Tiyatro günü idi. Öyle olmadığını iddia edenler çıkacaktır. 2 numaralı isim dedikleri Adil Öksüz yakalandığı halde salınıp nasıl gönderildi, bir hatırlayın. Kaçmadı, gönderildi. Evet. Sanırsın herif yürüyerek Amerika'ya gitti. Uçağa binerken kılı kırk yarıyorlar, bu herif çıkıp gidebiliyor, öyle mi! Hadi oradan!
Cemaatin de akp nin de onların peşine koşan cahillerin ölmesini gülerek izledikleri olaydır. Yıllardır bunun için her ikisi de camide, din propagandası yaptı, muritlerini kapana aldı. Yaptıkları her iş ilahi anlam varmış gibi anlattı. Kendini kurtarmak için bir kaç mankurt cahili ateşe atmakta hiç bir sorun görmediler. Sen, çocukların iyi eğitimi olsun diye uğraşırken, onlar hocaları için ölmelerinde hiç bir yanlış görmedi. Bir de bu psikopatlar, başkalarına ahlak dersi veriyor.
O gün oturduğumuz semtte elektrikler kesilmişti. Evde oturup "çalışmadır, biter bir kaç dakikaya." diye düşünürken balkonda takılan babam bir anormallik olduğunu sezmişti. çünkü millet akın akın meydanlara gidiyordu Sakarya'da. kime ne soracağımızı bilememiştik, darbe girişimi olduğu aklımızın ucundan bile geçmemişti. 5 dakika geçmeden dayım annemi arayıp darbe girişimi olduğunu söyledi. Biz ailemizle ilk 10 dakika evden çıkmadık. Oturduk düşündük. Elektrik kesintileri çok anormaldi, hiçbir sokak lambası yanmıyordu ancak bir kaç evin ışıkları yanıyordu ve jeneratör sesi yoktu. Sokağımızın trafosu o cadde üzerindeydi. Sonrasında Abim, ben ve babam trafoyu kontrol etmeye gittik. Pano da olabilir tam emin değilim. Sapasağlam duruyordu. Kilidiyle hiç oynanmamıştı ve biz de dokunmamaya karar vermiştik. Etrafımıza bakındık ve ciddi anlamda hiç durmadan geçen araçlara bakıp konudan haberdar olmaya çalışırken araçların camlarından sarkıp "Yürüsenize meydanlara!" diye bağıran insanları izliyorduk. Durum tahmin ettiğimiz gibiydi, Adapazarı'nın gar meydanına giden istisnasız bütün yollar tıkalıydı. E-5'den şehir içine giren ne kadar bildiğimiz yol varsa hepsinde kilometrelerce uzunlukta trafik kuyruğu vardı.
Sonrasında telefonlar çekmemeye, dolayısıyla haberleşememeye başlamıştık. insanların hepsi arama yapmaya çalıştığı ve hiçbirinin afetler de dahil olmak üzere bu tür durumlarda "mesajlaşarak" haberleşmesi gerektiğinden haberi yoktu. Sokak başına komşular da gelmişlerdi. Maalesef o anda elimizden gelen pek bir şey yoktu. Valiliğe gidenler, emniyet binalarına gidenler sürüyleydi! Ancak varmamız için yaklaşık 10 kilometre civarında yürümemiz gerekiyordu ve bu oldukça zaman alırdı. Sonrasında "tank palet fabrikasından bir kaç tane tank arifiye ile sapanca arasını kapatmışlar" diye duyum aldık. Hâlâ aslını bilmiyorum bunun, herhangi bir kanıtım yok. Sonrasında ise iyice bunalıma girdik. Doğru dürüst haber alamıyorduk, o zamanlar evimizin bulunduğu konum tank paletin hemen yanındaydı. Çıkışı farklı yerdendi sadece. fakat bu yakınlıkta olan bir yerden çıkacak tankın bu yolları kesmesi çok olasıydı. Oturduk, bekledik ve bekledik. Elektriklerin geldiği duyumunu aldık ve hepimiz haberlere ulaşmak için evlerimize akın ettik. Trt'nin o darbe yanlılarının zoruyla yaptığı yayını izlememiştik. ancak Cumhurbaşkanımızın konuşmaları sürekli tekrar tekrar veriliyordu ve bunları izlemiştik. En son darbecilerin istanbul köprüsünü kapattıklarını gördük. Köprünün direğinin üstünde "Keskin nişancı" olduğuna dair haberler yapılıyordu. Sonra darbe girişiminin başarıyla engellendiğini anladık. Belki o kilometrelerce yolu yürümemiz gerekiyordu, bilemiyorum.
15 temmuz sadece fethullahçı orospu çocuklarının değil, ordu içindeki nato-perest, amerikancı subayların da tasfiye günüdür.
dinci veya laik her türlü amerikan köpeğinin türk devletinin silahlı kuvvetlerinden siktir edildiği kurtuluş günüdür.
mücadele henüz bitmedi, belki de yeni başlıyor. ülkede ne kadar tarikat, ne kadar cemaat, dinci örgütlenme varsa hepsine bu dünyayı dar edeceğiz, devlete biat etmeyenin başını ezeceğiz.
açıkçası devlet içinde iki dinci grubun ülkenin parasını paylaşamamaları yüzünden birbirlerine girip günahsız insanların ölümlerine sebep olduğu bir günü ne tanıyorum ne de saygı duyuyorum.