beşiktaş'ın golünden sonra kasımpaşa'nın hemen santra yapıp gol atmasına karşın golün hakemin "ben düdüğümü çalmadım" gerekçesiyle sayılmadığı maç olmuştur.
saat 20:00'de başlayacak maça gitmek için molekuler biyolog ile 14:47 sularında karar verip, bilet aldığımız maçtır. maçtan önce havamızı bulur gibiydik. saat 6 buçuğa doğru üsküdar motor iskelesinden hareket eden motorla kabataşa geçtik. klasik olarak çakmaklar ayakkabıların içine koyuldu. bozuk paralar çekirdek vs. gibi şeylere harcandı. ve mabedimize*** gelmiştik. dünya üzerinde molekuler biyolog ile birlikteyken bu kadar heyecan ve mutlulk içerisinde olduğumuz başka bi şey yok. derken üst aramalrı da tamamlanarak kapalı kutudaki yerimizi almıştık. herşey çok güzel başladı fotoğraf çekmeler ufak ufak içimizden besteler söylemeler. kapalı alttan üst tarafa doğru insanları çekmek değişik bi duygu. bu sırada tribün dolmaya başlamıştı. kasımpaşa taraftarlarının "yeter yıldırım demirören yeter" adlı tezahüratının üzerine hiç işimiz olmadığı halde 10.000 kişi kadar bir koroyla kasımpaşalılara bestemizi söyledik. mabed iyiden iyiye dolmuştu. yeni ve eski açıkta belirli oranda boşluklar olsa da doldu diyebiliriz..
takım sahaya ısınmaya çıkmış tek tek futbolcuları çağırdığımız sırada kimi çağırırsak bütün takım geliyorlardı. bu da arkadaşlığın üst düzeyde olduğunu gösteriyordu. bir tek rüştü gelmedi. hakan'ı çağırdık rüştü'yle gelmek istedi rüştü kabul etmedi ikisini birden çağırdık yine rüştü istemedi. o hareketten sonra rüştüye ıslıklar küfürler yükselmeye başladı..
neyse maça gelelim. Beşiktaş, denizlispor maçına olduğu gibi bu maça da hızlı başlamıştı. üst üste ataklar sonuç getirmese de bu sezon 8. maçını oynayan 8 numaralı formasıyla nihat 8. dakikada kendisinden aylardır beklediğimiz golü atıyordu. sıra tribünlerde yani bizdeydi. önce klasik olarak "yeter yıldırım demirören yeter", "demirören yeteeeer" tezahüratlarını hep bir ağızdan söylüyorduk. tribünler denizli maçındaki olumsuz havayı üzerinden atmış gibiydi tabi ufak tefek atışmalar itiş-kakışlar oldu. yine dengeli bir oyun vardı sahada kasımpaşa yüklenmeye çalışıyor fakat becerisi olan ancak heyecandan ne yapacağını bilemeyen bir halde atak yapıyordu; derken murat erdoğanın şutu rüştü'nün bakışları arasında direkten dönüyordu. herkes birbirine ne olucak lan bu takımın hali diye sorarken yine 8 milyon euroluk tabata harika bir topuk pasıyla bobo'yu gol pozisyonuna sokuyor, bobo da 100.* maçında kendine yakışan şekilde golü atıyor ve tribüleri rahatlatıyordu..
herşey iyi gidiyordu. taa ki mustafa hoca yusuf-tabata ikilisinin yerine uğur-serdar özkan ikilisini oyuna sürene kadar. bu ikili öyle iki gol kaçırdılar ki akla mantığa uymaz. serdar nihat'ın pasıyla kaçırdığı pozisyonun ardından uğur'dan fırça yerken biz tribünde kahroluyorduk. biraz önce sanki serdar'ı fırçalamamış olan uğur aynı pozisyonda bu sefer serdar'ın pasını dışarı bırakıyordu. ve bu sırada nihat yerini ibrahim üzülmeze bırakmıştı. nihatı çılgıncasına alkışlayan taraftar evladını bağrına basıyor ve gönlünü alıyordu..
