17 mayıs 2000

entry283 galeri14 video3
    26.
  1. hayatım da gecirdigim en guzel gun hangisidir diye kendime sordugumda 1 saniye bile dusunmeden 17 mayıs 2000 dedigim, popescunun son penaltısından sonra bariz bir sekilde koyu besiktaslı ev arkadasını dovdugum sabaha kadar sokakta hic tanımadıgım insanlarla avaz avaz sarkı soyletendir.
    3 ...
  2. 27.
  3. galatasaraylı, beşiktaşlı ve fenerbahçeli insanlardan oluşan kalabalık bir grupla sarmaş dolaş olduğum gece. galatasaray'ın değil, tüm türkiye'nin kupasıdır o.
    4 ...
  4. 28.
  5. türkiye nin o güne kadar ki tüm dünyada en çok ses getiren başarılarından birinin tarihi.
    2 ...
  6. 29.
  7. (bkz: sizin hayal ettikleriniz bizim vazgeçtiklerimizdir) herkes haddini bilecek,herkes rütbesini bilecek. Harika gün,harika anlar.
    3 ...
  8. 30.
  9. "gerçekleri tarih yazar tarihi de galatasaray " sloganının çıkış günü.
    2 ...
  10. 31.
  11. türk takımlarının en büyük avrupa zaferinin yaşandığı tarihtir.

    rum takımları için (bkz: şampiyonlar liginde çeyrek final.)
    6 ...
  12. 32.
  13. 17 mayıs 2000 akşamı bu ülkenin bir takımı, imkansız gibi görünen bir olayı başardı.
    o gün bayram günüydü... gururla, onurla kutladığımız bir bayram.

    bir süre rakip arkadaşlar çeneleri kapattılar. bu durumla kıyaslayacak bir başarıları yoktu çünkü.
    yıllar sonra hala canları yanıyor olmalı ki, durup dururken "tesadüf" diye bir laf attılar ortaya.

    Bologna, Borussia dortmund, Real mallorca, Leeds united Ve arsenal hepsi bir tesadüfün kurbanı oldular.
    4 ...
  14. 33.
  15. Fenerliler'in Galatasaray'a sataşmalarını ciddiye alarak mahvedilmeyecek fenerlilerin bu oltasına gelinmeyecek gün.

    Biliyoruz ki fenerliler hep böyle yaptılar. Galatasaray şampiyon oldu başkanları istifa etti gündemi değiştirdiler, galatasaray şampiyon oldu çekemediler olay çıkardılar boğaz köprüsünde bayrak yaktılar, galatasaray şampiyon oldu şampiyonluğun haklı gururunu doyasıya yaşayan taraftara kutlama yapmayı bilmiyor(kutlamayı nasıl yaptıklarını gördük zamanında) diye çıkışta bulundular, galatasaray uefa'yı aldı tesadüf dediler v.s v.s.

    O yüzden boş verin fenerlileri.

    Bu gün Türk Futbol tarihinin en güzel günlerinden biridir. Bu gün fenerlilerin bile kabul etselerde etmeselerde 1 gün galatasaraylı oldukları gündür. Bu gün Galatasarayımızın günüdür.

    Ne çekişme, ne holiganlık, bu gün galatasaray'ın tüm dünya'ya türk adını bir avrupa fatihi olarak tekrar hatırlattığı gündür.

    Kutlu olsun.
    3 ...
  16. 34.
  17. tek ihtimali olan insanları hikayesidir 17 mayıs 2000. çünkü tek ihtimali olan hikayeler tarihin ta kendisidir.

    1999-2000 yılları. kim bilecek ki farklı bir zaman dilimi olacak bu yıl. 13 yaşında hayattan bihaber sarı kırmızı renklere gönül vermiş bir birey olarak atıyordu yürekler. gazetelerden de okuyorduk spor sayfalarını. zaten o yaşlarda hep spor sayfası okunmaz mıydı sadece o yaştaki bir çocuk için?

    kasım 1999 - avrupadaki bahisçiler galatasarayın uefa kupasını alma ihtimalini 1'e 250 olarak hesapladır. gazeteler/haberler böyle söylüyorlardı. ama 13 yaşındaki o kalpte tek bir ihtimal vardı.

    leeds united maçı gelmişti. bununla birlikte oran 1'e 16 ya dönmüştü. ama 13 yaşındaki kalpte hala tek bir ihtimal vardı.

