- 12 eylülde 12 eylülün hesabı sorulacak yalanlarına kanmamaktır,
- yargıyı ele geçirmeye çalışan cemaatin önüne set çekmektir,
- vicdanları parayla, kömürle, silah zoruyla satın alınmamış bireylerin yapması gerekendir.
- yapılacak olan anayasal değişiklerle iktidarın yargıyı ele geçirmeye çalıştığını bilmek ve buna engel olmaktır,
- sadece toplu sözleşme yetmez, anayasal grev hakkı isteriz diyen memurun sesidir hayır,
- anayasanın türklük kavramının içini boşaltıp, türkiyelilik kelimesini koyarak aslında cumhuriyetçi değil yeni osmanlıcı olduklarını ispat eden iktidara burasının türkiye cumhuriyeti devleti olduğunu hatırlatmaktır,
- şehit cenazelerine bile gidemez hale gelen iktidara bir 4 yıl daha güven oyu vermemektir.
- her maddesi ayrı ayrı oylanamayan bir anayasa paketini 12 eylül 1980 deki askeri zihniyeti, sivil zihniyete taşıyıp zorla tüm paketi geçirmek isteyenlere dur demektir,
- tv lerde ağzından salyalar saçan satılmışların iktidar değişince nasıl da kolpa olduklarını anlayabilmektir,
- şehitler için gözyaşı dökmeyen başbakanın gazze için ve 30 yıl öncesinin dava insanları için ağlamasının sırf oy kaygısı olduğunu bilmektir.
referanduma hayır demek, oynanan bu tiyatronun bir an önce bitirilmesini sağlamaktır. yaşasın üniter ve bağımsız türkiye cumhuriyeti devleti.
"kamu çalışanlarına verilen grev hakkında da, YÖKde de, RTÜKde de aynı şeyler geçerli ayrıca 'DARBECiLERi YARGILAYACAĞIZ SAFSATASI' arkasına sığınıp 'EVET' dedirtme politikası güden herkese duyurulur: Dava zamanaşımı süresi TCK'nın 66. maddesinde düzenlenmiş olup bu süre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını gerektiren suçlarda 30 yıl olarak öngörülmüştür. Hukukî açıdan bu süre referandumun yapılacağı 12 Eylül 2010 tarihinde dolacaktır.
Bununla birlikte zamanaşımı müessesesinin bir Ceza Usûl Hukuku müessesesi olmadığı, bir Ceza Hukuku müessesesi olduğu dikkâte alındığında 5237 Sayılı Kanun yerine 765 Sayılı Kanun hükümlerine göre hareket etmek gerekecektir; zira TCK bağlamında lehe kanunun uygulanacağı açıktır. Bu durumda da 765 Sayılı TCK'nın 102. maddesinde belirtilen 20 senelik dava zamanaşımı süresi 12 Eylül 2000 tarihinde dolmuştur.
Tersinden bakacak olursak referandumda evet kabul edilmesi hâlinde dahi ihtilâl idarecilerinin 12 Eylül 1990'dan önce işledikleri suçlara ilişkin bir soruşturma ya da kovuşturma yapılması MÜMKÜN OLMAYACAKTIR."
ilgili metne dayanarak, bu halkın bilinçsizliğinden yararlanıp, demokrasiye ışığı biz tutuyoruz modunda olup halkı sömürmeyi amaçlayanlara karşı olarak hareket etmektir.
yaş kararlarına yargı yolu açılması irtica ile mücadeleye darbe vurmaktır.akp'ye yakın isimlerin terfi ettirilmesine zemin hazırlamasıdır.
yargıtay'a bağlı çalışan cumhuriyet başsavcıları ve savcılarımız adalet bakanlığı'nın; dolayısıyla akp'nin güdümüne girecektir.dünyanın hiçbir yerinde böyle bir durum yok-tur!
askeri yargı konusunda bahsedilmeyen diğer bir madde; askerlerin sivil mahkemece yargılanabilecek olması.işin kriminal ve askeri boyutu insaflara kalmış.
