olmaz, olamamalı böyle şey dedirten lanet olay! 3 kuruş için hayatlarını, ciğerlerine çektikleri karbonmonoksit yüzünden zehirlenerek veren emekçilerin ve evde onları bekliyen çocuklarının, eşlerinin acı sonu ile nokta konan olay.
sayın enerji bakanı açıklama yapmış lütfetmiş, ama şunu sormak gerekir ona: 'bu madenlerde 2,5 ay ara ile ortalama 10 kişinin kaybedildiği bir ülkede, nükleer santral kurulunca halkınızı, vatanınızı nasıl koruyacaksınız?'
(bkz: madenciden)
(bkz: Alnınız AK olsun)
Zonguldak ta, taşeron bir firmanın işlettiği işyeri, yine maden işçilerine mezar oldu. Bu tür olaylarda hep aynı şeyi tekrarlamak zorunda kalıyorum. Üç kuruş peşinde canlarından olanların başına gelenler başlı başına bir felaket! Ancak, daha kötüsü, bu insanların sahipsizliği! Kuzuların sessizliği!
Artık, iş güvenliği, işçinin, emekçinin hayat koşulları, hakkı, hukuku, siyasal tartışmanın konusu olmaktan çıktı. Asıl sorun burada! Yeraltı veya üstündeki iş yerlerinin, çalışanlarına sıkça mezar olması, o olmazsa sağlıksız koşullar, düşük ücret, sosyal güvencesiz çalışma koşulları adına ses seda kesildiği oranda, iş mezarlıkları, işyeri adı altında işleyen işkence haneler artıyor, artacak!
O halde, böylesi olaylar karşısında kıyametler kopmalı, sebep olanların iki cihanda hesap vermeye mecbur oldukları hatırlatılmalı!
Maalesef durum bu değil, bu türden facialar sıradan gündem olmanın ötesine geçemiyor, üstü kapatılıyor, kimse sorumlu arayışına girmeye hevesli değil! Son dört-beş ay içinde art arda yaşanan benzer olayların araştırması ne oldu, hatırlayanınız var mı?
Siyaset sahnesinde, lafla olsun, güçlüye karşı güçsüzden yana olan kimse kalmadı. Solcular, emekçilerden, onlar adına ses vermekten çoktan vazgeçtiler. Onlar şimdi demokrat! insanca yaşama hakkının esamesi okunmayan, emek sömürüsünü sorun etmeyen, kâr hırsı adına insan canının tehlikeye atılabildiği bir düzeni sorgulamak gibi bir derdi olmayan, bir demokrasi kalesi kurdular, içine saklanıp yeni türküler tutturdular, geçinip gidiyorlar!
islamcılar, muhafazakâr adı altında iktidar oldu, insanlık gibi bir dertleri kalmadı! Kapitalist olmanın keyfini çıkarmaya koyuldular, dünya yansa bir kalbur samanları yanmıyor! Kalemi eline alan, tüm maharetini müteahhit firmalara mazeret bulmak için kullanıyor. Bunu yapmaya gönlü razı olmayan, hiçbir şey olmamış gibi, emekçilerin mezarlarından ıslık çalarak geçiyor. Sıkıysa, taşeron sistemini, bu sistemden sermaye büyütenleri dillerine dolasınlar! Benzer bir şey, tüm medya çevreleri için geçerli! Sıkıysa, iktidarın dağıttığı rant sistemine kışt! desinler!
Öteden beri tezgâhını sermayenin çıkarları istikametinde kuranlar bir yana, yazıklar olsun, olanlara seyirci kalıp hâlâ, kendilerine solcu deyip ortalarda gezenlere!
Yazıklar olsun, içinde emek sömürüsü, sosyal hak/hukuk derdi olmayan demokrasinin sahtekar havarilerine! Yazıklar olsun, iş emekçiye gelince, Karadır bahtımız kara diye manşet atarak, işi kaderciliğe dökmekten sıkılmayan, Taraftarlara!
Güneydoğu da çatışmalarda ölen her iki taraf için de kara bahtlı deyip geçebilir miyiz?
Yazıklar olsun, dini değerler üzerinden iktidar olup, insanlıktan çıkmış yeni sermaye azgınları ve onların borazancılığına soyunanlara! Yazıklar olsun, konu iş kazası olunca kaderci, ihale peşinde koşmaya gelince, en acımasız kul düzenine esir olmakta beis görmeyenlere!
