17 ağustos 1999

entry900 galeri38
    639.
  1. ben küçüktüm her şeyi çok net hatırlamıyorum. avcılarda oturuyorduk ve ben annemin kıyamet kopuyo diye bağırmasıyla uyandım. annem beni kucağına aldı babam kapıyı açmaya çalışıyor ama kapıyla beraber babam da gidip geliyor resmen. o an insan "evet şimdi her şey bitti ölümüm böyle olacak" diye düşünmeye başlıyor o depremi hissettiyseniz ya da başka bir ölüm tehlikesi geçirdiyseniz bu hissi iyi bilirsiniz. merdivenlerden aşağı iniyoruz aynı filmlerdeki gibi biz indikçe merdivenler yıkılıyor allahtan 2. kattayız da dışarı atıyoruz kendimizi çabucak. sokağa çıkıyoruz kendi apartmanımızın bir kısmı yıkılmış. bizim apartman caddenin en aşağısındaydı yokuş aşağı bir caddeydi kafamızı kaldırıyoruz başka bina yok resmen ayakta hepsi tuz buz olmuş dayımların apartmanı dahil. her gün mahallede oyun oynadığın arkadaşının, top sesine kızan teyzenin cesetlerini görmek çok üzücü. ruhları şad olsun.
    1 ...
  2. 640.
  3. Karagün, acıların birleştiği kapkara bir gün. Ölenlerin mekanı cennet olsun, bir daha yaşamayalım böyle Karagünler inşallah.
    1 ...
  4. 641.
  5. bu günü yerinde yaşamış insanlara sorarsanız, gözleri dolar, nutukları kesilir bi 3 saniye. derin bir nefes alıp başlar anlatmaya...
    0 ...
  6. 642.
  7. marmara depremini yaşayan kişilere sorun. içlerinden mutlaka o ışık süzmesini gördüğünü söyleyen çıkacak. eğer görmediklerini söylüyorlarsa, çok doğal. deprem anında dikkat etmemiş olabilir bazı insanlar. benim annem, babam ve halam o ışık süzmesini görenlerden.

    ama demokraside çareler tükenmiyor. interneti aç, google amcana sor.
    manyas kuş gölü'nde görülen ateş topları mı dersin, marmara denizi'nde balıkçıların gördüğü ışıklar mı dersin, birçok habere ulaşacaksın. tek yapman gereken ''marmara depremi ateş topu'' yazmak.

    1976'deki deprem, benim fikrime göre deneme amaçlıydı. haarp yani kıyamet teknolojisi denendi. tesla cihazı denendi.
    çalışıyordu.

    1999'daki deprem ise çok ayrı bir boyut.
    depremin olacağı gece, donanma komutanlığı'nda askeri devir teslim töreni vardı. ancak alışılmışın aksine, gölcük'te israil ordusu da vardı. ilk kez böyle bir görüntü ile karşı karşıyaydı türk milleti.

    uluslararası bir durum olmamasına rağmen askeri devir teslim törenine israil ordusu da katılmıştı.

    abd, görevin gizlilikte yürütülmesini istediği için israil ile anlaşmıştı.

    israil ordusu, abd ile ortak bir bilimsel araştırma yapacağını söyledi. görevlilerden izin alarak denizaltı korunaklarına indiler. görevliler dediğim, demirel ve ecevit.

    tesla cihazını kurdular. ve çalışmaya başladı. küçük boyutta bir şey planlamışlardı ancak ilahı düzen ters tepti. tesla cihazı, param parça oldu. deprem çığrından çıktı.

    ve sonuç:

    milyonlar can havliyle kendilerini dışarı attılar.enkazdan kurtarılan bir bayan ali kırca'nın yönettiği siyaset meydanı'nda aynen şöyle dedi ''o gece ne olduğunu bilmiyorum ama bildiğim bir şey vardı ki bu depremden farklı bir şeydi''

    iletişim hemen kesildi.

    istanbul, iletişim ablukasına alındı. telefonlar çalışmıyordu. kimse bilgi akışı yapamıyordu.

