özellikle yaşını başını almış insanların 14 şubat'a yalnız girmek istemelerine neden olan avantajlardır.
kırmızı don eziyetinden kurtulmak: yılbaşı ile birlikte sevgililer günü de kırmızı iç çamaşırı giymek adına bir olmazsa olmaz görülür kadınlarca. sen bütün sene yanımda babaanne donuyla gez ondan sonra sevgililer gününde dantelli kırmızı giyip "eee hadi sevişelim" de. olmaz hanım, olmaz. kardeş gibi olduk sayende.
çiçekçi tacizinden kurtulmak: bir hanıma bakıyorum bir kendime. ne birbirimize ne de ayna karşısında kendimize söylemediğimiz iltifatları çiçekçilerden duyuyoruz. yanımıza yanaşıp "abem almaz mısın bu türkan şoray'a bir buket çiçek". ablam en azılı suçluları yanına staja göndericem ki yalan makinesinden yırtsınlar. böyle soğukkanlılık böyle samimiyet görmedim. bizim hanımı inanarak türkan şoray'a benzettiğin andaki serin kanlılığını gördükten sonra senden çiçek almayan 13 kişiyi öldürüp gömdüğünden şüphe etmeye başladım. biiyle profesyonellik yok aga.
paranın cepte kalması: en güzel yanlarından biri. normalde olsa "aaaaah erkan her gün evde her gün evde. hadi bu gece bari dışarıya çıkar beni. bi döner neyim yiyelim" dırdırı. ama yalnız olunca sıkıntı yok.
hediye olarak ne alsam derdi: sinire kestiren dert. şöyle bakıyorum da bugüne kadar verdiğim en güzel hediye hanımı annesigile gönderdiğim otobüs biletiydi. o da çok mutlu olmuştu.
hayal gücüne yaptığı katkı: yalnız olunca insan dayanıyor osbire. şöyle çıkıp birkaç malzeme toplanır. restoranlar falan ateşli, genç çiftlerle dolu. inceden yiyişmeler, kedi gibi sürtünmeler. atın hafızaya eve gidip dayanın makineye. sınır sizsiniz.
Hediye yok, o gün dışarı çıkmak zorunluluğu yok, en sevdiğin gömleği giyme zorunluluğu yok, aşkım aşkım vıcı vıcı mucu mucu yok , saçlarımı salaş bi şekilde yukardan toplayıp sıcak çikolatayı hazırlayıp saatlerce kitap okuyabilirim uyuyabilirim diye sıralanabilicek çoğu şey.