anayasa mahkemesi'ne atamalarda tbmm'nin 3 atama hakkı ise tuhaflıktır ve meclislerin yargı ataması yaptığı bir ülke yoktur!literatürde bir ilke adayız!
hsyk başkanı'nın adalet bakanı olması ve müsteşarın doğal üye olması kabul edilemez bir durumdur!
bahsedilmeyen başka bir konu: yüce divan kararlarına da yargıtay ve danıştay yolu açılıyor!ele geçirilmiş yargıda akp'nin kendisini kurtarmak istemesinin en açık kanıtıdır!
bunların hangisi demokratikliktir, merak edilendir!
başlıkta 'hep beraber/onlarla beraber' falan mı yazıyor da ben okuyamıyorum? birey olarak kullanılmıyor muydu bu ülkede oylar? bilmemneyle beraber hayır demek, eli kanlı katillerle aynı şeyi söylemek.. birey olarak kendi fikri olmayanlar, referandumun özünü anlayamadan, sırf sevmedikleri bir ideolojinin savunucularıyla aynı safta yer almamak adına evet(veya hayır) demekte tabi ki özgürdürler. aynı gruba dahil olan vatandaşlar, bazılarının 'darbe karanlığına son' sloganına ve yine birilerinin timsah gözyaşlarına da inanabilirler. bu tamamen onların sorunudur. ama nacizhane tavsiyem, birey olmanın ve kendimize ait düşüncelere sahip olabilmenin ne denli büyük bir nimet olduğunun farkına varmak gerekir. 'referandum' için oy vereceğiz, birileriyle aynı oyu kullanmak, bir konuda aynı düşünmek, hayatımızın tümünde bizi onlardan biri yapmaz. bu nedenle 12 eylül 2010 referandumuna hayır demek, bireysel bir tercih olmalıdır, evet demek de öyle.
şuna inanıyorum. bu referandum neticesinde "evet" çıktıktan sonra tüm partiler 1982 darbe anayasasını ortadan kaldırmak için çalışacaklar. 2011 seçimlerinde kim iktidar olursa olsun bunu yapmak zorunda kalacak, artık kaçamayacaklar bu toplumsal talepten.
son günlerdeki şaşırtıcı gelişme olan chp'nin 35. madde hamlesi bu kapsamda değerlendirilebilir.
her şeyden önce mantıktır.doğrudur.yapılması gerekendir.
yaş kararlarına yargı yolu açılması irtica ile mücadeleye darbe vurmaktır.akp'ye yakın isimlerin terfi ettirilmesine zemin hazırlamasıdır.
yargıtay'a bağlı çalışan cumhuriyet başsavcıları ve savcılarımız adalet bakanlığı'nın; dolayısıyla akp'nin güdümüne girecektir.dünyanın hiçbir yerinde böyle bir durum yok-tur!
askeri yargı konusunda bahsedilmeyen diğer bir madde; askerlerin sivil mahkemece yargılanabilecek olması.işin kriminal ve askeri boyutu insaflara kalmış.
anayasa mahkemesi'ne atamalarda tbmm'nin 3 atama hakkı ise tuhaflıktır ve meclislerin yargı ataması yaptığı bir ülke yoktur!literatürde bir ilke adayız!
hsyk başkanı'nın adalet bakanı olması ve müsteşarın doğal üye olması kabul edilemez bir durumdur!
bahsedilmeyen başka bir konu: yüce divan kararlarına da yargıtay ve danıştay yolu açılıyor!ele geçirilmiş yargıda akp'nin kendisini kurtarmak istemesinin en açık kanıtıdır!
bu anayasa ne demokrasi, ne eşitlik getiriyor!!!
diğer maddeler beğenilmeyen anayasamızda zaten mevcuttur!!!
bu anayasa yargıya açıkça bir siyasi müdahaledir!!!
tüm 12 eylüllere hayır!!!