    4 saat boyunca iletişim durdu.

    cumhurbaşkanı demirel'in bile telefonu kesilmişti. gazetelere öyle demişti.

    cumhurbaşkanlığı gibi önemli kurumların telefonu, uydu telefonu'dur. yani ne olursa olsun, telefonları kesilmez.
    yani israil-abd, uyduları bile devredışı bıraktılar.

    patlamanın ardından tesla cihazının parçaları toplandı. 4 saat yeterli bir zamandı, toplamak için.

    iletişim düzeldi.

    ancak bazılarının göz ardı ettiği şeyler yaşanıyordu. bilimsel araştırma diye yutturulan abd-israil oyunu, milyonlarca dolar hasara ve binlerce insanın hayatına mâl olmuştu.

    rusya, tesla cihazının geldiğini anladı. marmara'ya bir araştırma gemisi gönderdi. denizdeki radyasyonun da farkına varmıştı.

    ama gemi boğazlardan içeri alınmadı.

    nato'ya bağlı abd gemisi, rus gemisini durdurdu.

    rusya, marmara denizi'ne giremedi.

    ardından israil, yardım filoları göndermeye başladı. araştırmayan, okumayan ve yalnızca tv izleyip, tv'de gördüğü her şeyi kabullenen türk milleti, israil'e alkış tuttu.

    ''vay be, ne yardımseverlermiş. yanımızda oldular, helal olsun ulan''

    ancak israil filosu, gölcük'te görev yaptı. patlama sırasında ölen adamlarının cesetlerini ve izlerini toplamak için.
    abd'nin hastane gemileri gümrükten içeri alınmadı. ecevit, içeri almadı.
    ben olsam ben de almam. tüm millet yine ''ecevit'in ukalalığı'' diye düşündü. ancak durum böyle değildi.

    ecevit ve demirel, kalkıp böyle bir olayı halka açıklayamazlar. çünkü kendilerinin de parmağı var, neden ülkelerinin kaderini 2 kanlı ele bıraktılar? nasıl oldu da böyle başıboş bıraktılar onları? bu yüzden halka açıklamadılar.
    deprem döneminde, gazetelerde yazıldı. yapay deprem dedi 3-4 gazeteci. ancak daha sansasyonel haberler dururken, o başlıklar okunmadı. deprem yüzünden kimsenin gazete okuyacak durumu da yoktu zaten.

    peki israil ve abd neden böyle bir şey yaptı?

    kimine göre, rusya bomba patlatmıştı. birileri de yugoslavya'da patlayan bombaların etkisi diyordu. hatta pkk yaptı diyen dingolar bile çıktı. nitekim cnn muhabiri, ecevit'e ''bu deprem suni mi?'' demekte bir beis görmedi. ama akla en yatkın olan feature times'ın araştırmasıydı.

    senaryoya göre, abd'nin san andreas fay hattı gerilmeye başlamış. büyük kırılmalar yaşanacakmış ve bu abd ekonomisine büyük zararlar verecekmiş doğal olarak.
    zaten hatırlarsanız, california'nın bir depremle suya gömüleceği iddiaları vardı. bu fay hattı california civarlarında bulunuyor işte.
    efenim, ordaki gerilmeyi almışlar, küçük depremler ile dünyanın dört bir yanına dağıtmak istemişler. nicola tesla'nın çalışmaları sayesinde.

    yazının başından beri bahsettiğimiz bu teknolojinin çalışma prensibi, düşük frekanslı elektromanyetik ışıma ile yüksek enerjileri nakletmektir.

    uzun zamandır büyük depremlere maruz kalmamış marmara bölgesi, birden deprem kuşağına girdi. depremler birbiri ardına gelmeye başladı.

    işte bunu yapmalarının nedeni, gerçekten büyük bir depremi, küçük boyutlarla atlatabilecek miyiz düşüncesi idi. çünkü kuzey anadolu fay hattı büyük gerilimlere başlamıştı. denenmek için harika bir yerdi. böylece san andreas'ın gerilimlerini de önlerlerdi daha sonra.
    ancak ilahi düzen ters tepti. deprem beklenenin 10.000 kat üstünde oldu.

    devam edelim.

