zavallı beşiktaş taraftarlarının hala ne demeye en büyük biziz bıdı bıdı yaptıklarını anlamadığından olsa gerek, maçın sonucunu çooook önceden tahmin etmişti herkes. bu asil(!) topluluk da kendi çaplarında eğlenmeye devam ediyor hala. yok halamın bıyığı olsa amcam olurdu, kıl, tüy. bir tane dürüst adam da çıkıp ulan biz büyük filan değiliz aq kabul edelim şunu demiyor. abi pardon da geçen sezon ki şampiyonluğunuz da cimbomun kötü gidişi ve fenerin mallığından oldu zaten. az kalsın sivas a kaptırıyodunuz onu da. son zilyon maçın hepsini kaybetmişsiniz galatasaray'ımıza. bence susun azıcık da konuşulanları dinleyin.
size söylüyorum olm. cimbom'un bir rakibi vardır, o da ezeli rakibi fenerbahçe'dir. ben şahsen fener maçları dışında kalan hiçbir maçı derbi olarak nitelemiyorum zira sürekli tek taraf kazanıyorsa o maç derbilikten çıkar. birçok fenerli arkadaşım da cimbomdan başka hiçbir takımın maçında büyük heyecan duymadıklarını söylüyor. eğri otur doğru konuş hacı. senin klasmanın trabzonla filan aynı ayarda ancak. zaten manchester maçında da ortaya çıkacak bu, bekle ve gör. hayırlı geceler cümleten.
3-0 koymuş olmamıza rağmen halen daha "yok ama o gol hatalıydı, yok şu dakikalarda ayağınıza top değmedi, kandırmayın kendinizi bi bok değilsiniz" diyen kuşları görmek çok komiğime gidiyor.
madem ayağımıza top değmedi, madem çok iyi oynadınız siz tıksaydınız lan üç tane gol, ne oldu?
edit: ayrıca "gs taraftarı da maçı bıraktı mustafa denizli'ye salladı" diyen kargalar önce kendi tinerci taraftarlarının -hangi akla hizmet öyle bir şerefsizlik yaptılar hala aklım almıyor- ali sami yen'e küfür etmelerine baksın ...
bunun dışında galatasaray açısından bakarsak; arda'nın yorgun olduğu belliydi, vasatı aşamadı. leo franco baya iyiymiş, pozisyonlarda nerede duracağını çok iyi biliyor. zaten yusuf'un şut çektiği pozisyonda önde durup, açıyı kapatmasaydı harika bir gol olurdu o. sabri, dediğim gibi çok iyi oynadı. hem hücumda etkiliydi, aynı zamanda defansta da çok kritik toplar kesti. başarılarının devamını diliyoruz. keita iki tane asist yapmış olmalıydı ama şans işte...
galatasaray'ın pek iyi oynadığını söylemek mümkün değil ama bunun sebebi biraz da golü erken bulması olabilir. erken gol gelmeseydi o istekli, atak futbolu daha fazla görebilirdik sanırım.
ha, bu arada 3 tane santraforu kenarda oturtan mustafa denizli'ye de bir teşekkür borçluyuz sanırım, işleri kolaylaştırdığı için.
