öncelikle; (#3132534) hani müneccim y.rrağı yemedim ama bunları söylediğimizde bazı arkadaşlardan tepki görmüştük, buyursunlar hayırlarını görsünler.
beşiktaş'ın rüştü ve holosko sayesinde kazandığı karşılaşmadır. evet delgado 1 gol, 1 asistle skora damga vurdu ancak, maçta en iyi ayakta kalan, en iyi mücadele eden 2 oyuncu vardı holosko ve rüştü'ydü. baki, delgado, gökhan da arkadan geldiler bu bağlamda.
holosko'ya biraz söz ayırmak gerek diye düşünüyorum onu da bir örnekle. burak umarım bugünkü maçı izlemiştir ve neden kendisi manisa'da, neden holosko beşiktaş'ta anlamıştır. bugün holosko'nun golü attırdığı pozisyonda veya bobo'ya al da at şeklinde verdiği pasın pozisyonunda burak olsaydı iddia ediyorum 15 kere yere düşer, 25 kere hakeme bakardı. holosko temiz futbol oynamak istemektedir, sadece futbolunu oynamaktadır.
maçın başında holosko'nun yarattığı pozisyonda nobre fırsatı kaçırmayıp gol vuruşunu yaptı. bu golden sonra, savunmasını ileride kuran trabzonspor beşiktaş'ın organize atak yapmasına fırsat tanıdı bu süreçte delgado 2 pozisyonda bencil davranmayıp holosko'ya çıkarsaydı 30. dakikada beşiktaş'ın 3-0 öne geçmesi işten değildi. 45+1'deki delgado'nun nefis frikiği, ikinci yarının çok zevkli geçeceğinin habercisiydi. sonrasında beşiktaş'ın 10 kişi kalması, trabzonspor'un organize atakları delinho'nun yattara karşısında kifayesiz kalmasıyla pozisyonlara dönüşmekte ama bunlar rüştü tarafından bu sezon alışık olmadığımız şekilde savuşturulmaktaydı. sonrasında trabzonspor'un 10 kişi kalmasıyla beşiktaş'ın net pozisynlar yakalaması, aydın ile 3-0 öne geçmesi ve maçın bitişi.
bilindik maç yazılarımın dışında topçu topçu analiz yapmadım. bülent yıldırım'ı bu maça atayan mhk'nin elinde patlamıştır bomba. ilk yarıdaki maçta bariz hata yapan bülent yldırım'ın maça iyi konsantre olması beklenemezdi de zaten.
maçın başında ibrahim toraman'ın tehlikeli hareketine karşılık "uyarı" verdi. sonraki tehlikeli harekette ise sarı kartı çaktı. güya "otorite benim" mesajı vermeye kalktı kendisince. toraman'a verdiği sarı karttan sonra alakalı alakasız tehlikeli hareket olarak nitelendirdiği her eylemi sar kartla cezalandırdı. yani daha maçın ilk yarısında, maçta en az 1 kırmızı kartın çıkacağı belliydi. ikinci yarıda toraman rakibe doğru bir hareketi avr ancak, toraman'ın rakiple en ufak müdahalesi yok. şimdi şöyle ki, hakem endirekt serbest vuruş verse kırmızı çıkardığı pozisyonda, derim ki, "ilk sarı kartı verdiği sebepten verdi bu sebeple tutarlı bir davranış ama ağır, yanlış karar" ama direkt vuruş veriyor yani pozisyona "faul" yorumu yapıyor ki, toraman'ın en ufak teması yok. ikinci sarıyı tehlikeli hareketten verse "ağır karar" deyip ama yine de tutarlı olduğu için kafamda çok fazla olumsuzluk oluşturmazdım. ama pozisyona faul yorumu yaparsan işte o anda bitersin bülent yıldırım, tıpkı ilk yarıdaki maçta "el" yorumu yaptığın gibi. o maçtan sonra rüştü'den özür diledin, peki ya şimdi? her yaptığın kritik hatadan snra "özür dilerim" mi diyeceksin?
gösterilen sarı kartların neredeyse hepsi tehlikeli hareketten. 1-2 tane arkadan müdahale var gerisi tehlikeli hareket. tehlikeli hareketler konusunda öyle bir otorite oluşturmak istedi ki, her tehlikeli hareketten sonra, hareketi yiyen oyuncunun takım arkadaşları diğer pozisyonları da elle kolla yer belirterek, isim belirterek, oyuncunun sarı kart görmesi gerektiğini savundular, bu defa itiraz eden topçulara kart çıktı. futbolcular her maçta "tehlikeli hareket" olarak yorumlanan pozisyona sarı kart çıkarılırsa maçlar 11-11 tamamlanmaz.
sonrasındaki barış'ın atılması ise ayrı bir skandaldı. toraman'ı atmasına kendisi bile inanmamıştı çünkü, sarı kartı olan bir oyuncu aradı maç içinde trabzonspor'dan. bir falso yapsam da, oyundan atsam diye bakındı. çünkü maç 2-0 gitmekte ancak trabzonspor net pozisyonlara girmekteydi. yani maç beşiktaş aleyhine dönse maç sonunda beşiktaş camiası tarafından asılacağını biliyordu. en iyisi eyyamın kralını yapıp, trabzonspor'u da 10 kişi bırakmaktı. ama en olmadık pozisyonda "hakemi aldatmaya yönelik hareketten" barış'ı attı. hani ayman'ın aşırı tepkilerine bassaydın 2. sarıyı yine de "ağır karar ama yorum" diyebilirdik, ama barış'a verdiği kart eyyamın da haksızlığın da kralıydı.
beşiktaş bu maçı hak etmiştir. daha çok istemiştir. ama barış'ın atılması ile galibiyete gölge düşürmek isteyenler olacaktır. işte mhk'nin hatası buradadır. bu maçın her türlü tartışmaya açık hale getirilmesindeki pay mhk'nindir. bülent yıldırım bugün yaptıkları ile belki sonuca etki etmedi ancak, verdiği kartlara inanmamakla, eyyam yapmakla, sezonu kapatmayı hak etmiştir.
hakem tarafından iki takım açısından da kötü yönetilmiş maçtır.
toraman'ın ikinci sarısı ne kadar yanlışsa onun bir derece fazlası yanlıştır barış'ın gördüğü kart. ha, toraman'a çıkardığı kart haksız olduğu için, barış'ı atarak eyyam yapmasını "adalet" addedip, "eşitlendi abi" mi diyeceğiz? elbette hayır... ama bülent yıldırım tecavüzü engelledi, beşiktaş'ın puan kaybetmesini engelledi derseniz, toraman'ın pozisyonunu ve verdiği kararı da irdeleyeceksiniz. ha el pipisi ile gerdeğe girmek için uğraşıyorsanız bilemeyiz tabiki.
hakemin içine sıçtığı, beşiktaşın 10 numara top oynamasına rağmen, rüştü yüzde yüz gollük 3 şutu çıkarmamış olsa atılan gollerin de hükmünün kalmamış olacağı maçtı.
gençlerbirliği maçından önce fark olur dedim 90 + 4 te güç bela kazandık.
bu maçtan önce fark beklemek iyimserlik olur demişim fark oldu.
maçın yorumuna dönersek; ertuğrul'un bobo'yu yedek oturtup serdar'la başlaması doğru karardı. zira holosko forvette oynadığında çok daha faydalı oluyor. diğer tarafta formda nobre olduğuna da düşünürsek türkiye'nin en iyi golcüsü bobo'nun yedek oturmasına hak verebiliriz.
daha kimse ısınamadan beşiktaş golü buldu. ısınmış olan tek futbolcu holosko, erdinç'i dolap beygirine çevirip verdiği asistle gole damgasını vurdu. gol o kadar erken geldi ki taraftarın bildiğimiz kartal gol gol gol tezahüratına bile fırsat olmadı.
sonrası zaten bildiğiniz gibi kartal oyunu rolantide oynamaya başladı. maçın tempolu olmasının sebebiyse ersun yanal'ın saldırın durmadan taktiğiydi.
ilk yarının son dakikasında delgado'nun kendi aldığı faülle kazanılan serbest vuruşta, köşedeki örümceği - kaleci tolga'nın da müdahalesine rağmen - topla beraber ağlarla buluşturmasından sonra rahat bir ikinci yarı izlemeyi umut ediyorduk.
yanıldığımızı anlamamız uzun sürmedi. üstüne bir de toraman'ın kart görmesi eklenince tırnaklarımızı kemirmeye başladık.
tam bu arada rüştü özüne dönerek en iyi yapyığı işi yaptı ve trabzon forvetlerine bire birlerde gol şansı tanımadı. 62. dakikada barış'ın gördüğü kırmızıdan sonra trabzonun ritmi bozuldu. kalan sürede beşiktaş üç dört defa yakaladığı farkı artırma fırsatlarından yalnızca birini değerlendirince maç 3-0 bitti.
beşiktaş şampiyonluk yolunda çok önemli yol tepti ama bundan sonraki bütün maçlar final havasında. haftaya belediye ye kaybederse, ki çok kuvvetli bir ihtimaldir, fener maçını kazanarak bunu telafi edebilir. belediye maçını kazanıp fenere kaybederse o zaman sıçtığının resmidir. bu yolda bütün topçuların ellerinden gelen her şeyi sahaya bırakmaları gerek. umarım aydın'ın golü ve performansıyla gönderdiği mesajı tello almıştır.
bir paragraf da yattara'ya açmak gerekir. o adam nedir kardeşim öyle deli ibo'yu maymuna çevirdi. topla her gelişinde kartalın sol kanadını felç etti. zaman zaman sağ tarafa da geçti ama orada etkili olamadı. burdan diyebiliriz ki yattara'nın bu kadar etkili olmasında deli ibo'nun topla rakip arasına girip topu auta çıkartmakla sınırlı defans anlayışının etkisi büyük.