    o dakikalar yok muydu? bir de spikerin her kelimesinde size verdiği heycan. her soluk farklı alınıyordu o gece. sanki elland road'taki ıslıklar odanın içinde yankılanıyordu.

    maç başlamıştı. gergin başlamıştı hemde. hagi ve hakan şükür'ün kariyerindeki en güzel gollerinden birini atarak galatasaray adını finale yazdırmıştı.

    spikerin dudaklarından şu sözler çıkıyordu;

    galatasaray finalde, galatasaray finalde, haykırıyorum, bağırıyorum, sevinçten çıldırıyorum.

    evet işte o çocuk da haykırıyordu finaldeyiz diye, sevinçten çıldırıyordu ah bir de o sevinç gözyaşları.uyku tutar mıydı
    o gece. evet tutmadı zaten. milyonların o gece uyuyamadığı gibi sarı kırmızı kalp de uyumadı o gece.

    sadece 17 mayıs tarihini beklemek kalmıştı. gazetelerde ise başlıkları farklı okuyordu artık o çocuk. avrupanın aslanları, yürüyedur aslanım, kupa için son adım... artık bunları okuyordu o çocuk. ve işte o gün gelmişti.

    - 17 mayıs 2000 -

    kimisi ekranların başına toplanmış, kimisi sokaklara dökülmüş tüm türkiye bu maça odaklanmıştı o gece. o çocuk yine sarı-kırmızı atkısını boynuna dolamış, yine aynı koltuğa oturmuştu. çocuktu ya, şans getiricekti yürek verdiği galatasaray'ına.

    + anne kalbim çok hızlı atıyor.
    - oğlum heycanlanma bu kadar.
    + tamam anne.

    ah be anne oldu mu dediğin? nasıl çarpmazdı o kalp. çok da az kalmıştı maçın başlamasına. her dakika ayrı bir heyecandı. ilk 11'leri açıklıyorken o çocuk televizyonun dibine kadar girmiş dizlerinin üzerine çökmüştü bile.

    arsenal bambaşkaydı herkesin gözünde. seaman, overmans, henry, vieira, suker, bergamp ve birçok unutulmaz isim.

    galatasaray; taffarel, bülent, capone, popescu, ergün, suat, arif, ümit, hagi, okan, hakan şükür 11 ile sahadaydı. sahadaydı da sanki o çocukta sahadaydı. dualarla birlikte maç başlamıştı artık.

    bergkamp-henry ikilisi maça başlamıştı. dakikalar geçiyor her iki takımda pozisyonları harcıyordu. ilk yarı 0-0 sona ermişti. derin bir nefes aldı çocuk. mutfaktan su içip gelmişti. babasına baktı.

    + alırız biz bu maçı merak etme oğlum.

    atkısına da dokunmamıştı çocuk. uğuru işliyordu sanki çocuğun. galatasaray da iyi oynuyordu tabi. 15 dakikalık devre arası nasıl olduysa bir anda geçiverdi. ikinci 45 dakika başlamıştı galatasaray ile. devre arasındaki 15 dakikalık süre ne kadar çabuk geçtiyse o 45 dakika bir türlü geçmek bilmiyordu. yine pozisyonlar kaçıyor ahlar vahlar arasında 90 dakikayı stresli bir o kadar da umutlu bir şekilde bitiriyorduk. maç uzatmya gitmişti.

    uzatma dakikaları başlamıştı. başlamıştı da hagi yine sinirlerine hakim olamadı. adams'a bir yumruk ve adams yerde.

    - yapma hagi -

    adams sarı hagi kırmızı kart görmüş galatasaray oyuna 10 kişi devam etmek zorunda kalmıştı.

    bülent de sakatlanmıştı. sakatlanmıştı da bülentti o, kaptandı, ruhtu, oynamalıydı. yüzündeki hırs ifadesi anlatılmazdı o an. tek kolu sargılı bir şekilde devam etmişti de.

    ve hakem maçı bitirmişti. geriye kalan atılacak sadece 5'er penaltıydı. ah o çocuk yok muydu? heyecandan bayılacaktı oracıkta. oturduğu koltuktan kalkıp televizyonun önüne dizleri kırıp oturdu. atkısını düzeltip bildiği duaları ardı ardına sıraladı içinden. bir bardak suyu yine ihmal etmedi. 120 dakika geçmişti sözde ama bitmek bilmeyen 120 dakika. o çocuk yaşamamıştı böyle bir 120 dakika milyonların yaşamadığı gibi.

    sessizdi her taraf. stadtaki insanlar, sokaklar, dört duvar arasında kalan insanlar.

