bir fenerbahçeli olarak beşiktaş'ın sonuna kadar hakettiğini düşündüğüm ve tebrik ettiğim maçtır.90 dakika boyunca akıllı taktikle çatır çatır yenmesini bildiler.
şimdi dicem fenerbahçe için hayırlı oldu. aregones ve 5-6 futbolcu şutlanır takım rahatlar. lan anuna koyim biz her sene finalde kaybediyorsuz kimsenin siktir olup giitiği yok. kimsenin akıllandığı yok. şimdi neyin hayırlısı olacak bu?. ali bilgin'i sen sağ bek, gökhan'ı stoper oynat sonra da bekle ki maç kazan. iyi ki bi kere tuttu o. beş yüz bin dolar için aurelio'yu gönder sonra emre'ye 4 milyon euro var senelik. bu ne perhiz bu ne türkiye kupası demezler mi adama?
uğur boral için ayrı paragraf açmak lazım. yakışır!. ulan adam bi sevilla maçı oynadı ne bitmez kredisi varmış. ebemizi belledi. bir adam (futbolcu demiyorrum bak) bu kadar mı zararlı olabilir bir takıma. ve hala bu takımda yer alabilir?
yusuf şimşek denen futbolcu için söylenicek tek şey var. helal olsun!. 35 yaşına geldi nerde görev verilirse oynar, yedek kalır ses çıkarmaz, yeri gelir 10 kişiyi çalımlayıp gol attırır. en kötü ihtimalle 2 maç kötü oynar sonra yine bildiğin yusuf olur coşar. tıpkı bugün olduğu gibi. kramponunun çivilerine kurban. sendeki yürek yeter.
beşiktaş camiasını yürekten kutlarım. helal bolsun.
fenerbahçe'de dalyaya gidiyor anuna koyim az kaldı.
kupa sabahı kız arkadaşımla kavga etmişim. aradaki güven sorunu limitleri zorluyor. felaket şekilde hastalanmışım. öksürükten yerimde duramıyorum. böyle bir günde maç mı izlenir.
maç başlamıştır. fenerbahçenin sinsi ofansif oynayışı, beşiktaşın ne ala'cı defansif oynayışı ve benim öksürüklerim bu maçın ilk dakikalarına isabet eder. ve dakika 5'te yusuf'un plase ile attığı golün hemen ardından sevilesinin yolladığı mesaj "hayatım ben eve geldim" dakikası, tüm kara bulutlarımı dağıtmış, akşamım sefa olmuştur.
maçın heyecanıyla sevgilime cevap yazma dakikam 27'dir. "güiza atıyor, mesaj iletilemiyor" diye bir söz duyar gibi oldum spikerin ağzından. hemen aradım telefonu kapalı. düşün sözlük beşiktaşım gol yiyiyor sevgilimin telefonu kapalı ve ben kan öksürüyorum. öksürmüyor kusuyorum. ultra defansif oynatan bi hocaya kusuyorum. ibrahim toraman'a kusuyorum. sivok'a kusuyorum. öyle bir şiddetle bağıra bağıra kusuyorum ki ilk yarının bittiğini yeni anlıyorum. "yoksa kaybedecek miyiz" diyorum, sevgilimi arıyorum ulaşamıyorum. hiç hatası olmadığı halde aradığım kişiye ulaştıramayan kadına küfür ediyorum. ikinci yarı başlıyor.
ibrahim üzülmez'i görüyorum. "acaba izlemeyi bıraksam mı" diye düşünüyorum. yine arıyorum önce sevgilime sonra denizli'ye küfür ediyorum. mustafa deizli'yi ekranda görüyorum. vücudu o ama yüzü sevgilim oluyor. elim kumandaya gidiyor kapatamıyorum.
