hatırlayacak yaşta değildim. iyiki değilmişim. ailemin anlattıklarından biliyorum. yerin nasıl ayakları altından kaydığını alev topu gördüklerini çığlıkları.. yaşamayan bilmez diyorlar iyiki bilecek yaşta değildim.
Türkiye de rantın,kuralsızlıgın, insana değer verilmemesinin, denetimin zayıf olmasının, şehir plancılıgının ve siyasetin sorunları çözme konusunda ne kadar yetersiz kaldığının en acı örneklerinden birini oluşturmaktadır 1999 Kocaeli ve Sakarya depremi. 50binden fazla insanın hayatını kaybetmesine rağmen, devletin sırf afet bölgesi olarak ilan edip bu sanayi üretim merkezinden vergi alınmasını bir dönem askıya almaması için ölü sayısını 17000 ile sınırlandırması ise devlet toplum ilişkisinin ne kadar sağlıksız olduğunu bize göstermiştir.bu depremden 23 yıl sonra Adana, Maraş, Malatya, Adıyaman ve Hatay illerini etkileyen depremde ortaya çıkan görüntüler ise bayındırlık politikalarının-hükümet tarafından çıkartılan imar affı bunun en net kanıtıdır-ve arama kurtarma çalışmaları alanlarında bu afetten hiçbir ders alınmadığı gerçeğini bizlere açık bir şekilde göstermiştir. 1999 Körfez depremi sonrasında toplanan deprem vergisi ise amacı dışında kullanılmış ve insani, ekonomik ve güvenlik gibi hayati alanlarda oldukça kötü sonuçlara yol açacak istanbul depremi için doğru dürüst hiçbir önlem alınmamıştır.
Düzce depreminde sözlüsünü ve arkadaslarini, Marmara depreminde 7 arkadasini kaybeden biri olarak, Allah im bu kadar büyük bir acıyı, kimseye, ülkemize yaşatmasın inşallah.
Burada gülüp eğleniyoruz, belki de deliliğe vuruyoruz çoğumuz bazı şeyleri. Ama şu bir gerçek ki, hayat an da yok olup gidecek kadar kısa. Ondan birbirinizi kırmayın, üzmeyin, hirpalamayin. Birbirinizin kusurlarından zevk alıp, alay haline dönüştürmeyin. Çünkü bir ufacık an, bir ömür boyu pişmanlığa sebebiyet verebiliyor. Yaşayan biri olarak söylüyorum.
Ölen tüm insanlarımıza rahmet, vücudunda ki sorunlarla hayatını idame ettirenlere şifa diliyorum.
Bu arada ben senden razıyım...
Rabbım de senden razı olmuştur inşallah... buluşmak üzere...
17 Ağustos 1999 saat 03.02'de 7,4 büyüklüğünde meydana gelen ve 45 saniye süren Marmara Depremi'nin üzerinden 25 yıl geçti. 18 bin 373 kişi öldü, 48 bin 901 kişi yaralandı.
"sesimi duyan var mı" kalıbının 50 milyon insanın beynine kazınmasına neden olmuş vahim doğa olayı.
o dönemde düzcespor ya da yalovaspor süper lig'de olsaydı miniktaş muhtemelen onların kazandığı puanların sıfırlanmasını talep ederdi. kendilerine 3-5 puan eklenmesini isterdi zavallı şikeci itler.
bu salıncakta hoplatılan takım o kadar küçüktür ki hatay depreminden sonra hatayspor'a adeta yağmacılık girişiminde bulunmuşlardır resmi olarak.
ben hayatımda bu kadar aşağı bir seviye görmedim. 100.000 insan öldü ve bu zavallı salıncak tinercilerinin derhal ilk refleksi puan yağmalamaktı.
Ülkemizin travması olan gün. Bir daha böyle bir felaketin yaşanmamasını dilesekte uzmanlar yıllarca 7 şiddetinde hatta daha da büyük bir depremin istanbul ve çevresinde olacağını söyleyip duruyorlar. Ancak ne millet ne de devlet ciddi önlemler alamadı maalesef. Bir sonraki depremde nüfus bu kadar kalabalıkken ne olur bilinmez. Allah yardımcımız olsun inşallah.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/2367029/+
Üzerinden koskoca 25 yıl, çeyrek bir asır geçmiş, şehir insanının hayatını depremden önce depremden sonra olarak ikiye bölmüş, rafineri yangını sebebiyle sadece deprem korkusu değil bir de patlama korkusu yaşatan asrının son felaketi. Çocukluğumuzun hatıralarında büyük bir yer tutuyor. Hala sohbetlerimizde hatırlanıyor. Unutmuyoruz, unutulmuyor.
12 yaşındayken istanbul sarıyer'de yaşadığım deprem. Dün gibi hatırlarım yatağın nasıl sallandığını. O zaman deprem nedir bilmediğimizden, biraz da çocuk olduğumuzdan noluyo lan deyip geçiştirmiştik ama şu an bu bilinçle can kaybı yaşatmasa bile psikolojinizi fena halde sikertir. Bir daha olmaması dileğiyle.
yataktan düşerek uyanmıştım, biz bu evden sağ çıkamayacağız diye düşünmüştüm. camların tıkırtısı, betonların zangırdaması, allahım bir yerler yok oldu yardım et duaları, bunu hiç unutmayacağım.