failleri meçhullerdir. yalnızca sol görüşlüler değil sağ görüşlüler de öldürülmüştür. adnan gerger, 2010 yunus nadi roman ödülü almış faili meçhul öfke adlı kitabında 12 eylül dönemindeki ölümlere ışık tutuyor.
faili meçhul öfke, aşkla ve direnerek beklemeyi bilenlere adanan bir roman...
faili meçhul öfke, sadece bir aşk romanı değil, sadece bir polisiye de değil.
faili meçhul öfke, bireyin umutla ve güzel günleri beklerken aşkı nasıl yaşadığını, toplumsal sorunlar sarmalından çıkmak umuduyla içindeki saflığı nasıl yaşattığını gözler önüne seren bir roman.
faili meçhul öfke, bir yandan türkiyenin yakın tarihini anlatırken bir yandan da o günlerden bugünlere toplumun sosyolojisini yansıtıyor.
faili meçhul öfke, devletin içerisinde devleti koruyormuş gibi davrananların aslında kendi iktidarlarını nasıl acımasızca, zalimce ve kirli bir şekilde korumaya çalıştıklarını ve bu uğurda, kendi içlerinde bile nasıl çatıştıklarını, kısacası, bu ülkede son otuz yılda yaşananların altında neler yattığını göstermekle kalmıyor, ülkenin bugünlere sarkan serüvenini önümüze seriyor.
faili meçhul öfke, 12 eylül döneminde gözaltına alınan gencecik çocuklara nasıl işkence yapıldığını ve onların buna nasıl direndiklerini anlatıyor.
faili meçhul öfke, aslında sözcüklerinin henüz bitmediğine inanan, bizim de söyleyecek bir sözümüz var diyebilenlerin romanı...
en az sağ görüşlüler kadar çoğunluktadır. 12 eylül öncesi ve sonrasındaki işkencelerinde iddia edildiği gibi sadece sol görüşlüler değil sağ görüşlüler de katledilmiştir. burada suçu faşistlere bulmak yerine darbeyi yapan ve yaptıranlara çamur atmak daha mantıklı bir görüş gibidir. burada kimse birbirini suçlayamaz. ne sağcı solcuyu, ne de solcu sağcıyı. çünkü onlar kullanıldılar. birisi sscb tarafından, diğeri de abd tarafından. sonrasında yine dış güçler tarafından veya öz kabiliyetiyle ordu darbe yapmış, asıp kesmeye başlamış. kimisi için mamak kimisi için diyarbakır cezaevleri ölüm hatırlatır olmuş. amma lakin öyle değildir şimdi durum. ne sscb kalmış solcuları destekleyen ne de abd kalmış sağcıları destekleyen. ama hala bizim milletimiz iki ucu boklu değnek olan siyaseti sandık dışına taşırmak için binbir çaba harcamakta. bu devirde solcu solcuyu satar, sağcı sağcıyı. iyi bir insan buldun mu, yapışacaksın hemen. felsefe bu. artık siyaset geçmiyor adamlıkta. insanlık geçiyor. ne solcuların koğuşlarda beraberce marş söyledikleri birleşmişlik ne de sağcılarda yine aynı koğuşlarda atılan tekbirlerdeki birlik var. kimse kimsenin 12 eylül döneminde işkence görüp görmediğine bakmıyor artık. çıkarı varsa iyi adam yoksa kötü adam diye sınıflandırılıyor insanlar. git sandıkta istediğin adama oy at, istemiosan hiç atma. sana karışan yok. ama artık şu siyaseti dışarıda tartışmayı bırakın. içerideki siyaset yüzünden olan ayrıcalık dışarıya karşı birlik olunmasını engelliyor ki bunu hala anlayamayanlar var. canı isteyen baykal'ı kullanıyor, canı isteyen erdoğan'ı. 550 milletvekilinin vatanın bütününü ilgilendiren hayırlı bir konuda oy birliğine vardığı cumhuriyet tarihinde yoktur heralde. hayırlı olan kimisine göre hayırlı, kimisine göre değil. solcular hala faşist marşları söylemekte, nerede kaldı o faşistler. artık hiçbir sağcı, solcu öldürmek istemiyor. sağcılar komünistler diye nara atmadıkları halde, ülkede bir olay olduğu zaman sağcıların üzerlerine atılıyor. solcular daha çok ayrılıkçı, lakin solculara dokunan soluğun birini burda, diğerini mahkemede alıyor. gelin birlik olalım, sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz.