12 dev adam için çek cumhuriyeti maçı neyse a milliler için bu maç o.
yani maçlar kazanıldı ama takımlarda hayat yok. umarım bu benzerlik sonuna kadar devam etmez de takım finallere katılır.
ha bu arada penaltı olan pozisyona kandırma diyip kırmızı kart gösteren hakeme de sevgilerimi gönderiyorum buradan. o kırmızı kart olmasaydı sabaha kadar maç oynasak yine de beraberlikten öte gidemezdik.
63. dakikaya kadar organize tek atak yapamayan, tuncay'ın pozisyonu dışında doğru dürüst pozisyon bulamayan, rakip 10 kişi kalınca rahatlayan ve maçı koparan, maç öncesinde 3 maçta 7 puan kaybetmiş olan cengaverlerimizin -her ne hikmetse- 50.000 dolar prime hak kazandıkları maç.
ne primi ulan? ne primi? bosna'ya kaybettiklerinde 50.000, maltayla berabere kaldıklarında 30.000 dolar falan ceza kesmişseniz tamam ama, ağızlarını açtıklarında "milli görev" diyen, puan kaybı olduğunda 3 kat fazla üzülen bu güzel kardeşlerimizin primi iade etmesini beklemekteyiz. ulusoy da açık çek vermiş zaten, primi siz belirleyin, "dileyin benden ne dilerseniz" demiş. eze eze 3 tane attık ya hani brezilya'ya öhöhöhüm pardon macaristan'a, macaristan'ı sahadan sildik ya, adamlar yarı sahamıza bile adım atamadılar ya, helal olsun çocuklara...
milli takıma seçilemeyince topçular çok üzülüyorlar şimdi anladık. maç kazan, şak 50.000 dolar.
ama onlar da haklı... ne de olsa özellikle para mevzuunda hepsi profesyonel futbolcu!
ağız tadıyla "ne oynadık be, son yılların en iyi milli takımıydı, helal olsun hepsine, macarlar neye uğradıklarını şaşırdılar, hey yavrum hey!" dedirtemeyen maçtır. adamlar 10 kişi kalmadan, takım panik halindeydi, iki kuruşluk top oynayamadı. hadi ilk dakikalar heyecan olur diyelim, 60 dakika heyecan mı olurmuş? tuncay, asist haricinde çok kötüydü bana göre, keza nihat, aynı şekilde. servet zaten bildiğimiz servet, fazlasını beklememek lazım. gökhan ünal, golü attı sağolsun da ilk yarı boyunca bir numarası yoktu.
maçın en kötü yanı*, rezilliğe dönüşen iki duran toptu. şimdi dakikaları hatırlayamıyorum, ilkinde iletişimsizlikten olsa gerek, bir oyuncumuz serbest vuruşu pas olarak kullandı ancak pas attığı yöndeki arkadaşın bundan haberi yoktu, rakip kontra atağa kalktı. ikincisinde hamit'ten bir füze bekledik, o sola pas yapmayı tercih etti, yine pası alacak arkadaş beklemiyordu. bu organizasyon zayıflıkları bir kere başımıza bela olmaz ama bir tekrarı olursa canımız yanar, aman diyeyim.
hakem saçma sapan kararlar verdi, başlarda rakibin lehineydi, ancak; penaltıyı vermeyip üstüne çift sarıdan oyuncu atması hepsine bedel oldu zaten. keşke 10 kişi kalmadan atsaydık en azından ilk golü.
bir de keşke üç golü de ilk kaleci yeseydi, bu kadar da mal olunmaz ki, değdi mi kardeşim onca küfürü yediğine? cık cık cık.
hakem sayesinde kazandığımız karşılaşma oldu. gera atılmadan önce macaristan bizden daha iyi oynuyordu ve net gol pozisyonlarına giriyorlardı. buldukları bu kadar gol pozisyonunun temel nedeni de türkiye'nin belki de dünyanın teknik kapasitesi en sınırlı iki defans oyuncusu olan servet çetin ve emre aşık ikilisiydi. oyunu geriden bir türlü kuramadılar ve attıkları pasların yarısından çoğu rakip takım oyuncularına gitti. geriden oyunu kuramayınca da hep yavaş oynama durumunda kaldık.
fatih terim belki de kendisine en çok koyan hamleyi yaparak, maça hakan şükür'ü kadroya almayarak başladı. ama bu hareketi bize ileri ikilide artık hangi oyuncunun oynayacağını gösterdi. milli takımın forvetleri artık bu saatten sonra kesinlikle gökhan ünal ve halil altıntop ikilisi olmalıdır. eğer hakan şükür maçta oynuyor olsa, rakip on kişi kalsa bile milli takımın tüm oyuncuları ona gol attırmak için oynayacak, doldur boşalt taktiğiyle macaristan'ı bile yenemeyecektik.
ayrıca maçın inönü'de olmasından mı ne taraftarda da bir tuhaflık vardı. ilk yarı biraz tezahürat yapmaya çalışsalarda ikinci yarı resmen uyudular. takımın tam onlara ihtiyacı olduğu vakit nedense susmayı tercih ettiler. hele "kartal gol gol gol" tezahüratını "türkiye gol gol gol"'a uyarlamak gerçekten evlere şenlikti. hiçbir şeye benzemeyince de susmayı tercih ettiler. ama haklarını yememek gerek ikinci yarının bir bölümünde bağırmaya çalıştılar. serdar özkan sahaya girerken "türkiye" diye bağırmak yerine "ooo serdar özkan oley" diye tempo tutmayı tercih ettiler. ayıp ettiler.
futbol anlayışı erman toroğlu icazaatlarına dayananlar tarafından macaristan'ın penaltısı yendi diyerek laf atılan maç.
hakemin cesarati tamamen tribündeki seyirciye dayansa da, ders şeklinde bir karar vermiştir kendisi.
"topu atıp kalecinin üstüne atlayınca penaltı olur."
bu klişe türk futbolunu bitirmeye çok çalıştı. havada takılacak ayak arayan kramponlarla büyüdüğümüzden olsa gerek pek yadırgamıyoruz. ama kurallarda açık ve seçik olarak yazan bir ibareyi hatırlayıp maçın kaderini değiştiren hakeme laf atmak saçmalıktan başka bir şey değil.
he diyeceksin ki ya aynısı türkiye ye olsaydı gökhan ünal atılsaydı oyundan aynı şekilde, o zaman da böyle konuşabilecek miydin? en sevmediğim oyuncu ahmet dursun dur derim. zira kendisi daha önce biri elle gol atmaktan diğeri takımı önde giderken gol değil penaltı yaptırmaya çalışmaktan çift sarıyla oyundan atılabilmiş bir şahsiyettir. Süper küfürlerim olmuştur kendisi hakkında. o küfürler biraraya getirilse lügat olur lügat.*
bu durumda yerde yatan oyuncu yüzünden ofsayt vermeyen hakemi de eleştiririm. tribüne kol sokan adamı da.değişmez bu futbolu insan gibi oynayın canımı yeyin.**
ilk yarıda tuncay'ın son dakikadaki pozisyonu dışında pozisyon bulamadığımız, macaristan takımın 10. dakikadan sonra etkili ataklar yaptığı ve başa baş mücadele ettiği, ikinci yarıda emre'nin biraz takımı kıpırdatmasıyla baskı yaratmaya çalıştığımız ancak başarılı olamadığımız. %100'lük bir gol pozisyonundan sonra ve bir penaltı pozisyonu sonrasında -golü yesek çıkaramazdık- macaristan'ın 10 kişi kalmasıyla, macarlar şoktayken gol bulduğumuz, ısrarla sol kanadı kullanmaya çalıştığımız, sağ kanattan da bindirme yapabilecekken bu kanadı kullanmadığımız, biri yine kaleci şanssızlığı ile olmak üzere 3 gol attığımız ancak oynanan temposuz ve kalitesiz futbolun milli takıma yakışmadığı maç olmuştur.
fatih terim'in hala bir oyun düzeni oturtamadığı aşikardır. hakan kritik toplar çıkarmıştır. milli takım forvetinin gökhan ve halil'den oluşması gelecek için taşların yerine oturmasında faydalı olacaktır. serdar özkan'a müsait durmlarda pas atılsaydı -aurelio hep sola attı- topu daha etkili kullanabilirdik.
hakan ve sabri sakat olmasaydı, terim bu kadroyla da çıkmazdı. yunanistan maçının 4 gol atılarak kazanılmasından sonra terim'i nasıl eleştirdiysem, bu maçın kazanılmasından sonra bile terim eleştirilir. keza, takım tempo yaratamamakta ve organize şekilde hücum edememektedir. tuncay ve ibrahim'in sol kanatta 5 metreden birbirlerine pas atması organize olmak demekse, milli takımımızın işinin çok zor olduğu aşikardır.
millî takımda hakan şükür'leri, rüştü'leri, ayhan akman'ları, deniz barış'ları görmek istememizde haklı olduğumuzu gösteren maç olmuştur. artık ileri ikilide gökhan olsun, halil olsun, orta sahada emre, yıldıray, hamit, aurelio, serdar olsun... yeter yahu kendimi bildim bileli millî takım aynı 11 çıkıyor, heyecan istiyoruz hoca!
-sakinleşme efekti-
ayrıca halil'in 3. goldeki cesaretini gösterecek millî takım istiyoruz, malta'ya ceza sahası dışından şut çekememiş garantör milli takım değil. yakaladığı yerden çakan forvet istiyoruz, çizgiye inen forvet değil...
bir de malta maçı 11'inden kesilmeyecek iki adamdan biri halil ise, diğeri de emre değil miydi?
sürekli stres ve heyecandan dolayı afedersiniz çişimi getiren maç. yedi bitirdi maç beni 1. gole kadar. babam zaten kumandayla bi e2'eki norveç-yunanistan maçına döndü, bi a millilerin basket maçına. deli oldum bi zikim anlamadım akşamdan. hayat mı lan bu? kız arkadaşım bile yok. çok yalnızım sözlük ya.
zor geçmiş bir maçtır. dakika 68'E kadar kimse böyle bir sonuç beklemezdi kolay kolay.
millî takımımız gene iyi oynamamıştır. hatt yunanistan karşılaşmasında bala göte çekilen uzaktan şutları içeri alan kaleci, norveç maçında gene aynı olay derken bu maçta da hakemin -bence- yanlış bir karÂrı ile düğümü çözülmüş bir maç olmuştur bu.
duran top organisyonu yapamayan bir takıma büyük takım diyemezsiniz. cez sahası yan tarafından kullanılacak bir vuruşu geriye pas olarak çıkaran futbolcunun*, topu hedefinin 5 metre geriye atması, kontraatak saldıran bir rakip karşısında faciaya yol açabilir.
kaleci hakan arıkan, topu degajla oyuna sokunca paso macarlara kazandırdı topu. bunu yapması da ayrı bir mÂrifet.
emre âşık, 10 pas attıysa yarısını rakibe vermiştir. görev yeri de geri olduğu için küfürleri eksik etmemiştir onu seyredenler.
hakemi aldattığı gerekçesiyle atılan macarın pozisyonu ise oldukça tartışılır. takdir bizim yanımızdaydı diyebiliriz.
