17 ağustos 1999

entry900 galeri38
    191.
  1. ders almadık biz bu tarihten...
    zaten daha önce başımıza gelen felaketlerinden hangisinden ders almıştık ki?

    deprem öldürmez bina öldürür.

    11 yıl geçmiş üzerinden, binlerce insanımız hayatını kaybetmiş.
    bu ülkenin değerleri göçüp gitmiştir öbür dünyaya...
    bu gün jeoloji mühendisleri odası açıklama yapmışlar geçen 11 "yılda hiç bir şey yapmadık. değişen hiç bir şey yok." diye.
    bu ülkede önlemler alınmaz, değişenler sadece rant peşinde olan siyasi liderler, iktidarlar olur.

    bu ülkede en çok "türk lirasının dolar karşısında ki değeri" değişir ve bu değişim takip edilir.
    bizim o kadar dolarımız yok ama verecek bir sürü canımız var değil mi?

    böyle zihniyetin tam ortasına sıçayım.

    ölen vatandaşlarımıza tanrıdan rahmet, ailelerine yine yeniden ısrarla sabır diliyorum.
    6 ...
  2. 192.
  3. kabustur. daha depremin ne anlama geldiğini bilmeyen bir çocuk için kabustan da öte..* enkazdan çıkarılırsınız, çevrenizde tanıdık kimse yoktur. ne olduğunu anlamaz, sizi kurtaran adamları düşman bellersiniz o psikolojiyle. beşinci kattaki daireniz artık yerin altındadır. annenin sesi enkazdan gelmektedir az da olsa. iyi olup olmadığını merak ediyordur evladının. " iyiyim anne. polisler bizi istanbul'a götürsün artık, korkuyorum. " dersiniz çocukluğunuzdan. yan komşunuz ölmüş kocasına sarılıp ağlar yanınızda. sonra size sarılır, kan içinde kalırsınız ama yapacak bir şey yoktur. sığınacak bir o vardır çevrenizde. çakıl taşları ayaklarınıza batar. çişiniz de gelmiştir. sizi apar topar götürürler güvenli bir yere.. anne, baba, kuzen, hala, babaanneden uzakta ne kadar güvende olabilir ki küçük bir çocuk? daha onlardan hiç ayrılmamışken nasıl onlardan ayrı güvende olabilir? küçük bir çocuğa annesinin ölmek üzere olduğu nasıl söylenir?

    iki can kaybı verdik o depremde. sağ olarak çıkabildim enkazdan ama herkes bu kadar şanslı değildi. ihmaller.. artık herkes farkında varmalı olanların.. yeni bir tane daha geliyor 1999 depremi gibi.. tek yaptığımız konuşmak, icraat yok. tekrar bu acıları yaşamayalım.. olanları unutmayalım, lütfen..
    6 ...
  4. 193.
  5. depremin halkımızca kod adıdır. 17 ağustos dahi kafidir.
    3 ...
  6. 194.
  7. 195.
  8. normalde üzerinden 11 yıl geçmiş, benim içinse hala dün gibi anıları taptaze. tek bir cümleyle; "38 kişi olan sınıfı depremden sonra geri döndüğünde 30 kişi bulmak."
    5 ...
  9. 196.
  10. 11 sene önce, izmit'te bizzat yaşadığım ve hala 45 saniyesinin ve sonrası 5 ayın tümü an be an hafızamda olan olay...
    arkadaşlarını,akrabalarını,iki sokak ötede daha dün top oynadığın çocuğu kaybedip, olayın sıcaklığı ve mevcut riskin getirdiği temkinle haftalarca evinden ayrı bi o çadır,bi o park, bi o akrabanın tek katlı evi derken çaresiz insanların,evsizlerin, anasız-babasız-evlatsız kalmışların yüzlerindeki ifadenin yüzünüze tokat gibi inmesi,dört başı mamur insan müsfettelerinin dağıtılan salça,makarna,konserve gıda gibi yardımlarına koşması, elektrik,su bedava diyerek prefabriklere yerleşmesi... tüm bunları çocuk yaşınızda çocuk gözlerinizle izlerken devletin her yerde ama aslında hiç bir yerde olmayışıdır.
    17 ağustos 1999 budur.
    bilip bilmeden,yaşamadan görmeden;deprem şehitleriymiş,cartmış curtmuş, istismara saçmalamaya gerek yoktur. "bir sonraki deprem için ne yapılmalıdır?" sorulması gereken...
    6 ...
  11. 197.
  12. depremin üzerinden 2-3 gün geçti.
    ankarada evimde henüz hiçbişeyin farkında değilim,çocuğum.
    tv de müzik çalıyor,ben eşlik ediyorum.
    annem geldi, ''oğlum orda insanlar öldü sen burda müzik mi dinliyorsun?''...
    annemin sözleri bir bıçak gibiydi o an benim için.