56'da bobo füzeliyor. yarım sevinebiliyorum. sonra tello mutlak golü kaçırıyor. öksürükle karışık ".mına koyim" diyorum. tello anlamıyor.73'te bobo atıyor. "bütün takım kenetlendik, bi sen yoksun lan" diyorum parça pinçik edilesine. her golü boğazıma armağan ediyorum geçmiyor. ve dakika 80 holosko orta sahadan alıyor. "bak baba gol" diyorum. babam içinden "o iğrenç köh köhlerin yetmezmiş gibi bi de konuşma" diyor. hissediyorum gol oluyor. patlatıyorum öksürüğü. sevgiliyi aramayı da bırakıyorum. "koy g.tüne" diyorum. dakika 90 oluyor mesaj geliyor "aşkım ya kusura bakma şarjım bitti telefon kapalıydı" diyor mesaj. güiza yerlerde "s.ktir lan" diyorum hem mesajın sahibine hem hakeme. gol oluyor. bi mesaj daha alıyorum. "niye bişeyler yazmıyorsun" diyor. bişeyler yazıyorum. 'ekle'ye basıyorum.
maci actigimda ilk gozume carpan fb'lilerin necip fazil'in beklenen siirine atifta bulunduklari pankart idi.
"ne hasta bekler sabahi,
ne taze oluyu mezar,
ne de seytan bir gunahi,
seni bekledigim kadar."
bu dortlukte seytan-gunah kisminin yerine 'kupayi bekledigim kadar' gibi bir soz obegi konmustu. siirin devamini bilerek koymamis olsa gerek fb'liler. cunku ne diyor devaminda;
kupa yaz 1907 ye gönder, "yine bana hüsran, bana yine hasret var" melodisi cebine gelsin.
fenerbahçe'nin babayı alma ritüeline bir maç ve bir yıl daha eklemesiyle sonuçlanmı$, be$ikta$'ın eze eze, sike sike kazandığı maç olarak tarih sayfalarında yerini almı$ maçtır.
lan gitmeyecektim maça falan, fener'e kupa yüzü göstermeyeceğimiz belliydi ama inönü'de sen nasıl yenilirsin arkadaş di mi ama? neyse... bir iş için 13 mayıs 2009 tarihinde izmir'de olmam gerekiyordu. e şimdi 13 mayıs 2009'da izmir'de iş sebebiyle olmak olur da, maça gitmek olmaz mı? olur tabi maça gidilir. neyse 13 mayıs 2009 sabahı erkenden maça gidecek arkadaşlarla yola çıktık yolda sıkça radar vardı, denizli girişindekine bir fenerbahçeli grup takılmış. tabi biz çakal olduğumuzdan radara yakalanmadık, yolu kesen trafik ekibinin yanından geçerken şöyle pencereleri açıp -ki zaten yavaşlıyorsunuz- bir elimizi hafif yumruk yapıp, diğer elimizle üstüne vurduk ve "şak" sesini çıkarttık kendilerine ve eğlence başlamıştı. neyse, 500 kilometre yol kat ettikten sonra ben işimin olduğu semtte indim adamları alsancak'a gönderdim ve "orada buluşalım" dedim. aslında beşiktaşlılar bornova'da olurlar ama alsancak'ta cüzi miktarda beşiktaşlı olur ve yoğunlukta olan fenerlilerle sağlam testis geçerler. neyse işimizi halledip 1,5 saat sonra alsancak'a gittim. elemanlar kartal yuvası'nın yanındaki mekkan adlı mekandaymış. kordon otel'in önünden geçerken biri yukardan aşağıdaki üzerinde beşiktaş t-shirtü olan malzemeci tipli olan elemana "göbeğini erit, göbeğini" diye bağırıyordu. lan bi kaldırdım kafayı, serdar özkan. bu pencereden kafasını tam içeri sokacakken "serdaaaaaar" diye seslendim bu hemen baktı aşağıya "sağlam bas ulan yere sağlaaaam! düşme ulan!" dedim bu da gülerek "tamam!" dedi. televizyon başında veya stadta bağırmaktan imanım gevremişti, yüzüne karşı bağırdım rahatladım. futbolcular kordon otel'de kalırken, yöneticiler swiss grand efes'te kalıyorlardı lan "vay anasını" dedim! neyse arkadaşlarla buluştuk falan yürümeye başladık, elemanın biri "lan yunanistan'dan geldim bu maç için, inönü'ye de geldim buraya da!" dedi "vay be" dedik anasını satayım. derken bir baktık trt ekibi var, geldi bu "arkadaşlar maç için ne diyosunuz?" dedi biz de "antalya'dan geldik bu maç için" deyince "röportaj yapalım" dedi, atladık hemen zira arkamızda paso fenerliler vardı sağlam iş olacaktı, işte anlattık öyle, "antalya'dan geldik bu maç için, fenerbahçe bi' çentik daha atacak kupa hasretine" falan diye arkasından bir tezahürat istedi abimiz biz de 4 kişi "gündoğdu" ile inlettik meydanı. akşam trt yayınlamış bizi millet mesaj atıyor, arıyor falan. serdar'a çemkirip, trt'ye röportaj veriyorum. uvvvvv... her şey güzel gidiyor...