    5 haziran 1977 tarihli new york times'da 28 temmuz 1976 yılında çin, tangshan'da yaşanan ve 650.000'in üzerinde kişinin ölümüyle sonuçlanan depremle ilgili bir yazı yeraldı.

    3:42'deki ilk sarsıntıdan hemen önce , gökyüzü gündüz gibi aydınlanmıştı. tıpkı gölcük'te olduğu gibi. temelde beyaz ve kırmızı olan ışıkları 200 mil uzaklıktan görmek mümkündü. birçok ağacın yaprakları yandı ve gelişmekte olan sebzeler sanki bir ''ateş topu'' tarafından kavrulmuştu.

    ayrıca 10 aralık 1976 yılında, birleşmiş milletler genel toplantısında "askeri ve diğer çevresel değişim tekniklerinin düşmana yönelik kullanımının yasaklanması anlaşması"ni onayladığı rapor edilmişti. çevreyi değiştirebilecek, deprem vs. yaratabilecek bir teknoloji olmasaydı, böyle bir anlaşma imzalanır mıydı?

    tabi ki de hayır. evet diyorsan, önce kendimi sonra seni vururum.

    1981 yılında nükleer mühendis ve amerika'daki önde gelen tesla araştırmacısı albay thomas bearden ,amerikan psikotronik derneğinde bir konferans verdi. konuşmasından, tartışılan tesla vericileri hakkında cümlelerini buldum senin için:

    "yaptığımız şey frekansı değiştirmektedir. eğer frekansı bir yönde değiştirseniz ,enerjiyi dünyanın bir bölümünde hedeflediğiniz yerin ilerisindeki atmosfere boşaltırsınız. havayı iyonize etmeye başladıkça, hava akış seyrini, jet gidişlerini vb. şeyleri değiştirebilirsiniz. bu mükemmel bir hava makinasıdır. eğer ani bir şekilde boşaltırsanız, bunun için küçük iyonizasyon elde etmezsiniz. bu kez kıvılcımlar ve ateş topları dünyanın yüzeyine boşalacaktır. bu aletle ileri geri oynayarak dünya çapında dev hava değişikliklerine yolaçabilirsiniz."

    sanki adamın elinde uzaktan kumandalı oyuncak araba var. nasıl şeker bir şeymiş gibi bahsediyor.
    insan değil bunları yapanlar.

    1976'da çin depremi oldu. tesla cihazı denendi. balıklar öldü, meyveler yandı, ışıklar görüldü.
    depremin ardından 10 aralık 1976'da, birleşmiş milletler çevreyi değiştiren teknolojilerin, düşman halka kullanılmasını yasakladı. (kanıt)

    80'lere doğru, yapay doğa olayları ile ilgili kitaplar çıkmaya başladı. (kanıt 2)

    san andreas fay hattı gerilmeye başladı.
    1999 marmara depremi yapıldı. fay hattı boşaltma hakkında ilk tecrübe edinildi. (çin'deki deprem yaratmayı test etmekti.)

    türk basınının en saygın isimleri farklı üsluplarla ''yapay deprem mi?'' diye sormaktan kendilerini alamadılar. taha kıvanç, can ataklı ve sedat sertoğlu şüphelerini köşelerine aktaran önemli isimlerdi.
    16 ...
  8. 643.
  9. gayet ilgi cekici bir durum olup, arastirma hissi uyandirdi.
    1 ...
  10. 644.
  11. Çok feci depremdir, gölçükte askeri üste askerlerin koğuşları yıkılmış 450 asker oracıkta ölmüş, daha askeriyenin bile binaları sağlam değil.
    0 ...
  12. 645.
  13. Vqllaha o ışığı bende gördüm!

    Denizin ortasından fırladı sanki uzaya öyle bir ay gibi beyaz ışık...

    Olum dış mihraklar mı yapmış onların ben amina koyiim..
    1 ...
  14. 646.
  15. Ailemin yarısını kaybettiğim depremdir.Eğer cidden yapay bir doğa olayı ise amerika ve israilin allah belasını verecektir.
    4 ...
  16. 647.
  17. 648.
  18. zerre kadar doğal olmayan, tümüyle emperyalist güçlerin etkisi ile gerçekleşen 20. yy ın en büyük felaketlerinden biridir 17 ağustos 1999...
    1 ...
  19. 649.
  20. Gece saat üçte evin başımıza yıkılacağı korkusuyla uyandıran allah'ın bir daha göstermemesini dilediğim afetin tarihi. hatta 3 ay sonra düzce depremi olmuştu . Askerliğimi yaptığım adapazarı'nda insanların nasıl naylon çadırlarda yattığını , binaların ne durumda olduğunu , o yıkıntıları ve çaresizliği görmüştüm. Allah bir daha kimseyi o duruma düşürmesin , afetle imtihan etmesin diye ne kadar dua edersek az gelecektir.
    1 ...
  21. 650.
  22. 14 yaşındaydım, kars'ta yaşıyordum zaten orada doğdum. Neyse, bir sabah uyandık, açtık televizyonları, ülkenin yarısı harap olmuş, yıkılmış...
    Gerçekten çok üzülmüştüm. Ben de annemi çocukken kaybettim. O acıyı, o üzüntüyü çok iyi bilirim. Allah tüm ölenlere gani gani rahmet eylesin...
    2 ...
  23. 651.
  24. evimde gece gitar öğretmeninin verdiği uygulamaları tekrar ediyordum, annem babam köyde kalmışlar ben tektim, çok uzaklardaydım olayın yaşandığı şehirlere. gece 3 sıralarında birden büyük bir gürültüyle elektrik gitmişti, tabii sesi hariç normal bir şey olduğunu düşünüp uyumuştum. gündüz uyandığımda babaannemi aradım ne var ne yok diye babaannemin ağlamaklı sesiyle oğlum türkiye yıkıldı deyişini hiç unutmadım, biz ki kilometrelerce öteden bu acıyı hissettiysek eğer, oradakileri anlamak pek zor olmamalı.
    1 ...
  25. 652.
  26. kardeşimin doğduğu gündür. baya bir sarsıldık tüm milletçe.
    1 ...
  27. 653.
  28. 654.
  29. ilginc teoriler vardir hakkinda. israilin parmagi var deniyor. mantiksiz da degil. golcukteki ve duzcedeki askeri usde oldugu soyleniyor bu gizli islerin. kaynak da orasi zaten. insanlarin deprem sirasinda denizde ates topu gorduk dedikleri seyin de bu askeriyede meydana gelen tersligin sonucu oldugu soyleniyor. bu konuda detayli bilgi sahibi olan varsa bana anlatsin.
    3 ...
  30. 655.
  31. Henüz dokuz yaşındaydım. Aşkın ne demek olduğunu bilmediğim yaşta. Ama onu görünce kalbimin atışındaki farklılığı, o konuşurken başka hiçbir şey duymadığımı, onunla oyun oynamanın verdiği zevki hiçbir atari oyununun vermeyişini ve daha nicelerini ben bilirim. Aynı mahallenin çocuklarıydık. Evlerimizin arasında sadece bir ev vardı. Şule, ortak arkadaşımızdı ama bizden iki yaş büyüktü. Ona söyledim ilk. Böyle böyle dedim. Ertesi gün geldi, o da öyleymiş engin dedi o da senin gibi hissediyor. Dokuz yaşındayım abi dokuz, televizyonda pokemon varmış gibi, annemin biraz daha atari oynamama izin vermesi gibi, dondurma yiyormuş gibi, çocuk gibi ulan çocuk gibi sevinmiştim. Bugün olmaz, cesaretimi toplayıp neler söyleyeceğimi de düşünüp yarını bekleyeyim dedim. Akşam oldu ve yatağa girdim. Heyecandan uyuyamıyor, sağa sola dönüp duruyordum. Kafamda yarını canlandırıyordum. Hayaller kuruyor, durmadan da gülümsüyordum. Öyle de uyuya kalmışım. Ne olduğunu anlamadan uyandım. Sallanıyorduk, çalışma masamın kapakları açılıp kapanıyor, muazzam derecede ürkütücü bir ses çıkartıyordu. Anne diye bağırabildim, korkma oğlum diye bir ses geldi yatak odasından. Ne olduğunu anlayamıyordum. Ben olup biteni kavramaya çalışırken sokağın ortasında bulduk kendimizi. O geceyi çayırda geçirdik. Günün ilk ışıklarında mahalleye gitmek istedim, tehlike sebebiyle annem göndermedi. Onu düşünüyordum. O nerede, göremiyorum diye kendime soruyordum. Fırsat bulup kaçtım çayırdan. mahalleye geldim, evleri yıkılmıştı. kurtarma çalışmaları devam ediyordu ama resmi bir ekip işi değildi. mahallenin gençleri, amcaları tarafından yürütülüyordu bu çalışma. benim abim de içlerindeydi. bizi yaklaştırmıyorlardı. bekledim, bekledim, bekledim. Aileden hepsi dışarıda, enkaz altında bir tek o kalmıştı. hiçbir yere kımıldamıyordum. En sonunda o acı haber geldi. Enkazdan çıkartılırken seyrettim onu. abimin kollarındaydı. Müberra ölmüştü. ağladım, ağladım, ağladım. Konuşmak için yarını beklemiştim. Yarın oldu ama o yoktu. Uzun yıllar etkisinden çıkamadım. babasının adı mehmet idi. depremden altı, yedi yıl sonra falan bir kızları daha oldu. adını müberra koydular. Şimdi aynı mahallede oturmuyoruz ama yine çok yakınız. Bizim evin hemen yanında çocuk parkı var ve odamın camı parka bakıyor. Orada oynarken görüyorum onu. Bazen oturup onu izliyorum, kendi çocukluğumuzu hatırlıyorum. Tam da onun yaşındaydık. Ara sıra yolda denk gelince seviyorum, öpüyorum, saçlarını okşuyorum. Mahallenin diğer çocuklarına nazaran ona neden bu kadar ilgi gösterdiğimi şaşkın bakışlarından sezebiliyorum. Ama bunun cevabını sanırım hiçbir zaman bilemeyecek.