    o an farkına vardım depremin ben,her ne kadar depremin olduğu gece babam bizi uyandırıp arabaya götürmüş olsa da.
    o an farkına vardım;molozlar altında çaresizce kıvranan,kıvranamayan canların...
    o an farkına vardım;canlarını,cananlarını kaybeden insanların yüreğindeki acıları.

    depremi yaşamadım,en ufak sarsıntı hissetmedim gölcükte,yalovada,avcılarda insanların evleri beşik gibi sallanırken.
    ben o anın korkusunu yaşamadım onlar gibi,o anın dehşetini görmedi gözlerim.
    ama her aklıma geldiğinde o an;içim burkuluyor,gözlerim buğulanıyor.
    bir de depremden sağ çıkıp geride kalanları düşünüyorum.aslında düşünmek bile istemiyorum onların ne halde olduğunu.

    Allah bir daha ülkemize,insanlığa böyle acılar yaşatmaz inşallah diyorum can-ı gönülden ama bu hayatın bir gerçeği.gereken tedbirler alınmadığı sürece böyle acılar yaşamaya mahkumuz.
    3 ...
  13. 198.
  14. 11 yıl. kocaman 11 yıl. unutuldu mu peki acılar ?
    3 ...
  15. 199.
  16. takvimlerde an itibariyle tam 11 sene geçmiş hadisedir fakat hâlâ kulaklarımızda o insanların çığlıkları, feryatları çınlıyor.
    derin üzüntüyle anıyoruz, 17 ağustos 1999 saat 03:02 yi...
    4 ...
  17. 200.
  18. 11 yıl önce tam şu sıralarda depremle ve ölümle ilk kez burun buruna geldiğimiz gündü. küçük bir canı korumak için kendini feda eden canlar gördüm. elleri titreyen yaşlı nineler, telaş içinde hamile kadınlar ve onları sakinleştirmeye çalışan kocalar. sahilde bir sandalyede günü ağartmayı yaşadım. ve annemden babamdan haber alamamayı yaşadım. sonra anne ve babamı karşımda görünce gözyaşlarını gördüm. yalnız başına o gözyaşlarını anne ve babasını bulmaktan değil bulamamaktan dökenleride gördüm. şansı gördüm. çevremizdeki bütün binalar yıkılmışken bizim binamızın yan binaya devrilip ayakta kaldığını gördüm. bir çocuk ayakkabısının insanı ağlatacağını gördüm, tek başına bir enkaz yığını içinde öylece durduğunu görünce.

    ölümün kokusunu duydum. duyduk. hissettik hepimiz. Birdaha duymazcasına. hepinize allah rahmet eylesin..
    5 ...
  19. 201.
  20. 202.
  21. daha dün gibi gelen 11 yıl önce bu saatlerde tam da burda duvardan duvara çarpıyordum. bugün baktım da herkes unutmuş gibi duruyor. yalandan bir kaç saçma sapan organizasyon. uzaktan bile bakmadım. içtiğim o çaylar buz gibi aktı içime, gözlerim dalıp gitti, hiç unutmadım.
    5 ...
  22. 203.
  23. "eğerki şu mübarek sahur vaktinde, yediklerimiz boğazmızda düğümlenmiyorsa, kendimizi sorgulamamız gerekiyor" dedirten tarih.
    4 ...
  24. 204.
  25. Deprem değil kapitalizm öldürdü! 17 Ağustos unutulmamalı!
    6 ...
  26. 205.
  27. depremde yakınlarını yitirmiş tüm kardeşlerimize allah sabır versin.
    11. yılı ama acılar hala çok taze. hayatını yitirmiş tüm kardeşlerimizinde mekanı cennet olsun.aslında hayatımızın ölüm yaşam çizgisinin ne kadar anlık birşey olduğunu gösterdi bu olay bize. sorumluları yok mu elbette var.onlarıda allah affetsin.
    3 ...
  28. 206.
  29. 17 Ağustos günleri haberlere konu olan dramatik gün.
    3 ...
  30. 207.
  31. Ülke olarak ders almamız gereken bir doğa afetinin gerçekleştiği tarihtir.

