ramazan da degil bu davulu kim caliyor diyerek uyanmistim. O dönem kendime ait odam da yoktu ve ailecek bilincsizligimize hala kizarim, icerisinde bilimum bardak canak bulunan cam vitrinin önunde duruyordum ki uzerime dusecekti neredeyse. Gerci hala akillanmadik ve ayni hatalari yine yapiyoruz ya neyyse.
o gün sünnetim olacağından mütevelli * sünnet çocuğu nasılsa öyleydim. şaka şaka uyuyordum, hiç sünnetlik bir yanım yoktu. Annem yattığım ranzanın yanındaydı ve elleri üstümdeydi. öylece yarınki sünneti düşünüyormuş. sonra sallantı başladı, ben sandım annem ranzayı sallıyor. Sonra annem üzerime kapandı bana bir şey olmasın diye. Ben ise uyanıklık ile uyku arasında gidip geliyorum. O arada daha da şiddetlendi, annem bir şeyler söylüyordu ama anlayamıyordum. Büyük ihtimal kelime-i şehadet getiriyordu. Babam yatak odasında yatıyordu ve ayak ucunda gardrop vardı. Gardrobun üstünde ise bir sürü yorgan vs. falan vardı. Sallantıya dayanamayan gardroptan önce yorganlar babamın üstüne düşüyor, ardından gardrop düşüyor. O yorganlar olmasaydı büyük ihtimal ya çok büyük sakatlık ile ya da ölümle sonuçlanacakmıştı olay. Babam zor bela çıktı odadan. Dar koridora geldi ama baya dar, olsun olsun en fazla 1 metre genişliği. Orada da içi camla dolu vitrinimiz vardı. Bu sefer daha büyük bir bela sıyırıyor babamı. Odadan çıkmış, tam adımını atacak o anda * vitrin bütün hırçınlığıyla kendini bırakıyor ve babam yine paçayı kurtarıyor. Bense o ara hala annem tarafından korunuyorum. Dışarı çıktığımızda deprem durmuştu. Hayal meyal hatırlarım dışarı çıkışımızı ama Allah göstermesin. Bazen hatırlamamak daha iyidir. Yine de unutulmamalı...
uyuyordum, uyandığımda sabah olmuştu hiç bişey hissetmedik sadece kırılan bardaklar ve düşen bi tane avizeydi zararımız çok şükür dedik. beylikdüzündeydik.
izmit'teydim o gece. uyuyordum babamın kucağında merdivenlerden inerken uyandım. üzerime patlamış borulardan sular damlıyordu.
sonra amcamlar göçük altında kalmışlar onları çıkarmaya gittik. öyle işte.
bursa da mışıl mışıl uyuyordum. bi baktım arabadayım. bütün sokak dışarıda evlerine bakıyorlar. anne noldu ya dedim deprem oldu yat sen dedi haa tamam dedim yattım. 7 yaşına kadar depremden habersiz olan çocuktan başka bir şey beklenmezdi herhalde.
Istanbulda Küçük minik bir çocuktum. Depremin ne olduğunu dahi bilmiyordum. Ağzim açik sehpanin üzerinde kayan televizyonu izledim. Sonra bir de karşi binayi gordüm bayrak gibi sallanirken.
dua etmek. öncesi uyumak bir az öncesi tuvalete gitmek için kalkmak. sonrası dışarı çıkmak. ve istanbul'un gökyüzünü o güne kadar ilk defa yıldızlarla dolu görmek.
yataktaydım. evimiz küçük olduğu için kız kardeşim abim ve ben aynı odada her zamanki gibi mışıl mışıl uyuyorduk.
büyük bir gürültüyle uyandık. kimse buna anlam verememişti. abim erken fark etti durumu ve bizi uyandırmaya geldi.
ben uyandım ve yatakta bağdaş kurmuş şekilde olanları izlemeye başladım. olanlar şuydu: abim odanın içinde ne yapacağını
bilemez bir şekilde ağlayan kardeşimi susturmaya çalışıyordu ve üzerine bir şey düşmesin diye başını eliyle koruyordu.
bir yandan da bana sesleniyordu kendime gelebilmem için ama ben hiç bir şey duymuyordum. olayın şiddetinden ötürü şok
geçiriyordum. odanın kapısının yanında yüksek bir dolap vardı, bu dolabın üzerinde bir kaç tane halı kışın kullanılmak
için sarılmış bir şekilde dolabın üzerine kaldırılmıştı. sarsıntıdan ötürü bu halılar kapının önüne yığıldılar.
annem ve babamın bizim odaya ulaşamamalarının sebebi bu halılardı. bana öyle geliyor ki saatler sürdü o kapıdan içeri
girip bizi dışarı çıkarmaları ama sonra gerçeği öğrendim ki her şey bir kaç dakika içinde olup bitmiş.
deprem deyince aklıma hep anneme sorduğum bir soru gelir:"anne biz yarın da hayatta olacak mıyız?"
Anam oda kapısında deli gibi haykırarak beni uyandırmaya çalışıyordu. Babam da elinde silahı onu ezip odaya daldı, hırsız sanmış. Kapıya koştuk, arabamın üstüne çakmakla çalışan boktan televizyonu kurmaya çalışıyordum. Kalabalığın içinde artistlik olsun diye eve tekrar çıkarım dedim, montları ben alırım hesabına. Lakin artçı sarsıntılar beni evde yakaladı, ödüm bokuma karıştı, bana ölüm günüm bugünmüş dedirtti. Allah bir daha göstermesin.
ranzanın beşik gibi duvara çarpması ile uyandım. kardeşimle birbirimize sarılıp kapının eşiğinde bekledik. o bekleyiş sanki bir ömürdü. tüm yaşadıklarım film şeridi gibi gözümün önünden geçti.