    - penaltılar -

    ergün geçmişti topun başına. korkmuştu çocuk, atamaz demişti. ama atmıştı ergün. gol olmuştu. ah işte o an yumruğunu sıkmıştı çocuk gözündeki parıltıyla.

    suker gelmişti topun başına. bildiğimiz hırvat golcü. geldi, geldi ama topu direğe nişanladı. bir kez daha havaya kalktı çocuğun yumrukları sımsıkı. kaçmıştı penaltı.

    hakan'daydı sıra. topu beyaz noktaya dikmişti. çocuk heycanlıydı. kim değildi ki o an? hakan geldi ve golü attı.

    - hakan ve gol, hakan ve gol... -

    arsenal'de parlour 2.penaltıyı gole çevirmişti. ama 2-1 öndeydik.

    tutmuştuk nefeslerimizi birkez daha. topun başına ümit gelmişti. haydi ümidimiz, haydi ümidiz, ümit ve ters köşe, atmıştık. 3. penaltıyı da gole çevirmişti aslanlar.

    vieria gelmişti penaltı için. taffarele çok güveniyordu çocuk. haydi tafi, haydi tafi.. direkten döndü, direkten döndü.. aman allahım direkler bir kez daha izin vermedi, spikerin ağzından dökülen kelimeler çocuğu zor durumda bırakıyordu. çıldırmıştı çocuk milyonlarla birlikte.

    -tanrı bizim almamızı istiyor- kelimeleri dökülmüştü spikerin ağzından. çocuk da istiyordu, milyonlar da, türkiye de...

    popescu geldi topun başına. çocuk titriyordu.

    çocuk: hadi be oğlum atarsın.
    baba: dur oğlum dur, ses çıkarma.

    ah be baba, çıkmaz mıydı orda ses? atarsa bizim oluyordu kupa.

    haydi oğlum, haydi oğlum.. gooollll goooolllll... uefa kupas 1999-2000 sezonu galatasaray'ın..söylecek ne var ki!

    spikerin dediği gibi yoktu söylenecek bir şey o anda. ağlıyordu çocuk, titriyordu, zıplıyordu, bağırıyordu. yoktu, yaşanmamıştı daha önce böyle bir duygu. türkiye sokaklardaydı, sokaklarsa sarı-kırmızı. geçmek bilmeyen yaklaşık 140 dakika bir ömür gibiydi.

    17 mayıs bu sefer başka yaşanmıştı diğer 17 mayıslardan. tarihti evet 17 mayıs 2000. tarifi bir başka olan.

    (bkz: şu anda ağlıyorum lan sözlük)
    19 ...
  18. 35.
  19. dünya galatasaraylılar günüdür.
    2 ...
  20. 36.
  21. gs tv'nin bugün mutlaka yayınladığı ama benim izleyemeyeğim maç.
    0 ...
  22. 37.
  23. türk spor tarihinin gelmiş geçmiş en önemli müsabakasının oynandıgı gün.
    türk milletinin üçte ikisinin hayatının en mutlu günü olarak gösterdikleri tarih.
    0 ...
  24. 38.
  25. ke$ke zaman makinası denen $ey gerçekten olsa ve bizi bu güne götürse, o günü tekrar ya$asak.
    1 ...
  26. 39.
  27. Hayatımda sevincimden ağladığım ilk ve tek gün. Daha dün gibi hatırlıyorum o günü. Öğlen saatlerinde arkadaşımın babasının dükkanında oturmuş fanatik gazetesi mi neydi bir spor gazetenin yaptığı kıyası inceliyorum. Kıyas Hakan Şükür ile Thierry Henry arasında. Koca iki sayfayı buna ayırmışlar. Tabi ben çocukluktan gelen yabancı futbolcu özentiliğiyle Henry'e bakıp "ulan bu herifler akşama feci çükecek bizi" diyorum. Binbir türlü duygu arasında maç saatini bekliyorum ve en sonunda akşam oluyor maç başlıyor. Maçın başlarında pek inancım olmadığı için daha sakin izliyorum fakat dakikalar ilerledikçe ve Arsenal gol atamadıkça benim heyecanım daha da yükseliyor, bir "acaba?" duygusu oluşuyor içimde. Nitekim penaltılara gelindiğinde koşuyorum televizyonun önüne, diz çöküyorum. Dudağım titriyor, ağlamak üzereyim. Popescu geriliyor, ben de ruhen geriliyorum. O akşama dair hatırladığım en son şey, son penaltıdan sonra gözyaşlarımı tutamamam. Artık nasıl heyecanlandıysam çıktığımız turdan da bişeyler hatırlamıyorum. Aklımda kalan tek görüntü bağırarak koşan popescu, ellerini açmış yukarıya bakan fatih terim ve televizyon önünde diz çökmüş durumda ağlamam. 8 sene sonra bugün maçı tekrar izlediğimde yine gol pozisyonlarında heyecanlandım, taffarel kurtardıkça oh çektim. O derece işlemiş bilinçaltıma bu maç ki, 8 sene sonra bile gene tüylerim diken diken oldu, gözüm doldu. Sonradan tekrarlayamasakta hiç değilse övünecek, hatırlayacak, okuyacak bir mazimiz, başkaldırışımız var.
    4 ...
  28. 40.
  29. fenerbahçe galatasaray rekabetini düşmanlığa döndüren maç. galatasaraylı yazar arkadaşlar eminim ilk cümleden sonra eksi butonlarına bastı ama sabredip okuyanlar için bu teorimi kendimi örnekleyerek açıklıyorum. bu tarihte galatasaray'ı can-ı gönülden desteklemiş bir fenerbahçeli olarak sonraki yıllarda bu desteğimden pişman oldum. "hay ayaklarım kırılsaydı da girmeseydim o konvoylara" dedim. her fırsatta ali şen'e, aziz yıldırım'a "futbolu çirkinleştiriyorlar, mafyalar bunlar" diyen arkadaşlar biraz öz eleştiride bulunsun bence. o günden bugüne gelene dek neler oldu? o gün kol kola halaylar çekenler neden şimdi birbirinin rakibini havaalında karşılıyor? düşünmek gerek.
    2 ...
  30. 41.
  31. galatasaray ın türk futbolun da yaptığı devrimin tarihi.
    0 ...
  32. 42.
  33. türk futbolunun ayak seslerinin daha hızlı duyulduğu zafer günüdür.

