Yüzünde masum bir çocuk var, o bakıyor bana gözlerinin içinden. Siyah siyah masumiyet okuyorum göz bebeklerinden. Teninde dokunulmadık yer yok ama, içinde dokunulmamış bir şey var. işte tam oraya dokunmak istiyorum.
Eskileri hep özleriz. Yaşadığımız güzel anıları,
bize yaşattığı zevkleri. Bu yüzden eskiler hep
güzel gelir bize çünkü mutlu anılarımızı
hatırlarız. O anlarla hayallere dalarız.
Tombiler, tasolar ne güzeldi demi? Mesela
verilen ödevi cuma gününden
bitirip bütün hafta sonunu sokakta
top oynayarak geçirmek gibisi
yoktu...
işte o zaman mutluyduk biz. Çocuktuk,
kalbimiz kocamandı. Saftık ve mutluyduk.
Büyüdükçe dünyamız kirlendi. Kalbimiz
yavaşça küçülmeye başladı. Kirler kalbimizi
küçülttü. Yumruk kadar kaldı kalbimiz. Şimdi
ise hayatımız gri. Ne çok beyaz ne de çok siyah.
Ne çok aydınlık ne de çok karanlık...
Şüpheye düşüyor insan. Önümü tam olarak
göremiyorum. Bi yandan iyi ki büyümüşüm
diyorum. Bi yandan da keşke çocuk kalıp
mutlu olsaydım... Bu yüzden hayatım gri işte...
çok yorulmuştu, o kadar yorgundu ki
uyandırmak istemedim. acılarını
hissetmiyordu uyurken, özlemiyordu onu.
onun yanındaydı çünkü. kim bilir neler
yapıyordu rüyasında. en azından uykusunda
rahattı. beraberlerdi onunla...
hep aklımızda olan biri yanımızda değil işte.
ve acıtıyor insanın kalbini. özlem duygusunu
yüceltiyor. gün geçtikçe daha da fazlalaşıyor
bu özlem... ve git gide acıya dönüşüyor. neyse
uyu, çünkü uyurken acılarını hissetmezsin.
belki bir gün aklından çıkar ve rahatlarsın!