(bkz: ekşi sözlükten araklanan başlıklar)
12 yıl okuyup da 3000 lira maaş alan insanları gördükçe, üniversitelerin sadece kültür yuvası olduğunu gösteren türkiyenin acı gerçeğidir. gerçi asgari ücret alıp 4 kişilik bir aileyi sabahtan akşama kadar amelelik yaparak geçindiren aileler olduğunu da unutmamak gerekir.
türkiyenin en iyisi olarak tabir edilen uniden yüksek lisans derecesiyle mezun olmuş biri olarak derim ki 16 yıl hikaye. hangi okulu bitirdiğimiz çok önemli ama daha da önemlisi sizsiniz. aynı iş yerinde ayyni okul mezunu 3 kişiden biri yönetici olabilirken bir diğeri yıllarca aynı pozisyonda çalışabilir diğeri kovulabilir. yönetici olan 10 bin maaş alır diğeri 3bin diğeri iş arar. okudugun yıl önemli ama sen napiyorsun bu daha önemli.
işe yeni başlanmış olmasından kaynaklı olabilecek maaştır bu. zamanla artar, bunun için de kişinin kendini geliştirmiş olmasına bakılır. he yok yıllar boyunca 1500 lira maaş aldıysa sorun kişidedir. yerinde saymıştır. değil 1500, 1000 lira bile çoktur bu kişi için.
tek dert para olmuş zaten bu ülkede. 16 yıl değil istersen 25 yıl oku yine de aynı duruma dahil olursun. ayrıca doktorları göz önüne alırsan eğer yıllarını veriyorlar, hata ölene kadar da okuyorlar. lakin aldıkları bir milletvekili maaşı etmiyor etmez. öğretmenlerimiz ise hem okuyorlar hem okutuyorlar. ne aldıkları gün gibi ortada.
''aaa adam 16 yıl okumuş haydi şunu ceo yapalım.'' demez kimse. hemen hemen herkes 16 yıl okuyor. iş yerlerinde herkes üst düzeyde olup yüksek maaşla başlayacak diye birşey yok. düşük maaşla başlarsınız, sonra terfi ederek ya da başka şekilde yükselerek maaşınızı arttırırsınız. ayrıca okul bitirmek işi bitirmiyor. faydalı elemanların faydasızların arasından sıyrılıp yüksek makamlara gelerek yüksek maaş almaları lazım.
gelir adaletsizliğinin en büyük kanıtıdır. bazen düşünmüyor değilim şimdi bu öğrenci 16 yıl boyunca okumayıp okul masraflarının hepsini kenara atsa (yol, yemek, konaklama vs) ev alınabilecek, işyeri için sermaye kurulmaya yetecek hatta daha fazla paraya sahip olunur kendi işinin patronu olur. hatta ilerde firma olma yoluna girerse üniversite öğrencisini altında çalıştırabilir.
bir taraftan da 16 senesini hibe etmiş o sınav senin bu sınav benim yarış atı misali gençliğinin en güzel yıllarını harcamış öğrenciye tecrübesiz vs denilerek 1500 tl hatta daha azı maaş teklif edilsin, öğrenci ekmek bıçağıyla işvereni 7 mahalle kovalasa sonuna kadar haklıdır, ve malesef türkiye üniversite okuyup eğitimini arttıranın değil, okumayıp parayı kenarda tutup iş kuranın rahat ettiği bir ülkedir.*
http://iskolig.com/ adresinde görülebileceği üzre "türkiye standartlarında" bir başlangıç maaşıdır.
para kazanmak başka, bilgi edinmek başka şey. okumanın amacı bilgi edinmek olmadığı sürece bu ağlaşmaları, zılgıtlaşmaları duyacağız.
gerçi hak vermiyor da değilim, bizim nesil çocukluğundan beri kravatlı iş olsun da ne olursa yapar zihniyeti ile yetişti.
ve yine bu başlık gösteriyor ki kendini üniversite okudu diye ayrıcalıklı sayanlar var hala. pardon da beyler okuduğumuz üniversitelerin geneli takım elbise zorunluluğu olmayan büyükçe liseler gibi. uyanın, atı alan üsküdar'ı geçti.
mevzun olunan bölüm, iş tecrübeleri, edinilen sertifikalar ve iyi seviyede bilinen yabancı dillere göre düşük veya ortalama olarak değerlendirilebilinecek maaştır.
ilk iş tecrübesi ise para kazanmaktan çok, iş hayatına entegre olabilme olarak görülmelidir ;çünkü okulda öğrenilen teorik bilgilerle pratikte işleyen iş hayatı çok farklıdır.
biraz şans ve kişisel özellik kavramları da önemlidir ;çünkü benzer bölümlerden her sene türkiye içi veya yurt dışı bir sürü türk öğrenci mevzun oluyor ve hepsinin maaşları, iş olanakları birbirlerinden çok farklı... okulda sizden daha vasat biri iyi bir iş bulabilirken, siz işsiz dolaşıyor olabiliyorsunuz mesela...
şu şartlara göre sosyal medyada söz sahibi olan kişiler, koordinasyon sağladığı takdirde marka müdürü olabilir yani. bloggerlar en basit örneği kendi markalarını üretebilen ve yönetebilen kişilerdir.
bugün sosyal medyada fenomen kavramı yeni keşfedilmesi bana garip gelen olaydır. yani işin komiği zamanında yedirdiğimiz dedelerden, hesaplar şikayet edilmese herkes fenomen olabilirdi.
birden inci sözlüğe bakış açısı değişti. herkes nefret ederken birden özentilik başladı filan ama esas fenomenler oradan çıktı. dalgasına yapılan küçük projeler, tutulduğu takdirde ve düzgün ellerde gerçekten amaçlarına ulaşabiliyor.