12 eylül darbesinin suçunu ne tek başına siyasi otoritenin üzerine yıkarak ne de orduya atarak açıklanamayacak durumdur. ancak sonuç ortadadır. mecburiyetten yapılmamış, mecburiyetten yapılmış gibi gösterilmiştir. suç ise müşterektir. siyasi otorite gaflet ve dalalet içinde hareket etmiştir. (hıyanete ortak olanları da vardır elbette). ordu hakeza. sosyalist görüşlüler sosyalizm getirmek için eylemde bulunmuşlardır. polis kendi içinde kutuplaşmış, müdahalede bulunmamıştır. ülkücüler polisin yetersizliğini görünce durumdan vazife çıkartmış, devleti korumaya girişmişlerdir. ordu uzunca bir süre seyretmiş, sonra öldürücü darbeyi vurmuştur.
ama ortada sorulması gereken sorular çok. neden 12 eylül? neden beklendi? 11 eylülde de durdurulabiliyordu da neden beklendi? (11 eylül tarihi semboliktir.) olaylar kızışırken aynı silahla aynı gün yapılan iki eylemden birisi sağ kesime birisi sol kesime. bu neyle açıklanabilir? insanlar mı birbirini öldürdü yoksa birileri mi olayı kızıştırdı? (elbette insanlar birbirini öldürdü tabi ki ama o raddeye gelene kadar birilerinin çomak sokmasını atlamamak gerekir)
12 eylül öncesi için hiç kimse sütten çıkmış ak kaşık değil. kimse boku başkasına atmasın. sağ duyu lazımdı. ılımlı siyaset lazımdı. uzlaşma lazımdı. istikrar lazımdı. bunların yaşanmaması için hepsi birden lazımdı. ama hiç biri olmadı. ekmeklerine yağ sürüldü üzerine bal ve kaymak sürüldü. onlar da yönetime el koydu. ellerine balı verdi yapı verdi reçelini verdi ekmeğini uzattı. halk da sürdü.
işin acı tarafı aynı senaryo bugün de oynanıyor çaktırmadan. cumhuriyet gazetesi bombalanıyor sonra danıştayda silahlı saldırıda ölen yaralanan hakimler oluyor. şeref yoksunu medya da bunu "ateş ettikten sonra tekbir getirdi" diye yazıyor. pkk karakol basıyor, heronlar izliyor. düşürsek mi deniyor başka bir eyleminde. büyük şehirlerde bombalama eylemleri yapılıyor. huzur bırakılmıyor. ama ak koyun kara koyun ortaya çıktı. bu işten kimlerin çıkar sağladığı ortaya çıktı. daha da devam edecek.
darbeyi savunduğum gibi bir durum algılanmasın ama bilinmeyen bir durumu paylaşayım...
demirel ve ecevit 1977'den itibaren işbilir devlet adamlarınca birkaç kez uyarılmıştı. 'aranızdaki çekişmeyi bırakın, gerekirse nmilli birlik hükümeti kurun' iki liderin oy oranı yüzde 60-70 civarı idi...
sonraları bir sürü belge, dergi, ve kitapta işaret edilen tehlike 'yeşil-kuşak'..
1975-85 aralığında orta-doğu dahil dünyanın birçok bölgesinde yeni dengeler oluşturuldu.
* 650.000 kişi göz altına alındı.
* 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
* Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
* 7 bin kişi için idam cezası istendi.
* 517 kişiye idam cezası verildi.
* Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı
* idamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi.
* 71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
* 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı.
* 388 bin kişiye pasaport verilmedi.
* 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
* 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
* 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
* 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
* 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.
* 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
* 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
* 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
* 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
* Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
* 31 gazeteci cezaevine girdi.
* 300 gazeteci saldırıya uğradı.
* 3 gazeteci silahla öldürüldü.
* Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
* 13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
* 39 ton gazete ve dergi imha edildi.
* Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
* 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
* 14 kişi açlık grevinde öldü.
* 16 kişi -kaçarken- vuruldu.
* 95 kişi -çatışmada- öldü.
* 73 kişiye -doğal ölüm raporu- verildi.
* 43 kişinin -intihar ettiği- bildirildi.
çok safsınız. yahu hadi ben cahilim kemalist kanaat önderi ertuğrul özkök de mi cahil anasını satayım
--spoiler--
12 Eylül 1980 sabahı darbeyi öğrendiğimizde benim ve eşimin ilk tepkisi, "Oh, terör duracak' oldu. Günde 20 kişi öldürülüyordu. Sağda ve solda binlerce, belki on binlerce insan gibi ben de bir terör kurşununa kurban gitmenin korkusu içinde yaşıyordum.
Ben, 12 Eylül 1980 sabahı Ankara'dan izmir'e giden bir Varan otobüsündeydim.
* * *
Sabah saat 05.00 sıralarında şoför radyoyu açtığında sıkıyönetim bildirisi okunuyordu.
O an içimden gelen, hayır, hayır fışkıran ses şu oldu:
Hapiselerde kaybolan binlerce insanı üçün beşin lafı mı olur diyerek insanlıktan uzak ve kana susamız biçimde tanımlayan beyinlerin hangi 'medya gücü'ne dayandığı umrumuzda olmasa da...
"zaten öleceklerdi, kaç kişi idam edildi zaten" diyenlerin cahilliklerini yüzüne vurmak görevimiz olmasa da...
belirtelim!
yaşanılanları anlamanız için illa hapishanelerde yaşanan işkenceleri yaşamanız, bokunuzu yemeniz, copların kıçınıza sokulması mı gerekiyor?
madem öyle; üçün beşin lafını yapmayacağız, sizin gibileri yaşatmamanın da hesabını yapmamak lazım!
ne yapsaydı diyorsunuz?
madem 'yönetime el koymaya' meraklı idi, ülke ekonomisini mali sermayenin eline bırakmasaydı!
farkında değilsiniz belki ama bir kısım insanlar bugün ağzınıza sakız yaptığınız 'ekonomik bağımsızlık' için öldürler!
darbe sonrası insanları apolitikleştirme programının ürünü olan bir beyinden çıkma tespit. çene yormaya gerek yoktur, bu kadercilik anlayışı ile hayatını geçirmesi her iki taraf için de en hayırlısı olacaktır.
bir kaç kişi asılmış diyerek açıklanamayacak durumdur. ya kardeşim o asılan insanlar asılmasalar zaten birbirlerini öldüreceklerdi. günde yirmi kişinin ölmesinden bahsediyoruz. ama asker yönetime el koyunca kaç kişi idam edildi? üçün beşin lafını mı yapıyorsunuz burada koskoca devletin bekasından bahsediyoruz.
gazi bile meclisi açık tutmuş diyerek de açıklanamayan durumdur. gazi mustafa kemal atatürk meclisi açık tutmuştur ama meclisin bütün yetkilerini de kendi üzerine almıştır. lütfen sapla samanı karıştırmayın. ayrıca istiklal mahkemeleri takriri sükun da vardı. darbeye gerek yoktu. elma armut anlaycağınız.
lan hakikaten bu medya gücü nasıl da köreltiyor insanları acıyorum vallahi.
daha önce yazdığım entryi inkar etmeden katıldığım önermedir.
evet, sözlükte sağlamasını da yaptık gördük. bu ülkede bu kadar postal yalayıcı ve asker yalakası bulunduğu müddetçe tsk daha çok mecburiyetler hisseder ve mecburen daha çok demokrasiyi rafa kaldırır. birileri gelsin herşeyi düzeltsin, siz entry girin rahat rahat. işte demokrasinin karşısındaki en büyük tehlike bu bireylerdir. 12 eylüllerin olma sebebi de bunlardır. bunlar yaladıkça askerler kendilerini bir halt sandılar. 27 mayıs, 12 mart, 12 eylül, 28 şubat, 27 nisan sürekli fırsat bildiler.
"antiqalaşmış", son kullanma tarihi dolmuş köhne kanaatler parçalanmaya, yok olmaya mahkumlardır. türkiye'de bir daha darbe filan istemiyoruz, bıçak kemiğe dayansın isterse darbeye karşıyız. tsk'nın işgüzarca yaptığı, nato emriyle yaptığı onca darbenin sonucudur akp diktası! anlamanız mı kıt anlayamıyorum! yok meclis cumhurbaşkanı seçmemiş, yok yöneticiler zaafiyet içindeymiş. başka memleketler de hiç olmuyor mu bunlar?
gazi, memleket işgal içindeyken meclisi her türlü zorluğa rağmen hatta meclis kendisine karşı olmasına rağmen açık tuttuysa varın gerisini siz düşünün! yakanızda atatürk rozeti, diliniz postallarda atatürkçü geçiniyorsunuz! 12 eylül paşaları da çok atatürkçüydüler, ama atatürk ile işte bu kadar zıtsınız. atatürk yaşasa bu zihniyeti görse suratlarına tükürürdü!
