"Yaklaşık 30 saniye süren ve şiddeti 7,2 olan bu deprem, 17 Ağustos 1999 depremine neden olan Kuzey Anadolu Fayı'nın kuzey kolunu oluşturan segmentin üzerinde gerçekleşti. 12 Kasım 1999 depremi, 17 Ağustos'taki kırılmaların Düzce fayının doğu bölümünü tetiklemesi sonucu gelişti.
Marmara Depremi' nin üzerinden 87 gün geçtikten sonra, henüz depremin yaraları sarılmaya çalışılırken, dünya tarihinde görülmemiş bir şekilde ikinci bir deprem meydana geldi. Bu kez depremin merkez üssü Düzce'ydi. Saatler 18.57'yi gösterdiğinde, Düzce kuvvetli bir darbe ile sarsıldı, 30 saniye içinde adeta yerle bir oldu. Deprem, Kaynaşlı'yı da yerle bir ederken, Bolu'nun da bir bölümünde can ve mal kayıplarına neden oldu."
düzce ile beraber bayağı bir şehri sallamıştı. 20 milyon sallandı gibi bir haber hatırlıyorum deprem sonrası bir gazetede. tek hatırladığım sınava çalışacağım anda birden güçlü bir sarsıntı olması ve 3. katta oturan komşunun kızlarının korkuyla çığlık atması. (6. kattan net duymuştum) sanırım 17 ağustos'tan sonra ilk kez kuvvetli bir sarsıntı olunca panik yapmıştı o kızlar. bir de askerde bir arkadaş vardı düzceli; o depremde oturdukları evin enkazdan çıkmıştı, hatta bizi eğitim için götürdükleri bir salonda bunu anlatmıştı eğitimci bir komutanın deprem üzerine bir sorusu üzerine. ben de hep merak ederdim o arkadaşı nasıl bu kadar metanetli bir yapısı var diye. meğersem böyle bir felaket yaşanmışlığı varmış geçmişinde.
saat 18:57.
7.2.
yaşanılan bu deprem son 50 yılın en kötü felaketi olacaktı...
her zamanki gibi televizyonlar açıktı. bilmezdi o zaman kimse bilgisayarı. çoğu kişi çiçek taksiyi izlerdi...
bir anda oldu her şey. kimse anlayamadı. sallamaya başladı yeryüzü bir anda. evler yıkılıyor, yangınlar çıkıyordu. ölenlerin ve kayıpların sayısı gittikçe artıyordu.
can pazarına dönmüştü bir anda. ailesini arıyordu herkes bir umutla. bir ömür yaşadıkları o ev mezar olmuştu onlara bir kaç saniyede. kim bilebilirdi ki 30 saniye de her şeyin biteceğini. kimisinin hayatlarında yaşadığı son akşamüstüydü.
bitmişti deprem. 30 saniye geçmişti. kimse ne olduğu anlamadan ortaya çıkan manzara onlara her şeyi anlattı aslında. deprem o kadar etkiliydi ki ukrayna da bile hissedilmişti. daha olayın etkisini atlatamadan yakınlarının cansız bedenlerini görmek ayrı bir acıydı.
845 kişinin öldüğü, 4948 kişinin yaralandığı bu deprem o anı yaşayan kişilerin belkide hayatlarında yaşadığı en kötü andı.
Bu sene 12 kasım da 16.yılına girecek zaman ne çabuk geçiyor.2,5 yaşındaydım o zaman Türkiye nin en kötü dönemlerine denk gelir namı diğer depremi senesi 1999
vefat edenlere allahtan rahmet dilediğim deprem. Allah bir daha yaşatmasın diyeceğim ama boğazıma düğümleniyor bu söz. Biz ne önlem aldık o zamandan bu zamana? Adamlar yara bile almadan kurtuluyor bu tür depremlerden. Ülkemizin hali ise ne acı. Yine bir deprem olsa bilanço değişmeyecek maalesef. Vicdansız müteahhitlere karşı merhametli yaratıcıya sığınıyoruz. Allah bir daha yaşatmasın...
depremin değil, çürük binaların öldürdüğü doğa olayı. aslında deprem değil binalar öldürüyor, kötü ve yoz yapılaşma öldürüyor. hırsızlık öldürüyor. o günden bugüne ne değişti dersek koca bir hiç. sadece rant için ''sözde'' kentsel dönüşümler ve zorunlu deprem sigortaları yapılıyor.
Japonya örneğini vermek istemiyorum ama adamlarda 8.6 şiddetinde depremde bir kişi bile ölmüyor. bizden birilerinin japon müteahhitlere akıl vermesi gerekir. bu şekilde kolay zengin olunmaz.
o dönem evde şirinler'i izleyen yüzbinlerce çocuk gibi tv karşısında yakalandığımız depremdi. istanbul'daki şiddeti 17 ağustos'a göre çok değildi. ancak sonrasında öğrenebildik düzce'deki felaketi...