yeterince tatmin olamadığım maçtır nitekim 3 tanecik atabildik bu sefer. işte takımın en kötü özelliğide bu olsa gerek ne kadar gol atsakta bi doyumsuzluk bi tatminsizliktirki gidiyo valla... neyse "bu sene moruz alayına koruz" diyoruz ama aslında asıl slogan şu ki:
bir galatasaray taraftarı olarak mustafa denizlinin bize armağan ettiği maç olarak yorumlanması gereken maçtır. dört haftadır gol yemeyen hakan arıkan'ı kaleye koymassan, forvetsiz maça çıkıp kendi gol yollarını tıkarsan, adama üç tane tıkarlar. tabi beşiktaş'ın bu kadar rahat oynamasında, galatasarayın neredeyse tüm kadrosunun milli takımlarda oynamasının rolüde büyük. mustafa denizli şampiyon yap bizi*
galibiyet sarhoşu galatasaraylı arkadaşların maçı bi tarafıyla izlediklerine kanaat getirdiğim karşılaşmadır. 4. dakkadaki saçma korner golünün ardından yaradanın otomatik olarak maçın kontrolünü galatasarayın eline verdikten sonra da galatasarayın bir halt yemediği maçtır. Hatta ikinci yarının 47 ila yine şans eseri gelişen bi atak sonucu rüştünün hatasıyla golün yendiği 65. dakkaya kadar galatasaraylı futbolcuların ayaklarına top değmemiştir, bunda iddaalıyım. ayrıca zayıf cılız forvet serdar özkan'ın şutları içeri girseydi sikertmenin agacacikan keci adlı yazarın bi tarafına girebileceğini düşündüğüm karşılaşmadır..
bir beşiktaşlı olarak beni yıkıp geçen maç. her ne kadar beşiktaş genel olarak daha çok topa ve oyuna hakim olarak gözükse de galatasaray'ın hakettiği maçtır. zira futbolun meyvesi goldür, istediğiniz kadar top yapın gol atamazsanız maçı alamazsınız. galatasaray girdiği pozisyonları iyi değerlendirdi ve sonuca gitti. tabi rüştü'nün de payını gözardı edemeyiz. bu mağlubyetin sorumlusu olarak hakemi veya serdar özkan'ı veya rüştü'yü gösterebilrisiniz, ancak bu sorunun temelini görmenizi engeller. çünkü balık baştan kokuyor, temelimiz sağlam değil, yönetim yanlışları bu hale getirdi beşiktaş'ı. 6 yılda milyonlarca dolar harcayıp da bir tane şampiyonluk alınıyorsa -ki gerçekçi olalım bu şampiyonluğun en önemli faktörlerinden birisi de kötü bir sezon geçiren diğer büyük takımlardır- burada beceriksizlik vardır.
aslında çözüm çok net! belli başlı önlemlerle düzlüğe çıkar beşiktaş, ama birileri taşın altına elini koyacak. benim şahsi kanaatimce yapılması gerekenler;
1. ocak ayında yapılacak genel kurulda murat aksu başkan olmalıdır. gönlümden geçen isim tuncay özilhan ama o pek gönüllü değil gibi.
2. yeni yönetim öncelikle mustafa denizli'yi göndermelidir ve gerekirse sezon tayfur havutçu yönetiminde bitirilebilir. ben zaten bu sezondan ümidi kestim.
3. avrupa'da kariyeri olan, modern futboldan anlayan ve şu sıralar boşta olan roberto mancini ile anlaşılmalıdır. ancak mancini hemen takımın başına getirilmemelidir. bu onun da işine gelir, böylece yattığı yerden inter'den aldığı 6 milyon avro da cebine girmeye devam eder. sezon sonuna kadar mancini beşiktaş'ı izlemeli, değerlendirmeli, eksikleri ve yapılması gereken transferleri belirlemelidir. bu süreçte türkiye ligi'ni de tanımış olur.
4. mancini'nin belirlediği transferleri bitirmek ve genç yetenekleri takıma katmak için bir transfer komitesi kurulmalıdır. bu komitede iş bitirici ve bağlantıları sağlam biri olarak mario berk başta olmalıdır. ardından en kariyerli türk menajer olan ceylan çalışkan, bir futbol üstadı ve güney amerika fatihi olarak ogan tarhan, bir istatistik ustası olarak dr. gürkan kubilay ve sözleşmelerde beşiktaş menfaatlerini koruyacak bir hukuk adamı olmalıdır.
