tam 7 yıl önce bu tarihte çok büyük bir deprem oldu. ama ülkemiz bu afetler konusunda hala 7 yıl önceki seviyesinden bir adım ileri gidemedi. yazıklar olsun diyorum. *
gölcük depreminin gerçekleştiği onbinlerce insanımızı pisi pisine kaybettiğimiz lanet ettiğimiz bir gündür.pek cok insanı kaybettiğimiz pek cok insanın sakat kaldığı pek çok ailenin parçalandığı/yok olduğu kara gündür.
günün, yumurta kapıya gelince hareket eden devletimizin yumurtanın kırılmış olmasına rağmen hareket etmemesini gösteren başlangıcıdır aynı zamanda. insan hayatı, her zaman cepteki paranın değerinin altında ezilmiştir. somut örneği de yaşadığımız binlerce kaybı, vurdumduymazlığı, takdir-i ilâhi dedikleri olayı unutturmayan gündür.
ölü sayısının olduukça az gösterildiği depremdir.
-
Deprem sırasında ve sonrasındaki dönemde Adapazarı'nda bulunan biri olarak her atmosferini yaşadığım ve daha hiç bir insan evladının yaşamasını istemeyeceğim hadisedir.
bugün 7. yıldönümü olan,türk tarihi üzerindeki en rezil olaylardan bitanesi..insanlar daha büyük şiddetlerde sallanırlarken sizin bu depremle yerle bir olmanız,ülke olarak ne kadar zayıf ve ne kadar duyarsız olduğunuzu gösterir sadece..ve bu olay için,yeni olasu bi deprem için hala bi hazırlığın yapılmıyo olması da hem size bolca sövdürür,hem de içinizden yeni gidecek canlara acırsınız..ama elinizden başka bişey gelmez..
sabaha karşı 3.02 sularında gölcük ve yakınlarındaki yerleşim birimlerinin yerle bir olduğu, türkiye'nin suratına deprem gerçeğini bir tokat gibi çarpan gün. bu gün itibariyle birçok arkadaşımız, hemşerimiz, vatandaşımız aramızdan ayrılmış, birçok kişi sakat yada yersiz yurtsuz kalmıştır. geriye kalan sağlam sanılan kişiler ise bu psikolojik travmayı belki de yıllarca atlatamayacaklardır. zira 17 ağustos 1999 bundan 7 yıl öncesinde kalmış ama dün gibi hafızalarımıza kazınmış bir gündür. *
unutulmaması gereken binlerce insanımızın hayatına malolduğu acı ama gerçek olan tarih. istanbul valisi'nin dediğine göre iyimser bakarsak istanbul'un depreme hazır olması için 15 yıl gerekiyormuş. çarpık kentleşme ve her gelen hükümetin eşe dosta peşkeş çektiği araziler ve sahtekar mütahitlerin yaptığı binalarla ile geldiğimiz durum budur. yazıklar olsun demekten başka bir şey bulamıyorum.
7 yıl önce yasanan söylendiğinde herkesin içini kapatıp içten içe yasa bogan tarih.7 yıl önce kimileri bebekti,kimileri yaşlıydı,kimileri genclik cagının en güzel yerindeydi,kimileri yeni evlenmişti,kimileri yeni baba ve ya anne olmuştu...fakat bazılarının ortak yanı vardı hepsi deprem nedeniyle yıkılan binaların altında can verip bu kirli hayata gözlerini yumdular.adını bir daha duymak istemedigimiz su tarihte ölen kişileri saygıyla anıyoruz.ruhunuz sahad olsun..
türkiye'nin gördüğü en büyük depremin olduğu gün olarak tarih kitaplarında yazılıp çizilmektedir. Bircok ana, baba, cocuk ve daha nicelerinin hayatını kaybettiği hayatı gibi mal ve mülkün de kaybedildiği olayy. Ve benimde kardeşimi ve biçok arkadaşımı kaybettiğim olay.
