1 milyon 683 bin kişi fişlendi
517 kişiye idam kararı verildi
171 kişi işkencede öldü. sadece raporla belgelenen. gerçek sayı bilinmiyor.
50 kişi asildi
14 bin kişi vatandasliktan çıkarıldı.
BANANE Mi DiYECEKTiM ? (12 Eylül'e ve Öncesine)
'' Ben öğrenci idim. Ben savaşa gitmemiştim ki..
Annem beni savaşa göndermedi ki, git oku diye gönderdi..
Ama gittik bir savaşın içine düştük.. Banane mi diyecektim ? !
Banane demedim ! Demediğim içinde ceza evinden ceza evine sürüldüm !
Sadece ihtilalden sonra 7.5 sene içeride yattım. 5.5 yıl 2.5 metrekarelik hücrede kaldım. Ve sonuçta ihtilalleri gördüm, darbeleri gördüm, yargılandım. 1 gün bile ceza almadım ! Onun için haksızlığı biliyorum, adaletsizliği yaşadım, 7.5 yıl ceza evinde kalip 1 gün bile ceza almamış bir adama ; 'Afedersin, kusura bakma, sana yanlış yaptık ' demediler bile.
Ama bende dedim ki; 'Ben inandığımın bedelini ödüyorum.' Bir adam ya inandığını yapar, yaparsada ; ' Vah demez, Ah demez !, Keşke demez ! Niye yaptım ! Niye çektim demez ! ' bende demedim, hala da demiyorum ! inandımsa yaparım , Bedeli neyse katlanırım ! ''
-Muhsin yazıcıoğlu-
Babam anlatıyor c5lerdeki eziyetleri, işkenceleri. Yemek diye önüne verdikleri kuru ekmekleri. Duş diye sevindikleri yerde dayak yediklerini. Devamı gelen jop izlerini.. Bir çok arkadaşını düğüne uğurlarmış gibi idama yollamaları. Babam 80 ülkücülerindendir. Ama şu an gel gör ki baştaki yüzünden bbp kaymaktadır. Muhsin başkanla dava arkadaşı olmuşlar 80lerde.. Babamı 2 kez ağlarken gördüm; türkeşin vefatında, yazıoğlunun faili meçhul cinayetinde. Her şey benim için bitmişti o zamanlar. Bizde baş koymaya başlamıştık bu yola.
sağın kolunu kıran, solu resmen biçen, dincilere ise sinek ısırığı etkisi yapan darbenin başladığı gün.
bugün neden dinci-muhafazakar kesim iktidarda, neden milliyetçiler tam etkin değil ve sol neden bu kadar parçalı ve başımıza bela şeklinde, işte herşey o gün başladı.
ve onun mimarı (bkz: kenan evren) şu anda öbür tarafta, hesap veriyor mudur? şüpheliyim ondan da...
en buyuk zarari sol kesim gormustur. sol hareket engellenmistir. o gun olenler isiklar icinde uyusun. bugunku hukumetin olmasinda, ulkemizdeki bilincsiz %40 lik kesimin olusumunda amerikan kuklasi kenan evren denen yaratigin buyuk payi vardir. elime verselerdi o adami dilim dilim dogrardim.
darbeden Zarar görmeyen badem bıyıklılar, neo-liberaller, ağır ulusalcılar ve siyasal islamcilar 35 yıldır ülkenin ve bizim belamızı sikti.
Çünkü 35 yıldır dönüşümlü olarak iktidarı paylaştılar.
son olarak darbeyi yapan kişi ve kişilerin.
ölmüş olanlarının toprağını belliyim.
Sağ olanlara ise acı içinde ölüm diliyorum.
halen kullandığımız anayasanın yazılmasına sebep olan, insanların ağır işkenceler gördüğü, devlet terörünün tavan yaptığı ve insanların uzun yıllar siyasetten korkmasına sebep olmuş karanlık dönem.
13 Aralık 1980′de 12 Eylül rejimince yaşı
büyütülerek idam edilen Erdal Eren’in
annesine mektubu...
Ana!..
