16 mayıs 2001 liverpool deportivo alaves maçı

entry1 galeri0
    1.
  1. (bkz: unutulmaz maçlar)

    2000-2001 sezonu uefa kupası final maçı. bugüne dek izlediğim final maçları arasındaki açık ara en zevkli ve çekişmeli final maçıdır, buna 2000 senesindeki galatasaray-arsenal finali ve 26 mayıs 1999 gecesi nou camp'ta oynanan o dramatik final** de dahildir. böyle finaller "sen hiç ofsayt oldun mu hedecan?" diye soran bir kıza bile futbolu sevdirebilir, tek kelimeyle çılgın bir maçtı. final öncesi takımların durumlarına bir bakalım;

    1998 yılında la liga'ya yükselen ve sadece 2 sezon sonrasında avrupa'da harikalar yaratmaya başlayan alaves o zamanlar takibimizdeydi. kendilerini birinci lige yükselten jose manuel esnal yönetiminde büyük bir çıkış yakalayan alaves'in 4. turdaki rakibi italya'nın şöhretli ancak o dönemler oldukça kötü günler geçiren ekibi inter milan'dı. ne olursa olsun çok güçlü bir rakip, ve ispanya'da kendi sahasında aldığı 3-3'lük beraberliğin rövanşında kendi taraftarı tarafından bile umudun kesildiği alaves giuseppe meazza'da jordi cruyff ve tomic'in golleriyle müthiş bir şekilde 2-0 kazanıyor ve çeyrek final biletini alıyordu. hatta bu maçtan sonra önceki kötü skorların da etkisiyle iyice çileden çıkan inter'li taraftarlar giuseppe meazza'nın tribünlerini ateşe vermiştir ve büyük olaylar çıkarmışlardır. çeyrek finalde kendi ülkesinden elvir bolic'li rayo vallecano'yu da rahatça saf dışı bırakan alaves, üst turda tipik alman futboluyla tek gol atıp yatarak yarı finale kadar gelen mario basler'li kaiserslautern ile eşleşmiştir. ispanya'da hepimizi mest eden bir futbol dersi vererek uyuz rakibini 5-1 ile kevgire çeviren alaves, deplasmanda da 4-1 galip gelerek westfalen biletini perçinliyor ve küçümsenmemeleri gerektiklerini bir kez daha şaşkın avrupa'nın gözüne sokuyordu. hatırlatmak gerekirse alaves o sezon ilk turda bizim gaziantepspor'u da türkiye'de 2 kere geriye düştüğü maçta zar zor 4-3 mağlup ederek elemişti. deplasmandaki ilk maçta gol sesi çıkmamıştı.

    90'lı yıllarda avrupa'da pek sesi soluğu çıkmayan liverpool ise küllerinden doğma yolunda ilerliyordu. en son 1985 finalinde şampiyon kulüpler kupası'nda yer alan ve olaylı maçta juventus'a kaybeden liverpool, öyle ki bunun tam 16 sene sonrasında şampiyonlar ligi'ne katılmaya o sezon aldığı sonuçlarla hak kazanıyordu. tabi arada avrupa'dan men edildikleri 6 yılı da dahil etmek lazım. o sezon lig kupasını ve başlıktaki finalden 4 gün önce arsenal'i 2-1 yenerek federasyon kupasını* kazanan liverpool, uefa kupası'nda da önceki boş geçen yılların acısını çıkarırcasına dolu dizgin ilerlemekteydi. dördüncü turda rakip italya'nın as roma takımıydı. roma'daki ilk maçın öncesinde ingiliz ve italyan taraftarların roma sokaklarını savaş alanına çevirmesi maça gölge düşürse de liverpool serie a'da şampiyonluğa doğru giden roma'yı stadio olimpico'da michael owen'ın golleriyle 2-0 mağlup ediyordu. rövanşta anfield'da alınan 1-0'lık yenilgi sorun teşkil etmiyor ve çeyrek finalde fc porto'ya rakip olunuyordu. 0-0'ın rövanşında iç sahada alınan 2-0'lık galibiyet sonucunda yarı-finalde rakip barcelona'ydı. nou camp'ta philip cocu'nun uzaktan vuruşu ve kırmızılıların 90 dakika geride yatması dışında pek bir şey içermeyen o son derece sıkıcı ve 0-0 sonlanan maçın rövanşında anfield'da gary mcallister'ın gri formalı barça'ya salladığı arsız penaltı golü ile liverpool finaldeydi. şimdi ise final maçına geçebiliriz;

