Şanlıurfa'da askerdim. depremi sabah uyanınca öğrenmiştim. o zamanlar cep telefonları şimdiki gibi yaygın olmadığı için, ankesörlü telefonların önü emekli kuyruğu gibiydi.sıkıntılı bir gündü.
uyuyorduk. annemin zelzele oluyo kalkın zelzele dediğini hatırlıyorum. o sırada abimle biz cok küçüktük ilk kez depremi yaşıyorduk. gece gece abimin çoraplarını giymeye çalıştığını hatırlıyorum. korkmuştuk baya. çok şükür bi hasar yoktu. *
sabah kalktığımızda bitişik oturduğumuz rahmetli dedemin sesi sonuna kadar açılmış eski radyosundan öğrendik.
askerden geleli tam 3 ay olmuştu ve (bkz: tam güneş tutulması) gerçekleşeli 6 gün geçmişti.
şişli fulya, akşamdan arkadaşlarla köpek gibi içmişiz. gece saat 03:05 sanırım. birden irkildim uykudan. ole bi sağa sola baktım. sallanıyoz arkadaş. heralde dedım sarhoşuğun verdiği etki bana öyle geliyor sandım. balkona çıktım. herşey gayet alalade. panik bağrış çağrış yok. bi cigara yaktım. sonrada yattım uyudum.sabah bi baktım herkes battaniyeler elinde dışarıda. ozaman anladım deprem olduğunu. allahım korumuş yüce allahım. eğer o akşam içmemiş olsaydım. belki balkondan atlayıp ölür veya biyerimi sakatlardım.
askerden yeni gelmiştim. uzun zamandır görüşemediğim arkadaşlarımla gece birbuçuk-iki'ye kadar hasret giderdik, takıldık. sonra ayrıldık ikisi benimle geldi bizim eve gittik çay içmeye. diğerlerini bir daha hiç göremedik.
ben 6 7 yaslarindaydim o zaman. zaten 99 ve 2001 arasi hep depremler oldu. kac kez cogu insan gibi evden asagi arsalara indigimizi sabahladigimizi hatirlarim. 17 agustos depreminde annemlerle baska sehirdeydik.
gece depremin yerle bir ettiği sırada yapılanlardır. Ben izmitteydim. uyuyordum. gece yer altından bir gümbürtü geldi önce, sonra da deli gibi sallanmaya başladı her yer. elektrikler gitti, gökyüzü kızıl renge büründü. anneme seslendim. yatak odalarının kapısının arkasında bir halı vardı, o düşmüş kapıyı açamamışlar paniklemiş annem. sonra nasıl aşağı indik bilmiyorum hatırlamıyorum ama herkes çığlık çığlığa bağırıyordu. karşıdaki apartman yıkılmış, göçük altındakilerin sesleri geliyordu. herkes şaşkın şaşkın birbirine bakıyordu. Allah bir daha hiç kimseye göstermesin.
küçüktüm o zaman tabi, yataktaydım bi uyanmışım karşımda annem duruyo. kadını atakan sandım bi an. neyse konumuz bu değil, "anne noluyo yaa" falan dedim uyku sersemliğiyle, bana "rüzgar evi sallıyo" dedi. çok ciddiyim. şimdi soruyorum anne kafan mı güzeldi neden öyle bişey dedin diyorum. küçük olduğumu ve korkmamam için öyle söylediğini söylüyor.
düğün misafirleri gelmiş herkes hazırlığa yardım ediyordu. 12 den sonra erkekler uyudu kadınlar ise nevresim katlama, ütü yapma gibi ceyiz hazırlığı içinde geceyi 3 yaptı. o zamanlar küçük bir çocuk olan ben; babamın çığlıklarına, devrilen vitrinin sesine, dışarıdan gelen uğultulara uyandım... gerisi bilindik hikaye.
Maalesef Kuşadası'nda yazlıkta kıçımızı devire devire uyuyorduk. öğlen uyandığım için anca o zaman öğrenebildim, ama haberler tam olarak alınamadığından bu kadar büyük boyutlu olduğunu algılayamadık bile. Ta ki ertesi güne kadar.
Galiba o gün değil de ertesi gün denize falan gitmedik televizyonda haberleri dehşetle izledikçe üzüntüyle oturduk kaldık, hafiften de ilkel bir korku sardı tüm bünyemizi tabi.
valla rusya'da olduğumu hatırlıyorum ama ne yaptigimi tam olarak hatirlamiyorum. öğrenir öğrenmez türkiye' ye telefon yağmuru başlamıştı ama ulasamiyorduk sanki.
17 ağustos 1999 gölcük depreminde yazarların o an yaptıkları şeylerdir. Valla ben uyuyordum. Evimiz istanbul da. Deprem bitince annem telaşla uyandırmıştı. Allah a şükür o dehşetli saniyeleri uykuda geçirmiştim. Gerçi daha sonra 12 kasım düzce depremini canlı yaşadık. Gölcük kadar değildi belki ama düzce depremi de istanbul u fena sallamıştı.