"şu anda da pkk terörü var" gibi sebepler ileri sürüp yeniden darbe olmasına yol yapma ifadesidir. kaldı ki, sıkıyönetim gibi bir araç da o esnada elinde olan ordunun yönetime el koymadan terörü çözememesini hiç sorgulamadan böyle "mecburiyet" argümanları ortaya atmak hiç de inandırıcı olmamaktadır.
geçici 15. madde ile açıklanamayacak durumdur. çünküleyim geçici 15 madde olmasaydı akp zihniyeti cumhuriyeti koruyup kolladıkları için generalleri hapse atardı. baksanıza zaten ergenekon olduğu iddia edilen ne idüğü belirsiz bir iddianameyle ne kadar asker ve aydın varsa içeri aldılar. (akp zihniyeti derken o zamanki akp zihniyeti demek istiyorum siz anlayın şimdi bana gelip o zaman akp mi vardı demeyin)
bizim çocuklar işi bitirdi kısmı da olmamış geçen gün habertürk'te bir tane general çıktı söyledi bunu. amerika ile filan alakası yok. karıştırmayın işleri.
ulan ne komplocu insanlar var ya. senin solcuların, sağcıların, ülkücülerin sahat dursaydı, senin siyasetçilerin adam gibi siyaset yapsalardaı asker niye yönetime el koysun çok da meraklıydı amınaykoyim.
--spoiler--
Darbe sonrası hazırlanan 1982 anayasasında yer alan geçici 15. madde ile 12 Eylül'ü gerçekleştiren Millî Güvenlik Konseyi ile bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümet ve Kurucu Meclis üyeleri hakkında dava açılması engellenmiştir.
--spoiler--
dostum, sorarlar adama.. madem mecburiyetten yapıldı madem yönetime el koymayı kendisi istemeyecek kadar masumdu hepsi. yukarıdaki maddeyi koymalarının nedeni ne? kimden korktular?
..
--spoiler--
Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin darbeden haberdar olduğu ve darbe gecesi Başkan Jimmy Carter'a "bizim çocuklar işi bitirdi" anlamında bir mesajın, bir toplantının ortasında iletildiğinin anlaşılması, 12 Eylül'de ABD'nin rolü konusunu da tartışmalara açtı.
--spoiler--*
not: o değil de amerika ülkesinin darbe ile ilişkisinin olmadığını kanıtlamak için verilen dayanaklar sonucu çok tatmin oldum. geçen gün yolda ilerlerken bir simitçi abi de aynısını söylemişti. komik ülkenin komik çocukları işte.
küfür ederek de açıklanamayacak durumdur. her şey ortada. türk silahlı kuvvetleri hiçbir zaman darbe yapmamış sadece birkaç kez yönetime el koymuştur. yönetime el koymayı da kendisi istememiş siyasiler yüzünden olmuştur her şey. bu kadar basit.
mecburiyeti yaratanlar askerdir denilerek açıklanayacak durumdur; kardeşim asker mi dedi birbirinizi öldürün diye, asker mi dedi siyasilere cumhurbaşkanını seçemeyin diye. asker hep bekledi bekledi bekledi. siyasete müdahale bile etmedi. sadece bekledi. siyasiler bi boku beceremediler daha asker ne yapsın. ülkenin batışını mı seyretsin? çok beklersiniz!!1!1
ulan ne komplocu kafa yapınız var arkadaş. hakikaten yazık ya.
mecburiyeti yaratanlar askerler olunca şaşılmaması gereken tespittir. 12 eylül'den önce aralarında istanbul, ankara, izmir ve diyarbakır'ın da bulunduğu 40 ilde zaten sıkıyönetim vardı. ancak günde ortalama 20 kişi ölüyordu.
12 eylül günü kimse ölmedi...hayırdır inşallah?
türkiye 12 eylül'e devlet tarafından getirilmiştir. o mecburiyeti yaratanlar devletin asker sivil öğeleridir.