5. bu komitenin ve mancini'nin ortak çalışmaları sonucunda belirlenen transferler en geç mayıs veya haziran ayı sonunda tamamlanmalıdır.
işte bu önlemler alındığı vakit, önümüzdeki sezonlarda çok daha başarılı bir beşiktaş futbol takımı izleyebiliriz. evet zor, masraflı ancak bir o kadar da kaçınılmaz gerçekler bunlar.
galatasarayın beşiktaşın az gol yeme istatistiğini bozduğu maçtır. bugün galatasarayın en iyileri keita(abi bu adam nasıl bir şey ya),sabri ve leo francoydu. en iyiler bunlarken galatasarayın yorgunluğu göze çarpıyordu. pek sıkmadan 3 gol atıp aldılar 3 puanı. beşikataşa manu maçında başarılar dilerim.
bazı denyoların skora bakıp eze eze, bastıra bastıra yendiklerini falan söylediği maç. inanamıyorum farklı maçları izledik galiba. hele bir 20 dk. vardır ki galatasaray taraftarı top yarı sahadan çıktığında sevinmektedir.
ezme falan yoktur maçta. iki takım da vasattır. eğer 1-0 iken beşiktaş biraz daha şanslı ve becerikli olabilseydi maçın kaderi tamamen değişebilirdi.
ne beşiktaş iyi idi ne de galatasaray.. ama gel gör ki skorun bize gösterdiği iki şey var;
1.beşiktaş geçen sene iyi olduğu için değil, galatasaray ve fenerbahçe yarışın içinde olmadığı için şampiyon olabilimiştir.
2.iyi oynamadığı maçları farklı kazanabilmesi galatasaray'ın şu an için türkiye'nin en iyi takımı olduğunu gösterir. büyük takım olabilmek böyle bir şeydir.**
karşılaşma sonrası galatasaray ın hala dengi bir takımla karşılaşmadığı söylenen maç.Artık manchester,barça gelsin istiyorlar herhalde.*
şaka bir yana geçen sene 2-1 lik inönü malubiyeti sonrasında beşiktaşlıların havasına dayanamamış,yazdığım yazı sonrasında onlarca eksi oy almıştım.*Şimdi beşiktaşlı taraftarların ne demek istediğimi anlamasını bekliyorum.
galatasaray'ın; "biz yorgunuz. koşmayı düşünmüyoruz. alın siz oynayın. biz nasılsa sallarız bi şeyler.." havasında oynadığı, ciddi olmayan bir karşılaşma..
beşte beş yapsa da galatasaray, henüz ciddi bir karşılaşma yapmadı. balon olup olmadığı daha güçlü rakiplere karşı belli olacak..
bir fenerbahçe taraftarı olarak objektif bir gözlen baktığımda (beşiktaş'lı arkadaşlar kızmasın) galatasaray futbol takımının adeta bir anadolu takımıyla maç yapıyormuşçasına rahat oynadığı maç olduğunu söyleyebilirim. öncelikle galatasaray çok iyi bir hücum hattı kurmuş. bu hücüm hattının en büyük özelliği ise yaratıcılığı üst düzeyde olan oyunculardan kurulmuş olması. zaten bu tip maçlarda pozisyona girecek forvet oyuncusundan çok, pozisyona sokabilecek yaratıcı elemanlar önemlidir. keita, kewell, elano, arda gibi oyuncular baros gibi pozisyon almasını bileni fırsatçı bir forveti çok rahat besleyebilirler. hele beşiktaş gibi, defans hattı kapasitesi sınırlı adamlardan kurulu bir takım varsa galatasaray çok kolay pozisyona girebilirdi. girdiler de. galatasaray eğer bugün panathinakos maçını düşünmüyor olsaydı, korkarım ki beşiktaş çok daha farklı bir mağlubiyet alırdı.
beşiktaş ortasahasını ve mustafa denizli'nin kurduğu düzeni çok iyi incelemek lazım. görev adamı(!) deyip transfer ettiği bir fink var. fink kötü bir adam değil, ama ernst gibi bir adamın varken fink gibi bir adamı transfer etmek bana göre gereksiz. mustafa denizli bu transferin gereksiz olduğunu fark ettiği için, transferin bitmesine 3-5 gün kala tabata gibi bir adamı ederinin dört katı fiyatına aldırmışsa, bu yanlışın üzerine ara vermeden yanlış eklemektir. nihat ve ismail köybaşı mevzu bahisine ise henüz girmek istemiyorum.
ilk dört haftayı geride bıraktığımızda, her ne kadar erken olsa da, şampiyonluğun fenerbahçe ve galatasaray arasında geçeceği söylenebilir. iki kulübün yönetiliş stiline ve yönetimlerine baktığınızda beşiktaş jimnastik kulübü ile dağlar kadar fark olduğunu görebilirsiniz (sadece futbol olarak değil diğer branşları da baz almak lazım). fenerbahçe spor kulübünde aziz yıldırım gibi başarı için bir şeyler yapmaya çalışan bir başkan ve ceplerinden vermekten kaçınmayan yönetim kurulu, galatasaray'da futbolu çok seven, iyi bilen, iyi futbolcudan anlayan, bütçesine göre transfer yapmayı çok iyi kavramış bir yönetim mevcut. beşiktaş'a baktığımızda ise bir doğru bulmak için epey kasmak lazım. günü kurtarmaya yönelik hoca, bu hoca ile gelen bir şampiyonluk ve bir türkiye kupası, rezil olmamak adına yapılan çift haneli milyon euro'luk transferler. beşiktaş yıldırım demirören dönemi boyunca, elde edilen şampiyonluklardan sonra duraksama dönemini kabul eden bir takıma dönüşüp, kaybetmeye alışmış bir kulüp olmuş. fakat şahsıma göre beşiktaş camiası bu kadar kötü yönetilmeyi haketmiyor. bu ülkenin büyük kulüplerinden biri olan bir camianın daha profesyönelce yönetilmesi ve daha da önemlisi, anadolu takımları gibi düz oyunculardan kurulu olmaması lazım. şu beşiktaş takımında maçı çevirecek bir oyuncu gösterin deseler gösteremezsiniz. yazık. gerçekten yazık. bugün televizyon da maçı izlerken galatasaray'ın beşiktaş ile oynamadığını bilmesem karşıdaki takımı anadolu ekibi zannederdim. sonuç olarak tanrı salı günü beşiktaş'ı manchester'ın gazabından korusun.
ilk yarı beşiktaş beraberliği yakalayacak korkusu içinde soğuk terler dökerken, ikinci yarı çiçeklenmemi sağlayan, baros'u kucaklama isteği uyandıran maç.
galatasarayımızın zevkle izlenilen bir futbolla kazandığı maçtır. birinci goldeki mustafa sarp'ın son dokunmasını saymayarak kornerden kaleye ifadesini kullanmanın doğruluğunun yanı sıra, beşiktaşın son ataklarında bobo'nun leo franco'ya yardımı; "galatasaray'ın defans çizgisinde servet sabri ve bobo var" geyiğinin dönmesini sağlamıştır. baros'a söylenecek kelimelerin kifayetsiz kalmasının yanında, kewell'ın "az kaldı oluyordu" vuruşlarının verdiği tat damaklarda kalmıştır. özetle hayvan gibi bir maç olmuştur.
galatasaray'ımızın biraz rüştü'yle biraz bireysel yeteneklerle kazandığı karşılaşma.evet iyi oynamadık milli takım dönüşü maçlar çok kötü olur genelde ama yine de kazanmayı başarmak güzel.beşiktaş da gerçekten iyi oynadı pozisyonlar buldu ki biraz şanslı olsa skor değişkenlik gösterebilirdi.bu sene bireysel yetenekleriyle galatasaray ayrı bir fark elde etmiş durumda.
rüştü ne yapacak bilemiyorum ama kendini toparlaması lazım bu gece bitti artık türkiye için önemli bir manchester maçı var bir an önce kondisyonunu iyileştirmeli.zira manchester maçı beşiktaş'ın çıkış maçı olmalıdır.