Solcusunun,demokratının, dindarının güçlünün yanında hizalanmakta tereddüt etmediği, vicdansızlıkta buluştuğu bir ülkede, dünyada, güçsüzlerin sesini duyuracak kimse kalmamış demektir. Kimse kendini kandırmasın, öfkeden çılgına dönmemek, sessiz kalmak, isyan etmemek, güçlüye boyun eğmektir!
Ünlü italyan siyaset kuramcısı Norberto Bobbio, Zenginle fakir, güçlü ile güçsüz arasındaki muazzam farkı dert edinmek siyasal tavrın en belirleyici eşiğidir
diyor. Aklı,vicdanı, imanı kararmamışlar için ölçü bu olmalı. Kanmayın boş laflara, akla kara, güçlü ve zayıfa karşı mesafe ile belirlenir. Partiniz değil, ruhunuz, vicdanınız, alnınız AK olsun istiyorsanız, yaşadığınız ülkede olan bitene bu açıdan bakın, ses verin, daha fazla insanı kurban vermeyelim.
fazla olmaya başlayan, sabır taşıran, sorumlu diye getirilen kıytırık kişiliksizlerin; ayak parmakları ile el parmaklarını çıkartıp, ağızlarının içine sokulması isteğini kabartan durum.
denetim eksiliğinden birbirini tekrar eden patlamaların sonuncusudur. http://haber.gazetevatan....erdetay.asp?Newsid=306522
dünya'da işçi ölümlerinde 3. sıradayız. avrupa'da 1. sırada. sahte gündemden, özel hayat zırvalarından vakit bulunur da haşmetliler bu olaya el atmazsa devam da edecek bu tür ölümler. adına kader denecek, dua edilmeye devam edilecek. ateş düştüğü yeri yakar. yardımlar söndürebilecek mi o ateşi? bu skandalın üstünü örtebilecek mi? ortada ciddi bir ihmalkarlık mevcut. herşey 700 lira içinmiş. yoksulluğun ve çaresizliğin teğet geçmediği ortadadır. iş güvenliğinin olmadığı ortadadır. ****
yeraltı madenciliği ile ilgili bilgi sahibi olmayan insanların, üzerinde ihmal senaryoları kurduğu patlamadır. yeraltı madenciliği nedir? üretim nasıl yapılır? grizu nedir? bunları bilmeden sadece ihmal var diyerek yöneticilere bok atmak ne kadar doğrudur?
patlama olan ocakta, patlama olmadan 4 dakika önce ölçüm yapılmış anormal gaz parametreleri olmadığı rapor edilmiştir. yeraltı madenciliğinin en büyük riski bilinmeyenle uğraşmaktır. 1 dk. sonra başınıza ne geleceğini belirtisi olmadan bilemessiniz.
sonuç olarak, yaşanan üzüntüyü politik bir malzeme olmaktan uzak tutmalıyız. emekçi kardeşlerimize allahtan rahmet diliyoruz.
bir yanda sigortasız işçi çalıştırıp emek hırsızlığı yapan maden ocakları, diğer yanda normal işçilerden daha fazla maaş almak uğruna, yerin 500 metre dibine girmek için kuyrukta bekleyen binlerce insan...bazen bir aileden 3 kişi, 4 kişi...sosyal devletin acizliğine ayna tutan nasıl bir danışıklı dövüş anlamadım gitti gerçekten. ölen 28 işçimize allah tan rahmet diliyorum. siyah inciler.
fakat madalyonun diğer yüzünde de şöyle bir olay var, grizu patlamaları en çok kazmanın kazayla bir kayaya çarpması sonucu çıkan kıvılcımın, karbon monoksit gazını tutuşturmasıyla oluşur. Bir anda cehenneme dönermiş galeriler... denetimi yapılan bir maden ocağı da olsa; gerekli ölçümler dakikalar önce yapılmış, herhangi bir anormallik görülmemişken dahi kayanın arkasındaki sıkışmış gaz tahlil edilemez ve patlama gerçekleşir. bunu da böyle "bu iş dünyanın her yerinde böyle, ölmek kaderlerinde var" gibi mesnetsiz iddialarla, evirip çevirip kamuoyunu lehe çekmeye çalışmakla, siyasete politikaya bulaştırmak midesini bulandırıyor insanın.
