bizim daha doğmadığımız yılları eleştirmek haddimize düşmez ve yaşamadığımız için o dönemi de anlayamayız elbet, amma ve lakin; o uzun ve kanlı bir geçmişi olan sağ-sol davasının darbenin yapıldığı gün, bir anda tamamen sona ermesinden daha manidar bir şey yok sanırım.
Darbeyi devrim sanan Devrim anlayışı darbeyle sınırlı olan insandır. Devrim hakkında zerre bilgisi yoktur. 1960 dan beridir devrim yapmaya sabrı olmayan darbeci zihniyetin ürünüdür. Sabredemez darbeyle işi kökten bitirdiklerini sanar. Ama arkalarında darbeden mağdur olan bi ton insan kalır. Devrim ise sindire sindire zihniyeti derinlemesine değiştirerek yapılır.
12 eylül döneminde vatan hainleri için verilen yargı kararlarına karşı çıkıp bugünkü ergenekon davası kararları için zil takıp oynayan dönek yavşaklardır.
öncelikle devrimi değil darbeyi eleştiren insandır. o günleri yaşamamış, görmemiş olabilir fakat bu okuyup, öğrenmesine engel değildir. okuyan, öğrenen insan ise 12 eylül darbesinin Türkiye'yi ileri değil; geriye götürdüğünü ve küresel hizmetler uğruna yapılan kışkırtmaların bir sonucu olduğunun farkına varır. insanlık adına, ülke adına savunulacak bir yanı yoktur.
devrimden ziyade darbedir.gerekli midir . maalesef evet .zira ülkede topluca bir akıl tutulması yaşanıyordu.çünkü zaten millet birbirine giriyordu sokaklarda benim ideolojim hakim olsun diye. demokrasiye yapılmış bir hareket derseniz demokrasiden kastınız silahlı insanların birbirlerine şiddet yolu ile ideoloji kabul ettirmeye çalıştığı ışıklı ve sevgi dolu bir tablo idi ise evet demokrasiye karşı bir hareketti derim.darbe mecburiyetten yapılmış bir hadise idi.ayrıca amerikanın türkiyenin işlerine bu günkü kadar karışıp darbeyi tertip ettiğini söyleyenlere burnunun dibinde gelişen iran devrimini ve büyükelçiliğinin basılmasını sscb tarafından afganistanın işgalini öngörememiş bir devletten bahsettiğimizi hatırlatmak isterim.türkiye o dönemlerde asla amerika için bir şili kolaylığında elini kolunu sokabildiği bir yer değildi.darbe anlık gelişti ve yönetime gelenler o kadar hazırlıklı olsalardı darbeden sonra özal gundisi değil turgut sunalp başbakan olurdu.maalesef oldu ama maalesef burda babası polis copundan nasiplenmiş hınç sahibi anarşist eskilerinin o günleri görmeden atıp tutan eniklerinin zannettiği kadar da toplumsal yaşama bir taksiciye bir manava negatif yansıması olmadı.negatif yansıması olanlar elbette ki o dönemde kamu düzenine karşı suç işleyenlerdi.siz bakmayın mamak cezaevinde diyarbakır cezaevinde yatanlar da teravih namazı sonrası camiden çıkarken tutuklanan hacı amcalar değil bizzat karşı fikri silmek için silah bomba ne varsa depolayıp örgütlenen memleketin anasını sikmiş hergelelerdi .tabii araya zaman girince detaylar hafızalarda bulanıklaşıyor .çarpıtmak daha da kolaylaşıyor.
12 Eylül 1980 devrimi diye bir şey yoktur, sadece bir darbe vardır. Eleştirmeye gelince, özellikle o dönemi sıcağı, sıcağına yaşamış biriyseniz eleştiri az gelir, o darbeyi yapanlara ana avrat küfretmek daha rahatlatıcı gelecektir mutlaka.12 eylül sağa ya da sola karşı yapılmış bir hareket değil tamamıyla demokrasiyi bitirme amaçlı bir harekettir. Ayrıca şimdi başımız bela olan yobazlığın temeli kenan evren ve özal tarafından o yıllarda atılmıştır. 17 yaşındaki erdal eren, yaşı büyütülerek o zaman idam edilmiş, binlerce yazar, düşünür, çizer, sendikacı işkencelerden geçmiş, bir çok insan göz altında kaybolmuştur. iş hayatına da etkisi çok fazladır, sendika faaliyetleri durmuş, grevler ve toplu sözleşmeler iç güvenlik gerekçe gösterilerek yasaklanmıştır. Bir çok profesör 1402 sayılı yasa nedeniyle görevlerinden uzaklaştırılıp YÖK belası üniversiteleri ilim yuvası olmaktan çıkartıp, tarikat yuvası haline getirmiştir. Türkiye'deki ilk özelleştirmeler yine 12 eylül sonrası Özal hükümetleri döneminde yapılmıştır. Aslında yazılacak o kadar şey var ki, bu dönemi yaşayan biri olarak kenan evren'in hala yargılanmamış olmasına kahroluyorum. tek umudum yağlı boya yaparken ,yağa basıp kayması ve o şövalenin götüne girmesidir.
milleti tam bir koyun psikolojisiyle sol ve sağ olarak ikiye bölen böyle yaparak devletinin milletinin geleceğini yok edeceğini bilmeden düşüncesizce hareket etmiş olan dönemin gençliğinin, kendi salaklığını eleştireceği yerde, suçu kendilerinde bulacağı yerde, bu iç savaşı sonlandırmak uğruna demokrasiden feraget eden türk ordusunu eleştirmesidir. bu eleştiriyi yaparken ne düşünüyosunuz ? daha öldüreceğiniz ama öldüremediğiniz insanlar mı vardı solculardan ya da sağcılardan, hevesinizi alamadınız mı. oturup biraz düşünün, bizler ne zaman dış güçlerin oyunlarında piyon olmaktan vazgeçicez de ülkemize sahip çıkmaya başlıycaz.