    westfalen stadion'daki** final maçının hakemi fransız gilles veissiere idi. tribünlerde yerini alan 65 bin taraftar arasındaki ezici çoğunluk ingilizlerdeydi. liverpool carlsberg göğüs reklamlı, reebok marka klasik kırmızı formasıyla sahaya çıkarken, ispanyol tarafı boca juniors formasına benzer lacivert zemin üstüne enlemesine sarı şeritli luanvi marka üçüncü formayla sahadaydı. göğüs reklamı ise "rioja alavesa" şarapları idi. açıkçası iki tane atak futbol oyanayan flaş takımın maçının nasıl geçeceği büyük bir merak konusuydu. liverpool'luların dokunuşuyla başlayan maça hızlı giren taraf da ingilizler oldu.

    nitekim daha 4. dakida sağ kanatta emile heskey'nin düşürülmesiyle kazanılan serbest atışı duran top ustası yaşlı keltoş gary mcallister içeri ortaladı, gerilerden gelen markus babbel kafayı çakınca skor 1-0 oldu.

    erken gelen bu golden sonra bir süre sarsaklaşan alaves daha sonra yavaş yavaş toparlanmaya başladı. oscar tellez'in frikiğini sander westerveld'in köşeden çıkarmasıyla cesaretlenen alaves'in umudu 3 dakika sonra yeniden kırılacaktı; 16. dakikada michael owen, dietmar hamann'ın kendisine kazandırdığı topu arapas olarak 21 yaşındaki steven gerrard'ın koşu yoluna attı. o da hiç bekletmeden çaprazdan zımbaladı ve herrera'nın ellerinden de seken top alaves ağlarına ikinci kez gitti: 2-0. liverpool'un kazanacağını anlamıştım ve lanet etmiştim, böyle erken olmamalıydı. evet sonunda haklı çıkacaktım ama hiç de öyle beklediğim şekilde kazanmayacaktı kırmızılar.

    ilk çeyrek saatte ortaya çıkan 2-0'dan sonra da liverpool'un gelmeye devam etmesi ve ispanyol tarafın kalesinde yaşanan pozisyonlar teknik direktör esnal'ı oldukça erken bir oyuncu değişikliğine itti ki 23. dakikada defans eggen çıktı ve yerine forvet oyuncusu ivan alonso dahi oldu. alaves risk alacaktı ve belki de alaves'in maça tutunmasını sağlayan ve bizim de efsanevi bir final izlememize yol açacak o gol gecikmedi. 27. dakikada cosmin contra sağ kanatta danny murphy'den kurtardığı topu ceza sahasına ortaladı ve 4 dakika önce oyuna giren sırma saçlı ivan alonso arka direkte kafayı vurunca skor 2-1 oldu bir anda. gole kadar gayet rahat gözüken liverpool bu dakikadan sonra alaves'in baskısını adeta içinde hissetti. 2-1'den sonra defansta görünen liverpool kontratakla tehlikeli olabilecek bir takımdı ve alaves'in umutlarını gene içlerine tıkmayı başardılar;

    39. dakikada hamann'ın ileri owen'a attığı uzun topu kalesinden 20 metre uzaklaşarak engellemeye çalışan kereste isim herrera, owen'dan bir de çalım yiyip yere yatınca ceza sahasında çareyi bileğe gömerek indirmekte buldu. doğal haliyle karar penaltıydı. kale bomboşken müsahit pozisyondaki owen'i indiren herrer'e ise hakettiği kırmızı yerine sarı kart çıktı ve fransız hakem garipliklerine bir yenisini daha ekledi. yarı-finalde penaltısıyla barcelona'yı yıkan gary mcallister, burada da yapacağını yaptı ve 40. dakikada penaltıdan skoru 3-1'e getirdi. ilk yarı bu skorla bitti.