    Seven, sevdiğine sevdiğini söylesin. Yarın çok geç olabilir.
    7 ...
  32. 656.
  33. orta 1 o sene henüz bitmiş ve 4 zaıfla sınıfta kalmıştım, kendi dükkanımızda tüm yaz boyu zaman geçiriyor, arada bunaldığım zaman denize eskihisar, darıca, izmit veya değirmendere tarafına gidiyorduk. yine sıcaktan bunaldığımız bie gün sabah denize gitik, deniz inanılmaz sıcak ve çok aşikar bir tuhaflık vardı havada ve suda.

    gibi binlerce hikaye var ama bende o tarz olmadı denize gitik eğlendik gece deprem oldu sokağa çıktık, elektirkler kesik, göz gözü görmüyor, bizim mahallede allahtan ölen yoktu, ergen kafayla hemen aklım sikişe gitti, düşüncelere daldım ama gerçek sabah anlaşıldı 40 km ilerimizde tam bir yıkım ve ölü insan yığınları vardı, işte o gece depremde sonra binlerce artçı sarsıntı ile babam bizi eve geri soktu evde uıyuduk binlerce defa sallanarak.
    0 ...
  34. 657.
  35. resmi rakamlara göre 20 bin, gayri resmi rakamlara göre 50 bin vatandaşımız hayatını kaybetmiş bu depremde.
    1 ...
  36. 658.
  37. haftalarca sokaklarda perişan olmamıza, sokaklardan geçerken leş kokusundan burunlarımızı kapatmamıza, ölüm nedir, acı nedir, umutsuzluk, korku nedir anlamamıza sebep olan gündür... hala bu tarihi gördükçe içim yanar...
    0 ...
  38. 659.
  39. Hayatımında anlamdıramadığım tek tarihidir.

    Düzcedeyim, annem ve babam istanbuldalar. Ben amcam ve eşiyle dedemlerde düzce de köyümüzde kalıyorum. Bir kaç gün daha kalıp gideceğim. 8 yaşındayım o sıralar.

    Amcamların yattıgı salondayım, yengemle yattık çekyatlara. Amcam henüz uyumamış, dedem ve babaannem yataklara yöneliyor. Özlediğim tek şeyse ailem, dönmek istiyorum artık evime. Az kaldı düşüncesiyle uykuya dalmak istiyorum.

    Derken tavanda bir ağustos böceği görüyorum. Baya iri ve kocaman. Sıcak fazla sıcak, pembe bir geceliğimi giymişim hevesle çünkü o bana hediye gelmiş. Ağustos böceğine bakmaktan uyuyamıyorum. Dedemi çağıyorum sonra. Hayvana zarar vermektense beni babaannemin odasına götürüyor, onla yanyana yatakta yatıyorum. Hemen uykuya dalıyorum ardından.

    Gece bir gürültü duyuyorum, biri beni almaya gelmiş. Ben yatakta istemeden zıpladığımı farkediyorum. Dedem beni zar zor tutuyor ve dışarıya çıkartıyor. Bir kargaşa var, fazla bulanık ama çığlık dolu. Uyku sersemiyle farkına varmıyorum hiç. Dışarıya çıktığımızda çatının bir kısmı düşmüş. Deprem diyor biri. Sosyal bilgiler kitabım geliyor aklıma, ardından tüm dersler çalışma kitabım, sarı kapaklı. Orda depremin açıklamasını hatırlıyorum, derslerde işlediğimizi anımsıyorum. Ardından telaşla annemlere ulaşmaya çalışıyorlar. istanbulda hatlar kesik cümleleri duyuyorum ve ağlamaya başlıyorum. Annemlere gitmek istiyorum. Evimi istiyorum. Amcam annen ve babanla konuştum diye beni susturuyor. Ama ben annem ve babamla 3 gün sonra konuşabiliyorum.

    Her gün ağlıyorum, onları özlüyorum. Çadırda uyuyorum, pardon uyuyamıyorum.

    Bir travma zamanımı sorsalar, bu olayı anlatabilirim sadece. Özlem. Korku, ağustos böceği.
    1 ...
  40. 660.
  41. Bahçede çimlerin üzerinde uyumanin çok keyifli olduğunu öğretmiş doğa olayıdır!

    O ışık neyin nesiydi anlayamadım hâlâ..
    0 ...
  42. 661.
  43. "Ağustos ayı gelmeden canlanmaz inşallah s*ktimin başlığı" diyordum ama yine hortlatmış birileri..

    Hepimiz sallandık, yıkıldık, dayımız yiğenimiz öldü de
    durup durup anlatılmaz ki, 16 yıl geçti üzerinden..

    yeter amk.
    0 ...
  44. 662.
  45. Bir yanı enkaz kalmış çocuklarız biz..

    (bkz: deprem çocukları)
    4 ...
  46. 663.
  47. allah bir daha böyle acılar yaşatmasın. çok zor günlerdi çokkk.
    7 ...
© 2025 uludağ sözlük