    ilk zafer sesleri euro 96'da türkiye'nin "en iyi grup ikincisi" olarak finallere gitme hakkı kazanması ile başladı, 1994 yılından itibaren türk futbolu hızlı bir şekilde yükseliyordu. fakat avrupa standartlarına ulaşmakta çok zorlanıyordu.
    hafızam beni yanıltmıyorsa türk futbolunun yükselmesini sağlayan ilk atılım fransa'da 92-93 yılında akdeniz olimpiyatlarında genç milli takımın finalde fransa'yı yenerek altın madalyaya kavuşması ile başladı, ki bu genç milli takım ve türk futbolunun gelişimini sağlayan kadro ise şu an "artık yaşlandı ve takıma faydalı değil" sözlerine maruz kalmaktadır. fakat artık bir zamanların genç ve dinamik olan futbolcuları artık "kurnaz kurt" olmuşlardır ve teknik adam olarak ülkedeki "yabancı teknik adam" hayranlığını ve başarısızlığını ortadan kaldırabilecek tek yoldur.
    0 ...
  34. 43.
  35. galatasaray'ın mazisinde, kuruluş tarihinden sonraki en anlamlı, en şanlı tarih. kuruluş tarihinden sonra diyorum çünkü bu takım ali sami yen tarafından bunun için kurulmuştu. ilk adım o zaman atılmıştı.

    ben daha ortaokuldaydım. galatasaray turları birer birer geçiyordu ben ise elenmesini bekliyordum. çocuktum ve galatasaraylıydım. bir rüya yaşıyorduk ve artık uyanmak istiyordum. ne kadar geç uyanırsam o kadar üzülecektim çünkü.
    bologna'yı zor elemişti galatasaray ve hakan şükür'ün attığı gol haberlere konu olmuştu. alt tarafı güzel bir goldü işte ama nedense günlerce konuşuldu. başarıydı çünkü bir italyan takımıyla deplasmanda berabere kalmak. sonra dortmund geldi ve tamam dedim, tamam dedik galatasaray elendi. ama daha da kolay oldu onları geçmek. bu maçtan sonra bir spor programında galatasaraylıların uefa finaline bilet aradıklarıyla ilgili haber vardı, güldüm. gerçi hatırlayınca şimdi de gülüyorum ama olaya değil aptallığıma. mallorca geldi sonra ve geldiği gibi gitti. ben de inanmaya başlamıştım artık, herkes inanmaya başlamıştı.
    leeds maçıydı ve istanbul'daydı. ben maçı radyodan dinliyordum, emindim bu sefer yenilecektik. radyodan spikerin şu cümlesi azıcık olan inancımı da bitirdi ve babamı arattı bana: -leedsli oyuncular galatasaray'ın ceza alanı önünde prese başlıyorlar.- babamı aradım çünkü o, ''leeds'i de yeneriz'' demişti. ''baba'' dedim, ''gördün mü adamlar nerde pres yapıyorlar? yenemeyiz'' güldük ve kapattık. sonra 10 dakika geçmemişti ki babam aradı: ''noldu oğlum noldu'' dedi güldük ve kapattık. evet atmıştı galatasaray 1-0 dı. sonra babam yine aradı daha az kelime söyleyip daha çok güldük, 2 olmuştu çünkü.
    deplasmandaki leeds maçı geldi sonra. inanın hatırlamıyorum o anı. daha gecenlerde tekrar izledim gollerini. sert bir maçtı ve 2-2 bitmişti hepsi o. ne hissettim, ne yaptım, maçı izledim mi bilmiyorum. sadece ercan taner var kulaklarımda: ''kim attı? kral attı, alen road'da attı, leeds'e attı!''