ömrümden ömür yiyen, hayatım boyunca unutamayacağım, birçk insanının bertaraf olmasına, evsiz kalmalarına asıl sebep olanın aynı sokaktaki binalardan lojman olanların sağlam, hemen 4 metre önünde sıralanan binaların ise* tamamen yıkılmış olmasından da yine o sevdiğimin* müttehaitlerinin sorumlu olmuş olduğunu gösteren, "hadd canım sus, kes sesini, bu kadar insan artık ne b.k olduğunu anlamış sen hala burda konuşuyor musun?" dedirten ve artık mimarlık bölümünden inşaat mühendisliği bölümünden adam akıllı öğrencilerin çıkmasını dua etmeme sebep olan tarih.
ayrıca bazı akıllı şahsiyetler de bunlar için bazı yorumlar yapmış, okuyunca resmen kanım çekildi, hele bir de ne kadar gereksiz haysiyet yoksunu insanlar olmasının kanıtlanmış olması daha da bi delitrtti beni
'17 Ağustos depremi için "Mevla fuhuş ve faiz yuvalarına vurdu" diyen Cüppeli Ahmet Hoca, 5 yaşındaki çocuklara dahi çarşaf giydirilmesi gerektiğini belirtirken kendisinin yaşam anlayışının söyledikleriyle tamamen farklı olduğu ortaya çıktı. "Ben erkeklerin girdiği havuza bile çıplak oldukları için girmem" diyen Ünlü'nün Malta sahillerindeki görüntüleri gerçek yüzünü ortaya koydu.'
cumhuriyet gazetesi 12 ekim 2006.
benim o depremde hiç birşey hissetmediğim uyandığımda kendimi evimin bahçesinde bulduğum(babam kucağın a alıp taşımış) fakat bu kısa zamanın binlerce insanın hayatını etkilediği ve ölümlere yol açtığı gündür 17 ağustos 1999 marmara depremi.
gölcük'te yaşayan ama deprem anını burda yaşamamış biri olarak halen izlerinin devam ettiğini gördüğüm gün
donanma kenti gölcük derinden sarsılmış,gençlerin her gece defalarca yürüdüğü değirmendere sahili denize gömülmüştür
yaşamda kalabilmiş insanlara bir dakikanın,önlemin,yaşamın önemini vurgulamıştır
kaldığım yurttaki bir gölcüklü arkadaşın ufak bir sarsıntıda* aniden yatağında fırladığına tanık olmuştum*.bu tarihin önemini daha iyi kavrattı bana bu olay.
her $eye ragmen tugba ozay ve onun hapse atılması kadar bile dikkat cekmeyen tarih..
8.yıl
televizyonları izliyorum.. haberler.
aynı masallar... "ara$tırıyoruz"."büyük istanbul depremi $u tarihte gelicek... "
bırakın artık veresiye konu$mayı..
ne degi$ti bana onu söyleyin.. depremin zamanını tahmin etmeyin.. bana hazırlıklarınızdan bahsedin..siz ne yaptınız.. degi$en ne var onu söyleyin..
yine ölecek mi ülkemin insanları. yine aç kalacaklar mı.yine anasız babasız kalacak mı küçücük çocuklar. yine evlat acısı dü$ecek mi insanların icine. yine sakat kalacaklar mı insanlar.. yine yagmalama olacak mı hunharca.. yine ceset kokusu kaplayacak mı koca bir $ehri. yine toplu mezarlar görecek miyim ben.. yine ceset görmek norm mu sayılacak.. yine satılacak mı yardım maksatlı gelen ürünler parayla.. yine prefabriklerde kalacak mı insanlar..
yine çıglık sesleriyle uyanacak mıyım ben geceleri.. yine in$aat $irketlerini odullendirecek misiniz.. yine kaçak yapıla$mayı destekleyecek misiniz. yine anıtlar dikerek gövde gösterisi yapacak mısınız. yine depremi igrenc siyasi oyunlarınıza alet edecek misiniz..
ne olur yapmayın artık..
bırakın artık masal anlatmayı bu halka..ne yaptınız bu insanlar için söyleyin..bu ülke artık masal dinlemek istemiyor..8 yılda ne yaptınız onu bilmek istiyor..
binlerce insanımızın öldüğü bir o kadar da insanımızın yaralandığı o acı depremin yıldönümü. ama ne yazık ki halen gereken önlemlerin alınmasını sağlayamamış olan tarih. ölenler cennetten bizlere bakarken keşke azcık da ülkenin düzeldiğini, muhasır medeniyetler seviyesine geldiğini görebilseler...