Neden mi burdayım? Neden mi evimde
değilim? Neden istediğim zaman yatıp
kalkamıyorum? Niye istediğim kitabı, evdeki
kanepeye oturup okuyamıyorum,
düşünemiyorum, yazamıyorum? Ne mi
arıyorum dört duvar arasında?
“O sözler ki kalbimizin üstünde dolu bir
tabanca gibi ölüp ölesiye taşırız. O sözler ki bir
kere çıkmıştır ağzımızdan, uğruna asılırız.”
Baharın, karın altından fışkırdığı bugünlerde
içeride olmak, çiçek kokusunu alamamak, geniş
yeşilliklerin güzelliğini görememek insanda
anlatılması zor bir duyguyu yaratıyor. Ama bu
duygu öyle karamsarlığın, yılgınlığın, bitkinliğin
ve vazgeçmişliğin bir belirtisi olmuyor.
Aksine, bu duygu beni daha biliyor, daha
hırçınlaştırıyor, bir yerlerden uzaklaştırıyor,
bir yerlere yakınlaştırıyor. “Ne yapmalı?” “Nasıl
savaşmalı?” sorusuna cevaplar arıyorum
günlerce.
Sizi de düşünüyorum. içeriye düşmeden önce
anlatmak istediklerimi ama anlatamadıklarımı
herhalde şimdi daha iyi anlayacaksınız. Bizi
anlamayan analara, babalara, bacılara, eşe,
dosta, herkese ama herkese anlatın daha vakit
varken.
Henüz geç kalmamışken. Vaktim az da olsa var
ve eğer biz değerlendirmesini bilirsek yeter de
artar bile. Bu işi hep beraber yürütürsek ancak
kazanabiliriz.
Omuz, omuza, bir birinden güç alarak, bir
birine güç vererek. Ve anam, bu savaşı ne
pahasına olursa olsun kazanmalıyız,
kazanacağız. Kazanacağız ki çiçekli, mutlu
günleri hep beraber görelim, senin torunların
görsün ve torunlarının çocukları görsün.
Biz karşımızdakiler gibi bir avuç değiliz. Biz
halkız. Bak sana bizden olanları iyiyi, güzeli,
haklarını isteyenleri sayayım. Ben varım,
babam var, sen varsın, kardeşlerim var, ablam
bacım var, sonra köydeki dayılarım, şehirdeki
amcalarım ve onların akrabaları, komşuları var,
onların arkadaşları, onların oğulları, kızları,
benim okul arkadaşlarım, onların arkadaşları,
onların akrabaları, amcaları, dayıları var ve
yine onların… saymakla bitiremeyeceğim
kadarız biz.
Gördün mü ak saçlı boncuk gözlü anacığım
saymakla bitiremiyorum. Yeter ki omuz verelim
birbirimize. Yeter ki destek olalım ortak
mücadelemizde.
Gelecek görüşte bana özgürlüğü, özgürlüğün
tohumlarını getir. Ve demir parmaklıklara
bütün bu yazdıklarımı düşünerek gözyaşlarını,
mahzun bakışlarını bırakmadan git. Boynun
bükük olmasın. Giderken gözün arkada
kalmasın. Arkana bakma. Dışarıda da hep öyle
ol.
Sana ve soranlara devrimci selamlar.
Anne. Benim anlatmak istediklerimin hemen,
hemen hepsi bu mektupta var. Bu da
cezaevindeki tüm devrimcilerin düşüncelerinin,
yaşamlarının ve mücadelelerinin aynı olduğunu
gösterir.
Bu yazdıklarımın yanı sıra sağlığınıza da dikkat
edin ki yaşamın zorluklarına göğüs
gerebilesiniz.
Size, akrabalara ve tüm arkadaşlara devrimci
selamlar. Ellerinizden öperim.
Erdal”.
Ülkücü
Şehit Mustafa Pehlivanoğlu'nun Ailesine son
Mektubu.
Sevgili anneciğim ve babacığım, sizler beni
bu yaşa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz.
Benim sizlere karşı islemiş olduğum hataları
ve suçlarımı affedin. Hakkınızı helal edin. Ben
sizlerin bir evladınız olarak, bugüne kadar
Cenab-ı Hakkın ve Onun Resulünün, Yüce
Peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın
yazımız böyle yazılmış. Kader ne ise onu
çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar gibi bir
an önce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer
benim günahım varsa Cenab-ı Allah'ın
huzurunda çekmeye hazırım. Yok, bir
yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler,
idam edenler Allah'tan bulsunlar. Şunu hiç
bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa'lar ölür,
Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar.