    ikinci yarının hemen başında alaves ve biz yeniden umutlandık; sağ kanatta top taşıyıcılığı yapan romen cosmin contra carragher'la biraz eğlendikten sonra hemen içeri ortaladı. zor pozisyonda kafayı gömen javi moreno farkı yeniden bire indirdi; 3-2, dakika 48... "yürü lan alaves" nidaları eşliğinde gol yağmuru dinmek bilmedi, hemen 2 dakika sonrasında, 50. dakikada kaleyi cepheden gören bir serbest vuruşta yine javi moreno l'pool barajını ve westerveld'i öyle bir deldi ki ingilizler o beyaz peynir suratlarıyla mal mal sahaya bakarken, alaves'liler çıldırıyor ve skor tabelasında da "3:3" yazıyordu. ilk 15 dakikadan sonra kimse maçın böylesi bir çekişmeye sahne olacağını tahmin etmemişti. daha 3 dakika öncesine kadar farkı indirmeye uğraşan alaves, şimdi galibiyet golü için yüklenecekti. ama liverpool'un yaşadığı şok çok uzun sürmedi.

    2 dakikada gelen 2 golden sonra bu sefer yatma sırası ispanyollardaydı, liverpool yaşadığı şoku atlatmak için rakip kaleye geliyordu. normal sürede bitime 25 dakika kala o ana kadar pek etkili olamayan heskey çıktı ve liverpool'lular için çok şey ifade eden golcü robbie fowler oyuna dahil oldu. enteresan bir şekilde alaves'in en etkili ismi olan javi moreno da oyundan alınmıştı aynı anda. bu esnada iki takımın taraftarları da tırnaklarını yemekteydiler, maç öyle bir gerilime dönüşmüştü ki...

    alaves savunma ağırlıklı oynuyordu ve biz onların maçı uzatmaya götürecek güçleri olduğunu düşünsek de 73. dakikada mcallister'dan topu alan robbie fowler ceza sahasına girerken 3 tane alaves'liyi oyundan düşürdü ve yerden uzak köşeye vuruşunda herrera topu 4. kez ağlarında gördü: 4-3.
    ingilizler bu dakikadan sonra fowler dışında tamamen geride kabullendiler oyunu, hataları da buydu. kontrataklarda çok pozisyon veren alaves'e daha fazlasını atabilecekken yapmadılar ve geride beklediler. bu dakikalarda mükemmel bir maç izliyorduk, skor 4-3'tü ve alaves buraya kadar getirmişken kaybetmek niyetinde değildi elbet. sonlara doğru girerken alaves'ten gol bekliyorduk, heyecan doruktaydı ve sağ kanattan bir korner kazandı bask takımı. gelen ortaya johan cruyff'un oğlu jordi cruyff yakın direkte kafayı vurunca skor inanılmaz bir şekilde 4-4'e geldi; dakika 89. bu golden hemen sonra aynı sezon cimbom'un fenerbahçe'yle yaptığı bir türkiye kupası maçı da aklıma düştü. orada da galatasaray iyi oynadığı maçı zora sokmuş ve son saniyelerde ümit davala'dan gelen bir penaltı golüyle skoru 4-4'e getirmişti, aynı burada olduğu gibi. elenmiştik o ayrı. derken altın gol için uzatmalara gidildi.

    hemen başlarda alaves'in bi golü ofsayt gerekçesiyle iptal edildi, liverpool baskılıydı ve 98. dakikada javi moreno'nun yerine oyuna dahil olan magno babbel'e çift dalınca ikinci sarıdan atıldı. ilk uzatma devresinin son dakikasında da fowler'ın ağlara giden vuruşu stadda bir anlık galeyana neden olsa da pozisyon ofsayttı ve gol geçersizdi. kalpten gidecektik anlaşılan, öyle ya gelecek bir gol şampiyonu belirleyecek ve birilerini götürecekti kalpten.
    ikinci uzatma devresinin de başlamasıyla artık heyecan doruktaydı, alaves gerideydi ve liverpool son gücüyle yükleniyordu. son beş dakikaya geldiğimizde biz heyecandan gitmek üzereyken, kimbilir liverpool'lu ya da alaves'li taraftarlar neler hissediyordu o anda. ve maçın tarihi dakikası geldi çattı;
    116. dakika...

