz de alt tribünde oturmaya karar veriyoruz. merdivenlerin altında kendimize yer buluyor, arkamızdaki koltuklara kimse oturmadığından rüzgar direk bize vuruyor. açlık ağır bastırıyor ve tren geldiğinden yiyemediğimiz ikinci yarımlarımızı da içeri sokarken zorlandığımız kolalarımızla yiyor ve arkadan esen rüzgarı aldırmamaya başlıyoruz. arkamızdaki koltuklar da dolmaya, rüzgar da bundan dolayı kesilmeye başlıyor. artık tek eksiğimiz denizin buzlu sularıdan gelen ... pardon onun şimdi sırası değil... heyecanımızı ekranda beliren liverpool' la deplasmanda oynadığımız maçın golleri daha da arttırıyor. ikinci yarı oynamış olduğumuz futbol bizi heyecanlandırıyor.
derken maç başlıyor, fena da oynamıyoruz hani. rüzgara karşı oynuyoruz, o rüzgar ki sahayı maçtan önce sulamak için fıskıyelerin püskürttüğü suları direk skorbordun olduğu kale arkası tribününe yolluyor. rüzgar galatasaray' ımızın hızını kesemiyor, sasa iliç atıyor golünü. bağarıyoruz sasa iliç oley, sasa iliç oley diye. galibiyetten emin bir şekilde takımımızı destekliyor, devre arası muhabbetlerde bunu birbirimize de onaylıyoruz.
ikinci yarının başlamasıyla birlikte olimpiyat stadı kabusu geri dönüyor. rüzgarda bizim oynadığımız kaleye esiyor ama bir gariplik var, psv daha iyi oynuyor. golü de buluyor. biraz toparlanır gibi oluyoruz. ardından korner kullanırken yediğimiz bir gol, şimdi sırası geliyor denizin buz gibi sularından gelenin... bu kadar iyi oynarken nasıl da bu hale geldiğimizi anlamıyoruz. hakan şükür giriyor oyuna. top ayağına geliyor, birileri küfür savurmaya başlıyor. takım mağlup taraftar suçlayacak birilerini arıyor. hakan' a daha fazla küfür edilmeye başlanıyor ve birileri artık buna dayanamıyor. alt tribünün bizim olduğumuz tarafında kavga çıkıyor, biz uzaklaşıyoruz.
maç bitmiş, kaybedilmiş. boynumuz bükük, cenabetliği birbirimizin üzerine atıyoruz. dönüş otobüsü tıklım tıklım, neyse eve varıyoruz. üzülüyoruz, uyumakta zorluk çekiyoruz. ama pişman da olmuyoruz maça gittiğimizden ötürü...