Kellemi verdiğim bu yolun zaferi
yakındır.Zafer her zaman Allah'a
inananlarındır.
Bunun için hiç üzülmeyin. Cenazemin
arkasından ağlamayın, günahtır. Sizden ricam
ağlamayın. Anne, sizlerle helalleşmek
isterdim, fakat olmadı. Hakkım varsa,
hepinize helal olsun, siz de helal edin.
Son olarak, abime, yengeme, yiğenime,
bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini
dilerim. Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı
Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona
yardımcı olmasını dilerim.
Oğlunuz Mustafa.
kendi davası uğruna başı eğilmeyen her nefere selam olsun.
bugün günlerden 12 eylül...
*650 bin kişi gözaltına alındı,
ağır işkencelerden geçirildi
* 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
* açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
* 7 bin kişi için idam cezası istendi.
* 517 kişiye idam cezası verildi.
*haklarında idam cezası verilenlerden 50 devrimci asıldı.
* 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
* 171 kişi işkenceden öldü.
* 144 kişi cezaevlerinde öldü.
* 14 kişi açlık grevinde öldü.
* 16 kişi kaçarken vuruldu.
* 95 kişi çatışmada öldü.
* 73 kişiye doğal ölüm raporu verildi.
* 43 kişinin intihar ettiği bildirildi.
* 71 bin kişi tcknin 141, 141 ve 163. maddelerinden yargılandı.
* 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı.
* 338 bin kişiye pasaport verilmedi.
* 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
* 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
* 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına çıktı.
* 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
* 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
* 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hakimin işine son verildi.
* 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis istendi.
* gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
* 31 gazeteci cezaevine girdi. 300 gazeteci saldırıya uğradı.
*3 gazeteci silahla öldürüldü.
* gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
* 13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
* 39 ton gazete ve dergi imha edildi.
* derneklerin, partilerin, türk-iş dışındaki sendikaların faaliyeti durduruldu. varlıklarına el konuldu.
* üniversite hocalarından 5000 kadarı görevden alındı, güvenlik soruşturmasına tabi tutuldu.
* belediye başkanları görevden alındı, yerine sıkıyönetim atama yaptı.
* sendikalaşma kaldırıldı, çalışanların kıdem tazminatı gibi kazanımları daraltıldı, ücretler ve sosyal haklar budandı, grev hakkı yasaklandı.
* zorunlu din dersi getirildi; türk islam sentezi bir kültürün milli kültür olarak kabul edilmesi kararlaştırıldı; diyanet işlerinde 260 din görevlisinin maaşının rabıta-ül islam örgütünce ödenmesi onaylandı.
idam sehpalarından Hakk'a yürüyen;
Ahmet KERSE
Ali Bülent ORKAN
Cevdet KARAKAŞ
Fikri ARIKAN
Halil ESENDAĞ
Selçuk DURACIK
ismet ŞAHiN
Mustafa PEHLiVANOĞLU
Ve Cengiz BAKTEMUR'a selâm olsun.
Yusufiye'de çile çeken ve tahliye olduktan sonra şehid olan, Yusufiye'lilerin çile sembolü Ferhat TÜYSÜZ'e rahmet olsun!
Evet bugün 12 eylül...
Ezan dinmesin, bayrak inmesin diye mücadele eden bir neslin cuntacı şerefsizler tarafından ezildiği gün...
Bugün olan Türkiye'nin temelinin atıldığı gün. O günlerde sağcısı gitti solcusu gitti sağcısı ezildi solcusu ezildi sağcısı fişlendi solcusu fişlendi ama bir kesim korundu ya da etliye sütlüye bulaşmadan kendini sıyırdı. Bugünün zemini o zaman atıldı. O zamanın asıl mağdurları yerine alakası olmayanlar bu işin kaymağını yedi hala yiyor. Haksız yere işkence gören idam edilen bir sürü insan. Zor günlerdi Allah bir daha yaşatmasın.