    kaptan antonio karmona sol kanattan hızla ilerleyen vladimir smicer'i yaka paça indirince hakem onu da ikinci sarıdan oyun dışı bıraktı. sol kanatta yarım korner diyebileceğimiz bir noktadan maçın en iyilerinden gary mcallister'la liverpool serbest vuruş kullanacaktı. abimiz serbest vuruşu ceza sahasının içine doğru kullandı ve sezon başında atletico madrid'den alaves'e gelen delfi geli topu ön direkte ters bir vuruşla tam uzak köşeden kendi ağlarına yolladı ve bu kadar şanssız gelen bir golle alaves, müthiş mücadele ettiği finali liverpool'a elleriyle teslim etti. belki de sırf bu golün üstüne yazılacak sayfalarca şey var. bu golden sonra bizim kadar kahrolan bir başka isim ise kaleci herrera idi. eğer geli araya sazanlamasa o yan topu yumruklayacaktı, hamlesini yapmıştı ama takım arkadaşı ondan önce davrandı(!). liverpool böylesine saçma salak bir altın golle kazanıyor, ama tabi ki biz alaves'e ağlıyorduk.
    liverpool geli'nin kendi kalesine yolladığı altın golle 5-4 gibi bir skorla kazanıyordu. avrupa'da üst düzey bir turnuvanın final maçında tam 9 gol seyretmiştik. en son 1984'te bir avrupa kupasında şampiyonluk gören liverpool'un taraftarı haliyle coşuyor, tarihinde gelebileceği en yüksek yere kadar gelip de oradan şampiyonluğu veren alaves'in taraftarı ve futbolcuları ise çökmüş bir şekilde ağlıyordu, öyle bir final maçıydı işte bu. tabi liverpool tribünlerinden de olayın heyecanıyla göz yaşlarına hakim olamayan pek çok futbolsever vardı, yürek mi dayanırdı böyle final maçına.

    sonuç itibariyle gözü yaşlı alaves'li futbolculara madalyalarını taktılar ve liverpool'lular geldi kürsüye. onlar da madalyalarını aldılar ve 2001 yılının uefa kupası robbie fowler ve sami hyypia'nın ellerinde havaya kalktı; o üstünde ilk kez "galatasaray a.ş 1999-2000" yazan ve türk bayrağı olan uefa kupası... kupa kalkarken makinalar tarafından havaya sıkılan o kırmızı pullar beni epey kıskandırdı; çünkü galatasaray'ım bir yıl öncesinde kupayı kaldırırken böyle bir görsel şov düzenlenmemişti.

    bir yıl daha geç alsak kupayı hiç de fena olmazmış, neyse efendim bu maçtan sonra sahanın iki yıldızı, romen cosmin contra ve ispanyol javi moreno fatih terim'in isteğiyle o dönemki takımı ac milan'a transfer olmuşlardır ama maalesef orada kalıcı olmamışlardır, aynı fatih terim gibi. contra'nın 2-4 kazandıkları bir inter milan maçında 90'a taktığı nefis gol de onu kurtaramamıştır. o contra daha geçen sezon getafe'yi uefa'da çeyrek finale kadar çıkarmıştır, alaves'in hikayesine benzer...

    liverpool'un ise bu şampiyonluktan sonra avrupa'da yolu açıldı. 2001'den sonra 2003-2004 haricinde her sezon şampiyonlar ligi'ne katıldılar, hatta benzer derecede unutulmaz bir başka final maçında ac milan'ın elinden şampiyonlar ligi kupasını bile aldılar istanbul'da. ancak liverpool taraftarlarının forumlarına göz attığımız vakit hala pek çoğunun bu alaves maçını unutamadığını görüyoruz, meğer 4-4'ten sonra hepsi kupayı kaybettiklerini düşünmüş...

    bu maçın bir benzeri için; (bkz: 25 mayıs 2005 ac milan liverpool maçı)
    liverpool 24 ağustos gecesi ii louis stadı'nda bayern münchen'i 3-2 yenerek sezonun ikinci avrupa kupasını* da müzesine götürecekti.
    bu maçı ben pulemjot kalashnikova sizlerle paylaştım efendim, esen kalın...
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük