12 yaşındayken bir çocukla dudaktan öpüşmek

entry14 galeri1
    1.
  1. selam.

    bu ekseriyetle alkışı sönmüş yalnızlığımın tiyatrosu,
    icabeti yokluğunda sessiz, ve tek beklediği bir cabet
    cabiri son nefesini verdi kırık kalplerin,
    kalpleri kıran her gerçek günahlara büküldü kimsesizliğin;
    ve şimdi kimsesizliğimin en büyük günahına azat ettim,
    ağlıyor esareti tükenmiş özgür bir yetim...

    bu anımı sizlere bu liriklerimle tasvir etmek istedim.
    merhaba,
    ben pembe tolga

    naif çocukluğumun en güzel çağı, belki de beni fahhar etmekten geri kalmayan en izafi yazıydı.
    hangi yıl olduğunu hatırlamam ne yazık ki olasılıksız fakat; henüz 11-12 yaşlarında, adonis kasları geleceğe göz kırpan, çantasındaki binlerce lira bozuk para ile akranlarını sapanla vuran, ilkokulda kendine ait vip sınıfı olan, son derece toy, ama yine de ahlaki ögeleri birçok yetişkinden daha fazla kabarmış pembe bir çocuktum.

    o senelerde şimdiki olgun ve bir o kadar da pembe yüreğimin hassasiyetine nazaran çok daha yalnızdım. üstelik çocukluğumun verdiği sonsuz dinginlik ve enerjiyle bu yalnızlığa üzülme gafletine de düşüyordum. üstelik anneciğim ve babacığım da henüz ayrı değildi.

    alışılagelmiş her öğle arasında olduğu gibi, eğitimimi diğer fakir oğlanlarla birlikte sürdürdüğüm, bahçesinde fakir meyvesi ağacı olarak da bilinen mandalina ağaçlarının ikamet ettiği, kışın ısınmak için zavallı ağaçların katledilmesi suretiyle yakıldığı, sırf kahkaha atabilmek adına kolejde okumayı reddedip; tercih ettiğim devlet okulumuzun kapısından kifayetsiz deparlar savurarak koşuyordum. kurt gibi acıkmıştım...
    hemen okulumuzun karşındaki mcdonald s'a koşup, öğle arasında karnını doyurmak için evlerine yürüyen fakir öğrencilerin kafasına hamburgerler fırlatmaya başladım. kimisi yere düşen hamburgerli topluyor, kimisi de kendisine isabet etmemesi için kaçıyordu.
    minik ve bir o kadar da pembe olan bedenimle bastım kahkahayı. ben kahkahalar eşliğinde bu elim tabloya gülerken, daha önceleri rüşvete bağladığım mcdonald s çalışanları da beni ayakta alkışlıyordu. karnımı doyurmuş kadar olmuştum.

    fırlattığım hamburgerlerin parasını ödememin akabinde ben de eve yürümeye karar verdim. zira robotum gri tlg'yi çok özlemiştim.
    henüz o yıllarda gri tlg; basit devreli, yaklaşık bir karış ebadında, kelime haznesi 15'i geçmeyen, kalem pille çalışan dünyalar tatlısı bebek bir robottu.

    eve doğru yürüdüğüm sırada; karşı kaldırımda neşeyle birbirini kovalayan, yakaladıkları arkadaşlarını ıslatıp ıslatıp yere çarpan, gözlerindeki mutluluğu evrene bir kabes gibi saçan akranlarıma şahit oldum. tebessümle onları izliyordum.
    bir süre sonra ben de kendimi onlarla koşarken bulmuştum.
    çocuktum işte...
    bu masumane saadetin karşı konulamaz sedasına bırakmıştım kendimi. çocuktuk, çocuktuk evet ama; geleceğimize pembe adımlar atarak koşuyorduk, masum kahkahaların gölgeleri yenişine tanık olurmuşçasına koşuyorduk...

    koşarken bir yandan da oğlanların çelimsiz popişlerini çaktırmadan mıncıklıyordum.
    kafilemizdeki kız çocuklarının kafasına kaldırım taşı fırlatıp püskürttükten sonra, oğlanları evime davet ettim.
    hiç düşünmeden kabul edip bir de bunun için koşturmaya başladık. koşarken popolarının aldığı şekilleri de izlemekten mahrum bırakmıyordum kendimi. aralarında yakışıklı olanları da darp edip kovduktan sonra, 3-5 kişi ancak kalabilmiştik.

    evde onlara led ekranlı televizyonumu gösterip, "bu aslında 2000'li yıllarda çıkacak bir teknoloji bakın" deyip hayranlıklarını kazanıyordum. hemen 8.kattaki robotum gri tlg'nin oyun odasını, karada yaşayabilen özel üretim köpek balığım beyaz münir'i, kahkaha atabilen buz dolabımızı ve çarpışan spor arabalar koleksiyonumu da gösterdikten sonra bu minik ama bir o kadar da geleceğin becerilesi çirkin oğlanlarını etkilemiş bulunmaktaydım. o yıllarda mpt (minik pembe tolga) istenilen verimi ne yaparsam yapayım sağlayamadığından dolayı onları becermek gibi bir niyetim yoktu. ama kafamdaki çılgın projeden artık bahsetmeliydim;

    - merhaba arkadaşlar, ben pembe tolga... şimdi sizi hiç tanımadan eve neden davet ettiğimi merak ediyorsunuzdur.

    + eveeet.

    - (yüzlerine birkaç yüz mark çarparak) sizi sınayacağım. evet, her biriniz birbirinden çirkin, ve bir o kadar da geleceğe karşı boşsunuz. ben size bir amaç empoze edeceğim. ve yalnızca aranızdan bir kişi kazanacak. kazanan hayatının sonuna kadar aşk tüccarım olma mertebesine ulaşacak. ve 18'ini doldurduğu gün de mpt tarafından kutsanacak. arkamdaki kapıdan içeriye girdiğinizde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. iyi düşünün ve kararınızı verin. istemeyen şimdi gitmekte özgürdür.

    hepsi birden kaçmaya başladılar. çok şaşırmıştım, bunu beklemiyordum. bu güzel kelamlarım hiçbirinin üzerinde beklediğim etkiyi bırakmamıştı. her biri bağırarak kaçıyordu...
    hayal kırıklığıyla birlikte, robotum gri tlg'nin dedesi olan gri tlg1316mx'e seslenip onları yakalamasını emrettim.

    yılların tecrübeli ihtiyar robotu bu korkmuş sıçan yavrularını yakalamakta pek de zorlanmamıştı. hepsinin ağzını tıkayıp oyun odama (işkence odama) bağlamasını buyurdum. gri tlg1316mx onları duvara bağlarken, ben de bir yandan sıvı azota bandırılmış dondurmamı iştahla kemiriyordum. güvenli bir şekilde bağlandıklarına emin olduktan sonra da; önlerinde o günlerin en popüler cipsi olan firitibus'u yemeye başladım. cipsi yüzlerine sürüp, sosunu burunlarına değdirip, tam da ısıracakları zaman geri çekiyordum.
    tanrım nasıl da eğleniyordum...
    ağızlarının suyu tam da akmaya başlamışken, maradona imzalı 5 futbol topunu çıkarıp onlara hediye ettiğimi söyledim. ne var ki tam sevinip gülmeye başladıkları sırada da topları bıçakla gözlerinin önünde bir güzel kesiverdim. kısa süreli mutluluklarını yine hunharca işkenceye çevirmiştim. onlar ağlarken ben kahkahalar atıp yüzlerine tazyikli su sıkıyordum.
    ve çok geçmeden can alıcı sorumu yönelttim:

    - yeter mi bu kadar söyleyin! hanginiz istiyor bu pembe adamı, hanginiz adayacak ömrünü bu pembe yüreğe?.. ne olursunuz söyleyin; hanginiz olacak ilk aşk tüccarım? yalvarırım cevap verin bana.