Dünya Steve jobs gibi bir adamın ölümünü daha doğrusu dünyaya neler kattığını konuşurken ve bu adamın dünyaya kattığı şeyler hayal günü zorlayan şeyler iken biz hala darbenin haklımı haksız mı olduğunu konuşuyoruz. Ve şunu anlamıyorum. Burada bu ekranın karşısına geçecek kadar bu teknolojiyi kullanan insanların hala devleti kutsal ve sütten çıkmış kaşık zannetmesini anlamıyorum. üstelik internet denilen bu meret devletlerin bütün kirli işlerini ortaya sererken. Bir KGB ajanın itirafında" Çeçenistan la savaş bahanesi olması için 400 rus vatandaşının öldüğü bombalı saldırıyı biz düzenledik" demiş. ve bu darbeyi savunanlara sorsak yüzde doksanı amerikanın 11 eylülü için "uçakları kuleler amerika kendi çaktı" der. Ama 70 ve 80 ler de sokakları kan gölüne çeviren olaylarda darbecilerin hiç kabahati yoktu derler. ama normaldir. Darbe dediğin şey de böyledir. Sadece siyaset kurumunu ele geçirmez yargıdan yerel yönetimlere, sivil toplum kuruluşlarından eğitime her şeyi le geçirir ve kendi propağandasını yapar. Seksen yıldırda kendi propaganda silindirlerinin altında kalan insanlarında darbe savunması normal olur. Ama darbe sizin deyiminizle devrim o kadar iyi bir şey olsa geçtiğimiz yüzyılın darbecileride Mozart kadar hatırlanır olurdu. Tıpkı 100 yıl sonra bizim paşanın esamesi okunmazken Steve Jobs un hatırlanacağı gibi.
yazar burada evrim yazacakken eli yanlışlıkla d harfinede basmış sanırım.
zira 12 eylül askeri darbe evriminin son halkasıdır. belki gereklilikler yüzünden asker yönetime bir kere daha el koymuştur ama her zaman sevilen türk askeri ve ordusunun kantarın topuzu nasıl kaçırılıra verdiği en güzel örnek budur.
masum binlerce gencin işkence görmesinin ,ülkede istikrar kelimesinin tedavülden uzunca süre kalkmasının müsebbibi olmuştur.
ama şu anki ordunun aczi 12 eylül cuntasından bile daha vahim durumdadır. kimya bozuk ne yapacağını bilmez bir vaziyette sanki trt ankara çocuk korosu gibi.
siyasetin içinde ordu kesinlikle olmamalı ,lakin ordu bir ülkenin ne kadar güçlü veya güçsüz olduğunun kanıtıdır. polis asayişi sağlamakla görevliyken ,ordu vatanı korumak ve savunmakla görevlidir, birileri bu günlerde orduyu tasfiye edip kendi ordusunu polis üzerinden kurmaya çabalarken seyirci kalanlar yarın o polis tarafından düdüklenirken yandım anam nerede bu asker diye sağa sola bakarken iş işten çoktan geçmiş olacak.
mankurtlaştırmanın etkisinden sıyrılmış, hala insani duyguları olan ve yanlışları görerek doğruyu seçebilme zekasına sahip kişidir. aklı başında bir sosyal demokrattır.
öncelikle 12 Eylül 1980 devrim değil darbedir.
ayrıca bilançosu da;
HAKLARINDA idam cezası istenenler: 7.000, Ölüm cezası verilenler: 517, Askeri Yargıtayın onayladığı idam cezası: 124, Dosyası Mecliste bulunan idam hükümlüsü: 259, infaz edilen idam cezası: 50, infaz edilen sol görüşlü idam mahkumu: 18, infaz edilen sağ görüşlü idam mahkumu: 8, infaz edilen yabancı (Ermeni): 1, infaz edilen adli suçlu: 23, Gözaltına alınanlar: 650.000, Fişlenenler: 1.683.000, Açılan dava sayısı: 210.000, Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılananlar: 230.000, Sivil mahkemelerde açılan davalar (1980-88): 9.508, Yargılanan örgüt üyesi: 98.404, Hüküm giyen örgüt üyesi: 21.764, Yurda dön çağrısı yapılanlar: 29.000, Vatandaşlıktan çıkarılanlar: 14.000, Pasaport verilmeyenler: 388.000, Faaliyetten men edilen dernek: 23.700, Toplam 644 cezaevindeki hükümlü-tutuklu: 52.000 (1990da kalanlar), Toplam ölüm (eceliyle): 229, Kuşkulu ölüm: 144, Açlık grevinde ölenler: 14, Kaçarken vurulanlar: 16,Çatışmada öldürülenler: 74, Doğal ölüm raporu verilenler:intiharettiği bildirilenler: 43,Nedeni belirsiz` ölenler: 2, işkence sonucu öldürülenler: 171, Açılan işkence soruşturma veya davası: 9.962 (1982-1988 arası).işkence yaptıkları suçlamasıyla yargılanan güvenlik görevlisi: 544,1981 yılı Nisan-Mayıs aylarında ödüllendirilen güvenlik görevlisi: 1.002, Cezaevlerindeki gazetecilerin aldığı ceza toplamı: 3.315 yıl 3 ay, istanbul gazetelerinin yayın yapamadığı gün sayısı: 300 gün, Yakılarak yok edilen gazete, dergi, kitap: 39 ton, Yok edilmek üzere depolarda bekleyen yayın: 40 ton, Yasaklanan yayın sayısı: 927, Yasaklanan film sayısı: 927...