... ancak ruhsuz bir milli takım oyunu görmek felÂket can sıkmaktadır. skora sevinilir ama bu skor, bu oyunun skoru mudur? sanmam.
bir tane bile organize atak yapamadığımız, ilk ve ikinci yarının büyük bölümünde uykunun gelmesini sağlayan futbolun sergilendiği, vasatın altında oynanmış, bitmiş maçtır. dan dun kaleye gelmemiz sonucu elde ettiğmiz 2 gol ve bir tane de hediye gol. macaristan tam bir mahalle takımıymış bu arada. fatih terim'in kasıntı sevinişleri güne damgasını vurmuştur. görüyorsunuz ki fatih bey.. kazandığımız zaman da eleştiri yapabiliyormuşuz kaybettiğimiz zaman gibi. hani siz diyorsunuz ya; kazanırken tüm türkiye kazandı, kaybedince fatih terim kaybetti. maç bitiminde 3-0'lık net bir skora neden sevinemiyorum acaba ben? böyle bir futbol yakışmıyor. bugün karşımızda macaristan vardı, bundan sonra öyle olmayacaktır.
"bir günde kral olmayan, bir günde de tahttan inmeyen" fatih terim'i çok çok mutlu eden ve rahatlatan maçtır.
penaltı olması gereken pozisyonda bir anda rakibin 10 kişi kalması, 5 dakikada iki gol bulmamız ve maçı kazanmamız da futbol'un güzel yüzünü bu kez de * bize dönmesinin gösteresidir.
(bkz: futbol ne garip 11 kişi yuvarlak bir top falan)
4-5 gün önceki malta maçında çok şanssız puan kaybı sonrası bu maçın oynanacağını bile bile takıma, teknik direktöre şuursuzca saldıran, türkiye'nin avrupa şampiyonasına gitmesini istemeyen şuursuzların sağlam mı sağlam ayar yediği maç.
şans eseri 3 farkla kazandığımız ** maçtır. önemli olan maçlar yunanistan ve norveç ile yapacağımız maçlardır. fatih terim hatalarını bir an önce düzeltsin vaktimiz kalmadı *.
milli takımın galibiyetine sevinmeyen bir çok sözlük yazarının olduğunu gösteren maç. anlaşılan bazı kimslerin niyeti üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. ne olursa olsun bu takım avrupa şampiyonasına gitsin diye düşüneceklerine fatih terim gidecekse, hakan şükür milli takımı bırakacaksa milli takım da avrupa şampiyonasına gidemesin diye düşünmekteler. bravo size...
yurdum insanlarının(!) (en büyük düşmanımız olan) havaya açtıkları yaylım ateşinin sebebi olarak gösterdikleri maçtır. adam gibi sevinmesini de üzülmesini de bilmeyen, ya da ısrarla öğrenemeyen bir toplumda maç sonrası programlarında tek konuşulması gerekenin "kaç korner bir penaltı olsun" yerine biraz başka konuların da tartışılması gerektiğini bir kez daha hatırlatan maçtır. ***
iskoç hakem hakkında da bir şeyler demeli, yıllardan beri bu kadar oyuna ve pozisyonlara yakın bir hakem izlediğimi hatırlamıyorum.
zoltan gera gibi tecrübeli bir oyuncu da kendini resmen yere attı ve kırmızı kartı, çift sarı karttan, haketti. tartışmak bile komik.
hakemin hatasi yuzunden malesef terim kaldi ve gelecegimiz hala tehlikede.10 kisilik takimi yendik diye sevinmesinler cunku haksiz yere oyuncu atildi,o an 'a kadar bizimle basabas oynadilar,goz actirmadilar.bu da sunu gostericek terim kaldigi icin 2008'e gitsek bile bu kafayla fazla kalmayiz orada. yeni bir teknik direktor ile gelecege dair umudum vardi yazik oldu.
not;kotuleyenlere sozum ben terimci degilim milli takimciyim.milli takimin gelecegi icinde bu adamin orada olmasi yanlistir.2008'de onunla ne kadar yol alinabilecegini goreceksiniz. (bkz: bir arpa boyu) terim'in kölesi olmus zihniyet kotule kotulebildigin kadar bu 2008'de dotumuzu kurtarmicak ama bunuda bil.