    (kısa süreli sessizliğin ardından)

    + ben...

    henüz ismini bile bilmiyordum... aralarında en çirkin olanıydı bu. neredeyse 12 yaşında sakalları çıkmaya başlamıştı, gözlerinde pörsümüş bir ihtiyarın ihtirası saklıydı, minik burun delikleri kurumuş sümüklerle bezenmişti...
    ben ise gözlerim dolu bir şekilde geleceğimin aşkı, ilk aşkım, ilk aşk tüccarımı hıçkırarak izliyordum. diğer 4 oğlanı darp edip pencereden aşağıya fırlattım. seke seke kaçarlarken sapanla arkalarından ateş etmeyi de ihmal etmedim.

    ve döndüm arkama... ardımda gülümseyen bu yavru tüccara gülümsedim. ellerini incitmeden çözüp, yaralarını sildim.
    iyi olduğuna kanaat getirdikten sonra yüzüne tekme atıp, kafasına ivedilikle gardıropu devirdim. kalkıp o da bana vurmaya yeltendi.
    tanrım ne kadar da vahşiydi... dakikalarca aşk tanrıları gibi savaşıp dövüştük.

    artık dövüşecek dermanımız yoktu. ikimiz de yaralıydık.
    ve bir boşluk bulup göz göze geldim; dudaklarından usulca öpüverdim bu vahşi erkeği. gülümsedi...
    o da yanaklarıma bir öpücük kondurdu.
    bu masum bir öpücüktü, şehvetten yoksun münezzeh bir his. çocukluk aşkı,
    aşık bir bedenin çocuksu kıvranışıydı...

    ve onlarca yıl geçti o ilk öpücükten. o benim ilk aşk tüccarım, ilk göz ağrım.
    onlarca yıl aynı yatağa baş koyduk, ve adını hala sormadım... sormayacağım da hiçbir zaman.

    o benim ilk aşk savaşçım, ilk tüccarım.
    en tecrübelim...

    bu ekseriyetle alkışı sönmüş yalnızlığımın tiyatrosu,
    icabeti yokluğunda sessiz, ve tek beklediği bir cabet
    cabiri son nefesini verdi kırık kalplerin,
    kalpleri kıran her gerçek günahlara büküldü kimsesizliğin;
    ve şimdi kimsesizliğimin en büyük günahına azat ettim,
    ağlıyor esareti tükenmiş özgür bir yetim...
    30 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. 4.
  5. --spoiler--
    ve bir boşluk bulup göz göze geldim; dudaklarından usulca öpüverdim bu vahşi erkeğin. gülümsedi...
    o da yanaklarıma bir öpücük kondurdu.
    bu masum bir öpücüktü, şehvetten yoksun münezzeh bir his. çocukluk aşkı,
    aşık bir bedenin çocuksu kıvranışıydı...
    --spoiler--

    eşcinsellik belirtisi de olsa masumluğun göstergesidir.
    1 ...
  6. 5.
  7. okuduğuma pişman oldum, nasıl bir sapkınlıktır.
    tamamen uydurulmuş bir hikayeyle eş cinselliği sempatik göstermek, basit bir şekilde kendini kabul ettirme çabası.
    (bkz: pembe oğlan gir inine)
    3 ...
  8. 6.
  9. --spoiler--
    koşarken bir yandan da oğlanların çelimsiz popişlerini çaktırmadan mıncıklıyordum.
    --spoiler--
    1 ...
  10. 7.
  11. 8.
  12. 12,5 falan olsa çocuğun psikolojik gelişimi için kötü olurdu.
    0 ...
  13. 9.
  14. hikaye olarak etkili, olaylar zinciri ve kullanılan öğeler olarak iğrenç, genel olarak başarısız bir yazı. sanırım insanların içerisindeki dışa çıkmayan duygular bu yolla atılıyor. ben de bir öykü yazıp hayal ürünü bir olay anlatırken, şiddeti bir sanat gibi anlatıyorum.
    0 ...
  15. 10.
  16. yasa ona pedofil diyor bense uzun uzun orospu çocuğu diyorum...

    not: bu entry hakaret nedeniyle silinirse arıza çıkarırım...
    9 ...
  17. 11.
  18. 12.
  19. 13.
  20. bu eylemi yapan götünden öyle bir s*kilmelidir ki, götünden sokup ağzından çıkarmalısınız ki dudak mudak kalmasın.
    hele bunu başlık olarak açmak ve bunu hikayelendirmek nedir amk. tamam pembe tolga seni biraz sever sayarız işte kaliteli troll deriz ama yeter amk. sınırı var ibneliğin. heteroseksüelliğin de sınırı var. korkma !
    2 ...
  21. 14.
© 2025 uludağ sözlük