    Ancak geçen onca yıla rağmen halk olarak her zamanki gibi herşeyi çabucak unuttuk. Hiçbir ders almadık. Sadece meşale yakarak, alkış tutarak ölülerimizi andık.

    Deprem öldürmez, bina öldürür gerçeğini göz önünde bulundurmaya devam ettik. Bugün depremin olduğu yerlere gidin bakın eskisinden daha büyük binalar inşa edilmiş durumda. Ne oldu imar yasasına? Çıkmadı bile neden çıksın bu yasa çıkarsa kaliteli malzeme kullanması gereken muteahit nasıl para kazanacak. 30bin tl'ye mal olan bir daire nasıl 150bin tl'ye satılacak.

    Bizim millet olarak herşeyden önce kafayı değiştirmemiz lazım.
    3 ...
  32. 208.
  33. çocuktum daha ama hala 17 ağustos denildiğinde ilk aklıma gelen şey ve hala tüylerimi diken diken eden afet. 17 ağustos 1999 marmara depremi.

    çocuktum daha ama korkusu, üzüntüsü hala şuramda.

    çocuktum daha, büyüdüm, değiştim, geliştim, peki bakıyorum o zamanlar yıkılması gereken tadilat edilmesi gereken, yeniden yapılanması gereken yerlere değişmedi gelişmedi.

    çocuktum daha üzüldüm, ama onlar büyüktü onlarda sadece üzüldü, alınan en büyük önlem deprem çantaları olmuştu yanlış hatırlamıyorsam ...

    çocuktum daha cep telefonum yoktu, özel iletişim vergisi diye bir vergi çıkarttılar sadece deprem için çıkarttılar sözde, büyüdüm 11 yıl geçti aradan, hala ödeniyor bu vergi ve hala bir icraat yok gibi sanki ...
    4 ...
  34. 209.
  35. yalova'daki yazlığımızı hatırlıyorum. izmit yolu üzerinde yanyana dizilmiş koca bir sahil şeridini kaplayan sitelerdi aydın sahil siteleri. ankara'dan, adapazarı'ndan, bursa'dan, istanbul ve izmit'ten gelen yazlıkçılarla dolup taşardı bu siteler. bütün çocukuluğum boyunca ailemin senelik izine ayrıldığı zamanlar yazlığımıza giderdik. ergenlik çağına geldiğimizde aydın 4 sahil sitesinde bulunan yalova'nın tek discosu aksakal disco'nun müdavimi olmuştuk. tüm sitelerden toplanan gençler artık birbirini tanır duruma gelmişti. tek iskelemiz olan yüksel sitesinin iskelesinde birbirimizi suya iterken günün birinde o denizin felakete şahit olacağı hiç aklımıza gelmezdi. iş hayatına atıldığım için 1999 yılında yazlığımıza gidememiştim. arkadaşlarım ve hatta ailemden aynı sitelerde oturanlar oradalar diye özeniyordum. ankara'nın sıcak gecelerinden birinde balkonda otururken orayı hayal ediyordum. işte tam o gece şiddetli bir depremle uyandım. depremin merkezini ankara diye düşündüm. yıldızlar evet yıldızlar o gece her zamankinden parlaktılar. saatler sonra televizyon'da teyzemin aydın 4'de 3. kattan zemine inen yazlık evini gördüm, balkonundan tanıdım, eşyalarından, branda bezlerinden...birçok arkadaşımı o depremde kaybettim, çocukluk anılarım, ergenlik anılarım, yaşanan her şey, kullandığım havlu, şapkam vs her şey o gece toprağın altına girdi...gecenin o saatine kadar çardakta okey oynayan arkadaşlarım yarım saatlik farkla depreme evlerinde yakalandılar. ben de onların arasında olabilirdim, şimdi yaşamıyor olabilirdim...canımızı kıl payı kurtardık işte.yalova'ya gidemiyorum çünkü o sahili boş olarak görmeye dayanamam...orası hayalimde hep o canlı, fıkır fıkır kaynayan siteler olarak kalmalı...
    3 ...
  36. 210.
  37. sabah olup da televizyonda helikopterden yıkılan bir mahalleyi gördüğümü hatırlıyorum. her gözümün önüne geldiğinde mideme bir yumruk gibi inen bir duygu.
    2 ...
  38. 211.
  39. 17 ağustos 1999 da saat 03:02'de izmitte olmak. 17 ağustos 1999, saniyelerin saatler gibi olduğu gün.
    3 ...
  40. 212.
  41. artçı sarsıntı olması ihtimaliyle okul bahçesinde gecelemek zorunda kaldığımız gün. birinci bölgede bulunan yakınlara ne olduğu korkusunun içten içe yaşandığı gün. çığlıkları ve sinir krizlerini halen hissediyoruz. her sene 16 ağustos tarihli takvimi yırttığımızda boğazımı düğümleten, kalplere sancı sokandır.
    2 ...
  42. 213.
  43. Devletin ne yazık ki yok olduğu gündür 17 ağustos. Ne Cumhurbaşkanı ne Başbakan ne de bir bakan. Tek ordu ayakta, onlar da kendi yaralarını saramamışlardı ki daha, başkalarının derdine derman olsunlar. bir de ordunun tek işi bu değil ki. ülkenin sanayi merkezlerini deprem vurduğu bir an, ne yazık ki insan işte, çiğ süt emmiş, düşmanların için de fırsat penceresi; ordunun da ilk görevi doğusundan batısına ülke sınırlarını korumak.

