bu gece 03:02'de 15. yılı olacak depremin tarihi. haftalarca evimizin yanındaki boş arsaya kurduğumuz tatil çadırında kalmak zorunda olduğumuz tarihin başlangıcı. öyle ki okul başladığında bile 2 ay çadırda eğitim görmüştük. Depremde hayatını kaybetmiş herkese allah'tan rahmet diliyorum.
Bir çok ders çıkarılması gereken ve 1999 yılında Türkiye'yi yasa boğan doğal afettir ama malesef halkımız ve yöneticilerimiz bu olaydan hala ders çıkaramamışlardır. ilerleyen yıllarda beklenen büyük istanbul depremi gerçekleştiğinde daha büyük can ve mal kayıplarının olması muhtemeldir. Herkes bir kere de olsa o görüntüleri izlemeli ve ders çıkarmalı.
Üzerinden 15 yıl geçen üzücü olay. Türkiye bundan ne kadar ders aldı? Şüpheli. Ölen öldüyle kaldığı ülkede bu üzücü olay ders olmasını beklemek Hayalcilik sanki. Allah bir daha böyle bir olay göstermesin. Ölenlerin hepsine bir kez daha Allah'tan rahmet ailelerine ve sevdiklerine baş sağlığı dilerim. Evet.
insan canına zerre değer verilmediğinin en çarpıcı örneklerini gördüğümüz gündür 17 ağustos. Yüzlerce binlerce kişi hayatını yitirdi sırf birkaç orospu çocuğu fazladan para kazansın diye. Bir sürü hayat alt üst oldu. Ülkemin cahilliği ve asla ders almayan önlem almak yerine allahtan medet uman mantığı o günden bugüne hiç değişmedi.
acının, çaresizliğin, korkunun tarihi. yaşayanların ruhunu halen derinden etkileyen deprem günü. o 45 saniye hayatımızdaki en uzun zaman dilimiydi belki de. allah ölenlere rahmet eylesin, yakınlarını kaybedenlere de sabır versin.
4 yaşındaydım. Hatırladığım tek şey koridorda top gibi yuvarlanmamizdi. Babam beni kucağına zor almıştı abımı bir türlü uyandiramiyordu annemle babam. Sonra nihayet uyandı da binadan anca cikabildik şükür ki ikinci kattaydi evimiz. En son biz cikmisiz binadan millet bizi soruyordu içerde oldu mu kaldı mi diye.. O zamanlar Bağcılar'da oturuyorduk bilenler bilir oradaki evlerin yüzde 80 i yıkıldığını. O gece arabada uyumustuk. Sonra köye götürdü babam bizi. Koydekiler de tv de bizim oturduğunuz semti görünce haberlerde öldüler sanıp nasıl agliyorlar... Velhasıl kucuklugumden kalan en korkunç animin ismidir 17 agustos 1999
Allah bir daha yasatmasin.
Depremde Ölenlerin ruhu sad olsun.
Gece 3 civarında ağır sallantı ile uyandığım gün. Çok ev yıkılmıştı. Tüm evler sarı yeşil ve kırmızı renk ile işaretlenmişti sonrasında ve kırmızı evler yıkılmıştı. Başımız sağolsun tekrar.
semtimin insanlarını bizden alan, denizin diplerine, betonlarin altına alan gündür. Sesimi duyan var mı diyen herkesin sesi her 17sinde ağustosun bu kulaklarda kalplerde olucak inşallah. Allah hepsinin mekanını cennet eylesin.
depremin olduğu sıcaktan bunaltan o siyah gecenin buz gibi tarihidir. ve sonra yaşadığımız o iki ay. artçıların korkuları. evimiz yıkılacak mı endişeleri..
yaşamayan bilemez, ben daha 8 yaşındaydım. o küçücük yaşımda çelimsiz bedenimle kaldırmaya çalıştığım o büyük felaketin yükleri hala ben ve benim gibilerin omzunda. neler yaşadığımı anlatmayacağım ama, kimse de bizim yaşadıklarımızı yaşamasın inşallah.
Hiç şüphesiz ki yitip giden canlar kadar, "felaket sonrası" çevre illerden gelip cesetlerin organlarını çalıp donduran organ mafyasi, 50 kuruşluk suyu 2 liraya satan dolandiricilar, enkaz altındaki zengin konutları gezip gezip altın çalan insanciklar daha da beter can yakıyor... insanlık ayıbı... Travma. O deprem en çok neyi hatırlatıyor derseniz "o ihtişamlı saray gibi evlerin kumdan kale gibi tuz buz olmasını." Para, konut, mal gelip geçici. O can var ya o can. Binlerce canlar. Boğaz dugumluyor... Allah'ım rahmet eylesin. Kalanlara, yakınlara tüm insanlığa sağlık ve sabır versin.
depremi küçük de olsa hatırlayanlardanim. dogma büyüme sakaryaliyim sakarya da yaşadık depremi.
o gece den hatırladığım bir kaç şey var
dayımla benim üzerime 4 köşeli kolonlar yıkıldı yani etrafımız üstümüz her yerimiz kapalı zifiri karanlık, sadece dayımın -dur oğlum dayan oğlum ben burdayım, deden cikaricak şimdi bizi dur canım oğlum dediğini hatırlıyorum, gözlerimize sürekli tozlar düşüyodu, dayıma sarılıp bekliyodum,
daha sonra duvarı kirdiklarini hatırlıyorum vebizi ordan çıkarmaya çalışıyolardi, ilk beni almaya calistilar, daha sonra dayımı aldılar.