takım galibiyeti hemen hemen garantilemişken fabien ernst* çift sarı karttan atılmıştı.. yine anadolu takımı gibi oynamaya başlamıştık. top çevirmemiz gerekirken ve böyle oyunculara sahipken geleni gökhan zan stili ileri vuruyorduk. ve sonunda savunmanın arkasına atılan topta artık g.tündeki kıllar kadayıf olmuş arkadaşımız cenk işler savunmanın arkasına sızıyor bunu farkeden matteo ferrari nizami şarjla -bana göre hemen vurmayın- topa cenkten önce dokunup kornere atıyordu. biz de tehlike bitti derken penaltı+kırmızı kartla sarsıldık. penaltı golüyle fark bire inmişti.. ve 4.hakem 5 dakikalık uzatmayı gösterince herkeste bir korku oluştu. ama bu kazadan sağ salim çıktık.
gelelim ekstralara:
1)rüştü'yü tebrik ediyorum. çünkü bütün takım arkadaşları teknik direktörünün yanındayken santraya kadar gelip rakibin başlamasını engelledi (bkz: futbol oyun kuralları).
2)ibrahim toraman'ı özlemişiz. ön libero da oynasan bitanesin. hoşgeldin kaptan.
3)tabata az kaldı olucak bu iş.
4)fabien ernst oley oley oley
saldır Beşiktaş
sensin şampiyon
ne fener ne cimbombom
ne de trabzon
her zaman her yerde
şampiyonlar ligi'nde
kral sensin bu alemde bella ciao melodisiyle..
ne zamandır rahat maç izleyemiyorduk o tribünlerde..dedik bu sefer rahatız ama bunu da strese sokmasını bildik herzaman ki gibi.sayın mustafa denizli yerinde (!) değişiklikleriyle maçın içine sıçmasını bildi eee ne de olsa kurt hoca! 2. yarı adam akıllı kaleye bile gidemedik..nedendir bilinmez ama aklıma geliyor gollerden sonra yönetim istifaya çağılıyordu acaba futbolcular mı bilerek oynamadı..iki önemli adamımız haftaya es es maçında yok..ne yapıcaz bilmiyorum..
çok afedersiniz sikko bir penaltı ve akabinde kırmızı kart ile inönüde yine tuhaf bir maç izlenmiştir. hüseyin göçek
sağolsun. hadi diğerlerini anladık da ferrarinin pozisyonunun az buçuk top oynamış herkes penaltı olmadığını söyler.
işte bizim hakemlerimizin futbol bilgisi. kardeşim bu tip pozisyonları premier ligde çerez niyetine hakemler
geçiniz filan diyor. dikkate dahi almıyorlar. sen bunu çalıyorsun hop takım 9 kişi. takımın üzerindeki baskı hala
daha gitmemiş. tıpkı denizli maçındaki gibi bu maçta da skoru bulana kadar etkili ve saldıran bir beşiktaş, skoru
bulduktan sonra 'aman şu maç böyle bitsin de bu hafta da yırtalım' mantığında oynayan bir beşiktaş. varın anlayın
takım üzerindeki baskıyı. ama seri galibiyetlerle geçeceğini düşünüyorum. ayrıca nihat'ın gol atmasına ayrı bir sevindim. uğur'un kaçırdığı gol ise tek kelimeyle 'komikti'. evet kızamadım bile sadece güldüm.
turkcell süper lig sıralamasında düşürülen ankaraspor'u saymazsak son sırada yer alan, yapabileceği en büyük başarı ligden düşmemek olan kasımpaşa ile şampiyonlar liginde ülkemizi temsil eden, geçen yılın şampiyonu, iki kupalı beşiktaşımız arasında oynanan sonucu 2-1 beşiktaşmız lehine biten 9. hafta maçı.
ilk golün sahibi nihat'ın golü, rakip defans oyuncusuna çarparak ağlarla buluşan tesadüfi bir goldür. bobo'nun golü ise bir kontraatak golüdür.
beşiktaşın diğer gol pozisyonları ise lig sonuncusu kasımpaşa'nın beşiktaş'ı sahasına hapsettiği sıralarda bulunan kontraataklar ile yakalandı ise de serdar ve uğur bu benzer pozisyonları değerlendiremedi. zaten serdar ve uğur'un bu pozisyonları dışında beşiktaşın başka bir "ah" denilecek pozisyonu yok.
koskoca beşiktaşımızı lig sonuncusu kasımpaşa karşısında nihat'ın tesadüfi ve bobo'nun kontraatak golü dışında bobo'nun direkten dönen topu ile yukarıda bahsettiğim iki kontraatak pozisyonu var. yazık. koskocaman bir yazık.
maçın tamamında topla oynama yüzdesi hep kasımpaşa lehineydi. buna da kocaman bir yuh.
hakeminde konuşulacak bir yanı varsa kasımpaşa'nın bariz bir önemli atağını avantaj vermeyerek kesmesi en önemli hatasıdır. bunun dışında ernst'in iki sarısı ve ferrarinin penaltı ve kırmızı kartı tamamen doğru karardır.
mustafa denizli sıçma adımını başarıyla atlattıktan sonra şimdi sıvama işlemine başlamıştır. kanımca beşiktaştaki ömrü olağanüstü bir durum olmazsa en fazla ikinci wolsfburg maçına kadardır. "keşke şampiyonluktan sonra bıraksaymış" düşüncesini tüm beşiktaşlı taraftarlara söylettirmiştir.
yıldırım demirören ne geniş bir adamdır ki hala o başkanlık koltuğunda oturabiliyor. kendisi yüzsüzlük ve şerefsizlik vasıflarında inanılmaz mertebelere yükselmekte, kimsenin ulaşamayacağı levelleri kolayca atlamaktadır. kendi gurursuzluğunda boğulacağı günlerin yakın olduğu inancını korumaktayım.
klasik yeter yıldırım demirören ve başkan olsana başkan olsana gaziantepe başkan olsana tezahuratlarının yanına yeni tezahuratların da eklendiği maç oldu. şlk olarak demirörenin hafta içindeki aöıklamasına nispet temizlesene temizlesene bütün tribünü temizlesene bestesini söyledik. ferrarinin atılmasından sonra ise temizlesene temizlesene federasyonu temizlesene tezahuratıyla taşşak doruğa çıktı. bi adamı protesto etmek bu kadar mı zevkli olur ama tüpçü ise oluyor işte..
ama devrimci durum nesnel bir olgudur güzel kardeşim. bizim zorlamalarımız ya erken patlatır, ezilmemize yol açar ya da bizi terorizme götürür. yani dibe vurmamız için bizim de ittirmemiz doğru olmaz.
beşiktaş kendi ritminde, kendi doğal itici güçleriyle bir yere gidiyor. belirli bir hızla ve belirli bir liderlikle.
liderliğin başarısız olduğu doğrudur ama o liderliğin ortaya çıkış, yaşam bulması ve geldiği nokta, beşiktaş'ın diğer bileşenlerinden bağımsız değildir. yani seyirci, başkanın ekibi, muhalif gruplar, basın ve hatta rakiplerin tutumları ve durumu. bunlar masum da sadece başkan mı suçlu? olamaz.
tüpçü başarısız bu açık ama niye ortada gerçek bir iktidar alternatifi yok? serdar bilgili gibi birisi niye bize fazla geldi, niye erken attık tekneden?
muhalefet gerçek bir muhalefet olsaydı şimdi umutlu olurduk. ama umutlu değiliz.
bu ortamda birini indir birini çıkar, ne olabilir ki?
toplumda kriz olgunlaşır, genele yansır; yönetenler yönetemez olur (bjk'de öyle); yönetilenler artık bu yönetimi istemez (bjk'de öyle); yönetilenler bunu istemediklerini belirgin biçimde dışa yansıtırlar (bjk'de öyle); böyle bir ortamda hareketlenen kitlelere önderlik yapacak lider olmalı (bjk'de öyle değil), parti olmalı (yok), belirli hedefler için yanyana gelmiş bir cephe olmalıdır (yok) ki mevcut durum olumluya doğru evrilsin.
durum böyle... peki devrimci durum nesnel bir süreçse, sadece bize bağlı değilse, zorlanmamalı ise, biz şimdi ne yapmalıyız? oturup beklemeli miyiz? durum kızışsın diye çabalamalı mıyız? beşiktaş yenilsin diye mi uğraşmalıyız? şöyle ya da böyle yendiğinde üzülmeli miyiz? ne yapmalı? * nasıl yapmalı? *
biz hazır olmaya çalışmalıyız. eksiklerimizi gidermeliyiz. lider oluşturmalıyız. daha iyi örgütlenmiş yapılara dönüşmeliyiz. farklılıklardan korkmayan, yanyana gelmekten ürkmeyen iyi cepheler oluşturabilmeliyiz. sakin olmalıyız, asla acelecilik yapmamalıyız. şiddetten uzak kalmalıyız. hayatı iyi izlemeli, iyi koklamalıyız.
buna rağmen biz hazır olmadan durum olgunlaşırsa -ki olabilir- o zaman elimizden geleni yapmalıyız, yenileceksek bile iyi yenilmeliyiz. çünkü bu yenilgi gelecek atılımın temelini sağlam oluşturur en azından.
bütün bunlara hazır değilsek, durum olgunlaşır, kitleler patlar ama en örgütlü olanlar alır götürür. bu bazan ordu olur, bazan ordu destekli derin devlet, bazan kitlelerin gözünü iyi boyamış ırkçı, zenofobik bir grup.
en kötüsü böyle bir durumda bizim iyi yenilmememiz olur. çünkü kitlelerin gözünde ikinci adımda denenecek bir seçenek bile olamamışız demektir.
not: bu söylediklerimin türkiye gerçekleriyle ilgisi yoktur. somut durumun somut tahlili niteliğinde, tamamen hayali bir marksist yorumdur. ama belki anlamlı olur bizim için, beşiktaş için. o yüzden yazdım.
haftaya eskişehirspor karşısında, defans hattında forma bulmama imkan sağlayan maçtır. tüm beşiktaş seyircisinin son dakikalarda aklına cem papila'yı ve hüseyin göçek'in ailesini getirmiştir.
kapalı kutunun hemen dibinde, dış sol tarafındakilerin neyin peşinde olduğunu çözemedim. kasımpaşalılar mı, eli maşalılar mı bilemem ama resmen tribünü katletmek için orada kümeleştikleri kesin.
hayır, yıllardır bir gelenek vardır, kutu başlar, herkes onlara uyar. bi nevi cemaatle namaz kılarken uydum imama der gibi bu adamlara uyarsınız. maçtan sonra sağa sola selam verip hadi eyvallah dersiniz.
kutu tam yeni tezahürata başlayacak, bu aradaki sessizliği fırsat bilip hemen başladılar bu küme bişeyler söylemeye. normalde bunu en fazla 3 kişi yapmaya çalışır ve kimsenin takmadığını görünce susarlardı. ama bu adamlar öyle üç kişi değillerdi ki.. gelmişler baya kalabalık. bilete para verdiler mi diye sorarsanız, bilet artı para aldıklarına eminim. neyse sonra bi kargaşa oldu, tribün sessiz kaldı bir süreliğine bu dallamaların yüzünden.
maçın tek sevindirici tarafı nihat'ın gol atması oldu. bunun nihat'a moral olmasını diliyorum.
4 dakika arayla 2 kırmızı kart görüp bir de penaltıdan gol yiyip, 2-1 olunca, o kaçan 2 mutlak gol pozisyonu geldi aklıma... dedim kan sıçmaya hiç gerek yoktu bu kadar.
beşiktaş ne zaman yükselişe geçecek olsa hakemler tarafından engellenmeye çalıştığının kanıtıdır bu maç. Sen beşiktaşın en iyi adamı Ernst'i at ardından bi penaltı ve defansın bel kemiği olan Ferrari'yi at 5 dakika uzatma ver. Bu hafta hakeme rağmen kazandık da haftaya eskişehir gibi bi takıma karşı elinde Sivok Ferrari Ernst yokken nasıl bir defansla çıkacağımızı merak ediyorum? Beşiktaşın başına önce beşiktaşın hakkını yedirmeyecek beşiktaşı ezdirmeyecek bir başkan lazım.
not: oha ya sizin gibi yanlı art niyetli taraftara yazıklar olsun. götünüzü yırtarak iki kırmızı kart ile zorla kazandınız. ve dediğim gibi tek fark ile kazandınız neyi eksiliyorsun. ben bir tahminde bulunmuşum ve kötü bir duyguda beslemiyorm beşiktaşa karşı yuh eksileyene.
mustafa denizli'nin artık meşhur varyasyonlarından vazgeçmesi gerektiği gösteren maçtır. yusuf şimşek'in takımı yavaşlattığını göremeyen var mı? ama yusuf ilk 11 başlıyor. ilk gol adama çarpıp ağlara gidiyor. goller aldatmasın asla. beşiktaş kasımpaşa'yı zar zor yenmiştir.
ikinci yarı başlıyor. takımı yavaşlatan yusuf hala oyunda. o muhteşem varyasyon birdenbire ortaya çıkıyor ve yusuf oyundan çıkıyor, yerine serdar giriyor. ama beşiktaş'ın 10 numarası konumundaki tabata da oyundan çıkıyor. yerine birkaç senedir (tam bilmiyorum kaç senedir beşiktaş'ta görev yapar gibi gözüktüğünü) beşiktaş'ta olup da toplasan 10 maç yapmamış bir adam olan uğur inceman giriyor. böylece beşiktaş ortasahası yok oluyor. evet yok oluyor. ortada bir tek ernst ve ne yaptığını bilmeyen uğur oynamaya başlıyor. serdar özkan'ı zaten saymıyorum. ikisi de karşı karşıya çok net pozisyonları kaçırarak ne kadar maça hazır olduklarını gösterdiler(!). ibrahim toraman ön libero olmuş. o ayrı konu.
tabata'nın oyundan alınmasının mantığı nedir? ligin son sıradındaki takıma karşı mahkum oynamak mı, yoksa takımı rölantiye alıp, o süper şampiyonlar ligi maçı için dinlendirmek mi? ikinci yarıda kasımpaşa kalesini göremememizin sebebi mustafa denizli'dir.
önümüzdeki hafta sivok, ferrari ve ersnt cezalı. bu durumda ibrahim kaş banko hale geliyor. ibrahim kaş'ı sağ bek oynatacak muhtemelen. ortaya da ibrahim toraman'ı alacak. ufak bir ihtimal de olsa ekrem-kaş-toraman-üzülmez şeklinde çıkabiliriz. eskişehir deplasmanında da yusuf ilk 11 başlarsa beşiktaş 3 puanı zor görür.
bu varyasyonlara artık lanet olsun. yeter ya, yeter!!
şampiyonlar ligi'nde wolfsburg deplasmanında beşiktaş'ımıza 1 puan yolunda başarılar diler, teknik direktörümüzden maç sonunda 'bu puan kaybı hesaplarımızda vardı' açıklamasının gelmemesini umarım. iyi uykular!
özlemişiz...
sevdalıya 2 hafta çoook.
yine sevda peşinde inönüdeydik nitekim.
söyleyeceklerimizin bir kısmını 2 hafta önce söylemiş, başkanın paralı adamları tarafından linç edilmeye çalışmıştık.
ama söyleyeceklerimiz bitmemişti.
sadece bizim mi?
nihat'ın da söyleyecekleri vardı.
en güzel şekilde söyledi.
inönü semalarında 'onsuz geçen' 8 yılın ardından tekrar kahveeeeci sesleri yankılanırken, bize düşen nostalji yapmaktı gözleri yumaraktan.
sonra da dalyacının golüyle coştuk çok baba olan bobo, en sonunda hatırlamıştı baba olduğunu gol vuruşuyla.
maçın geneline bakarsak ortada bir mücadeleydi. pek de birşey oynamadık zaten. ama önemli olan kazanmaktı benim için, iyi futbol elbet gelir. rakipler döküle döküle puanları aldılar sıra biraz da bize gelsin bal kaymaktan biraz da biz tüketelim.
4-0 olurdu, hemde rahat olurdu. 2 gol vardı ki kaçan oraya nartallo'yu koysan bile atardı belki. ama serdar ve uğur zor olanda ısrarcı oldular.
ha birde gecenin 'kahramanı' vardı. cenk işler nasıl arif erdem jenerasyonundan olduğunu bize ceza sahasında sergilediyse, hüseyin göçek'te cem papila'yla gönül bağı kurmaya kararlıydı.
federasyona inat, hakemlere inat öyleyse.
taraftarın kalbindeki çoktan çizikleri atıp, iyice yerleşen fabian ernst ve matteo ferrari kırmızıyı gördü ama çok da kızmadık onlara. 9 haftadır sahaya yüreklerini koydular, bu kadar da olsun.
nitekim ihtiyacımız olan bir gol, üst üste birkaç galibiyet diyorduk.
herşey sırayla gelecek.
los galacticoslar döküm döküm dökülecek,
brezilyalıların takımı tökezleyecek.
başından beri dedik lig 10 hafta değil.
34 hafta dedik.
güneş doğmadan sabah olmaz dedik.
ve 'şampiyonluk hasretiyle çok çile çekmeden' de gelen şampiyonluktan pek de hazetmedik.
çileleri çektik.
şimdi sıra bayramda.
aç kollarını kartalım süzül,
yakışır sana.
güzel bir hikayenin sonunu görelim bu da başlangıcı olsun.
startı verdik.
beşiktaş'ın gelecek hafta çok zorlanacağını bugünden belli eden maç. wolfsburg deplasmanından yorgun bir şekilde eskişehir'e geçecek olan beşiktaş'ta ernst, sivok ve ferrari olmayacak. Bakalım eskişehir forvetleri bu fırsatı tepecekler mi ?
beşiktaş açısından korku tüneline dönmüş olan maç. benim nezdimde olası bir puan kaybı sözkonusu olursa en büyük müsebbibi tribündeki traftardır. bir gürültü bir karmaşa, maçtan başka herşeyle ilgienerek konsantrasyonu bozma. bence beşiktaş yenilsin istediler zira gündemden düşmek istemiyorlar.. samimiyetlerine inanmıyorum artık. çarşı sadece çarşıyı tutuyor. protesto edecesen maç sonunda et, ne halt edeceksen et.
çok sinirliyim.
maçı aldık. tribün karmaşasına rağmen, bir.bk oynamadan aldık.
hüseyin göcek' in tarih yazdığı maç. aldatmaya yönelik hareketten sarı kart vereceği pozisyona defans oyuncusuna direkt kırmızı ve penaltı veren kornere aut veren erken bunama teşhisini koyduğum fenerasyon üyesi.