stada hareket ettik, sanayi tarafının oradan arabayla fenerbahçeli taraftarın içinden "hadi hisset" ve "1903'te doğdu şanlı kartalım" tınılarıyla geçiyoruz fenerbahçeli arkadaşlarda tık yok. aynı şeyi fenerbahçeli biri mersinli tarafında yapacak, arabayı yakarlar. mersinli tarafı 3 mayıs 2006 beşiktaş fenerbahçe maçı'nda olduğu gibi yine şenlikli... bu taraf bize iyi geliyor arkadaş (#5095412) numaralı entryde talep ettiğim ve söylediğim gibi. stadın etrafı cümbüş yeri gibi, tezahüratlar, alkolün su misali akışı falan, fenerbahçe formalı geçenlerin üzerindeki formaların hafif tartaklama yoluyla çıkarttırılması ve yoluna öyle devam etmesinin sağlanması. maça 1,5 saat kala stada girdik stad bayağı bir dolmuştu. ama fenerbahçeliler tıpkı 3 mayıs 2006 beşiktaş fenerbahçe maçı'ndaki gibi, bizden fazlalardı ama maçın başlamasına 10-15 dakika kala hemen hemen eşitlendik. allah var yukarda, 3 mayıs 2006 beşiktaş fenerbahçe maçı'ndan kat be kat fazla bağırdılar fenerbahçeli taraftarlar. o maçta adamların gollerden sonra 5'er dakika olmak üzere toplamad 10 dakika cılız bağırışları vardı. neyse, izmir atatürk stadı'nı bilenler için konuşuyorum; stadın tribünlerinin bir ucu narlıdere'de, sahası ise bornova'da olunca biz tribünde kendimize basmane civarında bir yer bulup sahaya yakın olmak istiyorduk, zar zor grubumuzun sayısına göre bir boşluk bulduk. alen maçın başlamasına 10 dakika kala gelince "maç öncesi" sahaya inip "3'lü" çektirmek nasip olmadı zira tam sahaya ineceği sıralarda takımlar sahaya çıktı...
takımlar sahaya çıkınca fenerbahçe mersinli tarafındaki yarı sahaya yani beşiktaş taraftarı'nın tarafına, beşiktaş ise sanayi tarafındaki yarı sahaya geçti, iki taraftar da ıslıklayınca yer değiştirdiler ve ilk yarıda herkes kendi taraftarının olduğu yarı sahaya geçti. maç başladı, defans kurgusunda denizli fantazi yapmıştı yine ama orta sahanın "ernst-cisse" ikilisinden oluşması taraftarda bir rahatlık yarattı ayrıca delgado da yoktu daha ne olsun? :) yusuf 5. dakikanın içinde beklenmedik bir yerden, beklenmedik şekilde kaleye gönderdi ve kaleci volkan babacan yedi golü. yusuf atmamıştı, volkan yemişti aslında. gol karşı kalede olduğundan 3 kilometre uzaklıktan bile bunu çözebilmiştim. tabi bu durum bizim sevinmemize engel değildi. arkasından alex'in şutu direği yaladı, sonra hakan tokatladı falan. ama karşı kalede de beşiktaşım boş durmuyor, bobo ve tello topu çerçeveden sokamıyorlardı derken ekrem'in olduğu ve koridor haline gelen kanattan gelen bir akında hakan arıkan'ın uzun atılan bir topta çıkmayışının ardından deivid'in pasında belalımız güiza topu dürtüp ağlara göndermekle kalıyor sonra da beşiktaş taraftarı'na doğru gelip o meşhur "okçu" işaretini yapıyordu. taraftar da tahrike aynen uyup, pet şişe gönderiyordu kendisine ha maçtan sonra attığı o oku neresine soktu ben çok merak ediyorum. neyse ilk yarı 1-1 bitti, takımlar tünele giderken, beşiktaş tribünleri "satılmış bünyamin" diye bağırıyordu.