depremde amcalarım, yengelerim, kuzenlerim yigenlerim hepsini kaybettim. zaten babamı da 5 aylıkken kaybetmisim ya neyse.
daha sonra bir çadırımiz vardı 6 kişi orda kalırdık teyzemler dedem dayım, fareler cirit atardı etrafta üzerimizden geçtikleri olurdu. bahçe de ateş yakıp patates kozlemistik.
hatırladıklarim bunlar fakat eksiklerini çektiklerim çok, allah' tan gelene amenna, allah bir daha böyle acılar yaşatmasın.
bu sene o dayımı ve dedemi de kaybettim.
insan alışır mı ki kaybetmelere?
ne değişti peki? somut olarak değişen tek şey bu son 15 sene içerisinde inşaa edilen binaların onlar da daha çok büyükşehirlerdekiler olmak üzere depreme dayanıklılık oranı arttı diyebiliriz.
kafalarda değişen şey ne? hiçbir şey. van'dan tut soma'ya kadar bu 15 senede yaşanan 'sözde doğal' bir çok ölümün önüne geçecek fikirsel zihniyet değişimini yaşamadık. denedik de başaramadık olayı değil yani. siklemedik.
yarın istanbul depremi olacak. istanbul büyük ihtimalle dümdüz olacak. ne tür gelişmeler yaşanacak peki deprem sonrası? yine paşalar, ağalar, milyonerler bir havuzda bilmem kaç milyon toplayacaklar. o paralar kim bilir nerelere gidecek? biz elimizi açıp dua etmekten başka bir bok yapmayacağız. yaşarsak es kaza bizi ve ülkeyi koruması için dua edeceğiz belki bir süre allaha.
devlet bir sonraki depreme kadar vergi toplamaya başlayacak. acılar unutulunca o toplanan vergiler çeşitli hayır işlerinde kullanılmak için gerekli ellere ulaştırılacak çok şükür ki.
abi bizim milletin genlerinde yok bu. yani hani dersin şöyleydi şöyle oldu falan filan yok lan. bunun dinle falan alakası yok. tembellikle alakası var, pişkinlikle alakası var. ders almak diye bir duygumuz olamıyor bu tarz konularda ne yazık ki. bunun türkü, kürdü, sünnisi, alevisi yok. buyuz biz. ve önümüzdeki 100 yıllık süreçte de hiç öyle değişecekmiş havası vermiyoruz kimse kusura bakmasın.
17 ağustos dün gibi. resmen vagondayız sanki lan. sesini duyuyorum o eski model trenlerin en hızlı olduğu anlarda duyulan o ses. tanıdık yani. beşik gibi sallanıyoruz. kimsenin yüzünü hatırlamıyorum bakmıyorum çünkü. annemi yanıma çekmişim hemen. 'ölür müyüm acaba?' korkusu yok aklımda. bu ne amk diyorum içimden neredeyse. aileden biri de 'deprem oluyor lan deprem' demiyor. ertesi iki gece dışarda kalıyoruz. babam paşa paşa evde kalıyor çıkmıyor dışarıya. ölmekten korkmadığı için mi yoksa keyfini bozmak istemediği için mi hala muamma.
allah vefat edenlerin yakınlarına, göçük altında kalan ve hayatının en uzun saatlerini geçirmiş insanlara, göçük altında kalan ve bu durumun hayatının o anlardan sonrasını etkileyecek izleri uzun süre taşıyan ya da hala taşımakta olan vatandaşlarımıza sabır versin.
bir çok insanın hala psikolojisi etkileyen, şehir değiştirmesine neden olan depremin olduğu tarih. o depremden bir 3 sene önce izmir'e taşınmıştık, izmir rotası da samsun'u takip etti. sakarya doğduğum şehir, çok iyi aile dostlarımız, arkadaşlarımız vardı orada, komşunun mavi gözlü, 20'li yaşlardaki yeğenini hatırlıyorum, ''sen aynı bana benziyorsun ya, azıcık büyüde abi-kardeş takılalım seninle'' diye severdi beni, depremin olduğu zamanlarda ilkokula yeni başlamıştım, dedemler hemen sakarya'daki eş dost kim varsa aramıştı ne haldeler diye, o deprem komşumuzun yeğenini de almış, çocuğum etkilenirim diye bana bilmem kaç sene sonra söylediler ''sirseheryildizi, hani xxxx komşunun yeğeni vardı ya sana benzeyen xxxxx, o depremde oda hayatını kaybetmişti'' diye. karadeniz'de çok büyük depremler olmaz ama arada bir bizde sallanırız yakınımızda fay hattı olmasından, sakarya taraflarından korktuğu için karadeniz'e göç eden bazı insanlar o ufak sallantılarda bile hala korkudan yerlerinden fırlar sokağa kaçarlar, bu denli etkilemiş onları. inşaat sektörünün az buçuk içinde olan bir insan olarak binalar her ne kadar deprem yönetmenliğinde yapılsa da malzeme çalma, kalitesiz malzeme kullanma, kolon kirişlerin sonralardan yıkılması gibi hayati önlemler taşıyan olayları hala acı bir şekilde görüyor, duyuyorum, insanlar demeyelim de, müteahhitler hala ders almamış bu depremlerden, o havuzlu yazlıklarında, bindiği lüks araçlarda umarım vicdanları rahattır, bundan sonra da rahat olur!