pendikten kadıköy'e giden yeşil citaro'ların kullanıldığı şehrin içinden çok yavaş bir biçimde ilerleyen kadıköy'e 120 dk. dan fazla bir sürede varan iettnin otobüs hattıdır.
Teoman'ın kuzeni için yazdığı şarkıdır, hikayesi ise şöyle imiş.
Erdal Eren (d. 25 Eylül1964 - ö. 13 Aralık1980), 12 Eylül Darbesi öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen ve asılarak idam edilen Türkiye Devrimci Komünist Partisi üyesi ve Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi.
Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencisi Sinan Suner, 30 Ocak1980 tarihinde Milliyetçi Hareket Parti'li Bakan Cengiz Gökçek'in koruması Süleyman Ezendemir tarafından vurularak öldürüldü. Erdal Eren, Suner'in öldürülmesini protesto etmek için 2 Şubat1980 günü düzenlenen gösteride gözaltına alınan 24 kişinin arasındaydı. Gösteri sırasında çıkan çatışmada er Zekeriya Önge'yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan Erdal Eren, yargılanarak 19 Mart1980 tarihinde idama mahkum edildi. Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan karar, 13 Aralık1980'de Ankara Merkez Cezaevi'nde infaz edildi.
Erdal idam edilmeden 16 saat önce kendisini ziyaret eden gazeteci Savaş Ay'a, "avukatıyla görüştürülmediğini, 18 yaşının altında olmasına rağmen idam edilmek istendiğini, yaşının 18'den küçük olduğunu tespit edecek olan kemik testi yapılması talebinin kabul edilmediğini, vurduğu söylenen jandarma erine çok uzaktan ateş açtığını ama otopside yakın atışla öldüğünün kanıtlandığını, kendisini ibret olsun diye asacaklarını ve ölümden korkmadığını"[2] söyledi.
Ağabeyi Erkan Eren, Erdal'ın Mamak Askeri Cezaevi'nde tutuklu kaldığı dönemde gördüğü ağır işkencenin izlerine tanık olduğunu dile getirdi.Erdal'ın idam edildiği tarihte yaşının 18'den küçük olduğunu belirten Erkan Eren, infazı radyodan öğrendiklerini ve Erdal'ın kimsesizler mezarına gömülmek istendiğini söyledi.
nedense sevdiğim bir sayıdır. asaletli gelir. futbol oynarken de 17 giyerdim. gizil öğrenme midir bilinmez, 17 deyince aklıma izmir geliyor. halbuki hiç gitmedim. gerçi ilkokulda hoca dünyanın en hızlı hayvanını sorduğunda çita demiştim ama çitanın ne olduğunu da bilmiyordum o zaman. nerden öğrendiğimi bilmediğim şeyler var. bol bol da evden atıldığım yaştır aynı zamanda. neyse 17den nerelere geldik. ama sonuç olarak 17 numarasına hastayım. ayrı bir karizma.
gülmek için ihtiyacımız olan kas sayısı, surat asmak içinse bu sayı 43'e çıkar. gülmek için daha az şeylere ihtiyacımız var; 17 kas ve bizi mutlu edecek küçük bir detay...
"reşit olmama 1 sene kaldı heyooo!" diye tepindiğim yaştı. gerçi 3 yıldır reşitiz de sanki karıya gittim. neyse, 17 de her şey gibi anlamsız bir rakam işte.