belki birgün buralarda olmayacağız . yürüdüğümüz sokaklarda biz yürümeyeceğiz. ağladığımız bir şiir beğendiğimiz bir kadın sevdiğimiz bütün herşeye kaldığımız yerde kalakalacağız. cocuklumuz olmayacak yaşlılığımız da. ölmüş olacağız günün birinide ve düşünüyorumda ben dünyaya şimdiye kadar kaç insan geldi diye kaç sevgi yaşandı kaç cocuk doğdu kaç ekmek yendi kaç defa ağlanıldı kaç defa gülündü. merak etmekden hep bu sorularım yoksa kemiyetin bir değeri yok gözümde işte laf olsun. ve burada hayatta olan yani dünyada var olan insanlar altı milyar kişi altı milyar küçük sayı değil . hani yeni parayla cok para bile eder bu sayı. ve şimdiye kadar gelmiş insan ne kadardır acaba tahminler 110 milyar diyor aşağı yukarı rakam bu tabi bilemeyiz. 20. yüzyılın son yetmiş senesinde dünya nüfusu tarihin en büyük yükselişini göstermiş neredeyse 2 milyardan 6 milyara cıkmış rakamlar. düşünelisi bir durum cıkıyor ortaya sonuçlardan rakamlardan 100.000.000.000 insan nedir 6 milyar insan nedir? birde şu var bir kişilik olarak biz bir insanız öyleyse diğer 110.000.000.000 insanın yanında bir sıfır gibiyiz neredeyse ve onlar burada yok onlar biryere gitti bu dünyada değildir. ve biz o gittikleri yerleri bilmiyoruz coğunluğun olduğu yere mi inanmak zor geliyor bize yoksa inanmak mı istemiyoruz öbür taraf dedikleri yere. hayır gerçek yüzde bir milyar hatta yüzon milyar gerçek öbür taraf. yoksa o kadar insan heba olamaz. vesselam.
(bkz: buralar hep dutluktu)
olmayalımda zaten... ölceğimiz gün ölelim. önemli olan insanca yaşamak. alınan kararlarda duyulan pişmanlıkların az ya da hiç olmaması.
varolmayı bedensel olarak algılayan ve yorumlayan bir cümledir. yoksa bir eser, bir icat, bir düşünce bırakırsak neden yüzyıllar boyu yaşamayalım ki? tıpkı bilimadamları, filazoflar, liderler gibi.
ajda pekkan için geçerli olmayacak olan durumdur. yaptırdığı estetikler sayesinde portakalda vitamin haline kadar dönüp tekrar doğacaktır ve bu süreç sürekli olarak kendini tekrar edecektir.