bu noktadan sonra yapılan yapıcı ya da yıkıcı eleştiriler ve hakaret içeren tehditkâr tümcelerin hiç ama hiç önemi yoktur.
peki neyin önemi vardır?
bu ülkede yıllar yılı bazı şeyleri dillendirdikleri için, gündeme taşıdıkları için, halkı bilinçlendirdikleri için; baskıyla, işkenceyle, tehditle, fail-i meçhullarla, göçe zorlamalara, sürgün edilmelerle; susturulmaya çalışılmış, horlanmış, dışlanmış, ezilmiş insanların yaşadıklarının pragmatist yankılarının umursanmamazlığının önemi vardır.
ulan yazık günahtır be! orada ölen onlarca insanın ruhuna saygısızlıktır amına koyim!
maden işçilerinin, tersane işçilerinin, fabrika işçilerinin, -kısacası- kapitalizmin kölelerinin; çektiklerini, sömürülmelerini, ezilişlerini bi' kerecik bile olsun gündeme getiren bir sanatçınız oldu mu!?
"serdar ortaç şarkı yapacakmış asur abi!"
sikeyim sizin gibilerin sistematik gündem yalakalığınızı!
bu ülkede bazı insanlar götlerini tehlikeye atıp, bi'şeyleri haykırmaya çalışıyorlar. -ne kadar dinmek bilmese de sesleri ve nefesleri.- sonra bu insanlar terörist oluyor, orospu çocuğu oluyor, ibne oluyor. peki siz ne oluyorsunuz?
evet! gidip futbol tartışabilirsiniz ya da ne bileyim, feysbuk'ta profil resminize ölen madencilerin objektiflere umutsuzca bakan fotoğraflarını koyabilirsiniz. bunların hepsi gelip geçici. bunca insanın can vermiş olduğu bir katliamın sorumlularına lanet etmek de geçici, sağa sola küfürler yağdırmak da.
şovenistliğinizi, popülaristliğinizi sikeyim sizin!
iki gün sonra lay lay lom yaşamaya devam edeceksiniz nasıl olsa. hala yerin metrelerce altında çalışan emekçileri düşünen kim? tersanelerde can güvenliği, sigortası olmadan çalışan emekçileri düşünen kim? siz ancak milli bayramlarda profil resminize mustafa kemal fotoğrafı ya da türk bayrağı koyarsınız? bunu da yandaş medyanızdan öğrendiklerinizle başarırsınız. haa dün 19 mayıs'tı ya, kalktı mı o profil resimleriniz çok merak ediyorum?
bazı söylemler, tahminler gerçek olmadan güzel eleştirileriniz! ama onca ölen insanın ardından gelip de bana lagaluga yapmayın! işçinin haklarını savunanlara hakaretler edin, terörist ilan edin, propgandalarla sosyal linç kültürüne ortak edin!
yaşamak dedikleri kavram sadece çalışmaktan ibaret olan kardeşlerimizin ölümüyle sonuçlanmıştır.zira ne farkı vardı ki yaşadıkları hayatın ölümden,tek farklı kalplerinin atmasıydı o kadar.ama tabi ölmek kaderleriymiş ya!!!yapıcak birşey yok!!!burda çok daha güzel iltifatlar(?)etmek isterdim medyaya,hükümete herşeye karşı ama ortamı değil...
ateş düştüğü yeri yakacaktır. ihmaller hatalar devam ettikçe malesefki yeni haberlerin olması an meselesidir, bu olayın son olması için herkesin üstüne düşeni yapması dileğimizdir..