    ve final geldi, rakip arsenal'di. babam inanıyordu. birçok galatasaraylı, birçok türk yürekten inanıyordu. bense hala inanmıyordum. arsenal'di çünkü rakip. bergkamp, henry, overmans, viera, suker, kanu, petit... biz bu adamların ismini ağzımıza sadece sokakta top bize geldiğinde ve güzel bir çalım attığımızda ya da şut attığımızda alırdık. şimdi onlar bizim takımımıza rakip olmuşlardı.
    dersaneye gittim herkes maçı konuşuyordu, eve gelip dışarı çıktım. arkadaşlarla top oynadık ve bizler hala bergkamp, overmans, suker'dik. sonra maç saati geldi. dakikalar ilerledikçe heyecanım arttı. arif'in kaçırdığı golde, heyecandan bağıramadım bile. maç çabuk geçti. 90 dakika hemen bitti ama uzatmalar, onlar sanki hiç bitmeyecek gibiydi. hagi atıldı önce, tamam dedim bu sefer bitti ama kalan 10 aslan devam etti onlara göre bitmemişti. sonra kaptanın omzu sarıldı ve acıdan formasını giyemedi kaptan. sonra capone sekmeye başladı. henry kafayı ne zaman vurdu ve taffarel ne zaman çıkardı tam hatırlamıyorum şuan bile. ben bağırmak üzereydim artık. ''gol yiyelim ve bitsin bitsin!'' ama bitmedi. çünkü o kadro ve o teknik ekip bunun rüya değil de gerçeğin ta kendisi olduğunu çok çok önceleri fark etmişti. benden, babamdan, sizden, herkesten önce... ve onlar önce fark ettiyse, onlar başlattıysa; yalnızca onlar bitirebilirdi, onlar istediğinde biterdi. bülent omzu sarılıyken ben bitirmek istemiyorum dedi, bitemez dedi. taffarel o topu çıkarırken bitmez, bitmeyecek dedi. takım 10 kişiyken bir taç atışında fatih terim tek bir el hareketi ile tam saha pres başlatarak bitmeyeceğini artık tüm dünyaya söyledi. taffarel, kaptan, fatih terim ve kadrodaki herkes bir şekilde bitmeyeceğini gösterdi.

    penaltılara geldi sıra. ergün, suker, hakan, parlour, ümit, viera kullandı penaltıları ve galatasaray 3-1 öndeydi. popescu geldi ve atarsa kupa bizimdi. ama spiker bunu söyleyene kadar farkında değildim bence o da değildi. ama ilginç olan spiker söylediğinde bile ben inanmayıp tekrar saydım ve yanlıs saydım, bastan aldım evet atarsa kupa bizimdi. popescu topu koydu, ben bir daha penaltıları saydım. popescu topa geldi ve ben diz çöküp şuan hatırlayamadığım sayısız söz verdim allah'a. harika bir çocuk olacaktım yeterki şu penaltı gol olsundu ve oldu. ağlıyordum, gülüyordum, dışarı çıkıp eve girdim. ne dinledim, ne izledim, ne yaptım, ne düşündüm bilmiyorum ama ben hayatımda o kadar sevinmedim.

