saat sanırım 4'tü. annemin kolundan nasıl olduysa kurtulmuş; toz bulutunun çöktüğü sokağa fırlamıştım. Sokağın başına doğru giderken; yerlerde sarı boyalı sıva parçalarının, kiremit ve kalasların kapladığını görüyordum. Her yer hala zifiri karanlıktı ve ay ışığının bu kadar aydınlattığını ilk kez görüyordum.
Özkan Bakkalın çeşmesinden döndüğümde yolun ortasında biri yatıyordu. Bir iki adım attım. Tanıdım. yanına koştum.
"Aykut gel bizim bahçedeyiz herkes var" dedim. Ses gelmedi. Uyuyor sandım, üzerinde bir örtü vardı. Dürttüm. ve çocukluğumu tam oracıkta bıraktım.
Aykut o bahçeye bir daha asla gelemedi.
Ve yıllar sonra bir orospu çocuğu çıkıp ebesinin amından öğrendiği yarrak kürrek dikkat çekme yöntemini; binlerce insanın kursağında hiç geçmeyen bir acıya basmak pahasına götlek gibi uygulayınca; o sabah yeniden hatırladım.
Anlıyorum trollüğün olayı bu seviyorsunuz da. Ulan okadar insanın annesi babası evladı gitti lan orda? Acıyı da mı bilmiyorsunuz? Bu kadar mı kütüksünüz? Nasıl bunla dalga geçiyorsunuz aklım almıyor biri anlatsın.
ananın karnı da sen doğmadan önce şişirilmiş bir balondu yavru zebra. kara mizahmış. açacağınız başlığı sikim. yönetim diye bir şey yok la bu sözlükte.