ikinci yarı denizli yine maça başlaması gereken adamları ikinci yarı hatasından dönüp oyuna alması geleneğini sürdürüp delinho'yu oyuna alıyordu. sarı kartı olan toraman'ı oyundan alması ise alkışlanacak hareketti. zira sivok ankaragücü maçında cezalıydı toraman da aksi bir pozisyonda kırmızıyı görürse en kritik maçta stopersiz kalabilirdik sakar gökhan zan'ın yanına cisse'yi monte edilecekti haliyle verim alınamayacaktı bu kötü senaryoda. diğer yandan da iddia ediyorum mustafa denizli ilk 11 tercihinde bilinçli olarak ideal olması gereken adamları koymuyor zira adam ikinci yarı başlarken olması gereken adamları oyuna alıyor hep ve 2. yarılarda beşiktaş iyi oynuyor. diyorum ki, sırf "mustafa denizli yaptığı değişikliklerle maçı aldı" dedirtmek için "kurt hoca" denmesi için fantazi yapıyor arkadaş. neyse, maçın 2. yarısı başladı. önce kale arkası-açık "burası beşiktaş" tezahüratını yaptık 3-4 dakika kadar arkasından 50. dakikadan itibaren kale arkası-kapalı organizasyonunda aynı tezahürat çok daha güçlü, çok daha kuvvetli stadı inletecek şekilde geldi 5 dakika boyunca da sürdü, hemen arkasından "3'lü" çekme hazırlığına başladık ve "3'lü" çeker çekmez beşiktaşımız 56. dakikada bobo'nun aydan vurduğu top ile 2-1 öne geçiyordu. büyük bir iddia ile ifade edebilirim ki, golü taraftar attırdı resmen. 3 mayıs 2006 beşiktaş fenerbahçe maçı'nın uzatma bölümü başlar başlamaz gol gelene kadar bütün stad musalla taşı'nı söylemiştik ve t.m fenerbahçe ağlarına kupayı getiren golü bırakmıştı. bu büyük taraftar daha ne yapsındı? 2-1 olduktan sonra beşiktaşımız rahatlıyor, cisse ve ernst'in sağlam oyunları ile topu alıp fenerbahçe alanına yıkmaya gayret ediyordu. önce tello direği dövüyor, arkasından bobo kaçırıyor en sonunda yusuf, ali bilgin'den kopardığı topla holosko'yu buluşturmaya çalışırken defansın araya girmesiyle bobo hamlesini yapıyor ve skor 3-1'e geliyordu. skor 3-1'e geldikten sonra stadı tıklım tıklım dolduran fenerbahçeliler stadı terk etmeye başlıyor, stadta da yer yer boşluklar göze çarpmaya başlıyordu. arkasından tello müthiş müsait bir pozisyondan yararlanamıyordu. dakika 80 olduğunda aklını başına devşiren her takımın fenerbahçe'ye atabileceği tarzda golü holosko atıp skoru 4-1'e getiriyor, taraftarı coşturuyordu. rüştü ise yedek kulübesinde arkadaşlarının tek tek elini sıkarak kupayı kutluyordu. kalan fenerbahçe taraftarı ise çıkış tünellerine doğru yol almaya başlamıştı. nobre oyuna giriyor, oyun rölantiye geliyordu. beşiktaş atağa başlıyor, fenerbahçe ceza sahası önünde geriye dönüyordu hani derler ya böyle pozisyonda geri dönüldüğünde durum kritikken "ulan 3 farkla önde misiniz ne yapıyorsunuz?" diye işte takım 3 farkla öndeydi ve fenerbahçe ile testis geçiyordu. dakika 90 olduğunda bünyamin gezer -ki, ayrıca paragraf ayıracağım kendisine- penaltı icat ediyordu. ha beşiktaşımızın ve taraftarın cinsel organında mıydı? elbette değildi! penaltı verilince bütün stad "fener gol gol gol" diye girdik, penaltı atışı sırasında ellerimizi havaya kaldırıp "oooooooooooo" çekip, gol olunca "goooooool" diye inlettik stadı. malum, fenerbahçe taraftarı stadı terk edince fenerbahçeli oyuncular yetim gibi kalmıştı. arkasından da fenerbahçemiz * için "3, 3, 3" tezhüratını yapıyorduk. maçın son 20 dakikasında keyiften ve eğlenceden ağzımız omuzlarımıza değiyordu. 90+4 içindeyken ekrem, uğur'a verdi ara pasını ve uğur karşı karşıya kaldı ama bünyamin gezer maçı bitirerek fenerbahçe'nin 5. golü yemesini engelliyordu. o kadar da uğraşmıştı halbuki ama mağlubiyete engel olamadı işte.
bünyamin mevzusunu soğutmadan hemen anlatayım, bu arkadaş ilk yarıdaki fenerbahçe-beşiktaş maçının da hakemiydi, o maçta da cisse'ye gösterdiği ilk sarı kartta, sarı kartı icat etmişti, arkasından da haklı bir 2. sarı kartla beşiktaşımızı 10 kişi bırakmıştı. takdir haklarının tamamını fenerbahçe'ye vermişti, benzer pozisyonlarda fenerbahçe lehine faul çalarken, beşiktaşlı oyunculara "kalk" diyordu. bu maçta da aynı yönetimi sahneledi. bünyamin gezer'i genel olarak beğenirim, fifa kokartı'nı hak etmesine rağmen takamaması konusunda federasyonu da eleştiririm ama arkadaş bu adama beşiktaş-fenerbahçe maçı vermeyin hakikaten ayıp ediyor. lan adamı biçiyorlar "kalk" diyor, adamı yere çalıyorlar "kalk" diyor. fenerbahçeli oyuncu faul yapıyor ama serbest vuruş yine fenerbahçe lehine. izmir atatürk stadı'nı bilenler için konuşuyorum, lan ben 8 kilometre uzaktan süzüyordum ama bu arkadaş süzemiyordu arkadaş? hele bir hava topunda bobo yükselmedi, selçuk geriden gelerek yükseldi ama topa dengesiz vurdu ama bobo'nun en ufak teması yok. ardından yere düştü, düşerken de bobo'nun üzerine doğru düşüp, bobo'yu bozdu, bünyamin düdüğünü ağzına götürdü dedim "faul verecek herhalde beşiktaş lehine" top fenerbahçe'de kalınca "avantaj" işaretini yaptı. top beşiktaş'ta kalsa adam faul verecek! beşiktaş ceza sahası çevresinde serbest atış verebilmek için 40 takla attı adam maç boyunca ama ne oldu bünyamin gezer? 4. gol sana kapak olsun!
maç biter bitmez anons duyuluyor bobo maçın adamı seçiliyordu. 2 gol 1 asist istatistikleri ama arkadaş, bobo her zaman söylediğim üzere popocuğunu kaldıramıyordu maç boyu. takım atağa çıkıyor, bu arkadaş 25-30 metre geride! çok topta çizgiye kadar inip, pas verecek adam bulamadığı için geriye döndü takım. tello 60 metre nokta pas atıyor ama bobo topu kontrol edemiyordu ama adam 2 tane attı, 1 tane duvar pasıyla yaptığı asistle attırdı ve maçın adamı oldu. bobo alkışlandı ama holosko, ernst, cisse, yusuf, tello daha bir takdir edildi stadtakilerce. bobo stadtakilerce gollerin adamıydı ama maçın adamı değildi. gökhan zan da yerden bazen yetersiz olduğunu gösterse de, iyi maçlarındandı. bir ara santrafor gibi geldi çalımlarla ceza sahası içine falan şaşırttı bizleri. ekrem 2. yarı yerine geçince daha verimliydi, delinho girince deivid ilk yarıdaki gibi koşular atamadı. sivok, toraman, uğur... 10 dakika bile oynasa nobre... hakan bana göre çıkmamakla hatalı bir gol yese de iyiydi dokunduğu ve çıkardığı toplarla... yani bu takım bu kupayı sonuna kadar hak etti arkadaş! bünyamin gezer'in eklenmesiyle 12 kişilik takıma karşı taraftarın eklenmesiyle 12 kişi olan bir takımla karşılık verdik ve biz galip geldik!
kupa seromonisi başlayıp hakemlerin adları anons edilince müthiş bir ıslıklı protesto geldi, bünyamin de anlamıştır sanoyoruz bu maçı ona rağmen kazandığımızı. arkasından fenerbahçe anons edildi, taraftar alkışları arkasından "fener buraya" diye tezahürat yaptı ama fenerbahçe takımı beşiktaş taraftarı'nın bu cömert isteğini * yerine getirmedi.