    şimdi bakıyorum da o günden sonra harika bir çocuk olamadım ben. buyudum ve harika bir adam da olmadım. ama o penaltı gol oldu. ben istedim diye olmadı, benim dualarımla olmadı. belki dualarımın da, dualarımızın da katkısı vardır ama çok azdır. o kupayı dua değil; inanç, azim, kararlılık, cesaret, güven, çalışma ve daha saymayı unuttuğum sayısız asil kavram getirdi.

    o günden sonra bizler bergkamp, suker, henry olmadık artık. bizler hagiydik, kaptandık, taffareldik, kraldık...

    şimdi fenerbahçeli, beşiktaşlı arkadaşlar ne derlerse desinler o zafer hiçbir şeyle kıyaslanamaz. ben 6-0 yenildiğimiz gün fenerbahçeli olmayı çok isterdim eminim o gün tüm fenerbahçeliler hayatlarının en mutlu günlerinden birini yaşadı. ama 17 mayıs bir galatasaraylı için hayatın en büyük günüdür. çünkü o gün her galatasaraylı her duyguyu sonuna kadar yaşadı. bülentle acı çekti, hagiyle sinirlendi, taffarelle topa atlayıp heyecanlandı, okanla, hasanla, hakanla, ümitle pres yaptı ve popescuyla mutluluğu tatlı. o gün o statta her galatasaraylının ruhu vardı. ve o kupayı her galatasaraylı ellerine alıp kaldırdı.

    son söz: ''ben artık bu hayatta beni mutlu eden bir şey yok diyordum artık mutlu olamam diyordum ama varmış''-ali sami yen'in eşi fahriye yen
    7 ...
  36. 44.
  37. Onlarca gs li arkadaşlarımızı , yüzlerce kez tebrik etmemize rağmen , bu başarılarıyla bizim de gururlanmamıza rağmen ki benzer gururu fb şamp. liginde çeyrek finale kalarak ta yaşatmıştı , artık gına getiren tarih. Aynı gururu herhangi bir takımımız tekrar yaşatsın tekrar dökülelim sokaklara.
    0 ...
  38. 45.
  39. hiç unutmam daha 15 yaşındayım, antalyanın şarampol caddesindeki bir kahvehane'de maçı takip ediyorum, maçı nasıl aldık gool'ler nasıl geldi hatırlamıyorum, tek anımsadığım eve kadar bağıra bağıra sevinçden ağlıyarak 8 km yürüdüğüm ve eve geldiğimde hiç yorulmamış olmam, çünkü şanlı cimbom bana o kuvveti vermişti.

    gerçekleri tarih yazar tarihide galatasaray
    3 ...
  40. 44.
  41. 45.
  42. türk futbol tarihinin kesinlikle en önemli günüdür. neden mi?

    1) türkiye'deki her takım milli takım dahil, dışarıda boynunu eğmeden futbol oynayabileceğini öğrendi.
    2) Galatasaray'ın çoğu oyuncusu milli takımla 2002'de dünya üçüncüsü oldu. diğerlerinin hakkını yemiyorum dikkatinizi çekerim.
    3) Avrupa'da ilk defa bir türk takımı kupa kazandı. sonra ikincisi de kısa bir süre sonra super kupa ile perçinlendi.
    4) türklerin şans eseri bir iki maç kazanmadığını, gerçekten bir altyapıya sahip olduklarını tüm dünyaya ıspatladı.
    7 ...
  43. 45.
  44. turk futbol tarihi disinda butun turkiye'de icra edilen spor branslarina damga vurmus tarih. galatasaray taraftari bugunden sonra galatasaray bayan basketbolda yenilse bile direk olarak bu tarihi mazeret gostermeye baslamistir. oyle evrensel bir tarihtir.
    4 ...
  45. 46.
  46. maalesef ki bazı kişilerin çekemediği gündür. bizim uefa kupamız yok hepimizin uefa kupası var, uzun uzun bak, okşa, sev onu. ayrıca bu gün galatasaray taraftarlarının kara gün dostu olamaz. tam tersi tüm türkiye futbolunun yükselişe geçmesi olur. eğer galatasaray bu gün başarılı olmasaydı, fenerbahçe geçen sene chelsea ile çeyrek final oynayabilir miydi? hayır. nedeni ise fenerbahçe spor klubünün galatasaray'ın yaptığından daha çok şey yapmak istemesidir. e istemekle olsaydı keşke ya. keşke.
    2 ...
  47. 47.
  48. uzerinden uzuuuun zaman gecse de unutulmayacak tarih. umarım 20 mayıs 2009 tarihinde de 17 mayıs 2000 gecesi yasadıgımız heyecan ve sevinci yasarız.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük