16 mart 1920 deki şehzadebaşı karakolu katliamı yerine sözlükte hakkında entry girilen olay. Tamam bunu unutmayın ama silahsız askerlerin nasıl katledildiğini de hatırlayın veya en azından öğrenin.
her ne hikmetse sadece 1 kişinin olaylarda tutuklandığı ve zaman aşımından davası düşen faşist saldırı..
kontragerilla ve onun devlet ayağı olan polis ile işbirliği içersin de gerçekleşmiş onlarca yaralı ve 7 yaşam yitimine yol açan alçak saldırı..
darbe yolunu açmak için devlet faşist çetelere bu katliam için yol vermiş ve her zaman kullanılmaya hazır ve nazır olan sözde vatansever özde amerikan uşağı olan bu faşist guruh ta üstüne düşeni yapmıştır..
olayın baş azmedicilerinden olarak adı geçen bir "zatı muhterem de " milletvekili olmuştur malum faşist parti de..
istanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde vatanseverim diye dolaşan ülkücülerin yaptığı katliamdır. bombalı ve silahlı saldırıda masum 7 tane öğrenci ölmüş, 100'den fazla kişi de yaralanmıştır. katliam öncesi ülkücülerin içinde bulunan istihbaratçı bir ajan bu katliamın önceden yapılacağını notunda ülkücülerin 8-9 gün içerisinde istanbul Üniversitesi çıkışında solcu öğrencilerin üzerine dinamit atıp, silahlı tarama yapacakları belirtmiş fakat bütün polisler buna sessiz kalmıştır.
katliam sırasında ölenler.
Abdullah Şimşek
Baki Ekiz
Cemil Sönmez
Hamit Akıl
Hatice Özen
Murat Kurt
Turan Ören
üzerinden bugün itibari ile 34 yıl geçen katliamdır. türk faşizminin sayısız katliamlarından sadece biridir ama devrim şehitleri hiç bir zaman unutulmaz unutturulmaz.
ali asker ne güzel demiş;
bir bacımız öldü 16 martta
bin bacımız doğar yine bu yolda
kurtuluşa giden yolda silahlı kolda
vuruşarak ölüyoruz devrim yolunda
bu gün 16 mart,
sanki dün gibi '78.
infilak
beyazıt paramparça.
7 genç
yediveren gülleri
kan ve gül.
karanlık ve sıcak
yerde bir kitap
artık okunmayacak.
maszn
tc'nin yoğun katliam gündeminde bugünün haberi. bugün 34. yılı, diğer hepsi gibi bunun da failleri ortada yok, varsa da yargılama yok, hesap sormak yok. çünkü bu tarz işler hep direk devlet eliyle yapılır, hiç olmadı yardımı ve azmettirmesiyle yapılır, en iyi ihtimalle de göz yummasıyla yapılır. her belgeyi her izi yokedebilir veya hasıraltı edebilirler, ama insan olanın vicdanından silinmeyecektir hiçbiri, mutlaka hatırlanacak, hesabı sorulacaktır.
yine geldi çattı o kara gün.
yine faşizmin tarihinden kana boyalı bir sayfa açılacak ve meydanda binlerce farklı ağızdan çıkan sloganlarla yırtılacak !
--ekşi sözlük alıntı--
ne akp seçmeninin umrunda olan, ne de akpli yöneticilerin hassasiyet gösterdiği katliamdır. faili meçhul cinayetleri açıklığa kavuşturacağız diye yola çıkan akplilerden, ölen türkiye işçi partili öğrenciler için elbette rahmet okumalarını beklemeyeceğiz. bu rahmet okumama da zaten akp zihniyetinin faili meçhulleri ortaya çıkarmadaki umarsızlığı ve istek dışılığı gösteriyor; faili meçhul cinayetleri aydınlatma söyleminin popülist bir oy toplama hamlesinden öteye gitmediğini gösteriyor. hem ayrıca neden kendi kendini ve kendi adamlarını tehlikeye atsınlar ki? "reşat altay" gibi adamlara daha çok ihtiyaçları olabilir ileride!
