Vahdettin sürgün edilmemiş, kaçmıştır.
Tüymüştür, topuklamistir.
"Vahdettin sürgün edildi" diyen itler, vahdettin ile ilgili sürgün edilme kararını evrakını kaynak olarak koymalıdır.
Ama tabi öyle bir şey olmadığı için laflar hep havada kalıyor.
Kim sürgün etti lan bu tabansızı?
Hani belge? Hani kaynak?
(bkz: vahdettin hakkında çıkan sürgün kararı)
bugün itibariyle 99. seneyi devriyesini idrak ettiğimiz topuklama hadisesi...
vahdettin, 17 kasım 1922 sabahı dolmabahçe sarayı'nın denize açılan kapısından bir ingiliz motörü vasıtasıyla açıkta kendisini bekleyen britanya donanmasına ait hms malaya zırhlısına binerek yurdu terk etmiştir.
vahdettin, hms malaya zırhlısına bindiğinde yanında sadece oğlu şehzade mehmet ertuğrul vardı.
ilginçtir, vahdettin'in kızlarından olan ulviye sultan, kurtuluş savaşı kahramanlarımızdan olan ismail hakkı tevfik okday ile evliydi. ismail hakkı okday bey, sarayın ihtişamını, lüksü ve şatafatı bırakarak milli mücadeleye iştirak etmek için istanbul'dan kaçmış, mustafa kemal paşa'nın yanında vatan için çarpışmıştır, milli mücadeleyi başlattığı iddia edilen vahdettin de kızı ulviye sultan'ı eşinden boşatmıştır.
(bkz: saraydan kaçıp milli mücadeleye katılan damat/#42140928)
kızını milli mücadeleye katılan şerefli ve namuslu bir türk subayından boşatıyorsun, sonra topuklarken kızını ingiliz subaylarına bırakıyorsun.
işte vahdettin budur.
yaptıkları unutulmayacaktır...
vahdettin, general harrington'a yazdığı mektupta iltica talebinde bulunmuş, 1 kasım 1922'de saltanatın kaldırılması ile bu talebi işleme konulmuş ve 17 kasım 1922 tarihinde sabah saatlerinde britanya donanmasına ait hms malaya zırhlısına binerek topuklamıştır...
vahdettin gayet de kendi istek ve arzusuyla ingilizlerden siyasi sığınma talep etmiş, ingilizler de bu talebi (vahdettin'in halifelik sıfatını kullanmak için) kabul etmiş ve onu istanbul'dan alıp götürmüşlerdir.
esasen ingilizler vahdettin'i hindistan'a götürmek istiyorlar, hint müslümanlarının britanya ile olan bağlarını güçlendirmek için hilafet makamını kullanmak istiyorlardı.
işte ingilizlerin bu planı ters tepip, vahdettin de elde kalınca ingilizler vahdettin'i malta'ya atıp kaçtılar.
garibim vahdettin de ağzına çalınmış bir parmak ingiliz balıyla mısır'a, hindistan'a sultan olma umuduyla bekledi durdu.
tabi beklerken umutlar tükendi.
bu mektupta vahdettin yardım edilmesi halinde sahip olduğu padişahlık ve hilafet makamlarını tekrar geri alabileceğinden bahsetmiş ve amerika'nın çıkarlarına hizmet edeceğini deklare etmiş.
tabi bu arada vahdettin bu mektubu italya'dan yazıyor.
yani, malta'dan italya'ya geçmiş.
peki italya'da nerede yaşıyor?
san remo'da...
neyse, vahdettin abd'den de umduğunu bulamayınca, şansını bir de fransa'da denemek istemiş.
13 mart 1924 tarihinde fransa cumhurbaşkanı millerand'a bir mektup yazmış.
(bkz: vahdettin in millerand a yazdığı mektup)
üstelik bu mektubun bir kopyasını da britanya kralı'na da göndermiş.
amma ve lakin fransa henüz 5 ay önce kurulmuş türkiye cumhuriyeti'ni ilk tanıyan, hatta türkiye cumhuriyeti kurulmadan evvel, tbmm hükümeti ile ilk anlaşmayı yapan (bkz: ankara antlaşması)
ülkeydi. türkiye'ye karşı böyle hasmane bir tutuma girmemesi gerektiğini sütçü imam'dan, kara yılan'dan, şehit kamil'den öğrenmiş, fransız devlet hafızasına kazımışlardı.
işte vahdettin'in yaptığı bu tüm girişimlerden aldığı yanıtlar hep olumsuz olmuştu.
çünkü vaktiyle türkiye üzerinde işgal girişiminde bulunanların hepsi artık "geldikleri gibi gideceklerini" çok iyi anlamışlardı...
işte son padişah vahdettin'in yurtdışına çıkışı ve oradaki hayatı kısaca böyle.
o osmanlı'ya padişah olacak kudrette biri değildi, yaptıkları, tam bir ingiliz kuklası olması ve kaçışı da osmanlı hanedanının en niteliksiz, en basiretsiz üyesi olduğunu doğrular.
hülasa son halife abdülmecid efendi de ölmeden önce "beni vahdeddin in yanına gömmeyin" şeklinde vasiyet vermiş ve vahdettin'in nasıl kişiliksiz biri olduğunu bu şekilde vurgulamıştır...
ittifak kurduğu devletler büyük türk ulusu karşısında bozguna uğrayınca ülkeyi terk etmesi olayıdır. bazı aklı evveller olayı dramatize ediyor "sürüldü ama yaaa ümmetin selameti için gitmek zorunda kaldı yoksa iç savaş çıkacağıdıııı" şeklinde.
hani bazen söylenen şey çok aptalcadır gülersin dersin aklı evvel herhalde söyleyen diye. bu yazılanlara gülemiyorsun bile suratında sadece limon emmiklemişsin hissi oluşuyor. oğlum siz aklayınca aklanmış olmuyor tüm dünya biliyor neyin ne olduğunu sen sözlükte adamı aklasan ne olacak. kaçmasaymış gerekirse işgalciler tarafından kurşuna dizilip "vatanını terk etmek yerine ölmeyi göze aldı büyük adamdı" diye hatırlansaymış.