17 ağustos 1999 saat 03:05 kıyamet anını andıran 45 saniye son bulmuş, insanlar halen şokta ve tanıklık edebileceğiniz en büyük sessiklik hakim, çok kısa sürdü o sessizlik toz bulutlarının arasında sessiliği bozan ilk çığlık duyuldu, feryat doluydu o çığlık ve bir anda mahşer anını andıran kalabalıklar sokaklardaydı. etrafta halen toz bulutu hakimdi karanlıkta kendimi kontrol ediyordum ve kardeşim ile annem halen şoktalardı, özellikle kardeşim nefes bile alamıyordu önce onu kendine getirdim sonra annemi. toz bulutu kalkmaya başlamıştı ardından o korkunç manzaralar ortaya çıktı çöken binalar, yaralı insanlar ve beton blokların altından yükselen feryatlar. donup kalmıştı büyük bir kalabalık ne yapacağını bilmeyen yüzlerce insan sağa sola koşuyordu, sonra aklıma sevdiklerim geldi acaba hayattamıydılar...
bir insanın hayatında yaşaya bileceği en berbat anlardan birisidir o gün. unutulmamalıdır, bir devrin bittiği bir deverin açıldığı binlerce insanın yaşamını kaybetti ihtişamlı şehirlerin kumdan kaleler gibi yıkıldığı gündür 17 ağustos 1999.
tabi bir de olayların perde arkası vardır ki, bunlar gün yüzüne asla cıkmayan ve cıkmayacak olan durumlardır.
insanlarin o hengame altında, anasını, babasını, kardesini enkazdan kurtarma derdinde feryat feryada iken, tüpras ın yanmasının verdiği can korkusu ile acılarını enkaza gömüp daglara kacarken, bazı serefsizlerin, kendini bilmezlerin, insanlıktan nasibini almamış ve bundan sonra da alacagını hiç sanmadıgımız, vicdan denen duyguyu içerisinde barındırmayan insan maskesi takmış, insan benzetmelerinin, o acıyı yasayan insanların olay yerinden kacmalarını ve sehrin ıssızlıgından faydalanarak, terkedilmiş, ev, iş yerleri gibi mekanlara girerek, para, ziynet esyası ve ellerine ne gelirse alıp kactıgı depremdir.
ayrıca;
dünyanın her bir kesiminden kamnyonlar tırlar dolusu gelen yardımı, sehirin giriş kısımlarında, yardım getiren kişilere, kendilerini yetkili tanıtarak, farklı amaclarda kullanılmak üzere, gelen yardımlara ambargo koyulan depremdir.
ve diğer bir konu;
yasadıgım bir olaydır bu..o zamanlar gönüllü görevlisi oldugum, su anda herkesin bildiği ve cok saglam bir adı olan gönüllü sivil toplum derneklerinden bir tanesine, haddi hesabı, miktarı bilinemeyecek derecede gelen gıda, giysi, kırtasiye ve daha bir sürü kumanyaların, sehir dısından araclarla gelir gelmez, dernegin deposuna, dernegin diğer görevlileri tarafından stok edildikten sonra, öncelikle, gelen yardımların iyilerinin secilip, geriye kalan i$e yaramazların cadır kentteki deprem magdurlarına dagıtılması, bu olaya depoya alınmama ragmen zorla girerek şahit olup, tartısmaya girmemden sonra, gönüllü olarak yaptıgım görevime son
verilen depremdir.
oyle bir zamanda 1 ytl lik sigarayı 5 ytl ye satmaya çalışanlar, aldıkları yardımları stok ederek dükkan kuranlar, satanlar ve digerleride olayın diğer bir iç yüzüdür. burası türkiye oldugu için normal diyelim, normal karsılayalım biz yine de.. akbabalar eti yedikten sonra, biz kargalar olarak leş yemeye devam edelim..!!
depremi fayın bir kaç yüz metre yukarsında bir sokakta yaşadım. hani bazı şeyler vardır anlatılmaz yaşanır derler, ben anlatamıcam umarım kimse de yaşamaz bir daha. sadece o zamanlar bize yardım gönderen herkese teşekkür ederim. özellikle depremi tv'den duyan gümüşhanedeki bir market sahibinin gecenin bir vakti kamyonuna malzemeleri yükleyerek deprem sabahı değirmendere'ye gelmesi ve depremzedelere dağıtmasıdır.