eylemlerini son günlerde türk-iş binasının önüne taşıdılar tekel işçileri. türk-iş'den de sonunda destek alabildikten sonra. başarılı olamazlarsa ki bu gidişle eminim olacaklardır, öyle temenni ediyorum, tüm işçi sendikalarını ve memurlarını genel greve çağırmaktalar sürekli söylemlerinde.
çoğunun yatacak yeri yok olanlarda geceyi ankara'nın ayazında dışarıda arkadaşlarıyla birlikte geçirmeyi yeğliyorlar. diyarbakır'dan gelen bir kaçıyla aramızda geçen konuşmada şunları söylüyorlar genelde: 'diyarbakır'da ve doğunun genelinde zaten diyarbakır'daki tekel'in -devlete ait olan tekel'in- o fabrikasından başka doğru düzgün elle tutulur fabrikası yok, onu da kapatmaya çalışıyorsun!'...
bi de o eylemde nette yıllardır konuştuğum çok saygıdeğer bi abide var. *
eski maaşını bilmiyorum ama ortalama 1500 civarı idi galba.
bu kişi evli ve çocuğu olan biri olduğunu düşünürsek anca yetecek bir maaş alıyor.
ve buna rağmen pek sevgili demokrat! akp bu adamların maaşını 500 e indiriyor.
bakmayın siz sırf akp'yi destekleyecem diye bu işçilerin eylemini yok sayan, onlar zaten yatarak para kazanıyordu diye utanmazca ifadeler kullanan ak koyunlar.
zira onlar ki apo ya sayın ifadelerini bile hazmetmiş, savunmuş organik canlılardır.
dün birazcık chatleşme imkanı bulduk kendisi ile. **
biz sonuna kadar buradayız diyor. yılmak yok diyor.
en sevindiğim olay ise halktan yoğun bir destek alıyorlarmış.
olması gerekende bu idi zaten.
akp faşist bir edayla işçilere girişti geçenlerde basar giderler diye ama o kişiler sonunda uyanan halkın sesi oldu ve bu dikta tutuma karşı tek-el olarak mücadele ediyorlar.
ek olarak şöyle birşeyde var.
abimiz gel bak açılım burada dedi.
lazı, çerkezi, kürdü ve türkü hepimiz tek-el, tek-ses'iz diyor.
bi de şöyle birşey dedi.
aman ha o gaz olayını görürsen hemen kaç.
adamı çok feci yapıyormuş zira.
19 aralık günü, eylemin 5. gününde tekel işçileri kefen giyiyor. Açlık grevine tekrardan başlayacaklarını duyurdular. Ayrıca tekel işçilerinin açlık grevine diğer kesimlerden işçiler, öğrenciler ve KESK'li memurlar da katılabilir. Şimdi mücadele yeni bir evreye giriyor. TEKEL işçisi fabrikasını savunuyor. Uluslararası sigara tekelleri ve IMF'nin emriyle taşeron AKP'nin TEKEL'i özelleştirmesi ve 4-C'ye yani geçici işçi statütüsüne girmesini kabul edemiyorlar. Birileri yan gelip yatmış, çalışmamış, çok almış zart zurt yapıyor. Dün bir işçi "devlet için bir gün bedava çalıştığını" gösteren belgeyi gösterdi. ister paradoks de, ister yan yatma. işçiler bu mücadeleden vazgeçmeyecek.
Buradan Türk-iş'e bişiler yazmak lazım. Türk-iş'in başkanı Mustafa Kumlu 5 gündür piyasada yok.işçiler çatır çatır "ölmek var dönmek yok" diyer bağırırken, eşleriyle, çocukları gaz bombası yerken, bu bürokrat piyasada yok. işçiler Kumlu nerede diye sormaya başladı. DiSK başkanı en az iki kere işçiler ziyaret etti. Ancak bay başkan sırra kalem basmış. Çünkü Kumlunun tayfası ve Türk-iş bürokrasisi, Ankaraya gerlirler üç-beş slogan atarlar, iki gün kalırlar, sonra basıp giderler diye düşünüyorlardı. Yemedi. işçiler her sloganda daha da militanlaştı daha da duygusallaştı. Üç gün önce sanırım Samsun'dan gelen bir işçi "mınaaa.. koyduğummm AKP'si diyerek bileğini kesti! ". AKP'ye oy verdiği için kendini suçlu hissediyordu.
Herneyse sözlük ben sana diyeyim. Sendika bitti dese de bu işçiler biraz zor gider, kazanım sağlamadan.
gelinen noktada tarihsel çelişki, emek değer ilişkisinden bihaber olan, ortaya çıkan bu verilerde yaratılan iki kutupta ve verilen tepkilerde görüldüğü gibi anlama özürlülüğü durumu mevcuttur.
arkadaş bu adamlar yattığı yerden para kazanıyor diyelim kabul, peki akşama kadar eşşek gibi çalışan adam 500 milyon maaş alıyor, bunun için senin ne gibi önerin var.
ekranın başına geçip kahve içip emekçilerin dayak yemesini izlemek mi? hepimiz böyle bir tutum alırsak sanırım düzelir bazı şeyler.
ya ortada nesnel bir durum var, objektif bakmak gerekir bu durumda bütünüyle özel koşullar birmiş gibi haraket edilemez.
emek veren, adam ile vermeyen adamı bu durumda ayırt etmeye kalkmak düpedüz art niyetliliktir,
çünkü emek veren adamın hakkını aramayan yine sizlersiniz...
haftada 7 gün 3 vardiya çalışan tekel işçilerinin aldığı maaşı "devletin malı deniz yemeyen domuz" diye tanımlayan, küstah, kendini bilmez bir başkanın olduğu ülkede daha çok çekecek işçilerin eylemidir. işin ilginç yanı ise tekel özelleştirilmeden önce şerefsiz, iki yüzlü, aşağılık, satılmış cemaatçiler üzerinden "tekelin zarar ettiği", "işçilerinin çalışmadığı" gibi saçmasapan söylentiler yayılmıştır. sınıf bilincinden yoksun akılsız beyinsiz cemaatçiler ve klasik yurdum sağcısı ise "baak adamlar hiçbir iş yapmadan dünyanın parasını alıyor" diye oltaya gelerek tekel'in özelleştirilmesine hiç karşı çıkmamıştır. işin daha da ilginç yanı ise tekelin özelleştirilmesi piyasadayken bile kimi beyinsiz tekel işçisinin AKPye inatla oy vermesidir.
anlamadığım nokta ise ülkem emekçi, öğretmen ve bilimum ücretli çalışan için gün geçtikçe kötüye giderken, gerizekalı, beyinsiz, bilimum hakaret sıfatlarını hak edecek kimi üniversite öğrencilerinin, mezun durumundakilerin, mezunların ülkenin halini görmesi veya yaşamasına rağmen Hala ekonomi politikalarını, özelleştirmeleri övmektedirler.
Devletin çok uluslu şirketlere peşkeş çektiği tekel'in bu zamana kadar çalışan yüzbinlerce işçisi bu ülkeye üniversite mezunu o şu bu milyonlarca hayırlı evlat büyütmüşlerdir kazandıkları paralarla. merak ediyorum günümüzde özel sektörün kölesi olmaya itilmiş bırakın köleliği bile bulamamış işsiz kalmış yeni nesil nasıl çoluk çoluk yetiştireceklerdir? Üniversiteye çocuklarını yollayabileceklerdir?
gerçi bu devirde özel sektöre de kızmamak lazım. Sözleşmeli öğretmenlik, ücretli öğretmenlik gibi gayri-insani yöntemlerle Devlet, AKP hükümeti bile öğretmenini sömürme peşindeyken özel sektör neden sömürmesin?
buz gibi ankara ayazında, türkiye'nin çeşitli bölgelerinden gelmiş, anayasal haklarını savunan, emekçi insanlara yapılan zulüm, faşizm, işkence, saldırıdır.
polisin gene bir kez daha terrörist piçlere elinin kalkmadığının ama işçiye, emekçiye gelince ağız burun nasıl gidip, biber gazını köklediğine bir kez daha şahit olduk. gerçekten polislerden ne kadar nefret ettiğimi bir kez daha hatırlattı bugün olanlar.
inşallah bu silahsız haklarını arayan insanlara gösterdikleri insan dışı tepkiyi, terrörist piçlerede gösterirler yakın zamanda ama türk polisinin şefkatli eli kalkmaz di mi? şerefli (!) türk polisim benim...
ayrıca uludağ sözlüğün ne kadar laga luga bi yer olduğunu tekrar göstermiştir, sadece bu konu hakkında 3 entry girilmiş olması herşeyi açıklar bir durumdur. hiç kızmayın bkz veren yazarlara, bana göre burası lay lay lom takılmalık bi yer işte. hak etmektedir bu kadar özensiz ve bkz'leri.
bugün itibariyle üstlerine saldırılmış işçilerdir. bu soğuk havada tazyikli su yemişler ve gaz bombalarına maruz kalmışlardır. ve bunun sebebi özlük haklarını koruma isteğidir. tekel işçileri sahip oldukları tüm hakları kaybedecekler ve üç kuruş paraya muhtaç duruma getirileceklerdir. hem de işveren her türlü işte çalıştırabilecektir tekel işçilerini.
oraya gidip benim de tazyikli su yiyesim var. akp'nin 4/c uygulamasını- özelleştirme nedeniyle işsiz kalan kamu işçilerinin yılda 10 ay, güvencesiz, düşük ücretle ve vasıf gerektirmeyecek bir şekilde istihdam edilmelerini öngörüyor- protesto ediyorum!
şaşırtan tekelcilerin işçi duyarlılığıyla yaptığı eylemler silsilesi.o bu değil de benim bildiğim grev işçisi az maaşla ezilen bi profildir.zamanında senede iki kere maaş alan bu canım tekel işçileri 500 kişinin yeterli olabileceği fabrikada 1000 kişilik bir insan yığınıydı.acaba hakettiklerini düşünüyorlarmıydı o maaşları bu canım tekel işçileri.tekel fabrikalarının olduğu ilden olanlar iyi bilir tekel karısı diye bir tabir vardır.kollarında dirseklerine kadar bilezik olur bunların.erkekleri kumaş pantolonun altına nike ayakkabı giyerler hayatlarının çoğunluğunu oluşturan izin günlerinde(imza atıp iş savsaklamaları saymıyorum)arabalarıyla fink atarlar.kısacası tekelciler çok yediler bu milletin kaynaklarını.bir devlet memuru bir öğretmen bin küsür lira maaş alırken (alnı çatlar bu öğretmenin)bu adamlar ve kadınlar yan gelip yattıkları yerden 3 4 milyar maaş alıyorlardı (prim hariç).