bazen olur öyle... bilinçli bir tercih mi yoksa kaderin bir cilvesi mi çözemedim. çok da önemli değil desem de önemliymiş aslında. bilinçaltımdan yaptığım davranışla yüzdeştiğimde sonuç 'önemli' çıkıyor. anlatayım.
tarih: sevgiler günü öncesi: şubat ayının ilk günleri ve son 13. günü..
yine o gün sevgililer gününün anlamsızlığına dair atıp tutmaktaydım. 14 şubat sevgililer gününün bir tüketim çılgınlığı, bir şov bir gösteriş budalalığına dair tezlerimin doruk noktasını 13 şubat gecesinden sabaha süte yatırmıştım. sabah uyandım. 14 şubat tatildi işe gitmedim. kahvaltıdan sonra yüzmeye sonra da spor çıkışı markete, migrosa uğradım. sebze meyve reyonunda bir tane zilli bana gülümseyerek sevgilisiyle konuşuyordu. akşam için program yapıyordu. kaş göz işareti bekledim, ama gelmedi. bana bakıyordu eminim o yüzden gülümsedim . aslında gördü de görmedi mi emin değilim. bana baktığı kesindi. belki de benim yüzümde onu görüyordu o yüzden bana baktığını sanmıştım. amaaaan siktir et dedim. zaten çok da güzel değildi. hatta biraz yaşlıydı bacakları da kafasına göre çok orantısızdı diyip kendimi teselli ettim. bir file portakal aldım sonra en güzel ananası seçtim tekerlekli paketime attım. dedim yemeklik alayım, türlü yapayım ona göre malzeme alayım. bir tane kabak bir tane patlıcan aldıktan sonra patates reyonuna yöneldim ki ahh orada ne göreyim. bu kadar güzel bir kalçanın siyah taytla sarmalanmış olması mıknatıs etkisi yaratmıştı bende. güzel kalçalara karşı oldum olası bir zayıflık içindeyimdir. güzel bir kalça için vatanı satar üstüne kaymak sürer yalarım. peki ya sadece güzel kalça mı! bununla yetinmemiş siyah dar bir bluzla v şeklinde derin bir sırt dekoltesiyle tam önümde duruyordu. siyah düz saçları çıplak omuzlarına düşen bu kadına karşı kayıtsız durmam demek benim için erkekliğin iflası demekti. üstelik talih bizi aynı patates reyonunda karşı karşıya getirmişti. yaklaştım. açık patatesler ve file içinde patatesler vardı. açık patateslerden ben de seçmeye başladım. patates 5,50 tl idi. way amk.neyse konumuz bu değil. hala kızın yüzüne bakmamıştım o da benim yüzüme... aklım kalçalarında ve sırt dekoltesindeydi. yan yana patates seçiyorduk. açık patatesler fazla yoktu. ben bir iki tane seçtim aslında ama o bir türlü seçemiyordu. kelimesi kelimesine konuşmalar:
kız- file içindekiler mi iyi bunlar mı?
aribra- bakayım, hımm. bence hepsi aynı. hepsi hormonlu.
kız- evet yhaaaa. bi' tane fileyi açsak mı
aribra- olur. beni de suça ortak ediyorsunuz.
kız- hahaaa
(herkes birer tane file açar, kız nedense benim açtığım filenin içindekilerle ilginiyor, başkasının tavuğu kaz misali)
aribra- patatesleri ne yapacaksınız?
kız- çok özel bi' şey yapıcam . şekil önemli benim için (gizeme bak amk)
aribra- patatesten sanat eseri falan mı yapacaksınız. heykel falan.
kız- .... (cevap yok. espriyi anlamadı galiba)
kız- bu nasıl?
aribra- bunun kenarı bakın kesik biraz olmaz.
kız- evet yhaaa.
(sonra kızın yüzüne baktım. bakar bakmaz anladım ki, kız bir avm çalışanı kezbanı. çünkü mont ve benzeri bir şey yoktune üstünde ne elinde. bu tezimi güçlendiriyor. çirkin de diyemem. bok atmış olurum. ama sıradan bir yüz ifadesi olduğu kesin.) bu arada ben 3 tane patates seçip poşetime koymuştum. o hala bir türlü patates seçemiyordu. ona bir tane patates seçtikten sonra dedim ki
aribra- bakın bu güzel bunu alın.
kız- iyiymiş evet.
ya sıkıldım ya da kızın kezbanlığı kalçalarının güzelliğinin önüne geçmiş olacak ki oradan ayrılmaya karar verdim.
aribra- size kolay gelsin. (patates seçemediğinden dolayı aslında imayla bu lafı etmiştim)
kız- size de kolay gelsin.
alışverişime devam ettim. kuzu gerdanımı aldıktan sonra yoğurt ve süt reyonunda bir baktım yine o.
aribra- seçebildiniz mi?
kız- evet seçtim
kalçaların güzelliği sanırım son bir atak yaptırdı bana. aslında cevabı biliyordum.
aribra- zamanınız varsa çıkışta bir kahve içebilir miyiz?
kız- (kız şaşırarak bana baktı ve uzaklaşırken:
-yok inanın hiç zamanım yok
o güzel kalçaların benden uzaklaşmasının ardından baka kaldım. sonra kendime güldüm. hala gülüyorum.