Zonguldak'ta bir karanlık dehlizdeyim...Heryanımı kaplamış zifir, kömür karası...Eşimde yar!.. Anamda evlat acısı...Sesizce ölmekteyim...*
her "kaza"nın ardından olduğu gibi, şimdi de acaba ihmal mi, kader mi, suçlu kim tartışmaları yapılıyor. başbakan erdoğan ise, 19 mayıs'da patlamanın olduğu madenin önünden konuştu: "kader" dedi. çok somut ve gözle görülen gerçek ise, ağır basan kâr hırsının yanında insana değer verilmediğidir. patronları ilgilendiren, hiç bir zaman, işçi sağlığı ve güvenliği olmamıştır. özelleştirmenin artmasıyla iş cinayetlerindeki artış da bunun göstergesidir.
i̇ş yerlerinde ihmaller varsa, önlemler alınır, eksiklikler giderilir ve ihmaller ortadan kaldırılarak, aynı sebeplerin kazaya neden olması engellenir. normali budur. ama ülkemizde, madenlerde, son üç yıldaki "kazaları"n sayısı ile ölümlerin sayısını kıyasladığımızda, 2004 yılında kanunda yapılan değişikliğin etkisini görürüz. maden kanunu'nun değiştirilip madenlerin özel şirketlere ve taşeronlaştırmaya açılmasıyla birlikte tüm türkiye kaza mahalli oldu: "2004'te iki, 2005'te bir ve 2006 ve 2007'de üçer ölümlü kaza meydana gelirken, 2008'de 22 ayrı ilde 38 ölümlü kaza yaşandı, 43 işçi öldü. aynı şekilde, 2009 yılında 24 ildeki 63 kazada 92 işçi kaybedildi. 2010 yılı da farklı değil: ilk beş ayda 15 ilde 42 ölüm kaza oldu, 37 işçi öldü. "(radikal, 19 mayıs 2010)
ve dün konuşmasına izin verilmeyen maden işçilerinin bakan dinçer'e tepkileri: "bütün ocakları gezmenizi istiyoruz. bu yolları görmenizi istiyoruz. buradan bir hasta çıksa gidemez, ölür" şeklinde idi...
işte gerçek bu! yer üstünde bile bir güvenlikleri olmayan bu emekçilerin yer altında güvenliklerinin sağlandığını düşünmek mümkün değildir. ama bakan dinçer şu cevabı veriyor: "buranın yol sorununu biliyoruz. bunu tekrar tekrar tartışmaya gerek yok. şu anda sorun da sorumlu da aramıyoruz" ... bakan sorumlu arayamaz, o onları bilir, çünkü sorumluların başındadır! i̇hmal de arayamaz, varsa eğer, kendisinindir.
ama ihmal yok, kapitalizm gerçeği var! kapitalizmin ahlakı da, değer yargısı da, varlık nedeni de kârdır; işçilerin, emekçlilerin, insanın hayatı pahasına döndürür çarkını... onların hayatını düşünmez. onların güvenliğini almaz. onların sağlığını düşünmez. kapitalizm kâr için kan emer, can alır. ama bu düzen böyle gitmez, bu çarkı döndürenler, onu kendileri için de döndürecektir. işçilere ve ailelerine desteğimizi bildiriyor, yalnız değilsiniz diyoruz. halk adaletsiz kalmaz, tarih bize bunu öğretiyor.
28 işçi'nin akp özelleştirmelerine kurban gittiği olaydır. Taşeronlaştırmalar olduğu sürece bu olayların ardı arkası kesilmeyecek, maden işçileri ölüme gönderilmeye devam edecektir..
seçim öncesi dağıtılan kömürler gibi onları çıkaranların yaşamınında bedava olduğunu gösteren facia ne kadar ironik.
not: dünyanın en zor işlerinden birini yapan bu insanlara gereken değerin verilmemesi çok üzücüdür.
bugün tv de onların tabutlarını gördüğümde oldukça üzüldüm ve oldukça düşündüm. hani ekmeğini taştan çıkarmak sözü vardır onlar için bu söz hafif kalır çünkü onlar ekmeğini çıkarmak için yerin yedi kat aşşağısındaki taşa vuruyor. allah, hayatını kaybedenlere rahmet eylesin.
yüzlerce şehide kelle diyen zihniyetin buradaki ihmal ile hayatını kaybetmiş 30'a yakın vatan evladına acılı aileleri önünde ölmeyi kabul ederek, kaderleri gereği oraya girdiler demesiyle son bulmuştur.
herkes ölümü tadacak nasıl olsa kaderimizdeki tek kesin olay bu, sen de girsene oraya ananı da alıp yiyorsa? hadi?
daha konuşurum da hadi neyse; ailelerine sabır ve baş sağlığı dileklerimle..