--ekşi sözlük alıntı--
istanbul üniversitesi hukuk fakültesi 1. sınıf öğrencisi olan ülkücü öğrencilerin içinde gizlice faaliyet gösteren genç bir istihbaratçı, istanbul emniyeti'ne geçtiği bilgi notunda, ülkücülerin 8-10 gün içinde istanbul üniversitesi çıkışında solcu öğrencilerin üzerine dinamit atıp, silahlı tarama yapacaklarını bildirmiştir.
emniyet arşivine 7 mart 1978 tarih, 1.d.2.12780 koduyla girip resmiyet kazanan bilgi notunda belirtilen yer ve tarihte gerçekleşen katliama engel olunmadı. bilgi notu katliamla ilgili soruşturma ve yargılamalar sürerken hiç ortaya çıkmadı. olaydan 19 yıl sonra dava ikinci kez açılıncaya, bilgi notunun yazılışının üzerinden 22 yıl geçinceye kadar.
kısacası devletin gözyumduğu onlarca katliamdan birisidir.
o gün yaşanan vahşete itiraz edilmesi o gencecik insanların oyuna getirilip kalleşçe öldürülmesine bile "iyi olmuş" manasında yazılar yazanları asla anlayamam. ne fark eder sağcı,solcu.... kalleşçe öldürülmüş,öldürmeye zorlanmış gencecik insanlar söz konusu. herşeyin aşırısı insanlıktan çıkmak demektir. evet herkes görüşünü savunsun dile getirsin ama kimsenin kimsenin canını acıtmaya ve can almaya hakkı yoktur. bunu solcusuda yapsa aynı pok, sağcısıda yapsa aynı poktur. burada olayın vahimliğinin yanı sıra, adaletin 33 yıldır yerini bulmaması insanı yıpratan durumdur....
katledilen ölülerimiz, yarın 13.00'de beyazıt meydanı'nda üniversite öğrencilerinin ve 16 mart platformu adı altında bir araya gelmiş o dönem öğrencilerinin düzenleyeceği büyük bir anma töreniyle anılacaktır.
amerikan emperyalizminin maşası olan gerici-faşist güçlerin istanbul üniversite'sinde yedi yurtsever devrimciyi katlettikleri katliamdır.bir zamanlar ''moskof uşağı'',''vatan hainleri'' gibi saçmalıklarla yurtsever devrimcilerin üzerine köpeklerini salan,''komünistler camiyi bombaladı'' gibi yalanlarla maraş'ta,çorum'da,malatya'da,sivas'ta katliamlar tertipleyen hakim sınıf ve onun emrindeki eli kanlı faşist caniler bu ve benzeri katliamlarla eğer ki devrimci mücadeleyi bitireceğini sanıyorsa aldanıyordur.zafer er geç emekçi halkımızın olacaktır.
ülkemizde derin devlet denilen varlığın, her dönem farklı bir yapılanma içinde olduğunu gösteren katliamdır. 1960 ların sonu ve 1970 lerde kontrgerilla örgütlenmesi adı altında, vatan millet elden gidiyor diyerek kandırılan, en yakın arkadaşına kurşun sıkabilecek kadar acımasız olan, görünürdeki katiller ve arkası görünmeyen yapılanmadır bu. 1980 lerde yazarları, bilim adamlarını değişik örgüt isimlerinde öldürendir. 1990 lı yıllarda iyice gün yüzüne çıkan, artık isimlerin konuşulduğu ancak herkesin beraat ettiği dava süreçlerine tanık olduğumuz yapılanma. her dönemin bir derin devleti vardır. bir dönem gençler ortadan kalkar, bir dönem bilim adamları, yazarlar, bir dönem de bakarsınız üst rütbeliler intihar eder ardı ardına. 1970 li yıllarda bu ülkede 500 bin üniversiteli genç ya öldürüldü ya kayboldu. yani 500bin her dalda bilim adamı adayı, kakınmaya vurulan en büyük darbe. ve her zaman bu işin arkasında amerika var denir. işin kolayına kaçmak ne kadar kolay.
33 yıl önce bugün istanbul Üniversitesi’nde solcu öğrencilerin üzerine bomba atıldı.
7 öğrenci öldü. 41'i yaralandı.
Ecevit hükümeti yeni kurulmuştu.
Her taraf provokasyon kokuyordu.
Dönemin Emniyet Müdür muavini, 7 Mart günü şube müdürlüklerine bir uyarı yazısı yazmış, "8-10 gün içinde solcu öğrencilerin üzerine dinamit atılacağı istihbaratı aldıklarını" bildirmişti.
"8-10 gün içinde" beklenen saldırı, 9. günde geldi.
* * *
9 gün öncesinden bilinen ve adeta beklenen bu kanlı saldırı, Türkiye'de sonradan olacakların habercisiydi.
2.5 yıl sürecek ve ülkeyi askeri darbeye sürükleyecek büyük eylemlerin öncülerindendi.
1 Mayıs katliamından 10.5 ay sonra, 7 TiP'li gencin öldürülmesinden 7 ay önceydi.
Sonradan tanışacağımız aktörlerin çoğu işin içindeydi:
Tahrip kalıbı, ABD'den Silahlı Kuvvetler'e hibe edilmişti.
Bombayı bir yüzbaşı, Ülkücü Gençlik Derneği Şube Başkanı Abdullah Çatlı'ya teslim etmişti.
O da bunu Zülküf isot'a vermişti.
Bombayı 21 yaşındaki Zülküf atmıştı.
* * *
Türkiye'nin tarihini değiştiren günlerin öykülerini işlediğimiz "O Gün" belgeselini hazırlarken, "10 önemli gün" arasına 16 Mart'ı da almıştık.
Bu belgesel için Barış Duran'la birlikte bir dizi söyleşi yapmıştık. Tanıklardan biri de Zülküf isot'un ablası Remziye Akyol'du.
Zülküf eylemden sonra ablasının yanına sığınmıştı.
Sabaha kadar; "Olmamalıydı, günah oldu, çok pişmanım" diye sayıklamıştı. Ertesi gece de ablasının dizine yatıp gözyaşları içinde her şeyi anlatmıştı:
"Oraya bir minibüsle gittik" demişti.
"Minibüste polisler de vardı. Bombayı onlar atacaktı. Ama son anda karar değiştirdiler. Bombayı bana attırdı Allahsızlar"
Bomba patladığında doğan panik, yaşıtlarının çığlıkları, fışkıran kanlar gözünün önünden gitmiyordu.
Ablası, "Gel teslim ol. Polise itiraf et" demişti.
ikna olmuştu isot...
Ama bir hata yaptı. Bu kararını en samimi arkadaşına açtı.
Örgüte haber uçtu.
"Davadan" dönen Zülküf isot, en yakın arkadaşınca vuruldu.
* * *
16 Mart katliamı davası 10 yıl çözülemedi.
Bombayı yiyen öğrenciler mezun olup avukat cübbesi giydiler. 1995'te, katliamdan 17 yıl sonra davayı yeniden açtılar. Bu kez Zülküf'ün ablası da tanıklık etti.
Ertesi yıl Susurluk kazasıyla derin devlet açığa çıktı. 16 Mart'taki birçok ismin sonraki marifetleri belgelendi.
Ancak yine de devlet, ser verdi sır vermedi. Belgeler, tanıklar gizlendi.
Ve geçen hafta Yargıtay'ın aldığı bir kararla "16 Mart dosyası" 33 yıl sonra zamanaşımı nedeniyle tamamen kapatıldı.
Bombayı Silahlı Kuvvetler'e verenler, ordudan çalıp ülkücülere teslim edenler, ülkücüleri eyleme taşıyan polisler, polislerin saldırganları takip etmesini engelleyenler, itiraf etmek isteyenleri öldürenler, açık vermeyen bir koruma kalkanı sayesinde tam 33 yıl gizlenip sonunda rahata erdiler.
"Derin devlet'in zafer haftasıydı geçen hafta...
"16 Mart Adaletten Kurtuluş Bayramları kutlu olsun!