bakıyorum 14 şubat yaklaştıkça genç çiftlerimizi alıyor bir telaş. telaşın nedenini soruyorum. diyor
"yaa sevgilime ne alsam, gül alsam klasik mi kaçar? yok yok tek taş pırlanta mı alsam? alamam ki.. kredi kartımın limiti dolu ama parfüm alsam hafif kaçar" falan da filan." bakıyorum da herkesin tek derdi sevgiliye alacağı bir günlük rüşvetde. sanki bu zorlama sevgisini kurtaracak. gerçek sevgililer için bunların hiç bir önemi yok biliyorum. bir bakış leylim leylim gamzelerde sevgiliye atılan bir buse. buğulu gözlerden akan ışık seli. tutkuyu, aşkı ve sevgiyi tazeleyen bir sahne ve sonra binlerce bölümlük bir aşk filmi yapma isteği..
sevgilisi olmayanlara bakıyorum onların durumu daha da içler acısı. bu sefer bir gün için deseler ki ayşen gruda sevgilin olacak kabul mu? evet diyecek kadar bir günlük sevgi rüşvetine razılar. bırakın bu piskolojik travmaları keyfinize bakın. yarın pazar. güzel bir kahvaltı belki güzel yakın yerlere kısa bir gezinti veya her zamanki olagan zevk aldığınız anlar...
geçmiş olsun.
Kötü bir travmadır, koyunun olmadığı yerde keçiye Aptıraman çelebi derler misali bir duruma düşüverir bulur insan kendini. Bu eziklikten kurtulmanın engebeli yolu narsist yaklaşımlarla atlatılabilir. Sevgilisi olan çiftlere bakıp, aa bunlar nasıl olsa ayrılırlar ki, peh! diyerek kendimizi avutabilir ve özgür derince bir nefes çekip, oh be derdim yok diyebiliriz.
ortada gerçek bir aşk varsa yaşanmayacak travmadır. yok aşk değil kendini ispat çabası varsa o zaman işte ne alayım derdi çıkar ortaya.oysa sevgili adı üstünde sadece o iki kelimeyi duymak isteyecektir.
Sevgilim yok olsa da kutlamazdim. Bana sacma geliyor. Penguen gibi giyinmis ellerinde gullerle gezen erkekler gulu alinca ayy askim ne gerek vardi demeler (lan bekliyosun iste getirmese sicarsin cocugun agzina bilmiyoruz sanki). Kalpli kutucuklara doldurulmus internetten bulunup yazisi en guzel insana yazdirilmis sozler. Yemekler cicekler bocekler. Birsuru terane.