yazarken ürperdim. devriyesi. kelimeler masumdur ama bu kadarı...
bildiğimiz yıl dönümü.
neşelidir, evliliğinizin, çocuğunuzun, aşkınızın yıl dönümleri, küresel olanı yıl başı.
bu gece daha gece olmadı. 11 eylülde henüz ortalık hem kızılca hem kıyamet.
11 eylül saat 00.01, tankların homurtusu henüz.
zırhlı tugayların önünde nöbetçi,
bekleyen kader, telaşlı.
şehirlerde her yerde
tatbikat kıyafetli er erbaş, subay.
balyoz sevilen silah.
12 martı takip eden günlerden bakiye.
güneş doğmakta nazlı.
ilk ışıkları
kanlı.
onbinle, yüz binler;
hani pelesenk edirnednn karsa,
av var.
muhtemel ki, henüz gelin evi
bir ev.
karı koca
sere serpe.
kapıda postal tekmesi
açın ulan.
kadın yarı çıplak
feryat.
erkek tek kurşunla
hayat bitiyor, gözlerinde dün gece son hayal.
hayallerin umutların
hayatların, hayanın
can verdiği saat.
12 eylül başlamıştır
karagahta karar
1000 yıl sürecek bu av.
bu başlangıçtı daha
tutsklara
gelecekti sıra.
dört duvar işkence,
işkence ne kelime
insanlığın onuru firarda.
cılız bir ses,
muhtemelen bir kadın,
insanlığın onuru işkenceyi yenecek.
mazgalda bir surat
demir kapıya uzanır eli,
işkence alır kızı.
elektro şok
feryat,
duvarlar daha sarsılacak
kapı dibinde bir anne ağlayacak daha.
yıllar
kabus dolu.
genç arkadaşlar kavram karmaşasına düşmesin lütfen. deniz gezmiş 12 eylül döneminde asılmadı. ama 78'liler vakfı onun anısını yaşatmak için denizgil'i de konu ettiler müzede.
Ankara Kavaklıdere semtinde bulunan Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde 12 Eylül dönemini konu alan bir sergi açıldı. Bu serginin konusu askeri cunta döneminde yapılan işkenceler. Bu işkencelerin madurları çoğunlukla farklı sol fraksiyonlara mensup insanlardı. Bunlardan çoğu işkencede öldü, çoğu da sakat kaldı.
işte sergi bu insanların anısına açıldı. Sergide madurların fotoğrafları, göz altında bulundukları sırada giydikleri elbiseleri ve özel eşyaları sergileniyor. Sergide en fazla ilgi gören şey ise şüphesiz Deniz Gezmiş'in parkası. 20 yaşında asılan bir gencin sırtından eksik etmediği bu parka 68 kuşağının simgesidir aynı zamanda. O nedenle parkanın sergilenmesi çok anlamlı. Ama işin en ürpertici tarafı Deniz Gezmiş asılmadan önce sırtında bu parkanın oluşu. insan bu parkaya bakarken gerçekten ürperiyor.
Gerçi sergide insanı üreperten o kadar çok şey vardı ki. Örneğin işkencelerin nasıl yapıldığını anlatan yazılar ve maketler segiyi gezenlerin kanını donduracak türden.
Bu sergideki ilginç şeylerden biri de ziyaretçi defterindeki imzasız bir yazı. Yazıyı yazan kişi askerliğini o dönemde Zırhlı Birlikler'de yapmış olan rütbesiz bir er. Zırhlı Birlikler Ankara'nın Etimesgut ilçesindedir. O dönemde burası da işkencehane olarak kullanılmış. Bu askere de sorgulama ve tutuklama timinde görev verilmiş. Asker bu görevi istemeye istemeye, emir zoruyla yerine getirmiş. Vücuduna tuzlu su dökülerek cinsel organına elektrik verilen kurbanların attığı çığlıklar hâla kulaklarında yankılanıyormuş. Hâla geceleri uykularına giriyormuş o işkenceler. Gerçi kendisi işkence yapmamış, ama o insanlık suçunun işlendiği odada nöbet tutturmuşlar çocuğa. insanlık suçunun tanığı olmuş.
Erin yazdıkları bunlardan ibaret. Ama yazamadıkları da var. 12 Eylül işkencehaneleri denilince akla en çok Diyarbakır cezaevi ve Mamak gelir. Zırhlı Birliklerden hiç söz edilmedi bugüne kadar. O sıralarda Doğan Güreş Zırhlı Birliklerde tümen komutanıydı. Çevik Bir ise o tümende okul komutanıydı ve sıkı yönetim döneminde çok aktif görevi vardı. ihtimal vermiyorum ama, birgün gerçekten Kenan Evren ve çetesinden hesap sorulursa bu adamlar ıskalanmasın lütfen.
Etimesgut'ta bulunan Zırhlı Birlikler Tümeni Türkiye'nin en büyük askeri birliğidir. Mamak'tan da Diyarbakır cezaevinden de kat kat büyüktür. Dikkatlerinize sunarım.