arkasından kupa verildi beşiktaş taraftarı ise "kupa'nın sapını fener'e verin" diye tempo tutuyordu. açık tribün ve kale arkasında kalan 100 kadar fenerbahçeli ise kupayı canlı canlı görüp "ben kupa gördüm" diye torunlarına anlatacak anıları olsun istiyorlardı sanıyorum. belki umut ediyorlardı, beşiktaş kupayla tur atıyorken kendilerine doğru da koşsunlar ve kupayı yakından görsünler. * kapalı tribündeki 100 kadar fenerbahçe taraftarı'nın derdi ise takımı protesto etmekti belli ki, futbolcular ve teknik heyet törende aldıkları ikincilik madalyaları ile tünele giderken ana avrat demeden küfür yiyorlar, fenerbahçe taraftarı'nın yabancı maddesine karşı, çevik kuvvet fenerbahçeli futbolcular için kalkanlarını havaya kaldırıyordu. çevik kuvvet boşuna kaldırmıştı, zira bütün kalkanları fenerbahçe zaten indirmişti. *
tören bitti, anons yapıldı stadı yavaş yavaş terk etmemiz konusunda ama bu taraftar alen 3'lü çektirmeden stadı terk eder miydi? etmezdi! "alen sahaya, 3'lü çektir kartal'a" ve arkasından "alen inmezse, biz iniyoruz" arkasından "vallahi çıkmam, çıkmam. billahi çıkmam, çıkmam" deyince güvenlik yetkilileri izin verdi ve alen sahaya indi. bütün stad 3'lüyü çektik büyük bir keyif içinde! noktayı koymuştuk, arkadaş aradı londra'dan' "abi bi 3'lü sesi geldi atmosferden" diye, düşün o derece bağırmışız.
hikaye burada bitti mi? tabiki bitmedi. karnımızı doyurmak için alsancak'a gittik bir baktık takım otele gelmiş, aşağıda 50 kadar taraftar... en üst kattan pencereden bakıyorlardı futbolcular, karşılıklı "siyah-beyaz" çektik, ernst kupayı pencereye çıkardı biz "at, at, at" diye bağırdık falan.
nihayetinde 13 mayıs 2009 günü de böylesine sonlanmıştı.
ha yine söylüyorum, 3 mayıs 2009 beşiktaş fenerbahçe maçı'nın bendeki yarası 2 kupayı almadan geçmez! biri geldi, sıra ikincisinde! eğer şampiyon olmazsak -mazallah- bu kupa, benim için hiçbir anlam ifade etmeyecek ve maç da "cinsel organımda olmayan maç" olarak kalacak. şampiyonluk kupasını da alırsak bu maç ve kupa gönlümün en harika yerlerinden bir noktasında ikamet etmeye başlayacak.
3 mayıs 2009 beşiktaş fenerbahçe maçı'nı gördükten sonra çok afedersiniz zerre s.kimde olmayan maç. pardon ya çok subjektif oldu. bazı beşiktaşlıların zerre s.kinde olmayan maç.
beşiktaşımız fener'i yener, kupayı alır fenerbahçe'ye hasret çizelgesinde bir çizgi daha attırır falan fıstık...
ha diğer taraftan fener bu kupayı geçen 26 senede 2-3 kere alsaydı fakat şampiyonluk maçlarında beşiktaşımız fener'e bassaydı ne hoş olurdu değil mi?
sen şampiyonluk maçlarında aptal, saptal oyunlarla maçı kaybet, ondan sonra "yehuuuu fenerbahçe'ye kupa yüzü göstermedik" vay koçum benim.
sen türkiye kupası'nı alıp, şampiyonluğu sivas'a altın tepsi içinde sunarsan da e ben artık bir şey demiyorum, zira ahmet çakar gibi konuşursam karşımıza hukuk çıkar.
beşiktaş'lı arkadaşın, fenerbahçe'li arkadaşa, olum hiç mi kupa özleminiz yok sorusuna, o arkadaşın, insan görmediği bir şeyi nasıl özleyebilir diye cevap vermesine sebep olmuştur.