    Ne kaldı geriye? Kim kaldı geriye sesimizi duyan?

    Sivil toplum, dernekler, dini cemaatler.

    Nasuh Mahruki neden o günlerde ülkenin başbakanından daha fazla güven veren bir isimdi? 3 kasım 2002'de DSP-Anap-MHP koalisyonunu, yanına DYP'yi de koyup sandığa gömenler bunu niye yaptı sizce? Neden o seçimde meclisin yüzde 90'ı değişti? Osman Durmuş'un yaptıklarını hatırlayın. Dönemin Bolu valisinin ikinci büyük depremden sonra ayaklarına bot giyişini, 5 aydır sokakta köpek gibi yaşamaktan bıkmış, bezmiş bir genç kızı tokatlayışını(tokatlatışını) hatırlayın.

    Çünkü millet gördü ki yer yarılınca ayakta kalan şeyler yukarıda saydıklarım: dernekler, dini cemaatler, sivil toplum.

    Ben o gece 12 kişiyi kaybettim, Biz o gece binlerce kişiyi kaybettik, ama başka bir şey kazandık: değişimde halk desteği.

    7.4 yetti.
    3 ...
  44. 214.
  45. acı hatıralarla dolu tarihtir.

    maddi manevi büyük bir kayıp yaşatmadı bana ama aklıma kazıdığı manzaraları yetti de arttı bile...

    bir merak içinde gidiyoruz. 3 gündür teyzemlerden haber alınamıyor. yoksa?

    avcılar yolu, 11 yaşındayım, cadde adını bile hatırlamıyorum ama hatırladığım tek bir şey var. çürümüş et kokuyor her yer, ölüm kokuyor. derme çatma kurulan çadırlara evlerden saçılan eşyalar taşınıyor. neyin kime ait olduğu belli değil insanları değil insanlığı kurtarmaya çalışıyor birkaç hayırsever. her yer toz duman, yıkık dökük... deyim yerindeyse taş üstünde taş kalmamış. ve ölüm kokuyor her yer, ölü kokuyor. utanarak burnumu tıkıyorum...
    3 ...
  46. 215.
  47. çoğu kişinin -ben de dahil- yaşadığı en büyük felaketlerden birinin tarihidir. hala içimiz cız eder bu felaketin her yıl dönümünde. insanın içini acıtan, en çok acıtan sözlerden biri olur, sesimi duyan var mı.
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük